Sure ŞU'ARÂ Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali

Celik

Emekli Admin
Katılım
8 Nisan 2013
Şu'ara Suresi Kur'an'ın 26. suresidir. 227 ayet, 1322 kelime ve 5517 harften oluşur.

Mekke döneminde indirilmiştir. Sure, adını 224. ayette geçen ve şairler anlamına gelen “eş-Şu’ara" kelimesinden almıştır.
,,


ŞU'ARÂ Suresi (Sure No: 26)​



Bismillâhirrahmânirrahîm

  • 26/ŞU'ARÂ-1: Tâ, sin, mim.

    1. Tâ Sîn Mîm.


  • 26/ŞU'ARÂ-2: Tilke âyâtul kitâbil mubîn(mubîni).

    2. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.


  • 26/ŞU'ARÂ-3: Lealleke bâhıun nefseke ellâ yekûnû mu’minîn(mu’minîne).

    3. Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin!


  • 26/ŞU'ARÂ-4: İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fe zallet a’nâkuhum lehâ hâdıîn(hâdıîne).

    4. Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-5: Ve mâ ye’tîhim min zikrin miner rahmâni muhdesin illâ kânû anhu mu’ridîn(mu’ridîne).

    5. Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.


  • 26/ŞU'ARÂ-6: Fe kad kezzebû fe seye’tîhim enbâu mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

    6. Onlar (Allah’ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.


  • 26/ŞU'ARÂ-7: E ve lem yerev ilel ardı kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).

    7. Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik.


  • 26/ŞU'ARÂ-8: İnne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    8. Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-9: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîme).

    9. Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.


  • 26/ŞU'ARÂ-10: Ve iz nâdâ rabbuke mûsâ eni’til kavmez zâlimîn(zâlimîne).

    10,11. Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti.


  • 26/ŞU'ARÂ-11: Kavme fir’avn(fir’avne), e lâ yettekûn(yettekûne).

    10,11. Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti.


  • 26/ŞU'ARÂ-12: Kâle rabbi innî ehâfu en yukezzibûn(yukezzibûni).

    12. Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."


  • 26/ŞU'ARÂ-13: Ve yadîku sadrî ve lâ yentaliku lisânî fe ersil ilâ hârûn(hârûne).

    13. “Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)."


  • 26/ŞU'ARÂ-14: Ve lehum aleyye zenbun fe ehâfu en yaktulûn(yaktulûni).

    14. “Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım."


  • 26/ŞU'ARÂ-15: Kâle kellâ, fezhebâ bi âyâtinâ innâ meakum mustemiûn(mustemiûne).

    15. Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz."


  • 26/ŞU'ARÂ-16: Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil âlemîn(âlemîne).

    16. “Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz",


  • 26/ŞU'ARÂ-17: En ersil meanâ benî isrâîl(isrâîle).

    17. “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder."


  • 26/ŞU'ARÂ-18: Kâle e lem nurabbike fînâ velîden ve lebiste fînâ min umurike sinîn(sinîne).

    18. Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."


  • 26/ŞU'ARÂ-19: Ve fealte fa’letekelletî fealte ve ente minel kâfirîn(kâfirîne).

    19. “(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin."


  • 26/ŞU'ARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).

    20. Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım."


  • 26/ŞU'ARÂ-21: Fe ferartu minkum lemmâ hıftukum fe vehebe lî rabbî hukmen ve cealenî minel murselîn(murselîne).

    21. “Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı."


  • 26/ŞU'ARÂ-22: Ve tilke ni’metun temunnuhâ aleyye en abbedte benî isrâîl(isrâîle).

    22. “Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir."


  • 26/ŞU'ARÂ-23: Kâle fir’avnu ve mâ rabbul âlemîn(âlemîne).

    23. Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-24: Kâle rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûkınîn(mûkınîne).

    24. Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir."


  • 26/ŞU'ARÂ-25: Kâle li men havlehû e lâ testemiûn(testemiûne).

    25. Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-26: Kâle rabbukum ve rabbu âbâikumul evvelîn(evvelîne).

    26. Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-27: Kâle inne resûlekumullezî ursile ileykum le mecnûn(mecnûnun).

    27. Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-28: Kâle rabbul meşrıkı vel magribi ve mâ beynehumâ, in kuntum ta’kılûn(ta’kılûne).

