Ansiklopedi Dünya'da Bazı Gizemli Yerler ve Bölgeler

Bran Şatosu​

Bran Şatosu Bran Şatosu
Filmlere konu olan ve efsanevi Kont Dracula’nın yaşadığı yer olarak bilinir. 14. yy’da inşaa edilmiştir ve gizemi hala çözülememiştir. Esrarengiz mimarisi ve özellikle içerisinde yer alan el izleri henüz bir kayda tabi tutulamamıştır. Ortada birçok kanıtın ve delilin olduğu söyleniyor ancak az önce de belirttiğim gibi kesin bir bilgiye ulaşmak söz konusu değil. Kont Dracula’nın esirlerini mahzenlere topladığı ve burada işkence ettiği söylenir ve gece yarıları bu şatodan gizemli seslerin yükseldiği de efsaneler arasında.Tarihin gördüğü en azılı psikopatlardan biri de hiç şüphesiz Kont Drakula adı ile meşhur Vlad Tepeş’tir. Belki ilk defa duyacaksınız ama kendisi Fatih Sultan Mehmet’in kan kardeşidir!

Eğer bunu ilk defa duyuyorsanız muhtemelen ufak çaplı bir şok yaşamışsınızdır. Ama olay şu: Fatih’in babası 1. Murat, bu Tepeş’in babasını yendiği zaman adam bir daha Osmanlı’ya baş kaldırmasın diye oğulları Radu ve Vlad Tepeş’i yanına alır. Eğer bir daha saldırmaya başkaldırmaya kalkarsan oğulların elimde öldürürüm onları diye de ayar verir . Radu küçük olan Tepeş ise büyük olan. Vlad Tepeş, Fatih ile aynı yaşta olduğu için beraber büyürler. Hatta kan kardeş olurlar. Ama Tepeş ülkesinin başına geçtiğinde büyük bir kin ile Osmanlı’ya savaş açar.

Babasının intikamını almak için yanıp tutuşan Kont Drakula isimli Vlad Tepeş, esir aldığı askerleri kazığa oturtarak öldürmesiyle nam salar. Kendisine gelen Osmanlı elçilerinin ise sarıklarını kafasına çiviyle çakar!

Kont Dracula ya da Vlad Tepeş Vampir miydi?​


Vlad az önce de söylediğimiz gibi inanılmaz vahşi bir komutandı. Yakaladığı esir Osmanlı askerlerine işkence etmekten büyük zevk alırdı. Genelde askerler kazığa oturtulurken ya da farklı işkenceler yapılırken tam karşısına masa kurar ziyafet çekerdi. Bir gün işkence edilen askerlerden akan kanı kadehine doldurarak içtiği ve bu yüzden de vampir olduğu söylentileri tüm diyarı kuşatır.

Vampirlik iddiasını güçlendiren şey daha sonra hakkında yazılan romanlardan başka bir şey değildir. Bu arada sonunda Vlad Tepeş Fatih’e yenilmiştir. Savaş bittiğinde yeniçeriler onu sarayındaki odasında yakalamış ve parçalamış, parçalarını da kulenin tepesinden atmış… Kötü bir son…

Kont Dracula’nın Şatosu​

Şatoda neler var diye merak ediyorsanız. İçeride çok bir şey kalmamış. Muhtemelen Osmanlı burayı fethettiğinde büyük bir hınçla dalmış ve içerde ne varsa parçalamıştır. Öyle işkence aletleri vs bekliyor insan ama içerde pek bir şey yok. Dracula’dan çok eşinin malzemeleri daha fazla. Bir tek yatağı aha bu hakkaten olsa olsa Dracula’nın yatağıdır dedirtiyor.

Alcatraz Hapishanesi​


Alcatraz Hapishanesi Alcatraz Hapishanesi
Dünyanın en büyük hapishanesi ve aşılmaz duvarlar olarak nam salmıştır. Ünlü mafya babaları ve seri katilleri konuk eden Alcatraz,disiplini ve mahkumlara yapılan işkencelerle adından uzun süre söz ettirmeyi başarmıştır.Alcatraz hakkındaki en büyük hikaye gece yarıları koğuş kapılarının sessizce kapanması ve yükselen çığıklardır.Bunu ortaya atan Alcatraz’ın bekçiliğini yapmış bir isimdir. Çoğu araştırmacı bu kişinin pskolojisinin bozulduğunu ve söylediklerinin doğru olduğunu ortaya koymuştur.

