Ansiklopedi Trakya Olayları (1934)

Trakya Olayları (Furtuna) Trakya Olayları (Furtuna)
21 Haziran - 4 Temmuz 1934 tarihleri arasında Türkiye'nin Trakya Bölgesi'nde Yahudilere karşı gerçekleştirilen şiddet eylemleridir. Olaylar sonrasında çok sayıda Yahudi başka ülkelere göç etti.

1934'te Nihal Atsız'ın Orhun, Cevat Rıfat Atilhan'ın ise Milli İnkılap dergisinde Yahudilere karşı ırkçı yazılar yazmaları sonucunda halk etki altında kalarak Yahudi azınlığa karşı şiddet olaylarına girişti. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Çanakkale gibi illerde Yahudilere ait dükkân ve evler yağmalandı ve birçok kadına tecavüz edildi. Bir Jandarma Onbaşı Yahudileri himaye ederken yağmacı güruh tarafından öldürüldü. Yaklaşık 15 bin Trakya Yahudisi bulundukları şehirleri terk etti.

İki dünya savaşı arasında dünyada demokrasi gerilemiş, 1920’lerde 35 anayasal ve seçilmiş hükümet varken bu sayı 1938'de 17' ye kadar düşmüştür. Özellikle Avrupa'daki bu gidişattan Türkiye de etkilenmiştir. 19 Şubat 1934 tarihli bir kararname ile Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale mıntıkalarını içine alan Trakya Umumi Müfettişliği adıyla ikinci bir müfettişlik kurulmuş, başına da 1925 yılında yaşanan Şeyh Said İsyanı’ndan sonra 1927’de Doğu Anadolu’da Birinci Umumi Müfettişliği görevini beş yıl süreyle yürüten İbrahim Tali Öngören getirilmişti.

Avrupa'da her ülkede olduğu gibi antisemitizm ile birlikte faşizm dalgası yayıldı ve Türkiye'de de taraftar topladı. Bunun en somut örneklerinden bir tanesi 1934 Trakya Olayları'dır.

Türkiye'de CHP dönemine denk gelen bu süreçte büyük gazeteler nazizme karşı çıkmalarına rağmen kimi kişiler nazizme sempatiyle baktılar. Türkiye'deki Nazi sempatizanlarının en önemlilerinden biri Der Stürmer gazetesine Djev imzasıyla yazılarını vermiş olan Cevat Rıfat Atilhan'dı. Turancı olan Atilhan Birinci Dünya Savaşı'nda Sina cephesinde yüzlerce Yahudi casusu yakalayıp onlarcasını kendi elleriyle astığını iddia etmiştir. Anadolu dergisini çıkarıp antisemitizmi yaymaya çalıştı.[10] Atilhan, birkaç aylığına misafiri olduğu Nazi Julius Streicher'den güç kullanma ve yıldırma teknikleri öğrendi. Naziler onu "Herr Major" diye çağırıyorlardı.

İstanbul'da Millî İnkılâp dergisini çıkarmaya başladı. Bu dergi ile Türk tarihinde ilk defa bir yayın kuruluşu Yahudi karşıtı olduğunu kabul ediyor ve Yahudilerden reklâm almayacağını açıklıyordu. Dergide Nihal Atsız gibi ünlü Pan-Türkçüler vardı. Milli İnkılâp dergisinin birçok sayfası Türkiye Yahudilerine ayrılmıştı.

Haber gazetesinden Vala Nurettin ve Vakit gazetesinden Mehmet Asım Milli İnkılâp'ı ve antisemitizmi yazılarında protesto edip, Yahudilerin Türk kültürüyle bütünleştirilmelerini ve hizmetlerinden istifade edilmesi gerektiğini savundular.

Öte yandan Nihal Atsız Orhun dergisinde Yahudilere karşı bir ihtar yazısı yazdı:
“ Yahudi denilen mahlûku dünyada Yahudiden ve sütü bozuklardan başka hiç kimse sevmez. Çünkü insanlık daima kuvvete, kahramanlığa ve iyiliğe tapındığı halde Yahudi zilletin, korkaklığın, kötülüğün ve seciyesizliğin örneği olmuştur. Dilimizdeki "Yahudi gibi", "çıfıtlık etme", "çıfıt çarşısı", "havraya benzemek", "Yahudiden yumurta alan içinde sarısını bulamaz" gibi sözler bu alçak millete ırkımızın verdiği değeri gösterir. Almanyadan kovulan Yahudileri kabul etmek misafirperverliğinde bulunan Fransa'da bile Yahudiler hakkındaki en basit iltifatın "pis Yahudi" terkibi olduğunu o memlekete gitmiş olan arkadaşlarımız söylüyor.

