Sakura – Kiraz çiçeği

Sakura

Sakura (Türkçe: Kiraz çiçeği, Latince: Prunus serrulata), Prunus cinsinden birkaç ağacın herhangi birinin çiçeğidir. Japon kültüründe büyük bir öneme sahip olup Japonya’nın ulusal simgelerinden biridir.

Yaprak sayısına, çiçeklerin ve genç yaprakların rengine, çiçeklenme dönemine veya ağacın alışkanlığına göre farklılık gösteren 600’den fazla sakura çeşidi vardır. Çiçeklerin rengi, soluk pembenin tüm tonlarında beyazdan koyu kırmızıya doğru gider.

Tüm kiraz çiçeği ağaçlarının çeşitleri, küçük, hoş olmayan meyveler veya yenilebilir kirazlar üretir. Prunus avium ve Prunus cerasus’un kirazları yenilebilir.

Çiçekleri ağır ağır açar ama çok çabuk dökülür. Hem hayatın başlangıcını yani baharı müjdeler, hem de kaçınılmaz sonunu simgeler. Japonya’da baharın müjdecisi olmasına rağmen, daha solmadan en güzel halindeyken dallarından düşmesi sebebiyle edebiyatta ölüm ile yaşamın birlikteliğini ifade eder.

Japon kültüründe Sakura

Japon kültüründe Sakura

Samuray tarzı yaşamı kabullenmiş olan Japon halkı için kiraz çiçeği büyük anlam taşımaktadır. Bunun nedeni Kiraz çiçeklerinin en güzel çağlarında solmadan direk olarak yere düşmeleridir. Samuraylar kiraz çiçeklerine bakarak olası bir savaşta her an ölümü akıllarına getirmekte ve felsefi bir boyuta gitmektedirler. Kiraz çiçekleri samuraylar için hem yaşamı, hem de ani bir ölümü hatırlatmaktadırlar.

Sakura, mart ayının son haftası ile nisan ayının ilk haftası açar ve Japonya’da bu dönem kutsal sayılır. Öyle ki hava durumundan sonra bir de “Sakura Durumu” verilir. Sakuraların açtığı dönem Japonya’nın en çok turist kabul ettiği dönemdir. Sakura’nın dalda kaldığı zamanın çok kısa olması, Japon kültüründe hayatın gelip geçici olduğunu ifade eder. Kiraz çiçeği ağacının Japon kültüründe çok derin bir anlamı vardır. Japonlar kiraz çiçeği ağacının yaşam döngüsünü gözlemleyerek genel olarak insan yaşamı ile Sakuro’nun benzerliğine dikkat çekmişlerdir. Yaşamın bir metaforik temsili olması ile birlikte, kiraz çiçeği ağacının Budizm ile derin bağlantılarının var olduğuna inanılmaktadır.

11 kentte ikişer haftalık festivallerle kutlanan “Sakura Zensen” (Japon Sakura izleme zamanı), Japon kültüründe hayata yeni başlangıcı simgeler. Tüm halkın katıldığı coşku dolu bir bayram olmanın ötesinde, resmen Japon halkının hayatını düzenler. Pek çok önemli olay çiçeklerin açış gününe göre belirlenir. Evlilik tarihi gibi… Mart ayında başlayıp, mayıs ayının sonlarına kadar süren bahar, Japonlar için Hana-mi yani çiçek seyri anlamına gelmektedir. (Hanami: ”Sakura çiçeklerine hayranlık”) (Ağacın gündüz ziyaretlerine hanami, gece ziyaretlerine yozakura denir.) (Sakuramori: Kiraz ağacı doktoru, kiraz ağacının bakımını üstlenen kişi)

Türkiye’de Sakura

Sakura’lar Japonya’nın doğal zenginliği olarak sınıflandırılır. Bu sebeple ağacın ya da tohumunun ülke dışına çıkartılması yasaklanmıştır. Sadece belli sebeplerle 9 ülkeye gönderilmiştir. Evrensel dostluğu geliştirmek, başka ülkelerle ilişkilerini geliştirmek amacıyla diğer ülkelere hediye edilir.

Japonya’daki Sakura Vakfı, bütün dünyada sakura ağaçlarını barışın sembolü haline getirmek için çalışır. Vakıf, çeşitli ülkelerle temaslar kurar; bu ağaçların dikilip halkın görebileceği mekanlar arar. İstanbul’da da 1890 yılında Japonya’ya yapılan dostluk ziyaretinden dönerken batan Ertuğrul Firkateyni’nde şehit olan 587 denizcimizin anısına, şehit deniz piyadelerini simgeleyen 587 fidan TEMA Vakfı’nın İstanbul Kozyatağı’ndaki Nezahat Gökyiğit Bahçesi’nde Ertuğrul Adası’na ve çevresine 23 Ekim 2005’te törenle sakura fidanları dikilmiştir.

Nezahat Gökyiğit Bahçesi’nde sakuralar

Eğer İstanbul’da sakura turuna çıkmak isterseniz, ilk uğramanız gereken ilçe Sarıyer. Büyükşehir Belediyesi’nin ülkeler arasındaki dostluğu pekiştirmek amacıyla 2003’te Baltalimanı’nda kurduğu Japon Bahçesi’ne 52 yetişkin sakura dikilmişti. Ücretsiz gezilebilen parkta, farklı türlerden 5 bin civarında bitki bulunuyor. İstanbul’un en yaşlı sakura ağaçları ise Emirgan Korusu’nda. Beyaz Köşk’ün havuz yönündeki girişinde iki büyük sakura bulunuyor. Ayrıca Beyaz Köşk’le Sarı Köşk’ü bağlayan yolda da yaklaşık beş metrelik bir sakura görebilirsiniz.

tb

Kiraz çiçeklerinin açışını görmek, Türkiye’de aslında hiç de zor değil, çünkü kiraz üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Zaten meyve olarak yediğimiz tatlı kirazın anavatanının Giresun olduğuna inanılıyor. Bugün Türkiye’de kirazın birçok çeşiti yetişiyor. İhracata yönelik üretim yapan bahçeler İzmir, Denizli, Manisa, Çanakkale, Bursa, Konya, Afyon, Isparta ve Tekirdağ’da yoğunlaşıyor. İzmir’in Kemalpaşa ilçesi ise, kiraz bolluğu ve çeşit fazlalığından ötürü, yerli hanami yapmak isteyenlerin ilk durağı olabilir.

