Hz. Circis

MURATS44

Super Moderator
Katılım
16 Nisan 2013
Hz. İsa'dan sonra gönderildiği söylenen peygamber.[1] Hıristiyanlarca St. George olarak tanınır.[2] Şam kenti çevresinde ve Filistin'de yaşadı. Hz. İsa'nın dininin hükümlerini insanlara bildirdi. Hz. Circis, ticaretle uğraşır, her sene zekatını verir, bütün kazancını yoksul insanlara sadaka olarak dağıtırdı.[1]

Hayatına dair menkıbe tarzındaki rivayetler içinde ilmî değer taşıyan pek az bilgi vardır. Kurân-ı Kerîm’de ve sahih hadislerde hakkında bilgi bulunmayan Circîs ile ilgili olarak tarih ve kısas-ı enbiyâ türü kitaplarda anlatılanlar Vehb b. Münebbih’e dayanmaktadır ve özetle şöyledir:

Hz. Circîs, Filistinli olup Hz. İsa’dan sonra eyalet krallıkları döneminde yaşamış ve havârilerin sonuncularına yetişmiş samimi bir Hıristiyan'dır. Ticaret yaparak servet sahibi olmuş ve her yılın sonunda kârını yoksullara dağıtmayı ilke edinmiştir. O dönemde Musul ve Suriye’de hüküm süren Dâdân adında putperest bir kralın himayesine girip ticaret yaptığı bölgelerde güven içinde olmayı düşünen Circîs, kendisi gibi Hz. İsa’ya inanan arkadaşlarıyla birlikte hediyelerle Musul’a gitmiş, ancak Dâdân’ın halkı Apollon adlı puta tapmaya zorladığını, tapmayanları cezalandırdığını görünce getirdiği hediyeleri kendisi gibi inananlara dağıtarak kralın huzuruna çıkıp onu tek Allah’a inanmaya davet etmiş, fakat yaptıkları tartışma sonunda kral Circîs’e putperestliği benimsetemeyince ona çeşitli işkenceler yaptırmıştır.[2]

Ağaçtan direk diktirip Hz. Circîs'i bağlattı, soyup vücûdunu demir taraklarla tarayıp lime lime parçalattı. Sirke ve tuz getirip, iplik gibi baştan başa dilinmiş vücuduna döktürdü. Büyük bir demiri ateşte kızdırıp Hz. Circîs'in başı üzerine koydu. Kızarmış demir beynini kaynattı ve beyni yüzüne aktı. Allah, ona acı hissettirmedi ve eski hâline çevirip korudu. Kral, büyük bir kazanın altına ateş yaktırıp, içinde bakır erittirdi. Hz. Circîs'i kazanın içine attırdı. Allah, Hz. Circîs'i bu işkenceden de korudu. Kral, Hz. Circîs'in el ve ayaklarından çivileterek zindana attırdı. Allah'ın yardımıyla zindandan da kurtulan Hz. Circîs'i, ağacı ikiye yarıp arasına sıkıştırttı.[3]

Rivayete göre bu sırada bir melek gelerek Circîs’i bu işkencelerden kurtarır ve, “Ey Circîs, bu işkencelere katlan! Kral seni dört defa öldürecek, ben ise üç defa tekrar hayata döndüreceğim ve dördüncüde şehâdet mertebesine ereceksin” der. Circîs de ağır işkencelere katlanır, üç defa öldürülür ve yeniden dirilir; bu arada çeşitli mûcizeler gösterir. Bunları duyan binlerce kişi Circîs’in dinine girer. İnananlar arasında karısının da bulunması kralı öfkelendirir. Bunun üzerine bütün inananların öldürülmesini emreder. Nihayet Circîs Allah’a dua ederek kendi canını almasını, inanmayanları da helâk etmesini ister. Duası kabul olunur; Circîs ve şehirdeki diğer müminler öldürülür, ardından da Allah kâfirleri bir âfetle yok eder.[4]
Müslüman Türklerin Aya Yorgi'yi Hz. Circis olarak tanıyarak benimsemeleri, 11. yüzyıldan itibaren Kuzey Irak, Suriye ve Anadolu'ya gelmeleriyle mümkün olmuştur. Bununla birlikte Anadolu Türkleri pratik hayatla ilgili bir takım zarûretler dolayısıyla onu, Hızır-İlyas ile özleştirmişlerdir. Sonuçta iki kilit birbirinin içine girmiş, böylece kutlamalar hem Müslümanlar ve hem de yerli Hıristiyanlar arasında aynı tarihte gerçekleştirilmiştir.[5]

İslâmî kaynaklarda Hz. İsa’ya inanması, onun yolunda her türlü işkenceye katlanması, üç defa öldürüldüğü halde yeniden diriltilmesi yanında ölüleri mezarlarından çıkartıp dirilttiği, kökünden kesilmiş ağaçları tekrar bitirip yeşerttiği, kesilip parçalara ayrılmış bir hayvana yeniden can verdiği, ikinci ölümünde göğün karardığı, dirildiğinde güneşin tekrar ortaya çıktığı şeklindeki rivayetler, onun vahye mazhar bir nebî olduğu kanaatini uyandırmıştır. Hıristiyan kaynaklarında ise St. George Hagios diye geçen kişi ile Circîs’in aynı şahıs olduğu kabul edilmektedir.

