Tarih Tarihte Kurulan Türk Devletleri

Tarihte Kurulan Türk Devletleri​

Cumhurbaşkanlığı Forsu Cumhurbaşkanlığı Forsu
Cumhurbaşkanlığı Forsu pek çok anlam, motif ve değeri bünyesinde barındırmakta; yüzlerce yılın birikimini, tarihteki Türk topluluklarını, dolayısıyla Türk birliğini ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmektedir.

Forsun boyutları 30x30 cm’dir. Türk Bayrağı üzerine “Cumhurbaşkanlığı Arması” işlenmiştir. Ay yıldız olmaksızın ya da Türk Bayrağı üzerine işlenmeksizin yalnızca güneş ve çevresindeki 16 yıldızdan oluşan bölüme Cumhurbaşkanlığı Arması denilmektedir. Armanın ortasında güneş, bunun çevresinde ise 16 yıldız bulunmaktadır. Güneş sonsuzluğu ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni, 16 yıldız ise tarihteki bağımsız 16 büyük Türk Devletini simgelemektedir.

Cumhurbaşkanlığı Arması Cumhurbaşkanlığı Arması
Büyük Hun İmparatorluğu (MÖ 220-MÖ 46) - Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216)
Avrupa Hun İmparatorluğu (375-469)
Ak Hun İmparatorluğu (420-565)
Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745)
Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835)
Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983)
Uygur Devleti (M.S. 745-1368)
Karahanlılar (M.S. 940-1040)
Gazneliler (M.S. 962-1183)
Büyük Selçuklu İmparatorluğu (M.S. 1040-1157)
Harzemşahlar Devleti (M.S. 1097-1231)
Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502)
Osmanlı İmparatorluğu (1299-1922)
Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501)
Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Büyük Hun İmparatorluğu (MÖ 220-MÖ 46)​

Dil: Hun Türkçesi
Başkent: Ötüken
Din:Tengricilik

154.png 154.png


Büyük Hun İmparatorluğu ya da Asya Hun İmparatorluğu.MÖ 220'de yaşamış eski Türkçede Kun, Çince Hiung-nu, batı dillerinde Hun adıyla geçen Türk devleti.Hun İmparatorluğu'nu Türk boyları kurmuş, yönetmiş; Türk kültürü devlete şeklini vermiştir.

Hiung-nu adına ilk olarak MÖ 318 yılında Çin ile yapılan Kuzey Şansi Savaşı'nda ve bunun sonucunda yapılan anlaşmada rastlanmaktadır. Hiung-nular günümüzün Moğolistan bölgesinde; Çin'in kuzeybatısında yaşamlarını sürdürmekteydiler. Bilinen ilk imparatorları Teoman'dır. En büyük imparatorları ise, Mete'dir. Çinliler önüne geçemedikleri Hiung-nu'ların saldırılarının ardından MÖ 214 yılında Çin Seddi'ni inşa etmek zorunda kalmıştır. Bu yapı günümüzde halen bir dünya harikası olarak kabul edilmektedir. Ming Hanedanı döneminde de yenilenen büyük duvarın birçok kısmı sağlamlığı ile günümüzde hala ayakta kalmıştır. Doğu Hiung-nular en parlak dönemini Mete zamanında yaşamıştır.

Kuruluşu hakkında kesin bilgiler yoktur. MÖ 220 yılında Teoman tarafından kurulduğu kabul edilir. Teoman'dan sonra devleti büyük bir imparatorluk haline getiren Mete'dir. Mete, İpek Yolu'na egemen olmak için Çin ile savaşmıştır. MÖ 200 yıllarında Çin'i yenilgiye uğratarak vergiye bağlamıştır. MÖ 187 yılında başında Ka-o-ti'nin bulunduğu Çin İmparatorluk Ordusu'nu, Pa-i-Teng Seferi'nde on tümenden oluşan (yüz bin kişiye tekabül eder) disiplinli ve düzenli ordusuyla yenilgiye uğratmıştır. Bu Çin ordusunun sayısının bazı kaynaklarda iki yüz bin bazı kaynaklarda ise otuz beş tümen yani üç yüz elli bin olduğu yazmaktadır. Mete devrinde Sibirya, Çin Denizi, Japon Denizi ve Hazar Denizi arasında kalan tüm topraklara hakim olunmuştur.

