Ansiklopedi Et Yiyen Bitkiler Hakkında İlginç Bilgiler

Canlılar aleminde, canlıların karakteristik özellikleri kesin çizgilerle belirlenememektedir. Bu nedenle canlılarda fizik ve kimyada olduğu gibi kesin genellemeler yapılamaz. Canlılar, bitkiler ve hayvanlar olarak tanımlanır. Bitkiler için saldırgan olmayan, hareketsiz canlılar, hayvanlar için ise hareketli ve saldırgan tabirleri kullanılmaktadır. Ancak ne var ki bu canlıların içinde yer alan, et yiyen bitkilerin varlığı ve avını yakalayabilmek için kurdukları tuzaklar halen insanoğlunu şaşırtmaktadır.

Elleri, kolları ya da ağızları olmadan böcek yakalayabilen ve etçil bir beslenme hayatı süren, dünya üzerinde pek çok grup bitki kısmen ya da tamamen etobur özellikler göstermektedir. Olağanüstü böcek yakalama başarısı gösteren bu canlıların özel av teknikleri ise her zaman merakla izlenmektedir.

Genellikle bataklık gibi besinden yoksun topraklarda yetişen bu etobur bitkiler, zamanla besinleri toprak dışından temin etmek üzere evrime uğramışlardır. Bunun için oldukça dahiyane böcek yakalama yöntemleri geliştirmişlerdir.

Böcek yiyen bitkiler olarak da adlandırılan bu bitkilerin yaprakları böceği yakalayıp sindirebilecek özellikte bir yapıya sahiptir. Etobur bitkilerden ibrik otu ve sinek kapan en çok bilinen böcek yeme özelliğine sahip bitkilerdir.

Etcil bitkilerin avlanma metodları genelde aktif kapan ve pasif kapan olarak ikiye ayrılır. Aktif kapana en iyi örnek Venüs Sinek Kapanı’dır ( Dionaea muscipula ). Venüs Sinek Kapanı böcekleri cezbedilmek için aromalı bir nektar salgılar. Bu nektara kanan böcekler bitkinin kapan şeklindeki yaprağı içine girdiklerinde kapan saniyenin otuzda biri bir hızla kapanarak böceği hapseder ve tuzağa yakalanan böceği hazmetmeye başlar. Böcek bir hafta içinde tamamen sindirilerek bitkinin besin ihtiyacını karşılamış olur.

İkinci kapan türü olan pasif kapan grubuna giren bitki gruplarına ise Sarracenia, Drosera, Nepenthes, Heliamphora, Pinguicula ve Drosaphyllum örnek gösterilebilir. Pasif kapanların iki ana türü mevcuttur. Bunların en ilginçlerinden biri eski sinek kağıtları gibi yapraklarında yapışkan bir sıvı üreten bitkilerdir. Bu bitkilerin yaprakları şekerli ve yapışkan damlacıklar üretir. Bu damlacıkları yemek için konan böcek yaprağa yapışır ve bir daha kurtulamaz. Daha sonra yaprak böceğin etrafını sararak böceği hazmeder. Bu tür bitkilere en iyi örnek Drosera’lardır. Drosera yaprakları avını sararak hazmettiği için hem aktif hem de pasif kapan özelliklerine sahiptir.

Bitkiler neden et yerler?​

Özellikleri incelendiğinde etobur bitkilerin besin bakımından fakir topraklarda yaşadığını belirtmiştik. Et yiyen bu bitkiler yaşadıkları ortamdan alamadıkları azotu, yakaladıkları böceğin protinini sindirerek elde ederler. Peki bu bitkiler böcek avlamadan yaşayamazlar mı ? Tabi ki yaşayabilirler ancak böcekle avlanmalarına kıyasla gelişimleri çok daha yavaş olur. Ayrıca bitkilerde gözlemlenen bu hareket bilinçli değil, tamamen basit turgor prensipleri ile gerçekleşir.