    28. Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-29: Kâle leinittehazte ilâhen gayrî le ec’alenneke minel mescûnîn(mescûnîne).

    29. Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim."


  • 26/ŞU'ARÂ-30: Kâle e ve lev ci’tuke bi şey’in mubîn(mubînin).

    30. Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-31: Kâle fe’ti bihî in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).

    31. Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-32: Fe elkâ asâhu fe izâ hiye su’bânun mubîn(mubînun).

    32. Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.


  • 26/ŞU'ARÂ-33: Ve nezea yedehu fe izâ hiye beydâu lin nâzırîn(nâzırîne).

    33. Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.


  • 26/ŞU'ARÂ-34: Kâle lil melei havlehû inne hâzâ le sâhırun alîm(alîmun).

    34. Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-35: Yurîdu en yuhricekum min ardıkum bi sıhrihî fe mâzâ te’murûn(te’murûne).

    35. “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?"


  • 26/ŞU'ARÂ-36: Kâlû ercih ve ehâhu veb’as fîl medâini hâşirîn(hâşirîne).

    36. Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder."


  • 26/ŞU'ARÂ-37: Ye’tûke bi kulli sehhârin alîm(alîmin).

    37. “Sana bütün usta sihirbazları getirsinler."


  • 26/ŞU'ARÂ-38: Fe cumias seharatu li mîkâti yevmin ma’lûm(ma’lûmin).

    38. Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.


  • 26/ŞU'ARÂ-39: Ve kîle lin nâsi hel entum muctemiûn(muctemiûne).

    39. İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?" denildi.


  • 26/ŞU'ARÂ-40: Leallenâ nettebius seharate in kânû humul gâlibîn(gâlibîne).

    40. “Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız" (dediler.)


  • 26/ŞU'ARÂ-41: Fe lemmâ câes seharatu kâlû li fir’avne e inne lenâ le ecran in kunnâ nahnul gâlibîn(gâlibîne).

    41. Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?" dediler.


  • 26/ŞU'ARÂ-42: Kâle neam ve innekum izen le minel mukarrabîn(mukarrabîne).

    42. Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-43: Kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûn(mulkûne).

    43. Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-44: Fe elkav hıbâlehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnul gâlibûn(gâlibûne).

    44. Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz" dediler.


  • 26/ŞU'ARÂ-45: Fe elkâ mûsâ asâhu fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûn(ye’fikûne).

    45. Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.


  • 26/ŞU'ARÂ-46: Fe ulkıyes seharatu sâcidîn(sâcidîne).

    46. Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.


  • 26/ŞU'ARÂ-47: Kâlû âmennâ bi rabbil âlemîn(âlemîne).

    47. “Âlemlerin Rabbine inandık" dediler.


  • 26/ŞU'ARÂ-48: Rabbi mûsâ ve hârûn(hârûne).

    48. “Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne."


  • 26/ŞU'ARÂ-49: Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sıhr(sıhra), fe le sevfe ta’lemûn(ta’lemûne), le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfin ve le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne).

    49. Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-50: Kâlû lâ dayra innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(munkalibûne).

    50. Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz."


  • 26/ŞU'ARÂ-51: İnnâ natmeu en yagfira lenâ rabbunâ hatâyânâ en kunnâ evvelel mu’minîn(mu’minîne).

    51. “(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."


  • 26/ŞU'ARÂ-52: Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ıbâdî innekum muttebeûn(muttebeûne).

    52. Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz" diye vahyettik.


  • 26/ŞU'ARÂ-53: Fe ersele fir’avnu fîl medâini hâşirîn(hâşirîne).

    53. Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.


  • 26/ŞU'ARÂ-54: İnne hâulâi le şirzimetun kalîlûn(kalîlûne).

    54. Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur."


  • 26/ŞU'ARÂ-55: Ve innehum lenâ le gâizûn(gâizûne).

    55. “Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar."


  • 26/ŞU'ARÂ-56: Ve innâ le cemîun hâzirûn(hâzirûne).

    56. “Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz."


  • 26/ŞU'ARÂ-57: Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn(uyûnin).

    57,58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.


  • 26/ŞU'ARÂ-58: Ve kunûzin ve makâmin kerîm(kerîmin).

    57,58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.


  • 26/ŞU'ARÂ-59: Kezâlik(kezâlike), ve evresnâhâ benî isrâîl(isrâîle).