Mete'nin Çin'i topraklarına bağlamayıp, vergi almak suretiyle yönetmesi sebebi, Çin yerleşik hayatı ve siyasi etkisinden uzak durma olarak yorumlanır. Bunun yanında Çin'in kalabalık nüfusu altında Hunluk özelliklerini kaybetmek istememiştir.

Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216)​

Milâttan sonraki ilk yüzyılda Hun İmparatorluğu Doğu ve Batı Hunları olmak üzere iki ayrı devlete bölündüler. Bunlara Güney ve Kuzey Hunları da denir. Batı Hunları ile ilgili kaynaklar ve yorumlar çok çeşitlidir. Bazı kaynaklar Batı Hun İmparatorluğu ile Avrupa Hun İmparatorluğu'nu ayırmakta ve bunları iki ayrı devlet olarak kabul etmekte, bazıları ise Batı ve Avrupa Hun İmparatorluklarını birbirlerinin devamı sayarak tek devlet kabul etmektedir.

Batı Hunlarının geldikleri yer konusunda da değişik görüşler ileri sürülmesine karşın, son yapılan araştırmalar bu Hunların Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra Orta Asya'dan göç eden kavimler olduğunu kesinleştirmiştir. Batı Hunlarının Asya kökenli ve Büyük Hun Devleti'ni kuran kavimlerin torunları olduklarına artık kesin bir gözle bakılmaktadır. Bu konuda tarihsel, kültürel ve toplumsal bilgiler kanıtlanmıştır.

Çiçihan'ın yönettiği Batı Hunları ise Aral Gölü Batı Türksitan ve Karadeniz'in kuzeyine kadar olan bölüme egemen olmuştur. Göktürk devletinin kurulmasıyla Avrupa'ya göç ederek Avrupa Hun İmparatorluğu'nun temelini oluşturmuşlardır.
 

Avrupa Hun İmparatorluğu (375-469)​

Türk tarih literatüründe Avrupa Hun İmparatorluğu ya da Batı Hun İmparatorluğu olarak da adlandırılır. Hunlar, Avrasya kökenli bir boylar konfederasyonudur.

350 yılında Asya bozkırlarından batı yönünde harekete geçmişler; dönemlerine göre çok gelişmiş silah ve donanımları, yüksek hızları ve üstün savaş taktikleriyle önlerine çıkan kavimleri sürerek ya da egemenlik altına alarak Avrupa'nın neredeyse tamamını işgal etmişlerdir. Hunların baskısıyla oluşan bu büyük hareketlilik Avrupa'nın sosyal, kültürel, demografik yapısını alt üst eden ve bugünkü yapının temellerini oluşturan Kavimler Göçü'nü başlatmıştır.

Dilleri ve Kökenleri

Avrupa Hun İmparatorluğu'nun kökeni olan Büyük Hun İmparatorluğu'nu Türk boyları kurmuş, yönetmiş; Türk kültürü devlete şeklini vermiştir.

Otto Maenchen-Helfen, Hunların dilleriyle ilgili olarak sadece bazı kabilelerin adlarının bilindiğini belirterek bu kabilelerin adlarının Türk diline benzediğini ileri sürdü. Hunların bilinen kişi isimlerinin bir kısmının kaynağı bulunamazken, bulunanlar ise Türk, Pers, Cermen dilleri kökenine aitti. Hunların, Pers ve Cermen dili ile Kafkasya ve Avrupa'da karşılaştığı bilinmektedir. Otto Maenchen-Helfen, "Hunların Dünyası" adlı çalışmasında elindeki verilerden hareketle Hunların yöneticilerinin ve halkının büyük çoğunluğunun Türk dili konuştuğunu savundu.

David Christian ise, Hun konfederasyonunun içinde çok sayıda Türk dili konuşanların varolma ihtimalinden bahseder ve en azından Attila zamanında Pontus bozkırlarında (Pontic-Caspian steppe: Karadenizin kuzeyinden Hazar Denizi'nin doğusuna kadar uzanan bozkır.) Türk dili konuşanların bulunduğunu aktarmaktadır.
 

Ak Hun İmparatorluğu (420-565)​

Ak Hun İmparatorluğu (Bizans kaynaklarında Eftalit, Çin kaynaklarında Ak Hiung-nu, Hint kaynaklarında ise Sveta-Hūna olarak geçer), dördüncü yüzyılın başlarında Isığ Gölü çevresinde Avarlar'a bağlı yaşarlarken bu yüzyılın ikinci yarısında Maveraünnehir'e ve Toharistan'a yayılmış bir Türk devleti.