Etobur terimi daha çok hayvanlar için kullanılan bir terim olmasının yanında günümüzde etle beslenen etobur yapıda 600 kadar bitki çeşidi bulunmaktadır. Etobur olan bu bitkiler tıpkı diğer gerçek bitkiler gibi tüm özelliklere ve donanımlara sahiptirler. Fotosentez de yapabilen bu canlılar aslında fakir topraklardan alamadıkları bazı mineralleri elde etmek için böcekleri tüketirler.

Et yiyen bitkiler nerelerde yaşarlar? Özellikleri nelerdir?​


Çoğu etobur bitki sulak, bataklık özelliği gösteren, toprağı az yerlerde yaşar. Bazı özelleşmiş türleri ise kayalık ve kurak yerlere adapte olmuştur. Bu bitkiler alamadıkları mineralleri alabilmek için bazı değişimlere de uğramışlardır. Diğer bitkiler gibi iletim demetlerine sahip, yeşil ve çiçekli bitkilerdir. Hatta böcekleri cezbetmesi açısından son derece renkli ve güzel kokuludurlar. Böceksiz bir yaşam gelişimleri ve sağlıklı büyümeleri için bir engeldir. Bitkiler protein yapımı için gerekli azotu ve hücre duvarı için gerekli kalsiyumu sağlayabilmek için bu tür bir besin alma evrimleşmesi geçirmişlerdir. Çekirdeğin yapısına katılan fosfatı ve klorofil için gerekli demiri de sağlayarak yaşamsal faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde devam ettirmekte ve neslini sürdürebilmektedirler.


Etobur bitki grupları​

– Venüs kapanı bitkileri ; menteşeli bir dişliye veyahut midyelere benzetilebilir. Orta kısımda bulunan tüylere dokunan böcek bitkiyi uyarır ve bitki hızla kapanarak arada böceği sıkıştırır. Bu böceğin sindirimi birkaç haftayı bulabilmektedir.

– Sürahi şeklinde olan bitkiler ; tıpkı sürahi gibi üstte uzun bir boyuna, altta ise balonsu su haznesine sahiptirler. Üst kısma gelen böcek nekadar çırpınsa da boyundan aşağıya doğru kayar ve balonsu haznede salgılanan enzimler tarafımdan sindirilir. Daha çok küçük böcekleri yiyebilen bu grup bitkilerin içinde bir de Raja adında, küçük fare ve bazı kertenkeleleri de yiyebilen büyük bitkiler vardır.

– Böcek kağıdı bitkileri ; yaprakları üzerinde tüylere sahiptir ve bu tüyler böcekleri cezbeden, parlak ve yapışkan bir sıvı salgılamaktadırlar. Bu tür içerisinde yer alan Gökkuşağı bitkisi özellikle çöllerde yaşamaktadır.

– Kese şeklindeki bitkiler ; kese şeklinde bir yapıya sahiptir. Böcek açık kese ucuna dokunduğu anda bir basınç oluşturarak böceği emer ve kendine doğru çeker.

– Istakoz kavanozu bitkileri ; Y harfi şekilli bir böcek yakalayıcısıdır. Ağız kısmında bulunan tüyler böceği çırpınsa dahi hızla aşağıya doğru iter. Y’nin alt kısmı diyebileceğimiz mide bölümünde hızla sindirilirler.

Etle beslenen bitkiler​

Sinek kapan bitkisi : Etobur bitkiler arasında en çok bilinendir. Yaprakları saniyenin onda biri hızında açılıp kapanabilme özelliğine sahiptir. Çanak benzeri yaprakları olan, cazibeli kokuya sahip bir bitkidir. Yapraklarının yüzeyi tüycüklerle kaplıdır ve bir canlı bu yüzeye konduğu anda hızlıca kapanarak avını içeriye hapseder. Bu bitkilerin, saniyede 200 kere kanat çırpabilen sinekleri kaslı yapıya sahip olmamalarına rağmen, nasıl bir manevra ile içeriye doğru hapsettiği hala bilim adamları için merak konusudur.