Bu efsane hapishanenin dillere destan uygulamalarını duymayanınız kalmamıştır.

San Francisco’yu koruma amaçlı bir karargah. Silahlarla donatılan bu karargah aynı zamanda bir askeri üs sularla çevrili,taa ki 1934 senesine kadar… Bu dönemden sonra federal bir hapishane haline getirilen Alcatraz en azılı mahkumları biraraya getirmiş ve adeta bir ölüm makinesine dönüşmüştür. Kaçış mı? Sanırım bu pek de mümkün değil güvenlik önlemlerinin yanı sıra bu hapishaneyi çevreleyen suların soğukluğu dillere destan.

Bunu göze alabilmek zor iş. 1576 mahkum kapasiteli bu hapishane seri katiller,sniperlar ve azılı katillerin buluşma noktasıdır.

Burada kalan mahkumlar,hükümlülerin birçok ayrıcalığı(!) vardır. Yemek,barınma,Yatak ve sağlık kontolleri. Bunlardan bahsedeceğim sizlere fakat düşündüğünüz kadar samimi ve gerçek olmadığını belirtmek isterim sizlere.Hemen aklınıza gelecektir,iyi hal durumu ya da hastalık sonrası başka bir hapishaneye transfer,bunlar sadece haya ürünü bu asla mümkün değil. Kütüphane,müzik bu tarz etkinliklere ancak 5 yıl sonra ve iyi hal durumunuz göz önünde bulundurulursa ulaşabiliyorsunuz.Mahkumlar numaralandırılıyor ve yedikleri,yazdıkları mektuplar bile kontrollü yazacağınız cümleler, kelimeler bile hapishane tarafından belirleniyor.

Şu isimler sizlere tanıdık gelebilir: Al Capone, George Kelly, Alvin Kapris… En ünlü mafya babaları,azılı katiller bu hapishanede misafir(!) edilmiştir zamanında. Kuşadam Stroud’u duymuşsunuzdur belki aslında benim için en ilgi çekici mahkum bu adamdır. Kansas’taki hapishanede bulunan kuşadam burada bir gardiyanla tartışarak onu öldürür ve başka bir hapishaneye taşınır.Kuşlara olan ilgisi ve merakı dikkat çeker ve iyi hal durumu göz önünde bulundurulur ilginçtir bir kitap yazar ve araştırma yapar bu çalışmalar dikkat çeker ve yönetim bu konuda ona destek verir fakat akıllı mahkum kuşadam bu desteği bira yapımında kullanır ve ürettiği biraları kafeslerde muhafaza eder bu yıllar sonra fark edilir ve kuşadam için yolun sonu görünmüştür Alcatraz…

Al Capone…Federal bir hapishanede bulunan ünlü Capone rahattır.Gardiyanlar ona hizmet eder, telefon masrafları cezaevi tarafından karşılanır fakat adamları tarafından kaçırılmak isteyince yolun sonu yine bellidir Alcatraz…

Burada her şey çok farklıdır bu isim Al Capone olsa bile banyo saatiniz bile hapishane tarafından belirlenir,Al Capone uzun süre sonra Frengi olduğunu öğrenir fakat buna inanmaz tedaviyi kabul etmez bir zaman sonra hayatını Alcatrazda sonlandırır.


Birçok kaçma girişimine sahne olan bu efsane hapishanede 5 mahkum bunu başarabildi ve henüz onlarla ilgili bir haber yok diğer kaçma girişimleri ise yakalanma,boğularak ölme ya da öldürülme ile sonuçlandı. Plan yapmak bile yıllar sürmektedir burada kaçma girişimi ise hayaldir. 1937 ve 1946 yılında gerçekleşen kaça girişimleri de efsane niteliğindedir. Pencereye tırmanarak korkulukları aşan iki mahkum denize ulaşır fakat onlardan bir daha haber alınamaz öldükleri varsayılmaktadır.

Bir diğer efsane ise; anahtarları ele geçiren mahkumların 2 gün süren çatışmaya sahne olmasıdır. Tünel kazarak kaçma planı bile yapılmıştır. Bu şekilde kaçan mahkumların akıbeti bilinmiyor yönetim ise öldüklerinden emin çünkü bu hapishanenin çevresi köpekbalıklarıyla sarılı ve yüzerek kaçmak imkansız. Bu cehennem 1963 yılında giderlerin çok fazla olması nedeniyle kapanıyor ve şimdilerde film sahnelerine ve turistlere konuk oluyor.

