366
367
1,470,535
7 Ekim - Tarihte Bugün
Dünyanın en iyi mutfakları arasında sayılan Türk mutfağı, geçmişten günümüze köklü bir kültürel değere sahiptir. Selçuklular döneminde Orta Asya'dan getirilen birikim ve Anadolu'daki etkileşim sonucu Türklerin yemek kültürlerinin de temelleri atılmıştır. Türk mutfağı içinde kendilerine has bir kültür oluşturan Selçuklular, Anadolu'nun fethinden sonra bu bölgeye yerleşmeye başladı. Selçukluların Orta Asya'dan getirdikleri zengin âdetleri ile Anadolu'nun verimli topraklarında oluşturdukları sentez, mutfak kültürünü şekillendirdi. Orta Asya'nın göçebe kültüründe yer alan et ve süt ürünleri ile şekillenen Selçuklu mutfağı, her dönem gelişerek ve çevresinden etkilenerek zengin bir yemek kültürü oluşturdu. Paça yemeği, yufka yemeği, etli...
İstanbul'un Fethi, 6 Nisan - 29 Mayıs 1453 tarihleri arasındaki 53 günlük kuşatmanın sonucunda Osmanlı Padişahı II. Mehmed komutasındaki birliklerin Bizans İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u (Konstantinopolis) ele geçirmesidir. İstanbul, daha önce de defalarca kuşatılmıştı; VII.-VIII. asırlarda Emeviler ve Abbasiler tarafından kuşatıldı ancak başarısız olundu. Osmanlılar da şehri daha önce kuşatmıştı, Matheos Kantakuzinos'un Bizans tahtına geçmesini sağlamışlar ve ödül olarak Çimpe Kalesi'ni alarak Rumeli'de ilk kez toprak kazanmışlardı. Rumeli'ye geçişle beraber bölgede sınırları genişleyen Osmanlılar ilk kez I. Bayezid komutasında 1395 yılında İstanbul'u kuşattı. Bazı kaynaklarda ise 1391 tarihli farklı bir kuşatmadan söz...
1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul'a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK`in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanı'nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde Etap Marmara Oteli`nin (The Marmara Oteli) de üst katlarından da ateş açıldı. İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın...
1800'lerin sonu, İkinci Abdülhamid'in iktidar yıllarıdır. Nisan yağmurları her zamankinden çok fazla yağmış ve İstanbul'u seller götürmüş, Fatih tarafı göle dönmüş, her tarafı su basmıştır. Büyük selin hemen ertesi günü, Fatih semtinin sakinleri arasında bir dedikodu çıkar: Fatih Sultan Mehmed gece ruyalarına girmiş, 'Boğuluyorum, beni kurtarın' demiştir. Abdülhamid'in jurnalciler ordusu da dedikodulardan hemen haberdar olmuş ve sarayı anlatılanlardan ánında haberdar etmişlerdir. Sultan Abdülhamid, hemen Fatih ve Aksaray taraflarının itfaiye kumandanı olan Mehmed Paşa'yı çağırır. Paşa türbeye gidecek, mezarı açıp cenazeyi kontrol edecek, halkın gördüğü ruyanın doğru olup olmadığını araştıracak ve saraya dönüp rapor verecektir...
Başkenti Kızıl şehri olan cumhuriyetin esas halkı Tuvalar, Tuva Türkçesi ile söyleşirler. Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’nda Güney Sibirya'da özerk bir Türk cumhuriyetidir. Tuva cumhuriyeti, ismini Türk halklarından biri olan Tuvalar'dan alır. Yüzölçümü 170.500 km2'dir. Nüfusu 400.000'e yakındır. Konumu ise kuzeyinde Rusya Federasyonuna bağlı Krasnoyarsk Kray'ı, kuzeybatısında Hakas Özerk Cumhuriyeti, batısında Altay Özerk Cumhuriyeti, güneyinde Moğolistan, doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti çevrelemiştir. Başkent Kızıl ve Moskova arası 4668 km'dir. Büyük şehirleri ve sanayi merkezleri, Kızıl, Ak-Dovurak (Ak-toprak), Şagonar, Çeder. Yer altı kaynakları altın, demir, asbest, kömür ve başka hammaddeler. Büyük kaplıcaları ve çamur...
