Cennet ve cehennem yaratılmış mıdır? Yaratıldıysa yeri nerededir?

[KBASLIK] Cennet ve cehennem yaratılmış mıdır? Yaratıldıysa yeri nerededir? [/KBASLIK]
[KRSAG=https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/06/Cennet-ve-cehennemi-dünyada-yaşatmak.jpg] Cennet ve cehennem yaratılmış mıdır? Yaratıldıysa yeri nerededir? [/KRSAG]Ehl-i sünnet inancına göre cennet ve cehennem yaratılmışlardır ve şu an mevcuddurlar.[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)](1)[/COLOR][/B]

Kur’an’ın ifadesine göre, [B]cennetln genişliği yer ve gök arası kadardır.[COLOR=rgb(184, 49, 47)](2)[/COLOR][/B] Yine Kur’an’ın ifadesine göre [B]cennet müttekılere[/B],[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)](3)[/COLOR][/B] [B]cehennemse kâfirlere[COLOR=rgb(184, 49, 47)](4) [/COLOR][/B]hazırlanmıştır. Her ikisi de Miraç gecesi Peygamberimize (s.a.v.) gösterilmiştir.[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)](5)[/COLOR][/B] Olmayan bir şey sakinleri için hazırlanabilir ve gösterilebilir miydi?

Ayrıca [B]cennetin varlığı Âdem kıssasıyla[/B] da sabit olmakta, [B]cehennemin halen mevcudiyeti de onunla kıyaslanmaktadır.[COLOR=rgb(184, 49, 47)](6)[/COLOR][/B]

Cennetin yukarıda arşın altında, cehennemin aşağıda yerin altında[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)](7)[/COLOR][/B] olduğunu söyleyenler olmuş ise de kesin şuradadır, demek mümkün olmamıştır. Her ne kadar Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)[B] “Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.”[COLOR=rgb(184, 49, 47)](8) [/COLOR][/B]buyurmuş ise de bunu, her şeyden önce Kendisini ve kabr-i şeriflerini ziyaretin önemi ve fazileti noktasında söylenmiş bir hadis olduğu şeklinde anlamamız lazım geldiğine inanmaktayız.

Bununla beraber kıyametin kopup, yerin başka bir mahiyet almasından sonra cennetin, hadiste işaret edilen yerde veya o yerin doğrultusunda a’la-i ılliyyinde olabileceği de ihtimalden uzak görülmemelidir.

[B]Bediüzzaman’a Göre Cehennemin Yeri[/B]

Bediüzzaman, [B]“De ki: her şeyin bilgisi Allah katındadır.”[COLOR=rgb(184, 49, 47)](10) [/COLOR]“Gaybı Allah’dan başka kimse bilmez.”[COLOR=rgb(184, 49, 47)](9)[/COLOR][/B] mealindeki âyetleri dersinin başına koyduktan sonra [B]“Cehennem nerededir?” [/B]diye bi soru sorar.

Cehennemin yeri bazı rivayetlerde “yerin altı”denilmiştir. Yer küresi, yıllık hareketiyle ileride haşir meydanının etrafında bir daire çiziyor. Cehennem ikidir. Biri küçük cehennem, diğeri de büyük cehennemdir. Küçük cehennem büyük cehennemin çekirdeğidir. İleride küçük cehennem büyük cehenneme inkılab edecek ve büyük cehennemden bir menzil olacaktır.

Küçük cehennem yerin altında, yani merkezindedir. Çünkü kürenin altı merkezidir. Coğrafya alimlerince bilinmektedir ki, her otuz üç metre kazıda bir derece sıcaklık artar. Yerin yarı çapı altı bin küsur kilometre olduğuna göre, merkeze kadar bu sıcaklık iki yüz bin dereceyi bulur… Bu ateş, dünya ateşinden iki yüz defa daha şiddetlidir. Küçük cehennem, büyük cehenneme ait bir çok görevleri dünyada ve berzah âleminde yapmıştır. Âhiret âleminde ise yer küre, sakinlerini yıllık hareketiyle etrafında daire çizdiği haşir meydanına döker. Tabii ki içindeki küçük cehennemi de büyük cehenneme teslim eder. Mu’tezilenin bazı imamları[B]: “Cehennem sonradan yaratılacaktır.”[/B] demiş olsalar da onların bu sözleri yanlıştır. Cehennem yaratılmıştır. Fakat hal-i hazırda tamamiyle inbisat ve sakinlerine tam münasip bir tarzda henüz inkişaf etmemiştir.

Kaldı ki gayb perdesinin içindeki ahiret âlemine ait menzilleri bu dünya gözümüzle görmek ve göstermek için ya kâinatı küçültüp iki vilayet şekline getirmeli, ya da gözümüzü büyütüp yıldızlar gibi gözlerimiz olmalıdır. İkisi de şu an mümkün olmadığına göre öyleyse âhiret âlemine ait menzilleri de, bu dünya gözümüzle görmek mümkün olmayacaktır. Fakat bazı rivayetlerin işaretiyle ahiretteki cehennemin bu dünyamızla münasebeti vardır. Mesela, yazın şiddetli sıcaklığına [B]“min feyhi cehennem” [/B]yani [B]“cehennemin kaynamasındandır” [/B]denilmiştir.

[B]Sözün özü: [/B]Cehennemin yerini tesbit noktasında Bediüzzaman’ın görüşlerni şu şekilde özetleyebiliriz:

[B]1. [/B]Kadîr- i Zülcelâl’in mülkü çok geniştir. Allah’ın hikmeti nereyi uygun görmüş ve göstermişse büyük cehennem oraya yerleşir.

[B]2. [/B]Büyük cehennem, yerin yıllık dönüşünün çizdiği dairenin altındadır. Bu cehennem, kimi zaman yerin merkezindeki küçük cehenneme görevlerini yaptırmıştır.

[B]3. [/B]Yerin merkezindeki küçük cehennem, büyük cehennemin çekirdeğidir. Hikmetli Yaratıcı, dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte sakladığı ve vakti geldiğinde de çekirdekten ağacı çıkardığı gibi; yer kürenin kalbindeki küçük cehennem çekirdeğinde de büyük cehennemi saklar ve vakti geldiğinde de ondan büyük cehennemi çıkarır.