    59. İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.


  • 26/ŞU'ARÂ-60: Fe etbeûhum muşrikîn(muşrikîne).

    60. Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.


  • 26/ŞU'ARÂ-61: Fe lemmâ terâel cem’âni kâle ashâbu musâ innâ le mudrakûn(mudrakûne).

    61. İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık" dediler.


  • 26/ŞU'ARÂ-62: Kâle kellâ, inne maiye rabbî seyehdîn(seyehdîni).

    62. Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-63: Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahr(bahra), fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîm(azîmi).

    63. Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.


  • 26/ŞU'ARÂ-64: Ve ezlefnâ semmel âharîn(âharîne).

    64. Ötekileri de oraya yaklaştırdık.


  • 26/ŞU'ARÂ-65: Ve enceynâ mûsâ ve men meahû ecmaîn(ecmaîne).

    65. Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.


  • 26/ŞU'ARÂ-66: Summe agraknel âharîn(âharîne).

    66. Sonra ötekileri suda boğduk.


  • 26/ŞU'ARÂ-67: İnne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    67. Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.


  • 26/ŞU'ARÂ-68: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    68. Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.


  • 26/ŞU'ARÂ-69: Vetlu aleyhim nebee ibrâhîm(ibrâhîme).

    69. Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.


  • 26/ŞU'ARÂ-70: İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ ta’budûn(ta’budûne).

    70. Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?" demişti.


  • 26/ŞU'ARÂ-71: Kâlû na’budu asnâmen fe nezallu lehâ âkifîn(âkifîne).

    71. “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz" demişlerdi.


  • 26/ŞU'ARÂ-72: Kâle hel yesmeûnekum iz ted’ûn(ted’ûne).

    72. İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?"


  • 26/ŞU'ARÂ-73: Ev yenfeûnekum ev yedurrûn(yedurrûne).

    73. “Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?"


  • 26/ŞU'ARÂ-74: Kâlû bel vecednâ âbâenâ kezâlike yef’alûn(yef’alûne).

    74. “Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk" dediler.


  • 26/ŞU'ARÂ-75: Kâle e fe raeytum mâ kuntum ta’budûn(ta’budûne).

    75,76. İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?"


  • 26/ŞU'ARÂ-76: Entum ve âbâukumul akdemûn(akdemûne).

    75,76. İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?"


  • 26/ŞU'ARÂ-77: Fe innehum aduvvun lî illâ rabbel âlemîn(âlemîne).

    77. “Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, dostumdur."


  • 26/ŞU'ARÂ-78: Ellezî halakanî fe huve yehdîn(yehdîni).

    78. “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir."


  • 26/ŞU'ARÂ-79: Vellezî huve yut’ımunî ve yeskîn(yeskîni).

    79. “O, bana yediren ve içirendir."


  • 26/ŞU'ARÂ-80: Ve izâ maridtu fe huve yeşfîn(yeşfîni).

    80. “Hastalandığımda da O bana şifa verir."


  • 26/ŞU'ARÂ-81: Vellezî yumîtunî summe yuhyîn(yuhyîni).

    81. “O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır."


  • 26/ŞU'ARÂ-82: Vellezî atmeu en yagfira lî hatîetî yevmed dîn(dîni).

    82. “O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur."


  • 26/ŞU'ARÂ-83: Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne).

    83. “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat."


  • 26/ŞU'ARÂ-84: Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırîn(âhırîne).

    84. “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl."


  • 26/ŞU'ARÂ-85: Vec’alnî min veraseti cennetin naîm(naîmi).

    85. “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle."


  • 26/ŞU'ARÂ-86: Vagfir li ebî innehu kâne mined dâllîn(dâllîne).

    86. “Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır."


  • 26/ŞU'ARÂ-87: Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûn(yûb’asûne).

    87. “(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!"


  • 26/ŞU'ARÂ-88: Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn(benûne).

    88. “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!"


  • 26/ŞU'ARÂ-89: İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm(selîmin).

    89. “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka."


  • 26/ŞU'ARÂ-90: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîn(muttekîne).

    90. Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.


  • 26/ŞU'ARÂ-91: Ve burrizetil cahîmu lil gâvîn(gâvîne).

    91,92,93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.


  • 26/ŞU'ARÂ-92: Ve kîle lehum eyne mâ kuntum ta’budûn(ta’budûne).