Kaynak:
JAPON KİRAZ ÇİÇEĞİ, SAKURA ÇİÇEĞİ NEDİR? – Deksan, Şimdi kiraz çiçeği zamanı, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi | NGBB

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Manyok – Cassava

Manyok, Tropikal bölgelerde ve Yarıtropikal Amerika’da yetişen, Sütleğengiller familyasından, 150’den fazla çeşidi olan bir bitkidir. Pirinç ve mısırdan sonra üçüncü en büyük karbonhidrat kaynağıdır.

Gelişmekte olan dünyada yarım milyardan fazla insana temel bir diyet sağlayan temel bir gıda maddesidir. Marjinal topraklarda yetişebilen, kuraklığa dayanıklı bitkilerden biridir. Nijerya, dünyanın en büyük manyok üreticisi, Tayland ise kurutulmuş en büyük manyok ihracatçısıdır.

Manyok acı veya tatlı olarak sınıflandırılır. Genellikle acı içeren çeşitleri antinutritiyel faktörler ve toksinler içerir. Tüketimden önce uygun şekilde hazırlanmalıdır, uygun olmayan manyok hazırlanması, akut siyanid zehirlenmesine, guatr ve hatta ataksi, kısmi felç veya ölüme neden olabilecek yeterli miktarda siyanür barındırabilir.

Kökünde bol miktarda nişasta bulunduğu için yerlilerin beslenmesinde büyük önem taşır; ayrıca nişastasından tapyoka yapıldığı için ticari yönden de önemi büyüktür. Manyokun kökleri, hayvan yemi olarak da kullanılır; özellikle simit ya da un halinde satılan manyok, küçük danaları ve domuz yavrularını beslemekte kullanılan, sindirimi çok kolay bir besindir. Manyokun Brezilya’da yetişen bir türünden kauçuk elde edilir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Kakule nedir? Faydaları Ve Yan Etkileri Nelerdir?

Elettaria cardamomum

Kakule, zencefilgiller ailesinden Elettaria ve Amomum cinslerini kapsayan bitkilerin genel adıdır. Arapça ve Farsça "Hêl" olarak bilinen Kakule, ingilizcede "cardamom" olarak bilinmekte olup, çaya farklı bir aroma katmaktadır. Bergamotu andıran özel kokusundan dolayı ayrıca Kakule aromalı çaylar üretilir ki adları "Cardamom Tea" olarak geçer.

Batı ve Güney Hindistan, Güneydoğu Asya’nın sıcak bölgelerinde yetişen, 4–5 m boyunda, büyük yapraklı çok yıllık bir bitki cinsidir. Özellikle Güney Hindistan’ın bataklık ormanlarında yabânî olarak yetişir. Kakulenin meyveleri 1-2 cm uzunlukta, sarımsı yeşil ve kirli beyazımsı renktedir. Tohumları mercimek şeklinde ve büyüklüğünde, kırmızımsı esmer renkte olup, keskin kokuludur. Kakule yetiştiği yere göre isim alır. Seylan kakulesi, Malabar kakulesi, Siyam kakulesi gibi.

Kakule, ülkemizde yetişmez ancak yeşil kabuklu Elettaria cardamomum türü düzenli olarak ithal edilmektedir.

Kullanıldığı yerler

Tohumları meyvelerinin kurutulup, ayrılmasıyla elde edilir. Yemeklere özellikle de baklagillere ve balığa katılır. Muhallebi, sütlü tatlılar, hoşaflar, çay ve kahvede çeşni verici olarak kullanılır. İsveç ve Finlandiya’da unlu mamüllere de katılır. Hintler nefesleri güzel koksun diye tohumlarını çiğnerler. Kakule tohumlari reçine, nişasta ve uçucu yağlar taşır. Hoş lezzeti ve kokusundan dolayı baharat olarak kullanılır. Ayrıca iştah açıcı, midevî ve gaz söktürücü etkilere sahiptir.

Hindistan başta olmak üzere Nepal, Malezya gibi ülkelerde yaygın olarak yetişen bir bitki olan kakule, safran ve vanilyadan sonra Doğu’dan ithal edilen en kıymetli bitki olarak bilinir. Sağlığa birçok faydası bulunmasının yanı sıra yemeklere, hamur işlerine, çaylara, hatta kahvelere lezzet verici olarak eklenir.

Kakulenin faydaları

  • İçeriğindeki A vitamini, C vitamini, sodyum, potasyum, kalsiyum, demir, manganez, magnezyum, fosfor ve çinko sayesinde iyi bir vitamin ve mineral takviyesi olarak kullanılabilir.
  • Sindirim sistemi sorunlarının giderilmesine yardımcı olur. Mide asitlerini düzenler, sindirimi kolaylaştırır ve mide-bağırsak gazlarının giderilmesinde etkilidir.
  • Sakinleştirici özelliği vardır. Depresyon, kaygı, panik atak ve benzeri psikolojik durumlarla baş etmeye yardımcı olur. Yatmadan önce içilen kakule çayı, vücudun ve sinir sisteminin gevşemesine yardımcı olup stresi azaltarak daha iyi bir uyku sağlar. Ancak düzenli olarak antidepresan benzeri ilaç kullanan kişilerin kakule kullanmaya başlamadan önce doktorlarına danışmaları gerekmektedir.
  • Kardiyovaksüler sağlığı olumlu yönde etkiler. Vücuttaki kan akışını düzenler, tansiyon, kolesterol ve benzeri sorunların giderilmesine yardımcı olur.
  • Kakule bitkisi, bilinen en iyi afrodizyaklardan biridir. Cinsel isteği artırır, cinsel işlev bozukluklarının gideirlmesinde de etkilidir.
  • Antienflamatuar ve antimikrobiyal özelliği vardır.
  • Adet döneminde yaşanan spazm ve krampların giderilmesinde etkilidir.
  • Mide bulantısını gidermeye yardımcı olur.
  • Diş ve diş eti sorunlarının giderilmesinde yardımcıdır. Ağzıdaki mikropları azaltarak diş çürümesi, diş eti kanamaları ve ağız kokusu gibi sorunları azaltır. Hindistan’da bu özelliğinden dolayı tohumları çiğnenerek de kullanılmaktadır. Kakule tohumlarını sıcak suda demleyerek hazırlanan gargara ile ağzı çalkalamak da nefesi rahatlatır ve ağız sağlığını korumaya yardımcı olur.
  • Solunum sistemini rahatlatır.
  • Boğaz iltihabına bağlı öksürüğün giderilmesine yardımcı olur.