Batıya doğru ilerlemelerine devam ederek Çin'in kuzeybatısındaki Gobi Çölü'nden Hazar Denizi kenarına kadar yayılan bir devlet kurmuşlardır. Ak Hunlar’ın güneye inen bir kolu da Kabil çevresinde bulunan Kuşanlar'ı yenerek Hindistan'a doğru ilerlemiş ve Hindistan'da bulunan Gupta İmparatorluğu'nun 5. yüzılın sonlarında parçalanmasından sonra 510 yılında İndüs Vadisi'ni ve Ganj Vadisi'ni almışlardır.

Fakat Hindistan'daki Ak Hunlar altıncı yüzyılın ilk yarısından sonra tarih sahnesinden çekilerek yerli halk arasında kaybolmuşlardır. Batı Ak Hunları ise, bir taraftan Orta Asya'da hâkimiyeti temin eden Göktürkler'in bir taraftan da İran'da hüküm süren Sasaniler'in arasında kalmışlar, iki taraftan saldıran kuvvetli düşmanları ile başa çıkamayarak 567 yılında tarih sahnesinden silinmişlerdir.
 

Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745)​

Türk adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. "Türk" adıyla kurulmuş ilk ve Türk adını resmi devlet ismi şekliyle kullanan ilk Türk devletidir.Devletin kurucusu ve ilk önderi Bumin Kağan'dır.

Göktürkler, M.S. 542'ye kadar Altay Dağları'nın güney eteklerinde yaşamışlardır. Çin kaynakları, ittifakla Göktürklerin Hunlardan geldiğini ifade etmektedir. Göktürkler, "Aşina" adını taşıyan ve kelime anlamı olarak kurt neslini ifade eden bir Hun ailesine mensupturlar. Kurt, Oğuz Kağan Destanı'ında yol gösterici olarak ifade edilmektedir.Göktürk Kağanlığı 552-745 yılları arasında varlığını sürdürdü. Çin'in Sien-pi kökenli Kuzey Chou, Kuzey Chi, Sui ve Tang hanedanları ile uzun süre savaşmıştı. Kardeş kavgaları, diğer Türk halklarıyla arasında yapılan savaşlar, iç savaşlar ve Çinliler ile olan uzun savaşlar devletin yıkılmasına neden oldu.
 

Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835)​

Avar İmparatorluğu veya Avar Kağanlığı.bugünkü Macaristan, Slovakya, Hırvatistan, Slovenya, Romanya ve Sırbistan topraklarında 562-823 yılları arasında hüküm sürmüş Türk devleti. Devlet Avar Kağanı Bayan tarafından kurulmuştur.

Yönetim Biçimi

Avar Kağanlığı'nın yönetim biçimi monarşidir. Kağan devletin baş yöneticisidir.

Kuruluşu ve Savaşlar

562 yılında Avarların başına geçen I. Bayan oldukça kabiliyetli bir yönetici ve savaşçıdır. Onun yönetiminde Avarlar, Bizans, Lombardlar ve birçok Slav ve Türk kabilelerle müttefik olmuştur. Padova'ya üs kuran Avarlar buradan Bizans, Frank ve Slav topraklarına saldırılar düzenlemişlerdir. Bu dönemde Avarlar batıda Thurungia'ya ve İtalya kapılarına kadar dayanmışlardır. Güneyde ise Pannonia, Dacis, İlirya ve Dalmaçya'da hakimiyet kurarak Konstantinopolis'e yaklaşmışlardır. Karpat Havzası'nın tamamına hakim olan Avarlar, 582 yılında Sirmium'u (Sremska Mitrovica), 584 yılında Singidunum'u (Belgrad) ve 586 yılında Selanik'i fethetmişlerdir. Slav kabileleri kendilerine sürekli saldıran ve mağlup eden Avarlara karşı birleşerek 623 yılında ayaklanmışlardır. Avarları ve Frankları hedef alan Slav saldırıları başarılı olmuş ve Sırbistan'daki topraklar geri alınmıştır.

Avarlar, 626 yılında uzun süren Sasani-Bizans savaşlarına Sasaniler tarafında müdahil olmuşlar ve Slav kabileleriyle beraber Konstantinopolis'e saldırmışlar şehri kuşatmışlardır. Sasani Ordusu ise eşzamanlı olarak şehrin Asya'da kalan bölgesine saldırmıştır. Avarlar deniz kuvveti olmadan saldırıya geçmiş ve Sasani ordularıyla birleşemeyerek tek başlarına saldırmıştır. Bu nedenle çok iyi savunulan şehri alamayarak geri dönmek zorunda kalmışlardır.