Edinburgh Kalesi​


Edinburgh Kalesi Edinburgh Kalesi
İskoçya’nın bir dönem savunma ve saldırı amaçlı inşaa edilen büyük kalelerinden bir tanesi… Bu kale görselliği ve harika mimarisi ile her yıl çok fazla turist çekmekte ve hikayeleriyle birçok insanı konuk etmektedir. Doğruluğu bilinmez ancak bu kalede savaş zamanları ortaya çıkan hayalet davulcunun ve onun çocuklarının efsanesi dilden dile dolaşmaktadır. Gece yarıları nöbet için bekleyen bekçilerin ardı arkası kesilmeyen istifaları da ilginç olan bir diğer nokta.

Edinburgh üzerinde gözüken yüksek bazalt kayası, baölgenin büyük ihtimalle Demir Çağı'ndan kaldığını göstermektedir. Northumbria Kralı XVII. yüzyılda burayı yeniden inşa etmiş ve 400 yıl sonrada III. Malcolm ve kraliçe Margaret buraya yerleşmiştir.

Dindar Kraliçe'ye hediye edilen sadece bir bina, o dönemden kalmaktadır: St. Margaret Kilisesi, şehrin ayakta kalan en eski binasıdır. Kalenin kalanı, 1314 yılında yıkılmıştır.

Yaklaşık 700 yıllık bir süre boyunca binalar çıkılan süslemeler yapılan ve yeniden düzenlenen kaleyi, her yıl yaklaşık bir milyon kişi ziyaret etmektedir. Kral Davud'un Kulesi olarak bilinen L şeklindeki kule, Kale Kayası'nın güneydoğu köşesinde inşa edilmiştir ve daha sonra kalenin güneydoğu tarafını savunmak üzere kurulan bir savunma platformu olan XVI. yüzyıl Half Moon Battery ile birleştirilmiştir.

Kral dairesi ve büyük salon XV ve XVI. yüzyılda değiştirilmiştir. Kale kompleksi içinde saray binaları kare şeklinde düzenlenerek, İskoç Milli Savaş Hatırası oluşturulmuştur. Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra yapılmıştır. 1963'e kadar İskoç parlementosu toplantılarını burada yapmıştır. Krallığa ait daireler Saray Avlusu'nun doğu tarafı boyunca sıralanmaktadır.

Edinburgh Kalesi Edinburgh Kalesi
İskoç Kraliçesi Mary, 1566 yılında krallığa ait bir dairede, İskoçya Kralı'yken VI. İngiltere Kralı olduktan sonraysa I. James adını alacak olan oğlunu doğurmuştur. Kocası Henry Stuart'ın da içinde bulunduğu bir dizi komplocu tarafından, sevgilisi olduğu öne sürülen David Rizzo'nun ve sekreterinin öldürülmesinden sonra Kraliçe kaleye kaçmıştır.

1603 yılında, çocuğu olmayan I. Elizabeth'in ölümüyle James İngiltere tahtına çıkmış ve sarayı'nı Londra'ya taşımıştır. O tarihten itibaren, eski krallık sarayı olan Edinburgh Kalesi hükümdarların kısa süre konakladıkları bir yer haline gelmiş ve daha çok askeri bir kale ve cezaevi olarak hizmet görmüştür. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Fransa ile yapılan savaşlar süresince tutsak alınan Fransızlar burada tutulmuştur.

Taç, asa ve kılıçtan oluşan İskoç kral elbisesi, İskoçya ve İngiltere parlamentosunun 1707 yılında birleşmesinden sonra burada korunmuş olup Kral Odası'nda taşlı mahzende sergilenmektedir.

Büyük top 1449 yılında Belçika'da Burgundy Dükü için yapılmıştır. Dük bunu yeğeni II. James'e bırakmıştır. Kral bunu 1455'te düşmanlarına karşı korunmak için Threave Kalesi'nde tutmuştur. Mons Meg son olarak, XVII. yüzyılda selamlama için ateşlendiğinde kullanılmıştır.