Kakulenin yan etkileri

  • Kakule bitkisinin, düzenli ve sık olarak tüketildiğinde safra taşı oluşumuna neden olabildiği bilinmektedir. Bu nedenle özellikle safra kesenizle ilgili sorunlar yaşıyorsanız, fazla miktarlarda kakule kullanmamaya özen göstermelisiniz.
  • Düzenli olarak kullandığınız antidepresan ve aspirin benzeri bir ilacınız varsa, kür şeklinde kakule kullanmadan önce doktorunuza danışmalısınız.

Kakule çayı nasıl hazırlanır?

  • Bir tatlı kaşığı kadar kakule tohumu, bir su bardağı kaynamış suya eklenir. Ağzı kapatılarak, 10 dakika boyunca demlenmeye bırakılır. Süzüldükten sonra tatlandırmak için içerisine bir çay kaşığı kadar bal ilave edilebilir. Sıcakken tüketilmelidir.
  • Daha lezzetli ve etkili bir bitki çayı demlemek için, kakuleyi diğer bitki çaylarına da ilave edebilirsiniz.

Kakuleli kahve nasıl yapılır?

Kahvenize aroma katmak için kakule kullanmak isterseniz, Türk kahvesi ya da filtre kahvenin içine her bardak için yarım çay kaşığı bütün ya da öğütülmüş kakule çekirdeğini kahveyle beraber ilave edebilirsiniz.

Kaynak:
Kakule – Vikipedi
Mucizevi küçük tohumlar: Kakule

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Manşinel Ağacı – Dünyanın en Zehirli Ağacı

Manşinel Ağacı

Batı Hindistan ve tropik Amerika’ da yetişen bir ağaçtır. Boyu 3 metreden 15 metreye kadar uzanabilir. Düz ve açık kahverengi bir kabuğu; uzun dalları vardır. Yumurta şeklindeki yaprakları 10 cm uzunluğundadır ve dişli kenarlara sahiptir. Küçük ve pembe çiçeklere sahiptir. Elma şeklinde meyveleri vardır.

Guinness Rekorlar Kitabına girecek kadar tehlikeli olan ve "Dünyanın En Zehirli Ağacı" olarak ünlenen Manşinel (Manchineel) ağacı, Florida, Bahama, Karayibler, Orta Amerika ve Güney Amerika bölgesinde rastlanan nadir bir ağaç türü.

Manşinel (Manchineel) ağacına ufak bir dokunuş bile deri üzerinde yanıklar oluşturacak kadar etkiye sahip. İnsan vücudu ağacın zehirine kısa süre içerisinde tepki veriyor ve cilt kabarcıklar halinde su toplamaya başlıyor.

Yağmur yağarken ağaca yaklaşır veya ağaçtan sıçrayan bir yağmur damlasına maruz kalınırsa, yine tehlike maruz kalınmış oluyor. Veya yanan bir Manchineel ağacının dumanı göze temas ederse, körlüğe sebep olabiliyor.

 Manşinel ağacı için konulmuş bir uyarı tabelası

Bu yüzden ağacın bulunduğu kimi bölgelerde ağacın etrafında özel güvenlik önlemleri alınırken, ağacı tanımayan kişilerin zarar görmemesi için özel uyarı işaretleri ve tabelalara başvuruluyor.

Manşinel ağacının meyvesinin yanlışlıkla ısırılırması ölümle sonuçlanan komplikasyonlara neden olmaktadır. Çeşitli örgütlerin bu ağacın meyvelerini gizlice ülke dışına çıkarttığı ancak ne amaçla kullandığı bilinmiyor. Manşinel ağacı meyvesinin yemek ve içeceklerin içine çok az miktarda enjekte edilmesinin bile çeşitli ölüm vakası oluşturacak kanser veya kriz etkisi oluşturduğu da bilinmektedir. Meyve, hastanın kısa sürede ölmesine neden olmaktadır.

Türkiye’de kanser ve benzer vakalara yakalanan insanların sayısında artış olurken teşhisi konulamayan, basit nedenlere bağlı ölüm vakalarının arttığı şu dönemde ise Manşinel ağacı veya meyvesinin Türkiye’de olup olmadığı bilinmemektedir. Manşinel ağacından zehirlenen hastanın ne gibi belirtiler gösterdiği ise sağlık kuruluşları tarafından belirtilmemektedir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Toros Sediri – Katran Ağacı – Lübnan Sediri

Toros sediri

Toros sediri, Lübnan Sediri veya Katran ağacı (Cedrus libani), çamgiller (Pinaceae) familyasından Güney Anadolu Toroslarında yaygın görülen, ayrıca Kelkit ve Yeşilırmak vadilerinde kalıntı meşcereleri bulunan bir sedir türüdür.

40 m’ye kadar uzarlar. Genç sürgünler grimsi kahverengi, çıplak ya da hafif tüylüdür. İğne yapraklar 1,5-3,5 cm uzunluğunda, sert ve batıcıdır. Renkleri önceleri koyu yeşil, zamanla yaşlı bireylerde mavimsi yeşil renk almaktadır. Kozalakları genellikle fıçı biçimindedir. Boyları 8-10 cm, enleri 4-6 cm’dir. Kozalak pulları geniş ve tam kenarlıdır. Dış yüzeyleri hafifçe tüylüdür. Kozalakların üzerlerinde bol reçine bulunmaktadır.

Toros sedirinin ışık isteği fazladır ve yarı ışık ağacı olarak kabul edilir. Toprak bakımından seçici değildir. Daha ziyade kayalık kalkerli yamaçlarda yetişirler. Akdeniz ikliminin hakim olduğu yerlerde bulunur. Kışları ılık yerler ister.