    91,92,93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.


  • 26/ŞU'ARÂ-93: Min dûnillâh(dûnillâhi), hel yensurûnekum ev yentesırûn(yentesırûne).

    91,92,93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.


  • 26/ŞU'ARÂ-94: Fe kubkıbû fîhâ hum vel gâvun(gâvune).

    94,95. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-95: Ve cunûdu iblîse ecmeûn(ecmeûne).

    94,95. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-96: Kâlû ve hum fîhâ yahtesımûn(yahtesımûne).

    96. Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:


  • 26/ŞU'ARÂ-97: Tallâhi in kunnâ le fî dalâlin mubîn(mubînin).

    97. “Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."


  • 26/ŞU'ARÂ-98: İz nusevvîkum bi rabbil âlemîn(âlemîne).

    98. “Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk."


  • 26/ŞU'ARÂ-99: Ve mâ edallenâ illel mucrimûn(mucrimûne).

    99. “Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı."


  • 26/ŞU'ARÂ-100: Fe mâ lenâ min şâfiîn(şâfiîne).

    100. “İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok."


  • 26/ŞU'ARÂ-101: Ve lâ sadîkın hamîm(hamîmin).

    101. “Candan bir dostumuz da yok."


  • 26/ŞU'ARÂ-102: Fe lev enne lenâ kerraten fe nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).

    102. “Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak."


  • 26/ŞU'ARÂ-103: İnne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    103. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi.


  • 26/ŞU'ARÂ-104: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    104. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.


  • 26/ŞU'ARÂ-105: Kezzebet kavmu nûhınil murselîn(murselîne).

    105. Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.


  • 26/ŞU'ARÂ-106: İz kâle lehum ehûhum nûhun e lâ tettekûn(tettekûne).

    106. Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-107: İnnî lekum resûlun emîn(emînun).

    107. “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."


  • 26/ŞU'ARÂ-108: Fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).

    108. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."


  • 26/ŞU'ARÂ-109: Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).

    109. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir."


  • 26/ŞU'ARÂ-110: Fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).

    110. “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"


  • 26/ŞU'ARÂ-111: Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûn(erzelûne).

    111. Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-112: Kâle ve mâ ilmî bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

    112. Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?"


  • 26/ŞU'ARÂ-113: İn hısâbuhum illâ alâ rabbî lev teş’urûn(teş’urûne).

    113. “Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!"


  • 26/ŞU'ARÂ-114: Ve mâ ene bi târidil mu’minîn(mu’minîne).

    114. “Ben inananları kovacak değilim."


  • 26/ŞU'ARÂ-115: İn ene illâ nezîrun mubîn(mubînun).

    115. “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."


  • 26/ŞU'ARÂ-116: Kâlû le in lem tentehi yâ nûhule tekûnenne minel mercûmîn(mercûmîne).

    116. Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!"


  • 26/ŞU'ARÂ-117: Kâle rabbi inne kavmî kezzebûn(kezzebûni).

    117. Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı."


  • 26/ŞU'ARÂ-118: Feftah beynî ve beynehum fethan ve neccinî ve men maiye minel mu’minîn(mu’minîne).

    118. “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar."


  • 26/ŞU'ARÂ-119: Fe enceynâhu ve men meahu fîl fulkil meşhûn(meşhûni).

    119. Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.


  • 26/ŞU'ARÂ-120: Summe agraknâ ba’dul bâkîn(bâkîne).

    120. Sonra da geride kalanları suda boğduk.


  • 26/ŞU'ARÂ-121: İnne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    121. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.


  • 26/ŞU'ARÂ-122: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    122. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.


  • 26/ŞU'ARÂ-123: Kezzebet âdunil murselîn(murselîne).

    123. Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.


  • 26/ŞU'ARÂ-124: İz kâle lehum ehûhum hûdun e lâ tettekûn(tettekûne).

    124. Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-125: İnnî lekum resûlun emîn(emînun).

    125. “Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."


  • 26/ŞU'ARÂ-126: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).

    126. “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."


  • 26/ŞU'ARÂ-127: Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).

    127. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir."


  • 26/ŞU'ARÂ-128: E tebnûne bi kulli rîın âyeten ta’besûn(ta’besûne).

    128. “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?"