...İkide bir Yahudileri Türkleştirme cemiyetleri kurarak bizi kandırmaya çalışacaklarına namuslu Türk tebaası olarak kalsınlar yetişir.

Çünkü biz onların Türkleşeceklerini asla ummadığımız gibi bunu istemeyiz de. Çamur ne kadar fırına verilse demir olmuyacağı gibi Yahudi de ne kadar yırtınsa Türk olamaz. Türklük bir imtiyazdır; her kula, bilhassa Yahudi gibi kullara nasip olmaz.

Onlara yapılacak ihtar şudur: Hadlerini bilsinler. Sonra biz kızarsak Almanlar gibi Yahudileri imha etmekle kalmaz, daha ileri giderek onları korkuturuz. Mâlûm ya ataların sözüne göre Yahudiyi öldürmektense korkutmak yektir.

Bu tür Yahudi karşıtı yazıların önüne geçebilmek için Yahudi heyeti 23 Mayıs 1934'te Başbakana yardım isteme amaçlı bir dilekçe sundu. Dilekçe iki gün sonra Başbakan Müşaviri'nin eline geçti, sonra İçişleri Bakanlığı'na havale edildi, sırasıyla Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı ve en son Matbuat Müdürlüğü'ne ulaştı; kısacası bürokrasiye takılıp kaldı.

14 Haziran tarihinde 2510 Sayılı İskân Kanunu mecliste kabul edildi. Kanun "Tek dille konuşan, bir düşünen, aynı hissi taşıyan bir memleket" yaratmak amacıyla ülkeyi "Türk kültürlü nüfusun yoğunlaşması istenen mıntıkalar", "Türk kültürüne temsili istenilen nüfusun nakil ve iskânına ayrılan mıntıkalar", "Yer, sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve inzibat sebepleri ile boşaltılması istenilen, iskân ve ikamete yasak mıntıkalar"a ayırmıştır. Kanunun 9. maddesi ise İçişleri Bakanlığı'na "casuslukları sezilenleri sınır boylarından uzaklaştırmak" yetkisi vermişti. Yahudi cemaatinin önde gelen üyelerine ölüm tehditleri içeren mektuplar gelmeye ve halkı Yahudi tüccarları boykot etmeye davet eden bildiriler dağıtıldı. Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu için hazırlanmış bu yasa Yahudiler aleyhine kullanıldı. İsmet Paşa'nın adının arkasına sığınarak yapılan propagandada "Hükümet ve İsmet Paşa bütün Trakya Yahudilerinin İstanbul'a sürgünlerini istiyorlar" dendi.

İlk olaylar 21 Haziran 1934’de Çanakkale’de başladı. Çanakkale'de Yahudiler'e yapılan ekonomik boykotun dozu kaçınca fiziki saldırılara dönüştü. Yağma, dayak, ırza geçme, imzasız tehdit mektupları gönderme olayları oldu. Kırklareli'nin valisi bu sırada tatildeydi ve Çanakkale'de olanların aynısı bu şehirde de oldu. Kırklareli'den kaçan Yahudiler'in bir kısmı Edirne'ye varınca olayın ciddiyetini anlayan Edirneli Yahudiler de mallarını mülklerini bırakıp İstanbul'a kaçtılar. Edirne, Tekirdağ, Kırklareli,Çanakkale, Uzunköprü, Silivri, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu ve Lapseki'de olayların aynı gün içinde başlaması bu işin birkaç çapulcunun işi olmadığı anlamına geliyordu.

Bu olaylardan sonra Trakya'daki Yahudi nüfusu azaldı, çoğunluğu İstanbul'a ve bir kısmı da yurtdışına kaçtı. Kesin rakam belli olmamakla birlikte Trakya’dan ayrılan Yahudilerin sayısının 13.000 ile 15.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Varlık Vergisi ve 21 Kur’a İhtiyatları (Müslüman olmayan azınlıkların İkinci Dünya Savaşı’nda askere alınması ile ilgili bir uygulama) meselesi gibi diğer olaylar, Yahudi azınlığın hayatını daha da zorlaştırmıştı. Özellikle İsrail devletinin resmen kurulmasından sonra Türkiye’deki Yahudilerin nüfusunda ciddi düşüşler olmuştur.

Kaynak:wikipedia
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Geri