Doğal olarak Güney Anadolu ve Lübnan’da yayılmış olup, batı sınırı Fethiye ve Köyceğiz’den başlar. Doğuya doğru Toros Dağları üzerinden uzanmakta, Göksun ve Kahramanmaraş yörelerinden bir kavisle güneye Nur Dağlarına yönelmektedir. Lübnan’da ancak Cebelübnan’da kalmıştır. Bu ana yayılışı dışında ise Kuzey Anadolu’da Kelkit-Yeşilırmak Vadisinde Erbaa yakınlarında Çatalan Köyünde ve Niksar yörelerinde 100 hektarlık adacıklar halinde bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesinde de Afyon-Emirdağ-Dandindere’de yayılışı vardır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Ağaçtan Sabuna Zeytinin Hikayesi

Türkiye’nin önemli zeytin üretim merkezlerinden Gaziantep’in Nizip ilçesinde ağaçlardan toplanıp fabrikalara getirilen zeytinler, çeşitli işlemlerden geçtikten sonra doğal zeytinyağlı Nizip sabunlarına dönüşüyor. İçerisinde kimyasal madde bulunmayan, kozmetik sektöründe de önemli bir yer tutan doğal zeytinyağlı sabunlar, Türkiye’nin yanı sıra özellikle Ortadoğu ülkelerinde de büyük ilgi görüyor.

Zeytin diyarı olarak da bilinen Gaziantep’in Nizip ilçesinde çiftçilerin ekim ve kasım aylarında binbir emekle ağaçtan topladıkları zeytinler, sofraları olduğu kadar banyoları da süslüyor. Toplandıktan sonra araçlarla getirildikleri fabrikalarda özel makinelerde yağları çıkarılan zeytinlerden arta kalan posalar, tekrar araçlara yüklenerek sabun fabrikalarına götürülüyor.

Burada zeytin posalarından "pirina yağı" elde edilmesiyle başlayan işlem, büyük kazanlara konulan yağın "kostik" denilen sodyum hidroksit eklenerek yaklaşık 2 gün boyunca kaynatılmasıyla devam ediyor.

Karışım, istenilen kıvama geldikten sonra kovalarla fabrikanın özel hazırlanmış bölümünde yere seriliyor. Bir günlük soğutmanın ardından 6 işçi tarafından önce dikine, sonra da enine kesilerek dilimlenen sabun, daha sonra damgalanarak toplanıyor ve kubbe şeklinde duvar gibi örülerek 6 ay boyunca kurumaya bırakılıyor.

Geleneksel yöntemlerle üretilen zeytinyağlı Nizip sabunu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ağırlıklı olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki müşterilere ulaştırılıyor. Sabunlar Türkiye’nin yanı sıra Ortadoğu ülkelerinde de yoğun ilgi görüyor.

YABANCI MADDELERDEN ARINDIRILIYOR

Nizip’teki bir fabrikada 20 yıldır ustabaşı olarak çalışan Celal Gül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fabrikada sabun ve zeytinyağı üretimi yaptıklarını, geleneksel yöntemlerle elde ettikleri sabunların sağlıklı olduklarını söyledi.

Çiftçilerin getirdikleri zeytinlerden öncelikle zeytinyağı çıkarıldığını, ardından da kalan posaları değerlendirerek tekrar yağ elde ettiklerini anlatan Gül, pirina adı verilen bu yağı kazanlara koyup kostik ilave ederek kaynattıklarını ve sabun yaptıklarını dile getirdi. Gül, şöyle devam etti:

"İsteğe göre bunu çeşitlendirebiliyoruz da. 2 gün boyunca kaynatılarak pişirilir. Bu sırada içindeki yabancı maddelerden arıtılır. Daha sora serilerek soğumaya bırakılır. Soğuyan sabun tamamen insan gücüyle kesilir ve damgalanır, ardından da kafes denilen kuleler şeklinde örülerek 6 ay kurumaya bırakılıyor. Kuruduktan sonra paketlenir."

Son dönemlerde vatandaşların doğal ürünlere yöneldiğini aktaran Gül, bu nedenle halk arasında "yeşil sabun" olarak da bilinen "Nizip sabunu"na da ilginin arttığını ifade etti.

Zeytinyağlı sabunu deneyenlerin vazgeçemediğini anlatan Gül, vücut ve yüz temizliğinin yanı sıra pek çok kişinin saçlarını da bu sabunlarla yıkadığını belirtti. Nizip sabununun Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sıkça kullanıldığına işaret eden Gül, sabunun ayrıca başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok ülkesine de ihraç edildiğini kaydetti.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Yeniden Diriliş Bitkisi

Selaginella lepidophylla

Yeniden dirilme hadisesi, birçok bitki türünde görülmektedir. Kurumaya tahammül; algler, likenler, yosunlar gibi dam arsız bitkiler- de sık rastlanmakla birlikte eğreltiotu familyasından çiçekli bitkilere kadar birçok damarlı türde de görülmektedir. Dirilen bitkiler küçük olup yaprakları kuraklık zamanı içe doğru kapanmaktadır. Dirilen bitkilerin en meşhurlarından birisi, eğreltiotu familyasından Selaginella lepidophylla’dır. Bu tür, Kuzeydoğu Meksika’nın Chihuahvan çölünde çoklukla bulunmakta ve Batı Teksas’a kadar yayılmaktadır. Genellikle çölün en sıcak ve en kuru kısımlarında bulunur.