  • 26/ŞU'ARÂ-129: Ve tettehızûne mesânia leallekum tahludûn(tahludûne).

    129. “İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?"


  • 26/ŞU'ARÂ-130: Ve izâ betaştum betaştum cebbârîn(cebbârîne).

    130. “Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız."


  • 26/ŞU'ARÂ-131: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).

    131. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."


  • 26/ŞU'ARÂ-132: Vettekûllezî emeddekum bimâ ta’lemûn(ta’lemûne).

    132,133,134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının."


  • 26/ŞU'ARÂ-133: Emeddekum bi en’âmin ve benîn(benîne).

    132,133,134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının."


  • 26/ŞU'ARÂ-134: Ve cennâtin ve uyûn(uyûnin).

    132,133,134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının."


  • 26/ŞU'ARÂ-135: İnnî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm(azîmin).

    135. “Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum."


  • 26/ŞU'ARÂ-136: Kâlû sevâun aleynâ e vaazte em lem tekun minel vâızîn(vâızîne).

    136. Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir."


  • 26/ŞU'ARÂ-137: İn hâzâ illâ hulukul evvelîn(evvelîne).

    137. “Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir."


  • 26/ŞU'ARÂ-138: Ve mâ nahnu bi muazzebîn(muazzebîne).

    138. “Biz azaba uğratılacak da değiliz."


  • 26/ŞU'ARÂ-139: Fe kezzebûhu fe ehleknâhum, inne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    139. Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.


  • 26/ŞU'ARÂ-140: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    140. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.


  • 26/ŞU'ARÂ-141: Kezzebet semûdul murselîn(murselîne).

    141. Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.


  • 26/ŞU'ARÂ-142: İz kâle lehum ehûhum sâlihun e lâ tettekûn(tettekûne).

    142. Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-143: İnnî lekum resûlun emîn(emînun).

    143. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."


  • 26/ŞU'ARÂ-144: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).

    144. “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"


  • 26/ŞU'ARÂ-145: Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).

    145. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir."


  • 26/ŞU'ARÂ-146: E tutrakûne fî mâ hâhunâ âminîn(âminîne).

    146,147,148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-147: Fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).

    146,147,148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-148: Ve zurûın ve nahlin tal’uhâ hedîm(hedîmun).

    146,147,148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-149: Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihîn(fârihîne).

    149. “Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz."


  • 26/ŞU'ARÂ-150: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).

    150. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."


  • 26/ŞU'ARÂ-151: Ve lâ tutîû emral musrifîn(musrifîne).

    151,152. “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."


  • 26/ŞU'ARÂ-152: Ellezîne yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûn(yuslihûne).

    151,152. “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."


  • 26/ŞU'ARÂ-153: Kâlû innemâ ente minel musahharîn(musahharîne).

    153. Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin."


  • 26/ŞU'ARÂ-154: Mâ ente illâ beşerun mislunâ, fe’ti bi âyetin in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).

    154. “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir."


  • 26/ŞU'ARÂ-155: Kâle hâzihî nâkatun lehâ şirbun ve lekum şirbu yevmin ma’lûm(ma’lûmin).

    155. Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır."


  • 26/ŞU'ARÂ-156: Ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbu yevmin azîm(azîmin).

    156. “Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."


  • 26/ŞU'ARÂ-157: Fe akarûhâ fe asbahû nâdimîn(nâdimîne).

    157. Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.


  • 26/ŞU'ARÂ-158: Fe ehazehumul azâb(azâbu), inne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    158. Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.


  • 26/ŞU'ARÂ-159: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    159. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.


  • 26/ŞU'ARÂ-160: Kezzebet kavmu lûtınil murselîn(murselîne).

    160. Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.


  • 26/ŞU'ARÂ-161: İz kâle lehum ehûhum lûtun e lâ tettekûn(tettekûne).

    161. Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-162: İnnî lekum resûlun emîn(emînun).

    162. “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."


  • 26/ŞU'ARÂ-163: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).

    163. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."


  • 26/ŞU'ARÂ-164: Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).

    164. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir."


  • 26/ŞU'ARÂ-165: E te’tûnez zukrâne minel âlemîn(âlemîne).

    165,166. “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz."


  • 26/ŞU'ARÂ-166: Ve tezerûne mâ halaka lekum rabbukum min ezvâcikum, bel entum kavmun âdûn(âdûne).