Yıkılışı

791 yılında Slovenlerin, Hırvatların da dahil olduğu Frank ordusu, Avarlara karşı büyük bir saldırı düzenlemiştir. Prens Pipin, İtalya'daki ordusuyla saldırıya geçmiş Avarlara ait kaleleri almıştır. Şarlman komutasındaki asıl Frank ordusu ise Tuna boyunca ilerler. Regensburg'da gerçekleşen savaşta Franklar galip gelmiştir ancak Frank Ordusundaki Saksonlar Avarlara destek olunca durum değişmiştir. Avarlar artık dağılmaya başlayan devletlerini birarada tutmaya çalışmaktadır.

Avarlar içinde çıkan iç savaş sonucu Yugur kendisini kağan ilan etmiştir. 795 yılında ise Hristiyanlığı kabul ederek himayelerine girmek için Franklara elçiler göndermiştir. 796 yılında ise bizzat kendisi Şarlman'ın huzuruna giderek bağlılığını bildirmiştir. Prens Pipin komutasındaki Franklar aynı yıl Avar topraklarına saldırmışlardır. Avarların Transilvanya'daki merkezi ele geçirilmiştir. Artık Avarların siyasi bağımsızlığından bahsedilemeyecek dönemlere girilmektedir. Avarların yüzyıllar boyunca biriktirdiği muazzam zenginlikler yağmalanmaya başlamıştır. Düşmanları olan Avarları kötü durumda yakalayan Bulgarlar da durumdan faydalanmak istemişlerdir.

Bütün zorluklara rağmen Avarlar yenilgiyi kabul etmemiştir. Hatta Avar soylularının büyük bir kısmı ölmüştür. 797 yılında Avarlar başarılı şekilde ayaklanmışlar, ancak büyük bir sefer sonucu Franklar isyanı bastırmışlardır. 797 yılında Avar soyluları Frank kralı Şarlman'a bağlılık yemini etmek zorunda kalsa da 799 ve 802 yıllarında Avarlar yeniden ayaklanmıştır. Bu sırada Avar topraklarında Hristiyanlık yayılmaya başlamıştır. 803-804 yıllarında Bulgarların kağanı Krum, Tuna bölgesindeki tüm Avar topraklarını ele geçirmiştir. Bulgar egemenliğindeki Avarlar ise hızla asimile edilmiştir. Avarlara ait son bilgi 823 yıllında Frank sarayında Franklara bağlılığını bildiren Avar elçilerine aittir. Buna rağmen, bulgulara göre Avarlar 10. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürebilmişlerdir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983)​

Sabir Türkleri'nin ve Batı Göktürk boylarının devamı olan Hazarlar, Göktürk birliği döneminde Göktürklerin Batı kanadını oluşturmaktaydı. Göktürklerin yıkılmasından sonra bağımsızlaşıp, Kuban Irmağı'yla Azak Denizi arasındaki araziye yerleşmişlerdir.Bu bölgedeki diğer Türk kavimlerini içlerinde eritip 7.yy ile 10. yy arasında Hazar Denizi ile Karadeniz'in kuzeyinde egemenlik kurmuşlardır.X. yüzyıl İslam tarihçisi Mes'udî, İranlıların Hazar adını verdikleri kavime Türklerin Sabar (Sabir) dediklerini bildirmektedir.Ayrıca bu bölge doğudan batıya doğru gelişen büyük göç hareketlerinin yolu üzerinde bulunduğundan; Hun, Ogur, Fin-Ugor ve Avarlardan kalan kütleler de burada hayatlarını devam ettirmişlerdir.Hazarların Orta Asya'dan bu bölgeye gelmelerinin tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hazarlar hakkında bilgi veren Gürcü kaynaklarına göre, Hazarlar bu bölgeye milattan önceki devirlerde gelmişlerdir.