Saklananların ve su depo edenlerin aksine bu bitkiler, hemen hemen tamamen susuzlukta yaşayabilirler. Bitkideki su potansiyeli, kuraklıkta normal haldekinin %3’üne kadar düşebilir ve bu anda bitkide hiçbir metabolik aktivite ölçülemez. Dıştan bakan birine göre ölü görünen bu bitkiler, çöl yağmurlarının gelmesi ile birlikte yeniden dirilişi hatırlatırcasına, programlandıkları gibi aniden canlanır ve normal metabolik faaliyetlerine başlarlar.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Sinekkapan Bitkisi – Venüs Sinek Kapanı

Sinekkapan bitkisi veya Venüs Sinek Kapanı veya Böcekkapan bitkisi, Dionaea muscipula familyasından, ABD’nin güneydoğusundaki sulak alanlarda yetişen, böcek ve örümcekgiller ile beslenen bir bitki. Çok yıllık bir bitki olan sinekkapan, etçil bir bitkidir. Dikenli yapraklarını kapatarak, yaprağın üzerinde bulunan avını sıkıştırır. Özel sindirici sıvı salgılayarak avını öldürür ve beş ila yirmi gün arasında sindirir. Araştırmalar sonucunda böcekkapan bitkisinde elektrik içeren bir mekanizmanın olduğu iddia edilmiştir. Bitki yapraklarının iki ucunda yer alan üçgen şeklindeki üçer tüyün, fiziksel uyarımları elektriksel uyarılara dönüştürebilme özelliği olduğu ve avın yaprak üzerindeki hareketi ile bitkinin elektrik mekanizmasını kullanarak avını yakalayabildigi saptanmıştır.

Sinekkapan Bitkisi

Sinek Kapan bitkisi peat moss adı verilen baltık torfunda yaşar. Bu torf minerallerden arınmıştır. Bitki kökü ile alamadığı besini alabilmek için evrimleşmiş ve kapan ile avlarını yakalamaya adapte olmuştur. Bitki gereken tüm ihtiyaçlarını kapanları sayesinde almaktadır.

Sinekkapanın rozet biçiminde yayılmış dört ile sekiz yaprağı ve şemsiyemsi beyaz çiçeklerle son bulan bir sapı bulunur. Her yaprağın ayası uca doğru ip gibi uzar. Bunun iki yanında bir menteşenin iki kanadı gibi bakışımlı ve yassı iki lop yer alır. Lopların kenarları kıllarla çevrilidir. Üst yüzlerinin ortasına doğru en küçük temasa bile duyarlı, üç sert kıl vardır. Bir böcek bu kıllardan birine bir kez dokunursa kapan kapanmaz. Bir kıla dokunduktan sonra başka bir kıla veya yirmi saniye içinde tekrar aynı kıla dokunursa kapan menteşemsi iki kanadı harekete geçerek üst üste gelir ve kenardaki kıllar birbirine girerek hayvanı içeriye hapseder. Bunun amacı yanlış alarmları önlemektir.

Tuzağın dişleri aralık kalacak şekilde kapanır. Bu sayede yaprakta yer alan büyük av küçük aralıktan kaçamazken, küçüklerin kaçmasına izin verilmiş olur. Bitkinin kapanı yalnızca üç defa tuzak kurabilir ve bitki bu yüzden büyük avları tercih eder. Kapanın kapanma hızı, nem miktarı, ışık, avın boyutu ve genel yetişme koşulları gibi etkenlere bağlı olarak değişebilir. Yaprak üzerindeki avın kaçmak için çırpınma hareketi, bitkinin avını daha kolay sindirmesine yardımcı olur. Yaprağın üzerinde bulunan çok sayıda küçük salgı bezi, proteolitik, asitli bir öz su salgılar. Bu sıvı, böceği öldürerek yumuşak kısımlarını eritir, bitki bu erime ürününü soğurur ve tuzak birkaç hafta sonra tekrar açılır. Kuruyan kapanlar bitkiye zarar vermemesi için kesilir. Her kapanın sadece bir kerelik ömrü yoktur. Yağmur suları kapanı tetiklemez. Yanlışlıkla kapanan kapanlar yaklaşık yarım saatte açılır. Bitkinin üzerinde geliştiği turbalı toprakların azot eksikliğini gidermek üzere bu şekilde elde edilen azotlu besinleri kullandığı sanılmaktadır, ama bu kesin bir olgu değildir.

Bilim insanları, sinekkapan bitkisinin Drosera (sundews) ile yakından ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

Sinekkapan bitkileri, tohumdan yetiştiği zaman dört veya beş yılda olgunluğa ulaşırlar. Doğru koşullarda yetiştiği takdirde ise yirmi ila otuz sene yaşayabilirler. Sinekkapan bitkisi, kış aylarında domancy ismi verilen bir kış uykusuna yatarlar. Bu uyku döneminde kapanları kararır ve dökülür, bitki normal görünümünden uzaklaşır. Bahar ayı geldiğinde ise bitki tekrar yeni kapanlar oluşturarak eski görünümüne kavuşur. Genç bitkiler ilk birkaç sene boyunca kış uykusuna ihtiyaç duymazlar.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Tırmandığı Ağacı Taklit Eden Taklitçi Sarmaşık – Boquila Trifoliolata

Nasıl da sıradan duruyor bu sarmaşık. Ama gerçekler hiç de öyle değil. Gizemli yeteneğiyle dünyanın en şaşırtıcı bitkisi bu.

Adı Boquila trifoliolata, Şili ve Arjantin’in ılıman yağmur ormanlarında yaşıyor. Diğer sarmaşıkların yaptığı şeyi yapıyor; orman zemininde dolanıyor, yukarı doğru tırmanıyor ve konakçı bitkilere tutunuyor. Bunda sıradışı bir durum yok.


Çizim: Robert Krulwich

Ancak birkaç yıl önce bitkibilimci Ernesto Gianoli ve bir öğrencisi, Şili ormanlarında dolaşırken bir Boquila trifoliolata görmüşler. Durup incelemişler. “O zaman fark ettik,” diyor Gianoli. Orman zeminindeki sarmaşığın yaprakları, kısa ve yuvarlakımsıymış:

Çizim: Robert Krulwich

Ancak konakçı ağaca tırmanan sarmaşık yapraklarının biçimi değişikmiş. Buradaki gibi çok daha uzun ve inceymiş:

Çizim: Robert Krulwich

Her iki yaprak da aynı sarmaşığa aitmiş ama konakçı değiştiren sarmaşığın yeni yaprakları uzun biçim alarak yeni ortamına uyum sağlıyormuş. Gianoli’nin çektiği aşağıdaki fotoğrafta sarmaşık yaprakları “V”, ağaç yaprakları “T” olarak işaretli. Gördüğünüz gibi birbirinden ayırmak çok da kolay değil.

Fotoğraf: Ernesto Gianoli’nin izniyle

Bitki sanki kendini kamufle ediyor, konakçısına benzemek üzere biçim değiştiriyor.