[B]4. [/B]Cennet ve cehennem hilkat ağacından ebediyyet tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise dalın en uç noktasıdır. Hem kâinat silsilesinin iki neticesidir. Neticelerin yerleri silsilenin iki tarafındadır. Süflîsi, ağırı aşağı tarafında; nurlusu ve ulvisi de yukarı tarafındadır. Hem şu işler selinin ve yerin manevî ürünlerinin iki ambarıdır. Ambarın yeri ise ürünün çeşidine göre, fenası altında, iyisi üstündedir. Hem ebede akan seyyal mevcudatın iki havuzudur. Havuzun yeri ise, selin durduğu ve biriktiği yerdir. Yani pislikleri ve zirzibili aşağıda, temizleri ve güzelleri ise yukarıdadır. Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecelligâhıdır. Tecelligâh is her yerde olabilir. Rahman-i Zülcemal ve Kahhar-i Zülcelâl nerede isterse tecelligâhını orada açar.[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)](11)[/COLOR][/B]

[COLOR=rgb(226, 80, 65)][U][I][B]Dipnotlar:[/B][/I][/U][/COLOR]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]1. [/COLOR][/B]Ömer en-Nesefî, Akaidü’n-nesefi, s. 8; Ebü’l- Münteha, Şerhu fıkhi’l- ekber, s.26.
[COLOR=rgb(184, 49, 47)][B]2.[/B][/COLOR] Al-i İmran, 3/133.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]3.[/COLOR][/B] Al-i İmran, 3/133.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]4.[/COLOR][/B] Bakara,2/24; Al-i İmran, 3/131.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]5.[/COLOR][/B] Buharî, Nikâh, 88; Rikak, 16; Tirmizî, Cehennem,11; Ahmed b. Hanbel, IV/429.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]6.[/COLOR][/B] TDV İslâm Ansiklopedisi, VII/185.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]7.[/COLOR][/B] age., VII/229.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]8. [/COLOR][/B]Buharî, fî mescid-i Mekke, 5.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]9.[/COLOR][/B] Mülk, 67/26.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]10.[/COLOR][/B] Neml, 27/65.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]11. [/COLOR][/B]Daha geniş bilgi ve orijinali için bk.Nursî, Said, Mektubat, s.8-10.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Cennet’in tabakaları

[B][SIZE=5][COLOR=rgb(41, 105, 176)]Cennet’in tabakaları[/COLOR][/SIZE][/B]

İbn Abbâs (r.a.)’dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bunlar, [I]Firdevs, Adn Cennet’i, Nâim Cennet’i, Daru’l-Huld, Me’va Cennet’i, Daru’s-Selâm ve İlliyyûn[/I]’dur. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır.

[B]İslâm literatüründe cenneti ifade etmek üzere kullanılan isimleri ve cennet tabakalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:[/B]
[TBR]https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/06/cennet2.jpg[/TBR]
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]1. Cennet: [/COLOR][/B]Ebedî saadet yurdunu ifade etmek üzere Kur’an’da, çeşitli hadislerde ve diğer İslamî eserlerde yer alan isimler içinde en çok kullanılan, içindeki bütün mekân ve imkânları kapsayacak şekilde muhtevası geniş olan bir terimdir. [I]Kur’an’da [B]yüz kırk yedi [/B]yerde geçmektedir.[/I] İslam literatüründe ebedî saadetle ilgili vaadler, özendirici anlatım ve tasvirler genellikle cennet ismi etrafında yoğunlaşmıştır. Diğer isimler tekil olarak kullanıldığı halde, cennetin çok sayıdaki ayette çoğul şekliyle de [B](cennât)[/B] yer alması, saadet yurdunun belli bir bölgesinin değil; tamamının adı olduğunu gösterir.

[COLOR=rgb(184, 49, 47)][B]2. Cennetü’n-Naîm: [/B][/COLOR]On üç ayette geçmektedir. Arapça’da[I] “refah, huzur, mutlu hayat”[/I] anlamına gelen nimet kelimesinden daha kapsamlı bir muhtevaya sahip olan [B]naîm,[/B] insana mutluluk veren maddî ve manevî bütün güzellikleri ifade etmektedir. Buna göre [I][B]cennâtü’n-naîm; [/B]mutluluklarla dolu cennetler [/I]manasına gelir.

[QUOTE][B]”Beni cennetü’n-naîmin vârislerinden kıl.”[/B] [I](Şuarâ, 26/85) [/I][/QUOTE]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]3. Adn cenneti:[/COLOR][/B] En belirgin anlamı ile [I]ikamet etme, ikamet edilen yer [/I]demek olan adn, on bir ayette kullanılmıştır. Adn’in, cennetin belli bir bölümünün adı olduğu veya çoğul şeklinde kullanılışına bakarak, onun tamamını ifade eden bir isim olduğu anlaşılır.

[QUOTE][B]”Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlukatın en hayırlısıdır. Onların Rableri katındaki mükâfatı, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da O’ndan râzı olmuşlardır. Bu, Rabbinden korkan O’na saygı gösterenler içindir.”[/B][I] (Beyyine, 98/7-8)[/I] [/QUOTE]

[COLOR=rgb(184, 49, 47)][B]4. Firdevs:[/B] [/COLOR]Özellikle, içinde [I]üzüm bulunan bağ bahçe[/I] anlamına gelir. İki ayette geçer. Firdevs, cennetin tamamını ifade eden bir isim olabileceği gibi, onun ortası, en yüksek ve en değerli bölgesinin özel adı da olabilir.

[QUOTE][B]”Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs cennetleri vardır.”[/B] [I](Kehf, 18/107) [/I][/QUOTE]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]5. Hüsnâ: [/COLOR][/B]İyilik yapanlara Allah tarafından daha büyük bir iyilikle karşılık verileceğini, ayrıca buna bir de ilave (ziyade) yapılacağını ifade eden Yunus 26. ayetindeki hüsnâ (daha güzel, daha iyi, en güzel, en iyi) kelimesinin cennet anlamına geldiği müfessirlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Ayetteki “ziyade”den maksat da, cennetten Allah’ı görme şerefine nail olmaktır.