Hazarların tarih sahnesine çıkışları kaynakların ifadesine göre, 2. yüzyılın sonlarına doğru olmuştur.198 yılında Barsiller'le beraber Ermenistan'a saldırmışlardır.3. yüzyılın başlarından 4. yüzyılın ortalarına kadar Ermenistan bölgesinde Bizans'a karşı Sasani Devleti'yle beraber savaşan Hazarlar,4. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Sasanilerin Ermenistan'ı ele geçirip komşularına karşı istilacı bir siyaset izleyince, Hazarlar bu defa Bizans'la anlaşarak, onlara karşı savaşmaya başlamışlardır.363 yılında Bizans imparatoru Julian'ın Ermenistan'da bulunan Sasanilere karşı yaptığı savaşa Hazarlar da katılarak Bizans'a yardım etmişlerdir. Bunun üzerine Sasaniler, Kafkasya'da bulunan kabilelerle anlaşarak onların Hazarlara saldırmalarını sağlamışlardır.

Hazarlar, 5. yüzyılda, Attila'nın 434 yılında Hun imparatoru olması üzerine bir süre Hunlara tâbi olmak zorunda kalmışlardır.Ancak Attila'nın ölümünden sonra dağılan Hun İmparatorluğu'ndan ayrılan Hazarlar, yeniden Sasani topraklarına saldırmaya başlamışlardır. Bu durum karşısında Sasani imparatoru, Bizans'tan yardım istemek zorunda kalmıştır.Bundan sonra Hazarlar ile Sasaniler arasındaki savaşlar 558 yılından itibaren sürekli olarak devam etmiş ve Sasani hükümdârı Derbent ve Kafkasya'daki geçitlerde bir dizi kaleler inşa ettirmiştir.5.yy'da ortaya çıkan Avarlar da bir süre Hazarları hâkimiyetleri altına almışlardır. Sasani hükümdârı Anuşirvan, Hazarlara karşı Derbend (Bâb el-Ebvâb) kalesini yaptırmıştır. İyice kuvvetlenen Hazarları yenemeyeceğini anlayan Anuşirvan onlarla dost olma yoluna giderek, onlardan gelecek tehlikeleri önlemeye çalışmıştır.

Hazarlar, 626-627 yıllarına doğru Bizans imparatoru Herakleios'la anlaşmaya varıp kumandan Çorpan Tarhan önderliğinde, Aras Nehri'ne kadar bütün Kuzey Azerbaycan'ı ele geçirerek bazı Ermeni kitlelerini egemenliği altına almışlardır. 628 yılında kış mevsiminin başlaması yüzünden o yıl alınamayan Tiflis, ancak 629 yılında Hazar kumandanı Çorpan Tarhan'ın başarıyla yürüttüğü harekat neticesinde Hazar Yabgusu tarafından zapt edilmiştir. Böylece Sasaniler artık büyük bir devlet olmaktan çıkarılmış ve Hazar Hakanlığı, İran karşısında Bizans'ın en iyi müttefiki haline gelmiştir.Bu sırada Hazarlar, henüz bağımsız bir devlet değillerdi. Fakat Göktürk Devleti'nin 582 yılında Batı ve Doğu Göktürk Devleti olarak ikiye ayrılmasından ve daha sonra da Batı Göktürk Devleti'nin yıkılmasından sonra kendi başlarına bağımsız bir hanlık olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Süratle siyasi ve askeri nüfuzlarını genişleten Hazarların tam bağımsız bir devlet haline gelmeleri ise 630 yılını bulmuştur.
 

Uygur Devleti (M.S. 745-1368)​


Karahoca Uygur Krallığı

9.-13. yüzyılda bugünkü Doğu Türkistan'da Uygurlar tarafından kurulan devlet.

840'de Göçebe Uygur Kağanlığı Kırgız baskınından sonra Ngo-nie Tegin'in Altay Dağları'nı aşarak Beşbalık, Turfan yöresine taşıdığı Uygurlar buraya yerleştiler ve Kırgızlar'ın öldürdüğü son kağanlarının yeğeni Mengli'yi 856'da kağan ilan ettiler.

Uzun zamandır Tibet baskısı altında yaşayan Çin imparatoru dengeleyici güç olarak tasarladığı bu devleti-kendisine bağlı olması koşuluyla da olsa- hemen tanıdı ve Uygurlar'ın Tarım havzasının öteki ucuna (Kaşgar'a) kadar yayılmasına ses çıkarmadı.

911'de soydaşları Kansu Uygurları sayesinde bağımsızlıklarını kazanan Turfan Uygurları siyasal olarak etkili bir güç olamadılarsa da Maniheizm dininin de etkisiyle yerleşik hale geçtiler ve başlıcaları Turfan, Kaşgar, Beşbalık, Kuça, Hami olan şehirlerinde önemli bir "uygarlık" yarattılar.