Yürümeye devam eden Gianoli, ormanda çalılarla ağaçlar arasında dolanan Boquila sarmaşıklarına dikkat edince, aynı şeyi yeniden fark etmiş! Gördüğü şeyi “şaşırtıcı” bulmuş.

Fotoğraf: Ernesto Gianoli İzniyle

Bu fotoğrafta sarmaşık bir başka ağaçta ve bu defa ağacın yaprakları (“T” işaretli) daha yuvarlak, taç yapraklarına benziyor. Peki ya sarmaşık (yaprağı “V” işaretli)? Onun da yaprakları şimdi yuvarlak!

Woody Allen, bir zamanlar Zelig adlı bir film çekmişti. Yanında durduğu kişinin özelliklerini alan bir adamla ilgiliydi. Gianoli ne kadar incelerse bitkinin o kadar Zeligleştiğini anlamıştı, tekrar tekrar değişim geçirerek farklı konakçılara benziyordu.

Benim gibi blogcu olan arkadaşım Ed Yong’un 2014 yılında aynı bitki konusunda yazdığı bir yazıda anlattığı gibi farklı davranışlar sergiliyor: “Çok yönlü yaprakları, boyutunu, biçimini, rengini, yönünü ve hatta damar desenlerini değiştirerek etraftaki bitki örtüsüne uyum sağlıyor.”

Örneğin bu ağaçta…

Fotoğraf: Ernesto Gianoli İzniyle

…ağaç yapraklarının kenarları testere gibi tırtıklı (Bunları “T” ile işaretledik). Sarmaşığımız zigzaglı bir kenar yaratmaya çalışıyor (“V” işaretli yaprağa bakın) ve fena da olmuyor. "İşte," diyor Gianoli, Yong’a, “Boquila’nın ‘elinden gelenin en iyisini yaparak’ bir benzerlik elde ettiği ama hedefe tam ulaşamadığı bir durum."

Ama fena başarı değil. Becerikli bir küçük bitki bu.

Ama Neden? Taklitçilik Sarmaşığın İşine Nasıl Yarıyor?

Olası cevap, yenmekten kurtulmak olabilir.

Orman yaprak yiyenlerle dolu. Ağaçta dolaşan aç bir tırtıl düşünün:

Çizim: Robert Krulwich

Yaprak yemeyi seviyor. Sarmaşık yapraklarını leziz buluyor olabilir. Ancak sarmaşığımız ağacın çok sayıda yaprağı arasında saklandığında, sarmaşık yapraklarının yenme şansı daha düşük oluyor.

Ya da belki sarmaşık, tırtıl için zehirli olan yaprakların biçimini alıyor. Zararsız türlerin, kötü yemek izlenimi verdiği bu duruma Batesian taklitçiliği adı veriliyor.

Nedeni ne olursa olsun, taklit işe yarıyormuş gibi duruyor. Gianoli ve araştırmayı birlikte yaptığı Fernando Carrasco-Urra, komşusunu daha yukarılarda taklit eden sarmaşığın daha az yenildiğini bildiriyor. Yerdeyken tadına bakanların sayısı daha fazla oluyor. Ancak bu sarmaşık konusunda en ilginç şey yaptığı şeyi nasıl gerçekleştirdiği. “Gizli sarmaşık” adı verilmesinin nedeni, Amerikan casus uçağı gibi iç işleyişinin hâlâ bir sır olması.

Sırrını Öğrenelim…

Bilimin bildiği kadarıyla hiçbir bitki, farklı komşularını taklit etmeyi başaramıyor. Başka çiçekleri taklit eden bazı bitkiler –orkideler örneğin– var ama bir ya da iki çeşitle sınırlı kalıyor. Boquila daha çok bir mürekkepbalığı ya da ahtapot duygusu veriyor; en az sekiz temel şekle bürünüyor. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir çalı ya da ağaca tırmandığında etrafında ne varsa onu taklit ediyor.

En acayip yönü de şu: Kopyaladığı şeye dokunması gerekmiyor. Sadece yakınında olması yeterli. Hayvanlar alemindeki taklitlerin çoğu fiziksel dokunuş içeriyor. Ama bu bitki, konakçı ağaca asıldığında –kelimenin tam anlamıyla asılıyor– kendisiyle modeli arasında alan bırakıyor ve göz, burun, ağız ya da beyni olmadan komşusunu “görüyor” ve “gördüğü şeyi” kopyalıyor.

Nasıl Yapıyor?

Gianoli ve Carrasco-Urra iki bitki arasındaki alanda bir şeyler yaşanıyor olabileceğini düşünüyor. Çalının ya da ağacın havaya kimyasallar (uçucular) salıyor olabileceğini, buradaki gibi yayılıp…

Animasyon: Robert Krulwich

… sarmaşık tarafından hissediliyor olabileceğini düşünüyor. Sarmaşığın, kimyasalları biçimlere ve sonra da kendi görüntüsüne nasıl dönüştürdüğü bilinmiyor. Sinyal ışıkta, kokuda ya da belki gen iletişim biçimi olarak yazılı olabilir. Bu konu gizemini koruyor.

Bilim muhabiri Richard Mabey, The Cabaret of Plants adlı yeni kitabında, “Bizim alamadığımız ama burunsuz ve beyinsiz bitkilerin aldığı ‘kokular’ olduğunu anlamak bizler için zor,” diye yazıyor. Bir bitkiyi, yunusa zeki dediğimiz gibi “zeki” olarak tanımlamak kurallara aykırı, beyinsiz canlılara gerçekte akıllı denilmiyor. Zekânın, bir hayvan özelliği olarak bizimki gibi bir sinir sistemi gerektirdiğini düşünüyoruz. Ancak Mabey’in yazdığı gibi, “bilmediği durumlarla karşılaşan sarmaşık zekânın birinci ilkesini ortaya koyuyor.”

Hımmm. Hayvanlar aleminin sınırına mı dayanıyoruz, yoksa bitkilerin de bizim hiç bilmediğimiz gizli hesapları mı var? Eğer Boquila böyle bir şey yapabiliyorsa, başka bitkiler de var demektir.

Bu küçük sarmaşık dev bir gizem saklıyor olabilir. Ne yaptığını anlamayı çok isterdim, çünkü eğer ne yapıyorsa, bitkilerin hayal ettiğimizden çok daha yetenekli olduğunu fısıldıyor.