[QUOTE][B]”Güzel davrananlara hüsnâ [I](daha güzel karşılık)[/I], bir de ziyade/fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz [I](kara leke) [/I]bulaşır ne de bir horluk [I](gelir)[/I]. İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.” [/B][I](Yûnus, 10/26)[/I][/QUOTE]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]6. Dârüs’s-Selâm:[/COLOR][/B] [I]Maddî ve manevî âfetlerden, hoşa gitmeyen şeylerden korunmuş olma[/I] manasındaki selâm ile dâr/yurt kelimesinden oluşan bu terkip, iki ayette cennetin adı veya tabakası olarak zikredilmiştir. Cennetin esenlik yurdu olduğu şüphesizdir. Gerçek esenliğin ancak cennette bulunabileceği, sonsuz hayatın, ihtiyaç bırakmayan zenginliğin, zillete yer vermeyen şeref ve üstünlüğün, eksiksiz bir sıhhatin sadece orada mevcut olduğu anlaşılır.

[QUOTE][B]”Halbuki Allah, Dârü’s-Selâm’a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidayet buyurur.” [/B][I](Yûnus, 10/25) [/I][/QUOTE]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]7. Dârü’l-Mukame:[/COLOR] [/B] [I]Asıl durulacak yer, ebedî ikamet edilecek yurt [/I]manasındaki bu terkip de cennete girenlerin Allah’a hamd ve şükür sırasında bulundukları mekân için kullanacakları bir tabir olmalıdır.

[QUOTE][B]”O (Rab) ki lütfuyla bizi Dârü’l-Mukameye / asıl oturulacak yurda [I](cennete) [/I]yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecektir.” [/B][I](Fâtır, 35/35)[/I][/QUOTE]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]8. Cennetü’l-Me’vâ: [/COLOR][/B]

[QUOTE][B]”İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me’vâ cennetleri vardır.”[/B] [I](Secde, 32/19) [/I][/QUOTE]

[KRSAG=https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/06/cennet.png]Cennet’in tabakaları[/KRSAG]Bu isimlerin dışında, [I]”ev, konak, şehir, ülke” [/I]anlamlarına gelen[B] “dâr” [/B]kelimesi, Kur’an’da [B]dâru’l-huld [/B] (ebediyet / sonsuzluk yurdu), [B]dâru’l-âhire [/B] (âhiret yurdu), [B]âkıbetü’d-dâr, ukbe’d-dâr [/B](dünya yurdunun sonu) terkipleriyle cennet anlamında kullanılmıştır.

Her ne kadar İbn Abbâs Cennet’in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet’in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbâs’ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet’in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim Allah Teâlâ’nın [B]”Nâim Cennetleri”[/B] veya [B]”Firdevs Cennetleri”[/B] şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir. Ayrıca Ümmü Hârise Hadisinde bu gerçek Hz. Peygamber (asm)’in dilinden ifade olunmuştur. Ümmü Harise Bedir’de şehit olan çocuğu hakkında Hz. Peygamber (asm)’den bilgi almak üzere gelmiş ve ona Rasûlullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun da [B]”Firdevs-i Â’lâ’da” [/B]olduğunu söylemek suretiyle teselli etmiştir[I] [Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü’ el-Câmi’ li’l-Usul, fi Ahadisi’r-Rasûl, İstanbul (t.y.), V/4033].[/I]

Nitekim Müslim’in Ebû Sâid el-Hudrî’den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet’te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz. Peygamber (asm) tarafından haber verilmektedir [I](Müslim, İmâre, 116).[/I] Hadiste sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür. Bu dereceleri zahiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu derecelerin, zahirinden anlaşıldığı üzere, birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir. Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet’teki nimetlerin çokluğu, insanın veya bir başka yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu anlamında olması muhtemeldir. Zira Allah Teâlâ’nın mücâhide lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır, birbirinden üstündür. Buna göre, nimetlerin fazilet (üstünlük) konusundaki farklılıkları uzaklık açısından yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadî Iyad (544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir [I][en-Nevevi, Şerhu Müslim, Kahire (t.y.), XIII/28].[/I]

Yine Buhârî’nin bir rivayetinde Hz. Peygamber (asm), Allah yolunda savaşan mücâhidler için Cennet’te yüz derece (tabaka) hazırlandığını ve iki derecenin arasının yerle gök arası gibi olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla “Allah’dan istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin… Çünkü Firdevs, Cennet’in ortası ve Cennet’in en yükseğidir (…). [B]Firdevs’ten Cennet nehirleri doğar” [/B]buyurmaktadır. [I](Buhârî, Cihad 4)[/I]

Aynî,[B] “Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır).”[/B] cümlesini, Cennet’in en iyi yeri veya üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne,

[QUOTE][B]”Böylece sizi en hayırlı bir ümmet kıldık.”[/B] [I](Bakara, 2/143)[/I][/QUOTE]

ayetinde geçen [B]”vesetan”[/B] kelimesini delil getirir[I] (el-Aynî, Umdetü’l-Kârî fî Şerhi Sahihi’l-Buhârî, İstanbul 1309, VI/539).[/I] Çeşitli rivayetlerde Firdevs Cenneti’nin güzellikleri dile getirilmiştir.

Diğer taraftan hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivayetlere göre[B] “yüz senelik mesafe”,[/B] [B]”beş yüz senelik mesafe”[/B] şeklinde değiştiğine işaret edelim [I](el-Aynî, aynı yer).[/I]

Bütün bu ayet, hadis ve âlimlerin yorumlarından Cennet’in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının daha yüce ve nimetlerinin daha güzel veya daha efdal olması sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en yüksek olan Cennet tabakasıdır. [I](Ayrıca bk. et-Taberi, Tefsir, Mısır 1954, XVI/37-38)[/I]

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Hz.muhammed (sav)’in Hayatı ve İslam’a daveti

[QUOTE][B][COLOR=rgb(85, 57, 130)]Alemlere rahmet peygamberimiz Hz.Muhammed (sav)’ın hayatıyla ilgili oldukça geniş bir kaynak. Her Müslümanın okuyup bilmesi gereken bir hayat. Konu başlıkları eklendikçe buradaki linklere tıklayarak o konuya ulaşabilirsiniz. Her konu açıldığında buradaki başlıklar da link eklenerek güncellenecektir.[/COLOR][/B][/QUOTE][KRSAG=https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/06/hz-muhammed.png]Hz.muhammed (sav) yazısı[/KRSAG]Hz Peygamberin hayatı ve İslam daveti mü’min kullar için bir hidayet rehberdir. O’nun risalet öncesi ve sonrası örnek ahlakı, imanı, cesaret ve azmi, cehalet, küfür ve şirkle mücadelesi imanlı kalplere bir müjde ve mukaddes öğüttür. Bu yüzden O’nun hayatı çok iyi anlaşılmalı ve örnek alınmalıdır.