Bir asırdan fazla bir süre Londra Kulesi'nde tutulmuştur fakat yazar Sir Walter Scott, XIX yüzyılda geri dönüşünü istemiştir ve top 1829 yılında Edinburgh Kalesi'ne konmuştur.


Coral Castle, Homestead, Florida​

Coral Castle, Homestead, Florida Coral Castle, Homestead, Florida
1100 tonluk kireçtaşı kayalarından yapılmış bu yapı -Stonehenge’den daha büyük- Miami’nin hemen kuzeyinde, 1923-1951 yılları arasında , Edward Leedskalnin adında genç ve bekar bir adam tarafından, düğününden bir gece önce onu terk eden aşkı için yaptırdığı bir ev.

Peki bunun nasıl yapmıştı? Terkedilmiş bu adam belki de Piramitler’in sırrını biliyordu. Diğer detaylar ise; harç kullanılmamış olması, yapının fizik kurallarına meydan okuması, yıllardır bilim adamlarını şaşırtıyor.

Coral Castle'ın tanıtım materyaline göre, Edward Leedskalnin düğününden bir gün önce Letonya'daki 16 yaşındaki nişanlısı Agnes Skuvst tarafından birdenbire reddedildi. Amerika'yı terk ederken, terminal tüberküloz olduğu iddia edilerek aşağı indi; ancak mıknatısların hastalığına bir etkisi olduğu konusunda kendiliğinden iyileşti.

Edward, Coral Kalesi'ni inşa etmek için 28 yıldan fazla bir süre geçirdikten sonra, çalışırken kimseyi görmesine izin vermedi. Birkaç genç, mercan bloklarının hidrojen balonları gibi hareket etmesine neden olduğunu bildiren eserine tanık olduklarını iddia etti. Leedskalnin'in kullanmasından bahseden tek araç "sürekli bir hareket tutucusu" idi.

The Circle Goseck (Goseck Güneş Tapınağı)​


The Circle Goseck (Goseck Güneş Tapınağı) The Circle Goseck (Goseck Güneş Tapınağı)
Araştırmacılar ve arkeologlar tarafından 1991 yılında Almanya’nın Goseck kentinde bulunan dünyanın en eski güneş tapınağıdır. 7000 yıllık bu güneş tapınağının ortaya çıkarılması ile Mezapotamya’da kurulan ilk gelişmiş uygarlıklar öncesinde de, dünyanın farklı bölgelerinde yaşamış olan toplulukların da gökyüzü ve arkeoloji ile ilgilendikleri ve incelemeler yaptıkları ortaya çıkarıldı.

Güneş Tapınağının çapı yaklaşıkolarak 75 metre ve iç içe oturtulmuş iki çemberden oluşuyor. Aynı zamanda 2.5 metre yüksekliğinde tahta bir avluya da sahip olan yapıyı diğer güneş tapınaklarından ayıran özellik ise, benzerlerinde 4 kapı bulunurken, Goseck Tapınağında her iki çemberde de 3 ayrı kapının olması. Ayrıca iki çemberin dışında derinliği 1.5 metre, genişliği ise 3.5 metreden oluşan yine 3 ayrı geçidin bulunması.

Taş devrinde yaşayan insanları, yapıların giriş kapıları ve büyük çemberleri oluşturan tahta siperlerin gölgesiyle yılın en uzun ve en kısa gününü belirledikleri belirtildi. Bu yapının sadece tapınak olarak kullanılmadığı, düğün, infaz ve cenaze merasimleri içinde kullanıldığı düşünülüyor. Bulunan kemik örnekleri sayesinde kurban ayinleri yapıldığı da tespit edilenler arasında.

Avrupa’ nın geçmişine az da olsa bir ışık tutan bu tapınağın kimler tarafından yapıldığı henüz bilinmiyor. Fakat görülen o ki Orta Avrupa’nın tarih öncesi dönemine ait 18 tarih öncesi yapı Goseck Kentinide kapsayan Almanya’nın Saksonya Anhalt Eyaleti’nde bulunuyor.

Teotihuacan (Tanrıların Şehri)​


Teotihuacan (Tanrıların Şehri) Teotihuacan (Tanrıların Şehri)
Kimler tarafından neden kurulduğu ve neden terkedildiği henüz bulunamamış olan bu şehrin Tanrılar Şehri diye anılmasının sebebi, bir efsaneye göre insanlardan önce Tanrıların burada toplanıp insanları nasıl yaratacaklarını tartışmalarıdır. Kentin kimler tarafından neden yapıldığı bilinmemekte ve bu konuyla ilgili hiçbir yazıt ile karşılaşılmamıştır. Kendi döneminin en büyük 6 şehrinden biri olan bu şehrin İ.Ö 150 yıllarında kurulduğu ve İ.S 650 yıllarındaki çöküşten 100 yıl sonra kadar terkedildiği sanılmaktadır.