Charles Darwin sinek kapan bitkisini dünyanın en şahane bitkisi olarak tanımlamış, bunlardan çok etkilenmiştir. Fakat o dönemde bitkilerin et yemesi, biyoloji ile bağdaşmıyordu. Bu nedenle Darwin bitkilerin et yediğine insanları inandırmakta zorluk çekmiştir.

Güneş gülü veya diğer adıyla güneş çiçeği bitkisi: Bu etobur bitki yapraklarının dış yüzeyinde tüycükler bulundurur. Yuvarlak yapıdaki bu yapraklar canlı yüzeye geldiği anda yapışkan bir sıvı salgılayarak avın kaçmasını engeller ve kısa sürede içe doğru kıvrılır. Yaprakların dokunaçları üzerinde nektar, yapışkan madde ve enzim salgılanır. Sinekler, böcekler hatta kelebekler bu tuzağa kolayca kapılmaktadır. Çünkü güneş çiçeğinin dokunaçları hemen heryöne kıvrılabilme özelliğine sahiptir ve böceği hemen sarmalamaktadır.

Tek bir Güneş gülünün, yaklaşık iki futbol sahası büyüklüğünde bir alanda, bu şekilde altı milyon hayvanı yakalayabileceği tahmin edilmektedir. Bu bitki insanlığa sahip olduğu maddeyle yapıştırıcı üretimi konusunda hizmet etmektedir.

Su ibriği bitkisi: Bu bitkilerde diğer et yiyen bitkiler gibi mükemmel bir mekanizma içinde işler. Nepenthes türü olan bu bitkilerin yaprakları dibinde su bulunan bir tüp şekline sahiptir. Almanya’da su ibriği bitkisinin 300 türü bulunmaktadır ve bunlar et yiyen bitkilerin önde gelenleridir. Köksüz büyüyen bir bitkidir. İçi sindirim sıvısı ile dolu sürahiye benzer bu bitkiye yaklaşan canlılar kaygan yüzeyden dolayı tutunamayarak kayar ve bu sıvı içerisine boğulurlar. İçi sindirim sıvısı ile dolu bu tuzaklar kısa sürede sineklerin hareketsiz kalmasına neden olur. Ağdamsı ve mumsu bir yapıya sahip olan bu sıvının içeriği ise tam olarak hala bilinememektedir.

Balık yiyen bitkiler de var mıdır?​

Evet, balık yiyen sumiğferi ( Utricularia ) adında bir bitki türü vardır. Sumiğferleri dünyanın her yanındaki bataklıklarda, durgun ve yavaş akıntılı sularda görülen yüzücü bitkilerdir. Gövde saplarının üstünde yaklaşık 6 mm çapında küçük keseler vardır. Bu keselerin girişinde yalnız içeriye doğru açılan birer kapakçık bulunur. Yüzücü böcekler bu keselerin ağzındaki incecik tüylere dokunduğunda kapakçık hemen açılır. Böylece, yüzen böcek tıpkı elektrik süpürgesinin tozları emdiği gibi suyla birlikte kesenin içine çekilir ve hemen arkasından kesenin kapağı kapanır. Kesecikler kapandıktan sonra içeriye dolan su özel salgıbezleri ile dışarı tekrar pompalanır ve böylece kese tekrar ava hazır hale gelir.

Kapağın kapanma hareketi o kadar hızlıdır ki bilim adamları uzun süre bu kapağın nasıl çalıştığını anlayamamışlardı. Ancak saniyenin her yüzde birinde bir görüntü çeken otomatik fotoğraf makineleriyle alınan filmin incelenmesinden sonra bu düzeneğin nasıl işlediği anlaşılabildi.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Geri