[KBASLIK]Hz. Peygamberin hayatı ve İslam daveti[/KBASLIK]
Yüce Allah, Hz. Muhammed’in (sav) kalbine indirdiği Kur’an ile iman ve İslam’ı bahşetmiş, hanifliği öğreterek tevhid nuru ile aydınlanmak isteyen gönüllere cennetlerini vaad etmiştir.

Bugün hür ve gönülden tebası olmaya gayret ettiğimiz İslam; cehaletin ve şirkin en koyu karanlıklarından, münafık ve kafirlerin her türlü isyanlarına rağmen mü’minlerin canı ve malı pahasına çıkmış, başta Peygamberimiz (sav) olmak üzere sahabelerin, muhacirlerin ve ensarın iman dolu göğüsleri neticesi bugünlere kadar gelebilmiştir.

Bu davet ve karanlıklardan çıkış insanlık tarihinin en büyük destanlarından biridir ve her noktasında Allah’ın Yüce irade ve ilminin eserini taşımaktadır. Mü’min; bu ibret ve iman dolu destanı okumak, tevhid nurunu ve şirk tehlikesini iyi bellemek, doğru yolu unutmamak ve İslam’ı yaşatmak zorundadır. Sn.Celaleddin VATANDAŞ’ın “Hz. Peygamberin (sav) hayatı ve İslam Daveti” adlı eserinden uyarlanan bu destansı sayfalarda hakikati, imanı ve esenliği tüm detayı ile bulacaksınız.

Allah anılan esere emeği geçen herkesten, okuyandan ve okutandan razı olsun.

[IMG]https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/06/hz-muhammedin-mekke-hayati.png[/IMG]

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]BÖLÜM: 1 RİSALET ÖNCESİ[/COLOR]

1. [/B]Abdulmuttalib’in Yetimi
[B]2.[/B] Farklı Bir Çocuk
[B]3.[/B] Faziletler Birliği (Hilfu’l-Füdul)
[B]4.[/B] Ticaret ve evlilik
[B]5.[/B] En güvenilir kişi
[B]6.[/B] Fikri Uyanış
[B]7.[/B] İlahi seçim ve görev

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]BÖLÜM: 2 BİREYSEL DAVET YILLARI[/COLOR]

8.[/B] İlk talimatlar
[B]9. [/B]Davete bireysel hazırlık
[B]10. [/B]İlk Mü’minler
[B]11.[/B] Vahyin Korunması ve Doğru Anlaşılması
[B]12.[/B] Bir Tevhid Eylemi: Namaz
[B]13. [/B]İlk tepkiler
[B]14.[/B] Geleneksel Rekabetler ve Kişisel Husumetler
[B]15.[/B] Davetin zorlukları
[B]16.[/B] İman kardeşliği
[B]17.[/B] İnancın ve hayatın referansı
[B]18.[/B] Safların ayrılışı
[B]19.[/B] Davetin yöntemi
[B]20.[/B] Davetin merkezileşmesi

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]BÖLÜM: 3 KİTLESEL DAVETİN BAŞLAMASI[/COLOR]

21.[/B] Kitlesel davetin başlaması
[B]22. [/B]Şaşkınlığın girdabında
[B]23. [/B]Mekke şehir devleti
[B]24.[/B] Sorumluluktan kaçış
[B]25.[/B] Yolcu ve rehberi
[B]26.[/B] İslâm Davetinin Muhalifleri ve Muhatapları
[B]27.[/B] Büyük korku
[B]28.[/B] Kitlesel Davetin ilk Günleri
[B]29. [/B]Zandan İlme – Kuşkudan Güvene
[B]30. [/B]Din ve gelenek
[B]31. [/B]Putçu Zihniyet ve Putları
[B]32.[/B] Hz. İbrahim’in Örnek Daveti ve Nemrut

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]BÖLÜM: 4 İSLAM DAVETİ VE İTİRAZLAR[/COLOR]

33.[/B] Organize tepkiler
[B]34.[/B] Ahlak isyanı
[B]35. [/B]İnsan ve değeri
[B]36.[/B] Düşmanlığın Toplumsal Nedenleri
[B]37.[/B] Zorba Bir Sistem Ve Akıbeti
[B]38.[/B] Batılın korkaklığı
[B]39.[/B] Allah’ın Rahmetini Paylaştırmaya Kalkışanlar
[B]40.[/B] Kurana Yönelik İtirazlar

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]BÖLÜM: 5 ŞİDDET YILLARI[/COLOR]

41. [/B]Güneş ve Ay
[B]42.[/B] Baskı ve işkence
[B]43.[/B] Eskinin işkencecileri
[B]44. [/B]Şiddete rağmen davet
[B]45.[/B] Birinci Habeşistan Hicreti
[B]46. [/B]İkinci Habeşistan Hicreti
[B]47.[/B] Bir mucize
[B]48.[/B] İslam’a yeni katılanlar
[B]49. [/B]Müşriklerin Anlaşma Çabaları
[B]50.[/B] Teklif – tehdit – iftira
[B]51.[/B] Tehdide tehdit
[B]52.[/B] Sizin Dininiz Size, Benim Dinim Bana

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]BÖLÜM: 6 ZORLUK YILLARI VE HİCRET[/COLOR]

53.[/B] Boykot yılları
[B]54. [/B]İlahi yardım
[B]55. [/B]Boykot yıllarındaki İslam daveti
[B]56.[/B] Hayatın kitabı: Kur’an
[B]57.[/B] Müşriklerin Kur’an hayranlığı
[B]58.[/B] Hüzün yılı
[B]59.[/B] Taif yolculuğu
[B]60.[/B] MİRAÇ
[B]61.[/B] AKABE Görüşmeleri
[B]62. [/B]HİCRET

[IMG]https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/06/hz-muhammedin-medine-hayati.png[/IMG]

[B][COLOR=rgb(65, 168, 95)]BÖLÜM: 1 İMAN YURDUNUN İNŞASI[/COLOR]

63.[/B] Yeni bir yurt
[B]64.[/B] Hicret
[B]65.[/B] Medine’de ilk aylar
[B]66.[/B] Medine İslam devletinin inşası
[B]67. [/B]İslam’ın yeni muhalifleri; Yahudiler
[B]68.[/B] Kıblenin değiştirilmesi
[B]69. [/B]Suffenin yoksulları
[B]70. [/B]Bir arınma yolculuğu: Oruç
[B]
[COLOR=rgb(65, 168, 95)]BÖLÜM: 2 İSLAM VE SAVAŞ[/COLOR]