Kente daha sonra gelen Zapotek ve Mistekler gibi Maya toplumlarının yaşamış olduğu bölgeye ‘’Değerli Adama Yeri’’adı verilmiştir. Daha sonra bulunan bazı yazıtlarda şehirden Tollan adıyla bahsedilmektedir ki, bu isim kayıp başkent Tula’nın diğer bir adıdır. René Guénon’a göre Tula binlerce yıl önce batmış olan bir aydınlanma ve tekamül merkezinin adıydı ve buradan göç etmiş insanlar ismi onurlandırmak açısından bu tür merkezlere bu ismi vermiştir.

Teotihuacan’ın bu kadar büyük bir alana yayılması ise gerçkten şaşırtıcıdır. Kuzeyden güneye 3 km uzunluğunda ve 40 metre genişliğinde gösterişli cadde günümüzde Ölüler Yolu adıyla bilinmektedir. Bu yolun her iki tarafında piramitler ve tapınaklar bulunur.

Cadde kuzeye doğru 30 metreye yakın yükselerek , güney yönunden gelen birinin yolu göğe doğru yükseldiğini düşündürtür. Yolun aşağısında duran birinin eşit yüksekliklerden oluşan basamakların, göğe doğru uzanan sonsuz bir merdiven olduğunu ve Ay piramidi ile sonlandığını düşünmesini sağlar. Ölüler Yolu Ay Piramidi ile sona erer. Ölüler Yolunun sol tarafında Güneş tapınağı bulunmaktadır.

Doğu tarafında ise 3. Büyük tapınak Quetzalcoatl bulunmaktadır.Bu şehrin gizemleri ve hala cevabı bulunamamış sorular şunlardır:

Teotihuacan kentiyle ilgili en büyük gizem kentte yaşayanların henüz bilinmeyen bir nedenle kenti aniden terk etmiş olmalarının sebebi nedir?

Teotihuacan kentindeki yapıların konumları, Gize’deki piramitler gibi Orian Takımyıldızının yerdeki yansıması olacak biçimde ve aynı zamanda, Queatzalcoatl Tapınağı’ndan hareketle gezegenlerin yerdeki yansıması olacak biçimde düzenlenmesi bir rastlantı mıdır?

Arkeologlar 1906’da Güneş Piramidi’nin belirli bir yüksekliğinde ve ayrıca tapınaklarda kara mika kaplamalarının olduğunu saptamışlardır ki, bölgeye kara mika mineralinin elde edilebileceği en yakın yer Güney Amerika kıtasındaki Brezilya’dır. Bu kara mika kaplamaları Tanrılar Şehrine nasıl ulaşmıştır?

Renwick Hastanesi, Roosevelt Island, New York​

Renwick Hastanesi, Roosevelt Island, New York Renwick Hastanesi, Roosevelt Island, New York
Bu terkedilmiş çiçek hastalığı hastanesi, granit kaplamaları, bindirmeli parapetleri, mansard çatısı ile Gotham’ın korkunç tarihini anımsatıyor. Yüz yataklı hastane, önceleri korkunç hastalıklar yüzünden karantinya alınan göçmenleri barındırmış. Devam eden 4,5 milyon Dolarlık restorasyon projesi sonunda 2013 yılında halka açılması planlanıyor. Proje, site üzerinde dev kelebeklerin yerleştirilmesi konulu bir sanat projesini de içeriyor.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
2. Dünya Savaşı’ndan Bazı Garip Olaylar
  • MURATS44
  • MURATS44,
  • İlginçler
  • 0    6K
Dünya'nın Dönüş ve Hareket Hızı
  • MURATS44
  • MURATS44,
  • Genel Kültür
  • 1    1K
Dünya Kediler Günü
  • Ugur
  • Ugur,
  • Hayvanlar Alemi
  • 0    2K
Yeni Dünya Düzeni
  • Ugur
  • Ugur,
  • Ansiklopedi
  • 0    142
Geri