Kaynak: Dünyanın En Gizemli Bitkisinin Sinsi Yaşamı – National Geographic Türkiye

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Stresle Tatlanan Domates Geliştirildi

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, stresi gördüğünde kendini korumak için aromayı artırıcı kimyasallar salgılayan, tat ve aromasını geliştiren, tuza dayanıklı domates geliştirdi.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünde tarım ürünlerinde daha yüksek verime sahip, hastalıklara dayanıklı türlerin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar kapsamında domates için TÜBİTAK desteğiyle proje yürütüldü.

Bölüm doktora öğrencisi Hatice Şelale’nin tez programı kapsamında İYTE Moleküler Biyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Doğanlar danışmanlığında yürütülen projede son yıllarda fazla sulama ve gübrelemeden dolayı toprakta artan tuzluluğa karşı dayanıklı domates çeşidi geliştirmek hedeflendi.

Bilim insanları ilk olarak Peru’da tuza ve kuraklığa dayanıklı yabani bir domates türünü inceledi.

Bu türde tuza ve kuraklığa dayanıklılığı sağlayan geni tespit eden ekip hali hazırda kullanılan kültür domatesiyle melezleme yaparak yeni bir tür ortaya koydu.

Yaklaşık 3 yıl süren çalışmalar sonucunda hem tuza hem de kuraklığa dayanaklı domates türünün veriminin de diğer türlere göre yaklaşık yüzde 50 daha fazla olduğu görüldü. Prof. Dr. Doğanlar, yaptığı açıklamada, Türkiye’de sadece domateste değil diğer tarım ürünlerinde de tuzun ciddi bir problem olduğunu belirterek, “Bu sorun giderek artıyor. Sulamanın ve gübrelemenin artmasıyla birlikte topraklarımızda ve sularımızda tuzluluk sorunu ortaya çıktı. Bu koşullarda yetiştirilebilecek tarım ürünlerinin geliştirilebilmesi gerekiyor. Biz bu projede domatesi hedef aldık.” dedi.

YAKLAŞIK 3 YIL SONRA ÇİFTÇİYE VERİLECEK

Domateste aşırı sulama ve gübreleme nedeniyle lezzet kaybının da olduğunu dile getiren Doğanlar, şunları kaydetti:

“Bu geliştirdiğimiz çeşit, stresi gördüğünde kendini korumak için aromayı artırıcı kimyasallar salgılıyor. Bir taraftan tuza dayanıklı olurken bir taraftan da tat ve aromasını geliştiriyor. Standart çeşitler dönümde 12 ton verirken bu çeşitle 17 ton domates hasat edebiliyoruz. Çiftimiz bu tohuma yaklaşık 3 yıl sonra kavuşacak. Ürünün tescil edilmesi ve bunu satın alacak bir tohum firmasının olması gerekiyor. Bunun Türk tarımına çok ciddi katkı sağlayacağını ve domates yetiştirme alanlarını artıracağını düşünüyoruz.”

Doktora öğrencisi Hatice Şelale de dirençli türlerin geliştirilmesi için yaptıkları çalışmaları sürdüreceklerini ifade etti.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

“Pazaryeri Boncuğu” Fasulyesinin 4 Kilogramı 360 Bin Liraya Satıldı

Bilecik’in Pazaryeri ilçesinde yetiştirilen ve “Pazaryeri boncuğu” olarak satışa sunulan fasulyenin 4 kilogramı müzayede ile 360 bin liraya satıldı.

Eskişehir’de Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce yapılan araştırmaların ardından 2014 yılında tescil edilen ve o tarihten bu yana “Pazaryeri boncuğu” olarak satılan fasulye, İstanbul başta olmak üzere yakın il ve ilçelerden ilgi görüyor.

“Pazaryeri boncuğu”nda sözleşmeli ekim yapan üreticiler için Belediye Kültür Merkezi Salonu’nda ilk ürün müzayedesi yapıldı.

Müzayedeye, Vali Yardımcısı Mehmet Taşdöğen, Pazaryeri Kaymakamı Bayram Sağır, İlçe Belediye Başkanı Muzaffer Yalçın, Tarım ve Orman İl Müdürü Necmettin Yoldaş, “sözleşmeli tarım” modeli kapsamında çiftçilerle sözleşme imzalayan şirketin sahibi Ferhan Geylan, Üsküdar Üniversitesi Genç Beyinler Akademisi öğrencileri ve çiftçiler katıldı.

Törende konuşan Vali Yardımcısı Taşdöğen, Bilecik ve ilçelerinin tarım çeşitliliği bakımından çok zengin olduğunu belirterek, yetişen ürünlerin kaliteli olduğunu kaydetti.

Belediye Başkanı Yalçın da Pazaryeri ilçesinde yetişen tescilli fasulyenin Türkiye’nin en lezzetli fasulyeleri arasında yer aldığını bildirdi.

“SÖZLEŞMELİ TARIM MODELİNİN İLK MEYVELERİNİ ALMAYA BAŞLADIK”

Tarım ve Orman İl Müdürü Yoldaş da kentte sözleşmeli tarım modelinin ilk meyvelerini almaya başladıklarını anlatarak, “Yapılan bu örnek uygulama Bilecik’in tümüne yayılacak. Bugün ilimizde ilk defa müzayede ile satılan ‘Pazarcık boncuğu’ hak ettiği yeri bulmuştur. 2015 yılında tescili yapılan fasulye başta İstanbul, Bursa, Eskişehir gibi birçok ilde aranan bir ürün haline gelmiştir. Yeni sezonun üreticimize bereketli olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından Vali Yardımcısı Taşdöğen’in kilogramına 10 lira teklifle başlattığı müzayede sonunda 1 kilogram fasulye 90 bin liraya satıldı.

Çiftçilerle sözleşme imzalayan şirketin yönetim kurulu başkanı Ferhan Geylan, 4 kilogram fasulyeyi 360 bin lira ödeyerek satın aldı.

Söz konusu 360 bin liranın yarısının Pazaryeri ilçesine, 90 bin lirasının Gölpazarı Kadın Girişimciler Derneği tarafından yapılacak olan seraya, kalan 90 bin lirasının da İstanbul’daki bazı kurumlara bağışlanacağı bildirildi.