Çin Hanedanlığı, Karahoca Uygur Krallığını tanır ve hatta Wang Yen De isminde bir büyükelçiyi bu ülkeye gönderir. O üç yıl bu ülkede kalır.

Yeni coğrafyalarında Mani dini yerine Budizm'i benimseyen Uygurlar Nesturi Hıristiyanlığı da tanımışlar, en son -Karahanlı Devleti'nin de baskı ve tesiriyle- topluluk halinde İslamiyeti kabul etmişlerdir ki bugün Çin'de yalnızca Uygurlar'a değil, Uygurlar aracılığı ile müslümanlaşmış diğer etnik gruplara da Huei-hu (Uygur) denilmektedir.

12. yüzyıldan itibaren Kara Hıtaylara bağlı olan Uygurları, 1209'da İduk-kut Barçuk Art Tegin döneminde Cengiz Han'a bağlandı. Barçuk Art Tegin, Cengiz'in kızlarından İl Altun ile evlenip küregen (damat) oldu. Alaaddin Ata Melik Cüveynî'nin Moğol İmparatorluğu hesabına kaleme aldığı Tarih-i Cihangüşa eserine göre, Barçuk Art Tegin' Cengiz'in dört varisinin yanı sıra beçinci varisi olarak kabul edilmiş. Barçuk Art Tegin'in sülalesi Moğol İmparatorluğu'nda Kongiratlar ile birlikte Küregen ailelelerinin başı sayıldı.
 

Karahanlılar (M.S. 940-1040)​

Karahanlılar, daha önceki Türk devletlerinden farklı olarak, hükümdarların ve halkının çoğunluğunun Müslümanlığı seçtiği ilk Türk devletidir. Bu sebeple Türk tarihi içerisinde Karahanlıların özel bir yeri ve önemi vardır. Hâkaniye ve İlig-Hanlar adlarıyla da anılan Karahanlı Devleti, başta Karluklar olmak üzere Çiğil, Yağma ve Tuhsı gibi Türk Boylarına dayanıyordu. Karluklar, Balasagun merkez olmak üzere Yedi-su bölgesinde bir devlet kurmuşlardı. Karluk yabgusu, bağlı bulunduğu Uygur Hakanlığı'nın 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılması üzerine istiklâlini ilân etti. Kendisini Türk hakanlarının yasal halefi sayan yabgu Karahan unvanını aldı.

Karahanlıların ilk hükümdarı olarak Bilinen Bilge Kül Kadir Han, Maverâünnehir'deki Sâmanî devleti ile mücadelelerde bulundu. Oğullarından Arslan Han ulu hakan olarak Balasagun'da, Oğulcak Kadir Han ise Talas'ta oturdular. Kadir Han 893'te başkenti Kaşgar'a nakletti. Bu dönemde yeğeni Satuk Buğra Han Müslümanlarla temas kurdu ve Karahanlı Devleti'nin başına geçince de İslâmiyet'i resmî din olarak kabul etti (920). Bu tarihten sonra Abdülkerim Satuk Buğra han adıyla anıldı. Ancak Karahanlı sınırları içersindeki halkın tamamıyla İslâmiyet'i seçmesi Satuk Buğra Han'ın oğlu Baytaş zamanında gerçekleşmiştir.

Karahanlı Hükümdarı Ebu Nasr Ahmed zamanında, kardeşi İlig Nasr tarafından Samaniler devletine son verildi (999). Ebu Nasr Ahmed Abbasi halifesi tarafından bir İslâm hükümdarı olarak tanınan ilk Karahanlı hanı olmuştur. Karahanlı Devleti'nin sınırları Balasagun, Özkent ve Tarım Havzası'nın batı kısmı ile Karakurum dağları dolaylarına kadar genişlemişti. Güneyde Gazneliler ile komşu oldular ve mücadele ettiler. Ancak hanedan arasında çıkan anlaşmazlık neticesinde devlet Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı (1042). Doğu Karahanlıların başında Tamgaç Buğra Han; Batı Karahanlıların başında ise Ahmet Arslan Han bulunuyordu.

