Ansiklopedi Meclis-i Mebusan

Meclis-i Mebusan (Parlamenterler Meclisi), Osmanlı İmparatorluğu'nda, 23 Aralık 1876 tarihli Anayasa'ya (Kanuni Esasi) göre kurulmuş ve I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet dönemlerinde görev yapmış yasama organıdır. Seçilmiş parlamenterlerden oluşmakta ve padişah tarafından atanan (daha az sayıdaki) üst kamara üyelerinin oluşturduğu Soylular Meclisi (Ayan Meclisi) ile birlikte, Genel Parlamentoyu (Meclis-i Umumî) oluşturmaktaydı.

Parlamenterler Meclisi (Meclis-i Mebusan) 7 dönemde faaliyet göstermiştir:
  • 31 Mart 1877’de çalışmalarına başlayan 1. Meclis-i Mebusan üyeleri, geçici bir talimatla il, liva ve kazaların yönetim meclisi üyeleri arasından seçilmiş, İstanbul için ayrı bir seçim yapılmıştı. Bu parlamentoda 115 parlamenter vardı. 28 Haziran 1877’de çalışmalarını tamamlayarak dağıldı.
  • Aynı seçim yöntemiyle oluşturulan 2. Meclis-i Mebusan ilk kez 13 Aralık 1877’de toplandı. 93 Savaşı'nın getirdiği sorunlar nedeniyle 14 Şubat 1878’de kapatıldı.
  • II. Abdülhamid döneminin sonunda, 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyetin ilanıyla aynı yılın Kasım ve Aralık aylarında parlamenter seçimi yapıldı. Ahrar Fırkası (Özgürlükçüler Partisi) ve İttihat ve Terakki Cemiyeti (Birlik ve İlerleme Partisi)'nin katıldığı seçimlerde, İttihat ve Terakki Cemiyeti çoğunluğu sağladı ve 4 Aralık 1908’de 3. Meclis-i Mebusan açıldı. Bu parlamento, 31 Mart Olayı ve Abdülhamit II'nin tahttan indirilmesi sonrasında Mayıs 1909’da Anayasa üzerinde değişiklikler yaparak padişahın ve Soylular Meclisi'nin yetkilerini daralttı, kendi yetkilerini arttırdı. 1911’de tek bir parlamenteri ilgilendiren, ancak politik yankıları yüksek olan bir ara seçim gerçekleştirildi.
  • 18 Ocak 1912’de padişah parlamentoyu dağıttı ve yapılan seçimlerden sonra, 18 Nisan 1912’de 4. Meclis-i Mebusan toplandı. Bu parlamento, 5 Ağustos 1912’de Gazi Ahmet Muhtar Bey'in önerisi ile feshedildi. Balkan Savaşı nedeniyle seçime gidilemedi ve sıkıyönetim ilan edildi. İttihat ve Terakki, 23 Ocak 1913’teki Bâb-ı Âli Baskını ile iktidarı ele geçirdi.
  • Bu şartlarda tek parti düzeninde 1914’te seçime gidildi ve 5. Meclis-i Mebusan üyeliklerinin tamamını İttihat ve Terakki elde etti. Bu parlamento I. Dünya Savaşı boyunca bu haliyle faaliyetlerde bulundu.
  • Mondros anlaşmasından sonrasında 21 Aralık 1918’de Padişah Vahdettin tarafından, yeni seçimler yapılmak üzere parlamento feshedildi. Yapılan seçimler sonunda Son Meclis-i Mebusan ilk toplantısını 12 Ocak 1920'de yaptı. 16 Mart 1920'de İstanbul’un işgali üzerine, parlamento, işgal güçlerinin baskısıyla, 11 Nisan 1920'de resmen kapatıldı.
23 Nisan 1920'de Ankara'da Büyük Millet Meclisi faaliyetlerine başladı.
 
Dünya çapinda bir anket düzenlense ve Imparatorluk veya Krallik denilince ilk akliniza gelen nedir diye sorulsa,emiminki %90'i Osmanli imparatorlugu der.
Ingiltere kralligi ise son siralarda yer alir.Fakat bugün Ingiltere monarşi ile yönetildigi halde,biz böylesine degerli ve adeta dünya çapinda "Markalaşmiş" Imparatorlugun sonunu getirip Cumhuriyet ilan ediyoruz.Monarşi sistemiyle pekala yönetilebilirdik ve eminimki monarşi sistemini Ingilizlerden çok daha iyi becerirdik ve hiçbir işe yaramayan Cumhurbaşkanindan daha fazla agirligi olurdu.Hiçbir degerimize önem vermedigimiz gibi,Padişahlarimizada gereken degeri veremedik.