71.[/B] Savaş
[B]72.[/B] Ayırma günü (Yevmü’l Furkan) : Bedir
[B]73. [/B]Bayram günleri
[B]74.[/B] Hareketli aylar
[B]75. [/B]Tahammülün sınırı
[B]76.[/B] Egemenliğin inşası
[B]77.[/B] İntikam savaşı: Uhud
[B]78.[/B] Uhud’un kazandırdıkları
[B]79.[/B] İntikam kurbanları
[B]80. [/B]Nadirlilerin Medine’den kovulmaları
[B]81. [/B]Kureyş’in zor günleri

[B][COLOR=rgb(65, 168, 95)]BÖLÜM: 3 İSLAM VE CAHİLİYENİN DİRENİŞİ[/COLOR]

82.[/B] Temiz bir hayat
[B]83. [/B]Sorumluluk bilinci
[B]84. [/B]Mutedil bir din
[B]85. [/B]Örnek Kur’an neslinin eğitimi
[B]86. [/B]Resul: Örnek şahsiyet
[B]87. [/B]Bir yol arkadaşı
[B]88.[/B] Kölelikten kurtuluş
[B]89.[/B] İzzet ve kuvvetin sahipleri
[B]90. [/B]İftira (İfk olayı)
[B]91.[/B] Bir evlilik ve bir sıkıntı

[B][COLOR=rgb(65, 168, 95)]BÖLÜM: 4 KUŞATMA VE AÇILIM[/COLOR]

92.[/B] Topyekun kuşatılma: Hendek Savaşı
[B]93.[/B] İhanetin bedeli
[B]94. [/B]Siyasi egemenliğin tesisi

[B][COLOR=rgb(65, 168, 95)]BÖLÜM: 5 DÖNÜM NOKTASI[/COLOR]

95.[/B] Hubeydiye
[B]96. [/B]Zafere doğru
[B]97. [/B]Davet mektupları
[B]98.[/B] Hayber
[B]99. [/B]Aşk ve kıskançlık
[B]100. [/B]Yoksulluk ve zenginlik
[B]101.[/B] Kaza Umresi
[B]102.[/B] Mekke’nin ciğerpareleri
[B]103.[/B] Kuzeyin güvenliği ve Mute

[B][COLOR=rgb(65, 168, 95)]BÖLÜM: 6 ZAFER VE VEDA[/COLOR]

104. [/B]Zafer: Mekke’ye dönüş
[B]105. [/B]Huneyn
[B]106.[/B] Taif kuşatması
[B]107.[/B] Şirkin hezimeti
[B]108.[/B] Kurtaran veya saptıran itaatler
[B]109.[/B] Sadakat seferi: Tebük
[B]110.[/B] Pişmanlık ve af
[B]111.[/B] Fitne Meclisi: Dırar
[B]112.[/B] Sahte imanın adamları: münafıklar
[B]113.[/B] İlahi ultimatom
[B]114. [/B]Veda
[B]115.[/B] Tercih ve ayrılış
[B]116.[/B] İslam’ davetin kronolojisi

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Kur’ân-ı Kerim’de Alemlerin yaradılışı

[KRSAG=https://www.topragizbiz.com/blog/wp-content/uploads/2019/05/kuranı-kerim.jpg]Kur’ân-ı Kerim[/KRSAG]- Göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca Allah’a mahsustur. Her iş O’na döndürülür. Sen yalnızca O’na ibadet et ve yalnızca O’na dayan. Rabbin yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir .(HUD/123)

– O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı? (ENBİYA/30)

– O’dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ etti (hükümran oldu). Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir. (HADİD/4)

– O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş’a hakim oldu. (TAHA/5)

– Allah O’dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur (hakim olmuştur). Sizin için O’ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz? (SECDE/4)

– Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı. (KAF/38)

– Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ile ve belirli bir süre için yarattık. İnkâr edenler uyarıldıkları şeyden yüz çeviriyorlar .(AHKAF/3)

– Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır. (İSRA/44)

– Allah O’dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah’ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah’ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz. (TALAK/12)

– De ki: “Siz yeri iki günde yaratanı gerçekten inkâr edip duracak mısınız? Bir de O’na eşler koşuyorsunuz ha? O bütün âlemlerin Rabbidir.”

– O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.

– Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler.

– Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir. (FUSSILET/9-12)

– Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O’dur. Bir şeye “ol” dediği gün hemen oluverir. O’nun sözü haktır. “Sûr”a üfürüldüğü gün de mülk ancak O’nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır. (EN’AM/73)

– O, derece ve makamların sahibi Allah’tandır.

Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.

Çünkü onlar onu uzak görürler.

Biz ise onu yakın görüyoruz. (MEARİC/3-7)

– Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O’nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O’nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O’na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür. (BAKARA/255)

– Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir. (KAF/11)

– Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (KAF/16)

– “Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın.” (NUH/11)

– “Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.” (NUH/12)

– “Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?” (NUH/15)

– Ve Ay’ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış. (NUH/16)

– Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz. (HİCR/22)

– Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah’tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O’dur. İşte Allah budur. O halde nasıl yüz çevirirsiniz? (EN’AM/95)

– Göklerin ve yerin kilitleri O’na aittir. O dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. Şüphesiz ki O, her şeyi hakkıyla bilir. (ŞURA/12)

– Güneş’e ve onun parıltısına,

Güneş’in ardından gelen Ay’a,

Güneş’i açıp ortaya çıkaran gündüze,

Onu örten geceye,

Göğe ve onu bina edene,

Yere ve onu döşeyene,

Nefse ve onu biçimlendirene,

Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,

Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.

Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir. (ŞEMS/1-10)

– Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.

Ay’a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.

Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler. (YASİN/38-40)

– Gece ile gündüzün değişmesinde ve Allah’ın gökten bir rızık sebebi olan yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları yönlendirmesinde aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. (CASİYE/5)

– Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyor. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (LOKMAN/29)

– (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.

Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar. (RAHMAN/19-20)

– Hem iki deniz eşit olmuyor. Şu tatlı, hararet keser, içerken (boğazdan) kayar; şu da tuzlu, yakar kavurur. Bununla beraber her birinden taze bir et yersiniz ve bir ziynet çıkarır, giyinirsiniz. Allah’ın lütfundan nasib arayasınız diye suyu yara yara giden gemileri de görürsün. Gerek ki şükredeceksiniz. (FATIR/12)

– Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O’na inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru.” (MÜ’MİN/7)

– Allah, O’dur ki sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapmıştır. Size şekil vermiş, sonra şekillerinizi güzelleştirmiştir. Hoş nimetlerden size rızık vermiştir. İşte Rabbiniz o Allah’tır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir! (MÜ’MİN/64)

– Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim.

Şüphesiz biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak yapacağız. (KEHF/7-8)

– Burçlar sahibi gökyüzüne,

Vaad olunan o güne, (BÜRUC/1-2)

– O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur ve Allah her şeye şahittir. (BÜRUC/9)

Hayır o şerefli bir Kur’ân’dır.

Levh-i Mahfuz’dadır. (BÜRUC/21-22)

– Dağları da birer kazık kılmadık mı?

Sizleri çift çift yarattık.

Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

Geceyi bir örtü yaptık. (NEBE/7-10)

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

31 Mayıs 2019 Cuma Hutbesi – KADİR GECESİ: KUR’ÂN İLE ŞEREFLENEN GECE

[KRSAG=https://s8.postimg.cc/427of2n3p/hayirli_cumalar.jpg]31 Mayıs 2019 Cuma Hutbesi – KADİR GECESİ: KUR’ÂN İLE ŞEREFLENEN GECE[/KRSAG][COLOR=rgb(209, 72, 65)][B]İL : GENEL[/B][/COLOR]
[B][COLOR=rgb(209, 72, 65)]TARİH : 31Mayıs 2019 [/COLOR]

[COLOR=rgb(65, 168, 95)]KADİR GECESİ: KUR’ÂN İLE ŞEREFLENEN GECE[/COLOR]

[COLOR=rgb(85, 57, 130)]Muhterem Müslümanlar![/COLOR][/B]

Ramazan-ı şerifin sonuna yaklaştığımız bu mübarek Cuma gününde Rabbimizin şu ayetlerine dikkat kesilelim:
[COLOR=rgb(41, 105, 176)]
“Şüphesiz, biz Kur’ân’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrâil o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]1[/COLOR][/B]

Bu muazzez Cuma vaktinde Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in müjdesine ümit bağlayalım:

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihyâ ederse geçmiş günahları affolunur.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]2[/COLOR]

[COLOR=rgb(85, 57, 130)]Aziz Müminler![/COLOR][/B]

Bu gece inşallah Kadir gecesini idrak edeceğiz. Kadir gecesi, insanı Rahman’ın affıyla, insanlığı Kur’an’ın aydınlığıyla buluşturan eşsiz bir gecedir. Bu müstesna zaman diliminin kadr ü kıymetini bilen ve onu ihya etmek isteyen her mümin, elbette öncelikle Kur’an’a yönelmelidir. Kur’an-ı Kerim’i güzel okumanın, en güzel biçimde anlamanın ve yaşamanın hayatın ana gayesi olduğunu bir defa daha hatırlamalıdır. Ömrümüzü Kur’an ile aydınlatmak ve bereketlendirmek istiyorsak Kadir Gecesi bunun tam zamanıdır.

O halde geliniz! Bu gece vesilesiyle Kur’an-ı Kerim’in hidayete ve hakikate davet eden ayetlerinden bazılarını birlikte tefekkür edelim.[COLOR=rgb(41, 105, 176)] “Bilinmelidir ki hâlis dindarlık yalnız Allah için olanıdır.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(41, 105, 176)] [/COLOR][COLOR=rgb(184, 49, 47)]3 [/COLOR][/B]

İnsanın boşuna yaratılmadığı gibi, yaratıldıktan sonra da başıboş bırakılmadığını idrak eden bir Müslüman, yalnızca Allah’a kulluk eder. Her türlü kibir ve gösterişten uzak durur, ihlas ve samimiyet içinde yaşar. İman ederek verdiği sözü, ibadetleriyle ve Kur’an ahlakıyla hayatına yansıtır.

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]4[/COLOR][/B]

Müslüman, hayatın her alanında Sevgili Peygamberi Muhammedü’l-Emîn’i model alır ve onun gibi dürüst olur. İstikametten, hak ve hakikatten asla ayrılmamaya gayret eder. Yalanın, iftiranın ve ihanetin imanla asla uyuşmayacağını bilir. Doğruluktan ödün vermez.

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]5 [/COLOR][/B]

Canımız, malımız, ailemiz bize emanettir. Bitkisiyle, hayvanıyla, suyuyla, toprağıyla tabiat bize emanettir. Yeryüzünün adaletle, barışla, iyilikle imarı ve yönetilmesi bize emanettir. Erdemli bir Müslüman emanetleri ehline verir, adaleti ayakta tutar.

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Ey iman edenler! Akitlerinizin gereğini yerine getirin.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]6[/COLOR][/B]

Mümin, adı üstünde güvenilen kimsedir. Söz verdiğinde sözünde durur. Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ettiği gibi insanlarla yaptığı sözleşmelerin de gereğini îfâ eder. Mümin bilir ki, konuştuğunda yalan söylemek, verdiği sözde durmamak ve emanete hıyanet etmek münafığın alametleridir.

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Ey iman edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticaret dışında mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Kendinizi helak etmeyin.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]7[/COLOR]

[/B]Müslüman rızkını helal yollardan temin eder, ticaretine haram bulaştırmaz. Hırsızlık, gasp, rüşvet, faizcilik, tefecilik, kumar, fâhiş fiyat, aldatma gibi bâtıl yollara tevessül etmez.[B] [/B]

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Hani Rabbiniz şöyle bildirmişti: ‘Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]8[/COLOR][/B]

Allah’ın sayısız nimetiyle hayatını sürdüren mümin, elindeki imkanları Rabbinin rızasına uygun şekilde kullanır. Servetin şükrü infak etmek, ilmin şükrü bilgiyi insanlığın yararına kullanmak, sağlığın şükrü ise iyilik ve ihsan yolunda hizmet etmekle olur.

[COLOR=rgb(41, 105, 176)]“Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın.”[/COLOR][B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]9[/COLOR][/B]

Müslüman, bugün ne ektiyse yarın onu biçeceğini, bu dünyanın bir de ahireti olduğunu bilir. Elinde fırsat varken âhiret yurdu için nasıl bir hazırlık yaptığını kendisine sorar. Ebedi kurtuluşa ermek için Kur’an’ın çizdiği yolda yürürken, hedefini ahiret mutluluğu olarak belirler.