Doğu Karahanlı Devleti (1042-1211): Doğu Karahanlı Devleti'nin sınırları Kaşgar, Fergana, Balkaş gölü civarına kadar uzanmaktaydı. Devletin merkezi zaman zaman Balasagun, Talas ve Kaşgar şehirleri olmuştur. Doğu Karahanlı Devleti'nin ilk hükümdarı sayılan Tamgaç Buğra Han âdil ve dindar bir kişi olarak tanınmaktaydı. Yusuf Has Hacib'in yazdığı Kutadgu Bilig bu hükümdara sunulmuştur. Doğu Karahanlı Devleti 1090 yılında Selçuklulara bağlandı. Devlet 1133 yılında Moğol asıllı Karahıtayların hâkimiyetine girdi. Bu durum 1211'e kadar devam etti. Bölgenin tamamı Cengiz Han tarafından istilâ edildi.

Batı Karahanlı Devleti (1042-1212) atı Karahanlıların sınırları batıda Aral gölünden doğuda Çimkent ve Özkent'e kadar uzanmaktaydı. Devletin başkenti önceleri Özkent idi. Daha sonra Semerkant ve Buhara devletin merkezleri olmuştur. İlk hükümdarları Ahmet Arslan Han idi.

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah bir Karahanlı prensesi ile evlenerek iki devlet arasında akrabalık kurdu ve böylece Karahanlıları kendisine bağladı (1089). Selçukluların Katavan Savaşı'nda yenilmesiyle beraber Batı Karahanlılar da Karahitay hâkimiyetine girmişti (1141). Harezmşahlar bölgedeki Moğol hâkimiyetine son vermiş, son Karahanlı hükümdarı Osman Han'ı da ortadan kaldırarak, bu devleti yıkmışlardır (1212).

Karahanlılar (840-1212)

- Uygurların Karluklar, Yağma, Çiğil Türkleri tarafından yıkılmasından sonra birleşen boylar tarafından kuruldu.

- Doğu ve Batı Türkistan'da yaşadılar.

- 934 yılında hükümdar Satuk Buğra Han Müslüman olunca, devlet resmi din olarak İslam'ı kabul etti. Satuk Buğra Han, Abdüİkerİm adını aidi.

- Bölgelerinde hakimiyet mücadelesi için Gazneliler. Oğuzlar (Büyük Selçuklular) ve Uygurlarla savaştılar.

- En parlak dönemleri Yusuf Kadir Han Dönemi' dir. Onun ölümünden sonra İç karışıklıklarla devlet Doğu ve Batı Karahanlılar olmak üzere ikiye ayrıldı (1044).

- Doğu Karahanlılara Karahitaylar son verdi.

- Batı Karahanlılar ise Harzemşahlar tarafından yıkıldı.

Karahanlıların Kültür Tarihi Bakımından Önemi:

1. Türk-islam kültürünün temelini atıp, her yönden İslam'a girişte köprü görevini üstlendiler.

2. İslamiyet sonrasında bile, islâm öncesi yapıyı korudular (Kurultay).

3. Karahanlılar Türkçe'ye çok önem verip geliştirdiler.

Bu nedenle şu eserler yazıldı:

- Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-it Türk adlı eseri yazdı.

-Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eseri yazdı.

- Edip Ahmet Yükneki, Atabetü'l Hakayık'ı yazdı.

- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet'i yazdı.

Bu eserler Türkçe'ye verilen önemi vurgulayan, dil zenginliğini ve -özellikle Arapça ve Farsça'dan zengin bir yapıya sahip olduğunu belirtir.

4. Halkının tamamının Türk olması ve Türk topraklarında kurulmuş olmasından doiayı Araplaşma ve Farslaşma (İranİılaşma) olmadî.

5. Karahanlı Devleti, Ribat adıyla ilk kervansarayları yaptılar.
 

Gazneliler (M.S. 962-1183)​

90.png 90.png

Alp Tegin

Gazneli Devleti M.S. 962-1183 yılları arasında Maveraünnehir, Hindistan'ın kuzeyi ve Horasan'da hüküm sürmüş,olan Türk devleti.Gazne Devleti'nin kurucusu Alp Tegin'dir.Gazne Devleti, tarihi kaynaklarda, Yemînîler ve Sebükteginîler olarak da geçmektedir.Gazneliler adlarını başkent edindikleri, şu an Afganistan sınırları içinde bulunan, Gazne şehrinden almıştı. Gazne Devleti'nden önce bu topraklarda hüküm sürmüş olan Fars asıllı Samanîlerin siyasi ve kültürel etkisinden dolayı Gazneli Türkler, zaman içerisinde Farslaşmışlardır.