Etkinliğin sonunda devlet sanatçısı heykeltıraş Malik Bulut, mermerden yaptığı fasulye maketini Geylan’a takdim etti.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Bambu ve Kullanım Alanları

Bambu

Bambu (Bambusoideae), buğdaygiller (Poaceae) familyasına ait ve 1.200 adet, bazen birbirlerinden çok farklı görünen bitki türlerinden oluşan bir alt familyayı kapsayan tanımdır.

Bambu insanların en çok işine yarayan bitkilerden birisidir. Bambu türleri Asya’da, Güney ve Kuzey Amerika’da ve Afrika’da bulunurlar. En büyük bambu türleri 80 cm kalınlığa ve 38 metre uzunluğa kadar varabilir. Bazı bambu türleri çok seyrek çiçek verir, bazen her 100 yılda bir ya da daha seyrek olabilir.

Bambular ilk önce iki ayrı tipe ayrılabilirler:

– Bambuseae: Ağaç gibi büyüyen, tahtalaşan bir kabuğa sahip olan, kibar ve ince yapraklar ama çok büyük çiçekler geliştiren bambular.
– Olyreae: Ot gibi büyüyen, tahtalaşmayan ve boyları bir metreyi geçmeyen bambu türleri.

Bambunun bazı kültürlerde sembolik anlamları vardır. Çinlilerde bambu uzun bir ömürün sembolüdür. Hindistan’da ise dostluğun sembolüdür. Filipinler’de çiftçiler bambu sırıklarını şans getirsinler diye tarlalarının etrafına dikerler. Bambu, yemyeşil yaprakları ve çok dümdüz bir şeklide dik büyümesi ile, Japonya’da dürüstlüğün ve temizliğin sembolüdür. Japonlar ayrıca yılbaşında giriş kapılarının iki yanına birbirine bağlanmış bambular ("kodamatsu") koyarlar ve bunun şans getirdiğine inanırlar.

Kullanım Alanları

Gıda: Bambunun küçük fidanları sebze olarak yenilir ya da sirke içinde turşusu kurulur. Gıda olarak en uygun cinsler Bambusa, Dendrocalamus ve Phyllostachys’dir.

Bazı bambu türlerinin hafif bir asitleri vardır, ve bu yüzden tatları acıdır. Bu acı tat kaynatılarak yok edilebilir. Japonya’da bu acı tadı yok etmek için bambu kaynatılırken pirinç unu atılır, ama Şili biberiyle de yok edilebilinir.

Bambu turşusuna „Achia“ ya da „Atchia“ denir. Bambu tohumu da yenilebilir. Bazı bambu türleri ilaç olarak kullanılır; saç, tırnak, kemik için faydalı ve depresyonu kesebilen etkileri vardır.

İnşaat Malzemesi: Büyük bambu türleri hafif ama dayanıklı olan odunları ile ev yapımı için kullanılabilirler. Eskiden Asya’da, özellikle Güneydoğu Asya’da bütün köyler tamamen bambudan inşa edilirdi. Eskiden Siam kentinin yarısı bambu sandalların üzerinde suda yüzen evlerden oluşurdu. Bambu ile hatta köprüler yapılır ve bambu su borusu olarak kullanılıp kilometrelerce uzunlukta su hatları yapılır. Bambu suya dayanıklı yapısı ile nehir ve deniz ulaşımında da kullanılmıştır. Yapısı itibari ile sıkı dokulu ve çok sağlam bir yapısı vardır. Bazı türlerinin içi boş olduğu için mukavemet gerektiren işler içinde kullanılmıştır.

Kumaş: Tekstil sektöründe de bambulardan yararlanılmaktadır. Bambular kullanılarak antibakteriyel kumaşlar üretilmektedir.

Bahçede: Çinlilerin bahçe kültürünün temel bitkisi bambu türleridir. Bahçeyi güzelleştiren bir bitki olarak Avrupa’da da yayılmaya devam etmektedir. Avrupa’da satılan çoğu cinsleri (Fargesie, Phyllostachys) -20 dereceye bile dayanıklılardır.

Ev eşyaları yapımı: Bambu ile çok güzel mobilyalar ve başka ev eşyaları yapılabilir: Sepetler, Perdeler, Bardaklar, Şapkalar ve balık tutmak için tuzaklar. Endonezya’da bazı bambu türleri ile bir kez kullanılabilen tenceler yapılır. Tırmanabilen bir bambu türü ile hatta çuvallar ve ceketler bile yapılır.

Müzik enstrümanları: Çin, Tahiti ve Yava gibi bazı ülkelerde bambudan müzik enstrümanları yapılır. Bunlar çoğunlukla flütlerdir, ama telli enstrümanlar ve davullarda yapılır. Japon müzik kültüründe çokça kullanılan shakuhachi olarak bilinen flüt de bambudan yapılır. Ayrıca Brezilya’lıların özellikle Capoeira’da kullandıkları berimbau adlı müzik aletinin de ana maddesi sayılabilir.

Silah yapımı: Bambunun hafif ama sağlam yapısı silah yapımı içinde çok uygundur. Bambudan mızraklar ve ok-hortumları yapılır. Vietnam savaşı’nda Viet kong’un ormanlarda bambudan hazırladıkları tuzaklar Amerikalı askerlerin en büyük korkusu olmuşlardır. Samurayların çok etkili bir yayıda belli bir bambu türü ile yapılır. Bambu ayrıca japon samurailerin geliştirdikleri kendo sporunun temel silahlarından biridir. Shinai olarak adlandırılır. Ayrıca orta çağ japonyasında antrenman için çivili uzeri deri kaplı bambu shinailer kullanılmıştır.

Ham madde: Bambu ile, Çin ve Jamaika gibi bazı ülkelerde kâğıt üretilir. Bazı bambu türlerinden cila-maddesi yapımı için kullanılan bir toz çıkarılır.

Dünyada bambunun yetiştiği yerler
Bambudan yapılmış bir müzik aleti
Bambudan yapılmış bir bisiklet
İnşaat alanında bambu kullanımı
Bambu Ormanı
Bambu

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1