Haziran 1909'da Paris'teki Uluslararası Havacılık Konfernansı'na iki Osmanlı pilotunu göndermesiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun askerî havacılığının ilk adımı atıldı. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından temelleri atılan Osmanlı askerî havacılığı, 1911 yılında Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir. Havacılık Komisyonu'nun temellerini Fransa'dan satın alınan biri 25 Beygirlik, biri de 50 Beygirlik iki uçak oluşturmuştur. Hava desteğinin önemine şahit olan Osmanlı Devleti kendi askeri hava gücünü oluşturmaya karar vermişti. Bu amaçla, savaş uçuşu eğitimine katılmaları için 1910'un sonlarında Avrupa'ya subaylar gönderildi. Fakat, kötü hayat koşullarından...
Taxi’den Taksi’ye “Taxi" kelimesinin kökeni, Alman bir aileye dayanır. Hûkûmet için dosya ve paket taşımacılığı yapan Alman Thurn und Taxis aile şirketi zamanla para karşılığı insan da taşımaya başlar ve bu uygulama yaygınlaşır. Zamanla bu tür taşımacılık, ailenin soyadından hareketle “taxi" olarak anılmaya başlanır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise bu yıllarda otomobille taşımacılık henüz yapılmamakta ancak fayton, landon ve berline tipi kiralık arabalar bulunabilmektedir. Recaizade Mahmud Ekrem’in 1898 yılında yayınlanan “Araba Sevdası" adlı romanında da sık sık bu kiralık arabaların bahsi geçer. Otomobiller yollara çıkıyor 19. yüzyılın ikinci yarısına dek İstanbul kent içi ulaşımı büyük ölçüde kayıklar aracılığıyla...
Tarihimizin en meşhur kapdan-ı deryâlarından, yani büyük amirallerinden olan Sinan Paşa hastalanınca büyüden medet umuldu. Kanuni Sultan Süleyman’ın koskoca paşasının üzerinden eşek geçirttiler, yatağının altına Yahudi tabutundan sökülmüş çiviler yerleştirdiler ve bağırsakları bile sökecek güçte müshiller içirtip bağırta bağırta öldürdüler. Koca Sinan Paşa, tarihimizin en meşhur kapdan-ı deryâlarından yani büyük amirallerinden idi. Devlete uzun seneler hizmet vermiş ama yaşlılığında uzun süren bir hastalığa yakalanmıştı. Doktorların derdine deva bulamadıkları Paşa, tedavi niyeti ile verilen kocakarı ilâçları yüzünden can vermişti... Kanuni Sultan Süleyman’ın kapdan-ı deryâsı olan Sinan Paşa hastalanınca etrafını bir anda üfürükçüler...
Televizyondaki bir programda Kürtlerin Malazgirt savaşina katilip katilmadiklari hakkinda bir tartişma yaşandi ve belge niteliginde bir kitapta, 10 bin Kurt'ün malazgirt savaşi sirasinda Alparslan'a destek oldugu yaziliydi. (Başka bir kitapta ise sayi 20 bine çikiyor). Sonuç olarak, Malazgirt savaşi sirasinda Kürtlerin de katkisi oldugu konusunda herkez hemfikir. Fakat sayi konusunda tartişma yaşandi. Bence belge niteligindeki bu kitapta ki 10 bin sayisi dogru. Fakat sözü edilen 10 bin sayisindan kasit, eli silah tutabilen degil, toplam kürt nüfusun sayisiydi. Bu varsayima nereden vardin derseniz; 10 bin eli silah tutabilen asker çikaran bir toplumun, yaşlilar, kadinlar, çoluk çocuk hastalar vs... oldugunu düşünürsek, toplam...
Barbaros Hayreddin Paşa’nın, Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde bulunan mübarek sancağının en üstünde نصرا من الله ففتح قريب فبشر المؤمنين يامحمد «Nasr'un minallahi ve fethun kariybun ve beşşiril mü'mi-niyne» "Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih vardır. (Ya Muhammed) Mü'minlere müjde ver" (Saff Suresi 13.) ayet-i kerimesi bulunmaktadır. Ortasında bulunan kılıç ise Zülfikar'dır. Zülfikar, Hz. Muhammed (S.A.V)'in damadı ve evliyaların pîri olan Hz. Ali'nin çatal şeklindeki meşhur kılıcının adıdır. Hayreddin Paşa'nın sancağında, Zülfikar'ın yanındaki "beyaz el" ise "Pençe-i Âl-i Aba"yı yani Hazreti Muhammed (S.A.V.), kızı Hz. Fatma (r.a.), damadı Hz. Ali (r.a.) ile torunları Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.) olmak üzere 5 kişiyi...