Gaznelilerin kurucusu olan Alp Tegin, Samanîlerin ordu komutanlarındandı. Ancak, hanedanlığın tam anlamıyla kuruluşu, onun damadı Sebük Tigin döneminde gerçekleşmiştir. Sebük Tigin, Gazne şehrini başkent yaparak, Samanî sultanlarının egemenliğinden kurtulmuştur.Sebük Tegin'in oğlu Sultan Mahmut döneminde imparatorluğun sınırları Ceyhun'dan İndus Nehri'ne, oradan da Hint Okyanusu'na kadar uzandı ve Rey ve Hamedan'ı da kapsadı. I. Mesut döneminde Gaznelilere ait, köklü ve büyük toprakların bir kısmı kaybedilmiştir. Batı bölgelerinin neredeyse tamamı, Dandanakan Savaşı sonrasında Selçuklu Devleti'ne kaptırılmıştır ve elde Afganistan, Belucistan ve Pencap bölgeleri kalmıştı. Selçukluların 1157'de dağılması, Gaznelilere pek yarar sağlamadı. Bu karışık ortamdan güçlenerek çıkan Gurlular, 1151'de Behramşah'ı yenilgiye uğratarak Gazne'yi ele geçirdiler. Bundan sonra hükümdarlıklarını Lahor'a çekilerek devam ettiren ve İslam dinini Hindistan'ın içlerine kadar yaymış olan Gaznelilerin son hükümdarı Hüsrev Melik'in Gurlular tarafından 1183'de esir alınmasından sonra, Gazneliler kesin olarak sona erdi.

Gaznelilerin kurucusu olan Alp Tegin:

Tahminen 890-891 yıllarında doğan Alp Tegin, Samanî emirine köle olarak satılmış ve onun hassa askerleri arasına dahil edilmiştir.Samanîlerin takdir ettikleri vasıflara sahip olmasından ötürü azat edildi ve kendisine bazı Samanî birliklerinin komutası verildi.Bundan sonra hâcibü'l-hüccâblığa (bütün saray idaresinin başı) yükselmiştir.

Sarayda nüfuzunu arttıran Alp Tegin, 10 Şubat 961 tarihinde Samanî emiri tarafından en yüksek askeri makam olan "Horasan sipehsâlârlığı"na getirildi. Ayrıca, onun yerine hâcib olarak yine onun bir gulâmı getirilmesiyle saraydaki nüfuzunu devam ettirdi.Samanî Devleti'nin başına kimin geçeceği konusunda Alp Tegin'in etkili olması sonucu, Samanî sarayında Alp Tegin'in hâkimiyetinden ve her işe müdahale edişinden kurtulmak isteyen yeni bir grup ortaya çıktı. Samanî hanedan üyeleriyle ordu, Mansur bin Nuh'a sadakat yemini ederek, onu tahta geçirdiler. Alp Tegin ise kendi adayını zorla tahta çıkarmak için çaba göstermeye çalışsa da, askerlerine güvenmediğinden Buhara üzerine yürümekten vazgeçerek kendi has gulâmlarıyla beraber Belh'e çekildi ve bu şehri aldı. Alp Tegin'e karşı olanlar I. Mansur'u onu yakalamak için ordu göndermeye ikna ettiler. Alp Tegin, kendisine doğru gelen 16.000 kişilik orduya karşı harekete geçerek Belh ile Hulm arasındaki, "Hulm Geçidi"nde yer tuttu ve 3.000 kişilik ordusuyla muharebeyi Nisan-Mayıs 962'de kazandı ve Gazne'ye doğru yürüyerek 4 aylık bir çaba sonucunda 12 Ocak 963'te Gazne'yi ele geçirip, Gazne Devleti'nin temelini attı.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Tarihte Yaşamış En Zengin İnsan - Mansa Musa
  • Ugur
  • Ugur,
  • Genel Kültür
  • 2    1K
Tarihte Çekilen İlk İnsanlı Fotoğraf - 1838
  • Ugur
  • Ugur,
  • Tarih
  • 0    4K
7 Ekim - Tarihte Bugün
  • Tarihci
  • Tarihci,
  • Tarihte Bugün
  • 0    4K
6 Ekim - Tarihte Bugün
  • Tarihci
  • Tarihci,
  • Tarihte Bugün
  • 0    4K
5 Ekim - Tarihte Bugün
  • Tarihci
  • Tarihci,
  • Tarihte Bugün
  • 0    4K
Geri