[B][COLOR=rgb(85, 57, 130)]Aziz Müslümanlar![/COLOR][/B]

Kadir gecesini, ancak Kur’an’ın kadrini, kıymetini bildiğimiz müddetçe ihyâ etmiş oluruz. O halde Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu bu geceyi fırsat bilerek zihnimizi ve gönlümüzü Kur’an’a bağlayalım. Kur’an’ı daha çok okuyalım, anlamak için emek verelim, yaşamaya ve yaşatmaya gayret edelim. Kadir gecesini kendimizi muhasebe edebileceğimiz, günahlarımızdan af ve mağfiret dileyeceğimiz bir fırsat olarak değerlendirelim. Ömrümüzün tamamını bereketlendirmek için her gecenin kadrini, her nimetin kıymetini bilelim. Böylelikle bin aydan daha hayırlı olan bu lütuf ve ikram gecesinin feyzinden istifâde etmiş olalım.

[B][COLOR=rgb(85, 57, 130)]Muhterem Müminler![/COLOR][/B]

Hutbemi bitirirken önemli bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bayrama kavuşmamıza sayılı günler kaldı. Birçoğumuz bugünden itibaren bayramı sevdiklerimizle geçirmek için yola çıkacağız. Gidiş ve dönüş yollarındaki yoğunluk her zamankinden daha fazla dikkatli olmamızı gerektirmektedir. Zira yaşanan trafik kazaları bayram sevincimizi hüzne dönüştürmekte; millet olarak hepimizin yüreğini dağlamaktadır. Hız ihlali, hatalı sollama, yakın takip, yorgunluk gibi sebeplerle meydana gelen kazalarda nice insanımız, nice kardeşimiz can veriyor. Nice ocaklar sönüyor. Bu noktada bütün kardeşlerimizi trafik kurallarına uymaya, sabırlı, anlayışlı ve dikkatli davranmaya, birbirimizin hak ve hukukuna saygılı olmaya davet ediyorum.

[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]1[/COLOR][/B][COLOR=rgb(184, 49, 47)] [/COLOR]Kadîr, 97/1-5.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]2[/COLOR][/B] Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 3.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]3[/COLOR] [/B]Zümer, 39/3.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]4[/COLOR][/B] Hûd,11/112.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]5[/COLOR][/B] Nisâ,4/58.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]6[/COLOR][/B] Mâide 5/1.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]7[/COLOR] [/B]Nisâ,4/29.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]8[/COLOR][/B] İbrâhim,14/7.
[B][COLOR=rgb(184, 49, 47)]9[/COLOR][/B] Haşr, 59/18.
[RIGHT][COLOR=rgb(235, 107, 86)]Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü[/COLOR][/RIGHT]

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Allah(cc)’ın yaratma sanatı

Allah (c.c)’un ebedi ve ezeli olan tüm sıfatları Zati ve Subuti olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Allah (c.c)’un zatına özel olan, yaratıklardan herhangi birine verilmesi mümkün olmayan sıfatlardır. Bunlar vücud, kıdem, beka, muhalefetün li’l – havadis, kıyam binefsihi ve vahdaniyet olmak üzere 6 tanedir.

[KRSOL=https://i.postimg.cc/Njq7pJ6B/1qd-XK-1555322546-1528-w687-h400.jpg].[/KRSOL][KRSOL=https://i.postimg.cc/50R8vn9c/5-Y8-AR-1555322485-6449-w620-h410.jpg].[/KRSOL]Subuti sıfatları ise varlığı zorunlu olan sıfatlardandır. Zati sıfatlar yalnızca Allah (c.c)’ya ait iken, subuti sıfatlar yaratılan kişiler hakkında da kullanılabilir.

Burada bilinmesi gereken en ayrıştırıcı nokta yalnızca isim benzerliğidir. Yoksa Allah (c.c)’un sıfatları kesinlikle yaratıkların sıfatına benzemez. Subuti sıfatlar grubunda da hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam ve tekvin yer alır.

Allah (c.c)’un subuti sıfatlarından biri olan [B]”Tekvin”[/B] (Yaratma sıfatı)’na örnek olacak eşi benzeri mümkün olmayan mucizeleri …

Evrendeki sayısız güzellikleri arasından en çarpıcı olan ve Allah’ın varlığını kanıtlayacak nitelikte ibret alınması gereken hayvan ve çiçeklerin kusursuz güzelliği sizi de büyüleyecek!

[KBASLIK]İŞTE ALLAH (C.C)’UN SANATI…[/KBASLIK]
[KRSOL=https://i.postimg.cc/YC6NV6Rg/7-CJNp-1555322847-1531-w750-h543.jpg].[/KRSOL][KRSOL=https://i.postimg.cc/BvNTZJdn/7-Pz6h-1555322993-3124-w750-h556.jpg].[/KRSOL][B](Secde Suresi), 7. Ayet : [/B][I]O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.[/I]

[COLOR=rgb(184, 49, 47)][B]EN İLGİNÇ VE GÜZEL HAYVANLAR ALEMİ[/B][/COLOR]

[B](Nûr Suresi), 45. Ayet: [/B][I]Allah bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.[/I]

[B](En’âm Suresi), 14. Ayet : [/B][I]De ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.” De ki: “Bana, (Allah’a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma (denildi).”[/I]

[B](En’âm Suresi), 73. Ayet : [/B][I]O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de mülk (hükümranlık) onundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.[/I]

[KRSOL=https://i.postimg.cc/pr5zBzym/As-Rk-G-1555322447-6405-w750-h562.jpg].[/KRSOL][KRSOL=https://i.postimg.cc/WbrfNJSp/a-X6p-B-1555323009-7135-w591-h445.png].[/KRSOL][B](A’râf Suresi), 54. Ayet : [/B][I]Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.[/I]

[B](Yûnus Suresi), 3. Ayet : [/B][I]Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. O’nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte o, Rabbiniz Allah’tır. O halde O’na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?[/I]

[B](Ra’d Suresi), 16. Ayet : [/B][I]De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. De ki, “O’nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” De ki, “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir.”[/I]

[B](A’râf Suresi) 54. Ayet : [/B][I]Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir[/I]