Bilim insanlarının daha en baştan beri gözler önünde olan sekizinci kıtayı bulması 375 yıl sürdü. Yıl 1642 idi ve Abel Tasman'ın bir hedefi vardı. Gösterişli bıyıkları ve gür keçi sakalıyla bu deneyimli Hollandalı denizci, güney yarımkürede uçsuz bucaksız bir kıtanın varlığından emindi ve onu bulmaya kararlıydı. Avrupalılar o dönemlerde dünyanın bu bölümünü pek bilmiyor, ancak orada büyük bir kara parçası olduğuna inanıyorlardı. Antik Roma'dan beri süren bu inancın doğru olup olmadığını görme vakti gelmişti. Tasman 14 Ağustos'ta iki küçük gemiyle Endonezya'nın başkenti Jakarta'dan yola çıktı, batıya, sonra güneye, daha sonra da doğuya giderek Yeni Zelanda'nın Güney Adası'na vardı.Yerel Maori halkıyla ilk karşılaşması pek de iyi...
13. yüzyılda yaşayan Tusili Nasreddin adında bir ilim adamı “Bahname” isminde yazdığı bir eserde kadını güzel gösteren hususları belirtmişti. Nasreddin Efendi söze şöyle başlıyor; ‘Ey Oğul, şimdi sana avratların güzellik alametlerini anlatacağım. Bu alametlere sahip olan avrat, avratların en güzeli demektir, alametler ne kadar az ve noksan olur ise avrat da o kadar az güzel olur. Avradın dört nesnesi ... gerek: Avradın dört nesnesi kızıl gerek: Dili, dudağı, yanakları ve avurdları. Avradın dört nesnesi yuvarlak gerek: Yüzü, gözü, topukları ve bilekleri. Avradın dört nesnesi uzun gerek: Boynu, burnu, kaşı ve parmakları. Avradın dört nesnesi hoş kokulu gerek: Burnu, eli, koltuk altı ve ayakları. Avradın dört nesnesi geniş gerek: Alnı...
Türkçenin ve Türk kültürünün somut olarak en büyük hazinelerinden biri olan Dîvânu Lugâti't-Türk’ün yazım aşaması kadar bulunması ve dağıtımı da dillere destan bir hikâyedir. Günümüzden yaklaşır 950 yıl önce yazılan, Türkçenin ilk büyük sözlüğü ve ansiklopedisi olan ve Türk tarihinin imzalı pusulalarının öncüsü olarak kabul edilen Dîvânu Lugâti't-Türk’ün, özel bir eser olmasından ötürü özel bir hikâyeye sahip olması da kaçınılmazdı. Bugün sizlerle beraber bu çok kıymetli ve özel eserinmuhtemelen daha önce hiç duymadığınız hikâyesine göz atacağız. DLT’nin amacı pek açık ve netti; Türkçe bilmeyen Araplara gerçekten Türkçeyi öğretebilmek Kaşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti't-Türk (DLT) ya da diğer adıyla Haza Kitabu Dîvânu Lugâti't-Türk...
Anadolu’da Konutun Öyküsü” adlı belgesel film, 1984 yılında Suha Arın’ın yönetiminde ve Kent-Koop’un sponsorluğunda gerçekleştirildi. “İlk İzler” ve “Yeni Umutlar” adlı iki bölümden oluşan ve toplam süresi 70 dakika olan belgesel, altı ayda tamamlandı. Üç ayrı kamera ekibinin 40 ilde toplam 25 bin kilometre yol katederek çektiği Anadolu’da Konutun Öyküsü, o güne kadar yeterince işlenmemiş olan “konut” olgusuna, anıtsal mimariden çok halkın yaratıp zenginleştirdiği “konut” ve konuta ilişkin kültürel miras açısından yaklaşıyor. Günümüzden yaklaşık 25 bin yıl önce Divrit Dağı’ndan fışkıran lavlardan kaçan insanın ardında bıraktığı izlerle başlayan belgesel, Anadolu topraklarından gelip geçen uygarlıkların geride bıraktığı konut...
Asur İmparatorluğu, Asur Devleti veya Asurya, MÖ 2025 ile MÖ 612 yılları arasında var olmuş ve Sami halkalardan oluşmuş bir Antik Çağ Mezopotamya imparatorluğuydu. Devlet ilk başta Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısında bulunan Asur (Aššur) şehrinden oluşmuşken, Güney Mezopotamya ve Doğu ile olan ticari ilişkilerden yararlanarak gelişmiş ve toprakları genişleyerek bir imparatorluğa dönüşmüştür. Anadolu'daki en büyük ticaret kolonileri Kültepe'de (Kayseri) bulunmaktaydı. Başkentleri Ninova'ydı. Asur İmparatorluğu, bir koalisyon tarafından yıkılana dek antik dünyanın en büyük Mezopotamya krallıklarından biriydi. Asur İmparatorluğu olarak bilinen güçlü Mezopotamya krallığı, birkaç yüzyıl boyunca Antik Yakın Doğu'ya egemen oldu. Ancak, MÖ 7...