Kilise tarihlerine göre St. George, milâdî 3. yüzyılın ikinci yarısında Filistin’in Remle kasabasında doğmuş ve 23 Nisan 303’te Dioclétien devrinde Nikomedeia’da şehit olmuştur. Rivayete göre İmparator Dioclétien, İzmit’te Hıristiyanlar aleyhine çıkarıp astırdığı bir fermanı yırtması yüzünden St. George’yi çeşitli işkencelerle öldürtmüştür. En büyük şehit olarak kabul edilen St. George kilise takviminde 23 Nisan’da anılmaktadır. İngilizler, onu vatanlarının mânevî koruyucusu olarak kabul etmektedirler. Asker olup bir hükümdar kızını ejder elinden kurtardığı yolunda eski bir efsane dolayısıyla Çarlık Rusyası, St. George’nin bu ejder olayını konu alan bir tasvirini resmî sembol edinmiştir.

Üç defa ölüp dirilmesi sebebiyle İslâmî literatürde bir ölme-dirilme motifi olarak benimsenen Circîs, ölümsüzlüğü kabul edilen Hızır ve İlyâs’la da karıştırılmıştır.

Musul’da halen Circîs nebînin meşhedi olarak kabul edilen bir yer bulunmaktadır. Ali b. Ebû Bekir el-Herevî’nin Kitâbü’l-İşârât’ta verdiği bilgiye göre 6. yüzyılda da Circîs meşhedi olarak bilinen bu yerin aslında bir Keldânî kilisesi olduğu tesbit edilmiştir. Beytülahm ile Hebron arasında Hudr (Hızır) adlı köy, Yahudi ve Müslümanlar tarafından Hz. Hârûn’un oğlu Finehas veya İlyâ, Hıristiyanlarca da St. George ile alâkalandırılır. Halen Müslümanların meskûn olduğu bu köyün ortasında St. George’nin adıyla anılan bir de rahibeler manastırı vardır. Hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar bu manastırda adaklarını sunar, özellikle akıl hastalarını şifa için buraya getirirler.

Kudüs’te Jaffa Geçidi yakınındaki Nicophorea’da bulunan Mar Jirius Manastırı da aynı şekilde ziyaret yeridir. Şehirde bu azîze ithaf edilmiş üç kilise daha vardır ve Mar Jirius’un resimleri önünde yerli Hıristiyanlarca tütsü yakılmakta, adak adanmakta, onun tehlikeli ve zor durumda bulunanlara beyaz bir at üzerinde yardıma geldiğine inanılmaktadır. O bölgede Hudr gibi önem verilen yerlerin en meşhuru Lydda’daki St. George Kilisesi’dir. Burası St. George’nin gömüldüğü yer olarak kabul edilir. Avrupa’da St. George ile baharın gelişi ve tabiatın yeniden canlanması arasında ilgi kurulmakta, bu sebeple çeşitli törenler yapılmaktadır. Ukrayna’da bitkilerin St. George gününde yeşermeye başlamasını sağlayan yöntemler geliştirilmekte, Baltık ülkelerinde sürülerin vahşi hayvanlardan korunması için St. George’nin ikonuna başvurulmaktadır.[2]

Musul’da ve Azerbaycan taraflarındaki Merkûye denilen yerde Hz. Circis’e izafe edilen birer türbe mevcuttur. Onun Filistin halkından olduğu ve Hz. İsa’dan sonra Musul halkına peygamber olarak gönderildiği ve buradaki mücadelesi sırasında çeşitli mucizeler gösterdiği anlatılmaktadır. Küfürde ısrar eden Musul kralı ve halkının helak edilmesi üzerine, Circis Peygamber’in Cezîre bölgesinin farklı yerlerini gezmiş olması ve bu arada Urfa’ya uğramış olması uzak bir ihtimal değildir.[6]
Kaynaklar

[1] A. Timur Bilgiç, "Teoloji Sözlüğü", Bence Kitap, Ankara 2015, s.53.
[2] Günay Tümer, "Circis" maddesi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, cilt: 8, s. 26.
[3] Taberî, İbn-i Esîr.
[4] Taberî, II, 24-36; Sa‘lebî, s. 327-333.
[5] Uluslararası Türk Dünyasının İslamiyet'e Katkıları Sempozyumu, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta 2007, s.340.
[6] Doç. Dr. Hüseyin Güneş, "Cezîre Bölgesinde Yaşadığına İnanılan Peygamberler", Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, yıl: 5, cilt: 5, sayı: 10, 2015, s. 36.
 
Butun hiristiyan aleminde zulmetmeyi rededen Romali asker ve bir cok ulkenin azizi kabul edilen ve kapadokyali olarakta bilinen sahisin gordugu zulum hala anilir bindigi beyaz atla temsili resmiyle anilir.

5ael_St_Georges_luttant_avec_le_dragon_INV_609_rwk.jpg 5ael_St_Georges_luttant_avec_le_dragon_INV_609_rwk.jpg
 
Roma daha dünkü. Romalılar zamanında yaşadığını sanmıyorum. Ben adını ilk defa duydum. Kaynak ve herhangi bir iaşret yok. Gerçekte olabilir yanlışta.
 
Millattan once 1 ncu yuzyildan MS 300/400 yillara kadar butun obolgelere genel hakimiyet Romalarda idi.Bati Romanin yikilmasindan sonra Dogu roma Istanbulun fethinekadar surdu,Turk mufredatinda boyle geciyor,enazindan bizim zamanimizda 70 lerin sonlarinda.
 
Geri