    165,166. “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz."


  • 26/ŞU'ARÂ-167: Kâlû le in lem tentehi yâ lûtu le tekûnenne minel muhracîn(muhracîne).

    167. Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!"


  • 26/ŞU'ARÂ-168: Kâle innî li amelikum minel kâlîn(kâlîne).

    168. Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım."


  • 26/ŞU'ARÂ-169: Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûn(ya’melûne).

    169. “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar."


  • 26/ŞU'ARÂ-170: Fe necceynâhu ve ehlehû ecmaîn(ecmaîne).

    170,171. Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.


  • 26/ŞU'ARÂ-171: İllâ acûzen fîl gâbirîn(gâbirîne).

    170,171. Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.


  • 26/ŞU'ARÂ-172: Summe demmernel âharîn(âharîne).

    172. Sonra diğerlerini helâk ettik.


  • 26/ŞU'ARÂ-173: Ve emtarnâ aleyhim matara(mataran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

    173. Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!


  • 26/ŞU'ARÂ-174: İnne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    174. Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.


  • 26/ŞU'ARÂ-175: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    175. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.


  • 26/ŞU'ARÂ-176: Kezzebe ashâbul eyketil murselîn(murselîne).

    176. Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.


  • 26/ŞU'ARÂ-177: İz kâle lehum şuaybun e lâ tettekûn(tettekûne).

    177. Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"


  • 26/ŞU'ARÂ-178: İnnî lekum resûlun emîn(emînun).

    178. “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."


  • 26/ŞU'ARÂ-179: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).

    179. Artık, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.


  • 26/ŞU'ARÂ-180: Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).

    180. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir."


  • 26/ŞU'ARÂ-181: Evfûl keyle ve lâ tekûnû minel muhsirîn(muhsirîne).

    181. “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın."


  • 26/ŞU'ARÂ-182: Vezinû bil kıstâsil mustekîm(mustekîmi).

    182. “Doğru terazi ile tartın."


  • 26/ŞU'ARÂ-183: Ve lâ tebhasun nâse eşyâehum ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).

    183. “İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."


  • 26/ŞU'ARÂ-184: Vettekûllezî halakakum vel cibilletel evvelîn(evvelîne).

    184. “Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının."


  • 26/ŞU'ARÂ-185: Kâlû innemâ ente minel musahharîn(musahharîne).

    185. Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin."


  • 26/ŞU'ARÂ-186: Ve mâ ente illâ beşerun mislunâ ve in nazunnuke le minel kâzibîn(kâzibîne).

    186. “Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."


  • 26/ŞU'ARÂ-187: Fe eskıt aleynâ kisefen mines semâi in kunte mines sâdıkîn(sâdıkîne).

    187. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür."


  • 26/ŞU'ARÂ-188: Kâle rabbî a’lemu bi mâ ta’melûn(ta’melûne).

    188. Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.


  • 26/ŞU'ARÂ-189: Fe kezzebûhu fe ehazehum azâbu yevmiz zulleh(zulleti), innehu kâne azâbe yevmin azîm(azîmin).

    189. Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.


  • 26/ŞU'ARÂ-190: İnne fî zâlike le âyeh(âyeten), ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).

    190. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.


  • 26/ŞU'ARÂ-191: Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

    191. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.


  • 26/ŞU'ARÂ-192: Ve innehu le tenzîlu rabbil âlemîn(âlemîne).

    192. Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.


  • 26/ŞU'ARÂ-193: Nezele bihir rûhul emîn(emînu).

    193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.


  • 26/ŞU'ARÂ-194: Alâ kalbike li tekûne minel munzirîn(munzirîne).

    193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.


  • 26/ŞU'ARÂ-195: Bi lisânin arabiyyin mubîn(mubînin).

    193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.


  • 26/ŞU'ARÂ-196: Ve innehu lefî zuburil evvelîn(evvelîne).

    196. Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.


  • 26/ŞU'ARÂ-197: E ve lem yekun lehum âyeten en ya’lemehu ulemâu benî isrâîl(isrâîle).

    197. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?


  • 26/ŞU'ARÂ-198: Ve lev nezzelnâhu alâ ba’dıl a’cemîn(a’cemîne).

    198,199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.


  • 26/ŞU'ARÂ-199: Fe karaehu aleyhim mâ kânû bihî mu’minîn(mu’minîne).