İstanbul'dan yabancı bir memlekete savaşlar dışında ve ziyaret maksadıyla giden ilk ve son hükümdar, Sultan Abdülâziz'di. Fransa İmparatoru Üçüncü Napoleon, 1867 yazında, Abdülaziz'i Paris'teki milletlerarası serginin açılışına davet etti. Hükümdar Paris'e gitti, Fransa'dan sonra Londra'ya geçti. İstanbul'a Belçika üzerinden döndü. Paris'te gördüğü bir hanım, daha ilk bakışta Abdülaziz'in aklını başından aldı; Fransa'nın güzelliğiyle ve zekâsıyla meşhur imparatoriçesi, yani Üçüncü Napoleon'un karısı Eugenie (1826-1920)... Söylenenlere göre hükümdar Paris'te başka hiçbirşeye bakmamış, aklı fikri Eugenie'de kalmıştı. Eugenie'yi tekrar görebilmek, Sultan Abdülaziz'e iki sene sonra, 1869 Ekim'inde nasip oldu. İmparatoriçe, Süveyş...
Deniz Hamamları Osmanlı döneminde şimdi olduğu gibi plajlar yoktu. Ancak insanlar denize girmek istiyorlardı. Osmanlı halkı güneş banyosu ve yüzmeden yeterince yararlanamıyordu. Deniz hamamı adı verilen kapalı ve dışarıdan görülemeyen özel banyo yerleri Osmanlı dönemindeki bu ihtiyaca ve o dönemki İslamî anlayışa uygun olarak ortaya çıktı. Osmanlı döneminde açıkta denize girilmezdi. Halkın deniz ihtiyacının karşılanması için deniz üzerinde dört tarafı kapalı, ortası havuz şeklinde üstü açık kulübe gibi binalar yapılmıştı. Bunlara deniz hamamı denirdi. Kadın ve erkeklerin deniz hamamları ayrı ayrıydı. İnsanlar, buralarda yüzer, eğlenir ve güneşten yararlanırlardı. Evliya Çelebi’nin ünlü eseri Seyahatname’den anlaşıldığı üzere...
1965’te Ankara’da en çok konuşulan dil Türkçe, ikincisi Kürtçe; İstanbul’da en çok konuşulan dil Türkçe, ikincisi Rumca’ydı. 1965 yılı nüfus sayımlarına göre Türkiye nüfusunun ana dilleri olarak 17 dil kayıtlara geçmişti. Bugün ne kadarı var, bilinmiyor. Geçtiğimiz hafta (21 Şubat) ‘Dünya Anadili Günü’ idi ve bu gün nedeniyle, ulus devletlerin Dil Bayramlarının öteki yüzü yeniden gündeme geldi. Öteki yüz, kendi dilleri için bayram icat eden devletlerin, kırıma uğrattıkları dillerin öykülerini kapsıyordu. Zira hâkim ulusal dil(ler) için ‘bayram’ olan durum, diğer dillerin çoğu için bir tür cenaze merasimi anlamına geliyordu. Tecrübelerin gösterdiği gibi dünyanın değişik coğrafyalarında ulusal inşa, ulus kavramı dışında kalan...
Osmanlı Hanedanı, 1299’dan 1922’ye kadar 6 yüzyıl boyunca 36 sultanla kıtalararası geniş bir imparatorluğa hükmetmiştir. En uzun süre saltanat süren 10 padişahın saltanat süreleri ve yaşam süreleri... - Padişah Tahta Geçişi Tahttan İnişi Hüküm Süresi Yaşı 1 Kanuni Sultan Süleyman 30 Eylül 1520 7 Eylül 1566 46 yıl 72 2 IV. Mehmed 8 Ağustos 1648 8 Kasım 1687 39 yıl 51 3 Orhan Gazi 1326 1362 36 yıl 81 4 II. Abdülhamid 31 Ağustos 1876 27 Nisan 1909 33 yıl 76 5 II. Bayezid 19 Mayıs 1481 25 Nisan 1512 31 yıl 65 6 II. Mahmud 28 Temmuz 1808 1 Temmuz 1839 31 yıl 54 7 Fatih Sultan Mehmed 3 Şubat 1451 3 Mayıs 1481 30 yıl 49 8 I. Murad 1362 1389 27 yıl 63 9 III. Ahmed 27 Ağustos 1703 1 Ekim 1730 27 yıl 63 10 I. Mahmud 2...
Geri