Diyeceksinizki; Son dönem Padisahlarin bir kismi çok yanlişlar yapti.Evet yanliş yapanlar oldu ama,bu tarih boyunca hep yanliş adamlar padişah olacak anlamina gelmez.

Bence Padişahligi kaldirmakla çok önemli bir degerimizi kaybettik.Cumhurbaşkani yerine Padişah'in olmasi çok daha iyi olurdu zira Osmanoglu soyadini sildiginiz zaman,dünya tarihini yazamazsiniz.Osmanoglu soyadi bu derece önemli...
 
Her zamanki gibi klasik ve süper bir çelik yorumu. Usta diye boşuna demiyorum. Tebrik ve teşekkür ederim. yorumun kusursuz ve doğru.

Tarih boyunca yanlış insanlar padişah olacak değildi elbette. Bütün osmanlı padişahları , daha çocukken yetiştirilmeye başlanırdı. Osmanlının büyüyüp dünya gücü olmasını hazmedemeyenler , tarih boyunca olduğu gibi içerden yıkmaya çalıştılar. Türk devletlerini savaşlarda yenemeyenler hep içerden yıkmıştır.

son padişahlarımız da , etrafındaki insanların kışkırtıp yanlış yönlendirmeleri sonucu bu hataları yaptılar. Etrafındakiler yanlış insandı padişahlar değil. Padişahhın yanındakiler ortamı bozmaya çalıştıkça , dışardan da dış güçlerin etkisiyle , padişah karşıtı olaylar nedeniyle yıkıldı bu büyük ve bir daha benzeri bile gelmeyecek medeniyet.

Aynen şu zamanda sayın başbakana yapıldığı gibi içimizden yıkmaya çalışıyorlar. Nasıl ki, padişahlarımızın yanındakilerin yüzünden , onların desteğiyle ve yardımıyla katledilen padişahımız varsa bugün de, dış güçlerin desteği ile şimdi ki yönetimi çekemeyip yok etmeye çalışan vatansever görünümlü chp , mhp ve bdp miz var. Bu tarih boyunca böyle geldi böyle gider.

Savundukları Atatürk , saltanatı ve hilafeti kaldırma yanlışını yapmasaydı şu an bu ülke emin olun çok çok daha farklı yerlerdeydi. Şu an ne filistinde nede dünyanın başka bir yerinde bu kadar büyük katliam ve kıyımlar olmazdı.

Atatürk saltanatı kaldırdı. Çok mu iyi oldu? Türkiye cumhuryeti kurulduğundan beri üzerinde bin tane oyun , plan ve projeler yapıldı , hala yapılıyor ve yapılmaya devam edecek. Rabbim bu ülkeyi bu piyonların elinden kurtarsın inşaallah.
 
Bu güzel iltifatlarin için teşekkür ederim Murat üstadim.Aklin yolu birdir aslinda,yeterki kişi inatçi veya cahil olmasin.Siyasetten uzak,çikar hesabi gütmeyen, toplumu tek çati altinda toplayabilecek,herkeze ayni mesafede durabilen ve maneviyati yüksek saltanat makamini kaldirmanin dogru oldugunu savunan kişiler ya cahildir yada inatçi.

Cahil kişilere birşey demiyorum,onlar adi üstünde cahil.Inatçilar ise,Cumhurbaşkanimizin mecliste kabul edilen kararnameleri imzalamaktan başka ne işe yaradigini bana söylesinler bir bakalim.Imzalamasa bile iki defa ret etme hakki var,üçüncüsünde karaname Anayasa mahkemesine götürülür ve geçer veya geçmez.Bu durumda kararnameleri direkt Anayasa mahkemesine götürmek daha mantikli degimi.Hatta Cumhurbaşkanligini tamamen kaldirsak kimsenin ruhu bile duymaz.Yaptiklari tek şey,reepsiyon düzenleyip,yabanci misafirlere senfoni orkestrasini dinletmek.Birde anayasa kitapçigini firlatip ortaligi germek...
 
Allahın izniyle yeni cumhurbaşkanımızla beraber bu sistem de değişecek. Şimdiki adayımız pek yerinde durup , sessiz sessiz oturacak biri değil. Bütün sistem baştan sona değişecek inşaallah. bu yüzden de adayımızı sonuna kadar destekliyoruz. Başkaları zaten bunu istiyordu. sessiz ve türkiye üzerindeki ve etrafındaki planlara ses çıkarmayacak birini. güçlü bir türkiye en tepeden başlar.

Bazı kuşbeyinlilere inat , sessiz ve korkak Türkiye gitti yerine , gerektiğinde sesini yükseltip gerekeni yapan bir türkiye geldi. Bu seçimlerle beraber herlşey daha güzel olacak inşaallah.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Geri