    198,199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.


  • 26/ŞU'ARÂ-200: Kezâlike seleknâhu fî kulûbil mucrimîn(mucrimîne).

    200. İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk.


  • 26/ŞU'ARÂ-201: Lâ yu’minûne bihî hattâ yeravul azâbel elîm(elîme).

    201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-202: Fe ye’tîyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

    201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-203: Fe yekûlû hel nahnu munzarûn(munzarûne).

    201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-204: E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).

    204. Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?


  • 26/ŞU'ARÂ-205: E fe raeyte in metta’nâhum sinîn(sinîne).

    205. Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,


  • 26/ŞU'ARÂ-206: Summe câehum mâ kânû yûadûn(yûadûne).

    206. Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?)


  • 26/ŞU'ARÂ-207: Mâ agnâ anhum mâ kânû yumetteûn(yumetteûne).

    207. (Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.


  • 26/ŞU'ARÂ-208: Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munzirûn(munzirûne).

    208. Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.


  • 26/ŞU'ARÂ-209: Zikrâ, ve mâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne).

    209. Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.


  • 26/ŞU'ARÂ-210: Ve mâ tenezzelet bihiş şeyâtîn(şeyâtînu).

    210. O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.


  • 26/ŞU'ARÂ-211: Ve mâ yenbagî lehum ve mâ yestetîûn(yestetîûne).

    211. Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.


  • 26/ŞU'ARÂ-212: İnnehum anis sem’i le ma’zûlûn(ma’zûlûne).

    212. Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.


  • 26/ŞU'ARÂ-213: Fe lâ ted’u meallahi ilâhen âhara fe tekûne minel muazzebîn(muazzebîne).

    213. Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!


  • 26/ŞU'ARÂ-214: Ve enzir aşîretekel akrebîn(akrebîne).

    214. (Önce) en yakın akrabanı uyar.


  • 26/ŞU'ARÂ-215: Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minîn(mu’minîne).

    215. Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.


  • 26/ŞU'ARÂ-216: Fe in asavke fe kul innî berîun mimmâ ta’melûn(ta’melûne).

    216. Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım" de.


  • 26/ŞU'ARÂ-217: Ve tevekkel alel azîzir rahîm(rahîmi).

    217,218,219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.


  • 26/ŞU'ARÂ-218: Ellezî yerâke hîne tekûm(tekûmu).

    217,218,219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.


  • 26/ŞU'ARÂ-219: Ve tekallubeke fîs sâcidîn(sâcidîne).

    217,218,219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.


  • 26/ŞU'ARÂ-220: İnnehu huves semîul alîm(alîmu).

    220. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.


  • 26/ŞU'ARÂ-221: Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtîn(şeyâtînu).

    221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?


  • 26/ŞU'ARÂ-222: Tenezzelu alâ kulli effâkin esîm(esîmin).

    222. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.


  • 26/ŞU'ARÂ-223: Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûn(kâzibûne).

    223. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.


  • 26/ŞU'ARÂ-224: Veş ŞU'ARÂu yettebiuhumul gâvun(gâvune).

    224. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.


  • 26/ŞU'ARÂ-225: E lem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûn(yehîmûne).

    225,226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.


  • 26/ŞU'ARÂ-226: Ve ennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûn(yef’alûne).

    225,226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.


  • 26/ŞU'ARÂ-227: İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve zekerûllâhe kesîran ventesarû min ba’di mâ zulimû, ve se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn(yenkalibûne).

    227. Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.




Diyanet İşleri Meali (Yeni)

suara.jpg suara.jpg
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Jogging - Hafif Koşu
  • Ugur
  • Ugur,
  • Ansiklopedi
  • 0    95
Dünyanın Tarifeli ve Yolculu İlk Ticari Uçuşu
  • Ugur
  • Ugur,
  • Genel Kültür
  • 0    254
Tepeli Pelikan - Dünyanın Uçabilen En Ağır Kuşu
  • Ugur
  • Ugur,
  • Hayvanlar Alemi
  • 0    329
Mavi Ayaklı Sümsük Kuşu
  • Ugur
  • Ugur,
  • Hayvanlar Alemi
  • 0    252
Terzi Kuşu
  • Ugur
  • Ugur,
  • Hayvanlar Alemi
  • 1    6K
Geri