[B](Furkân Suresi), 54. Ayet : [/B][I]O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye hakkıyla gücü yetendir.[/I]

[KRSOL=https://i.postimg.cc/J7s2FFkk/e-Cnch-1555322436-8122-w750-h499.jpg].[/KRSOL][KRSOL=https://i.postimg.cc/F1tcCzJD/Ghbc-G-1555322693-5517-w628-h457.jpg].[/KRSOL][B](Sâffât Suresi), 96. Ayet : [/B][I]”Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”[/I]

[B](Zümer Suresi), 62. Ayet : [/B][I]Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir.[/I]

[B](Mü’min Suresi), 62. Ayet : [/B][I]İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz?[/I]

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

1’e 1000 katan özel Namaz : TERAVİH NAMAZI

Müslümanların dört gözle beklediği mübarek Ramazan Ayında kılınan teravih namazı için bu sene de camiler dolup taşacak. Peki teravih namazının nasıl kılınması gerekir? Teravih namazı kaç rekat? İstanbul’dakiler saat kaçta teravih namazını kılacak? Teravih namazı sünnet mi, vacip mi? Teravih namazının günlere göre faziletleri neler? İşte teravih namazı ile ilgili tüm bilinmesi gereken detaylar haberimizde…

Peygamber Efendimiz (SAV)’in sürekli olarak uyguladığı ancak nadiren de olsa terk ettiği sünnetler ‘Müekked sünnet’ olarak adlandırılır. Müekked sünnetlere örnek vermek gerekecek olursa, Efendimiz (SAV)’in Ramazan ayında kıldığı 20 rekatlık teravih namazlarını diyebiliriz. Yatsı namazını kılıp vitir namazına başlamadan önceki arada kılınan teravih namazı, Ramazan ayına özel olarak kılınan bir namaz olduğundan fazileti de çok büyüktür.

Teravih Namazının Faziletleri

Teravih Namazının Faziletleri

Kuran-ı Kerim’de üzerinde durulmayan ancak Kuran’ın tamamlayıcısı niteliğinde olan çok sayıda hadislerde geçen Teravih namazını Peygamber Efendimiz (SAV), gecenin üçte birini geçene kadar kıldırdığı bilinmektedir.

"Peygamber Efendimiz (SAV), Ramazanda mescitte geceyken namaz kildi. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. 2. gece yine ayni namazı kıldı. Bu kez aynı namazı kılan cemaatin sayısı daha da arttı. 3. gece Efendimiz (SAV) mescide gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Efendimiz (SAV), sabah olunca mescide gitti ve cemaate şöyle seslendi:

"Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" (Buharî, Teheccud, 57).

Kadın ve erkeklerin sünnet sevabını alabilmeleri için Efendimiz (SAV), bir hadisinde şöyle buyuruyor:

"Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım" (İbn Mâce, İkametü`s, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd.)

Teravih namazını en faziletli kılınma şekli 2’şer rekatlarla beraber 10 kez selam vermekle gerçekleştirildiği bilinir. Ancak, 2 rekatta olduğu gibi 4 rekatta da selam verilebilir. Kafa karışıklığının yaşanmaması için düz 4 rekatta bir selam verenlerde vardır. Ancak, iki rekatta bir selam verilmesi daha uygun görülmüştür.

2 rekatta bir selam verilerek kılınacaksa akşam namazının sünnetinde olduğu gibi kılınır. 4 rekatta bir selam verilecekse, yatsı namazının dört rekat sünneti şeklinde kılınır. Cemaat sevabı almak isteyerek camide teravih kılınacaksa niyet ederken hem teravihe hem de cemaate uyma niyeti edilir. (Allah’ım niyet ettim senin rızan için Teravih namazını kılmaya uydum imama, döndüm kıbleye).

İmamın tekbirinden sonra cemaat ellerini bağlar ve içinden ”Sübhaneke’yi” okur. Daha sonra imam sesli bir şekilde fatiha ve bir sure okur. Cemaatle birlikte rüku ve secde yapılarak 2. rekata geçilir. İmam içinden euzu besmele çeker ve sesli bir şekilde Fatiha ile bir sure okur. Rukü ve secdeden sonra ara oturuş yapılarak, "Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ile Rabbenâ" okunur ve imamın seslendirmesiyle selam verilir ve iki rekat tamamlanmış olur. 4 rekatlık kılınacaksa da yine aynı şekilde kılınarak rekat sayısı 4’e tamamlanır.

TERAVİH NAMAZININ FAZİLETLERİ NELERDİR? GÜNLERE GÖRE SEVAPLARI…

Teravih Namazının Faziletleri

Teravih Namazının Faziletleri

Ebû Hüreyre (r.a)’un rivayetlerine göre, Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:

“Kim Ramazan’ın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

Buhârî, Îmân 37 ; Müslim, Müsâfirîn 173, 174. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 3, Savm 39, 40, Îmân 31, 32; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 3, 39, 40.

İmam-ı Gazali Hazretleri Ramazana özel olarak kılınan teravih namazının sevapları ile ilgili şöyle demiştir; "Hz. Ali’den (ra) rivayet edilmiştir ki:

1. gece: Tüm günahlar bağışlanır.

2. gece: Kendisinin ve eğer mü’min iseler ana ve babasının günahları bağışlanır.

3. gece: Melekler müjde vererek derler ki: “Ey falan kişi! Sana müjde olsun ki, Allah (cc) senin amelini kabul edip umduğuna nail eyledi.”

4. gece: Allah (cc) Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’ân’ı okumuş kadar sevap ihsan eder.

5. gece: Allah (cc) Mescid-i Haram’da namaz kılanın sevabı kadar sevap ihsan eder.

6. gece: Allah (cc) Beyt-i Mamur’u tavaf edenin sevabı kadar sevap ihsan eder.

7. gece: Allah (cc) Musa’nın (a.s) yanında firavun ve haman ile mücadele etmiş sevabı ihsan eder.

8. gece: Allah (cc) Bedir savaşında Peygamber Efendimiz (sav) ile beraber olmuş gibi sevap ihsan eder.

9. gece: Allah (cc) Davud (as) ile beraber ibadet etmiş sevabı verir.

10. gece: Allah (cc) dünya ve ahiret selameti verilir.

11. gece: Kabul edilmiş umre sevabı verilir.

12. gece: Sıratı yıldırım gibi geçer.

13. gece: Beytullah’ı imar etmiş gibi ecir verilir.

14. gece: Allah (cc) Kadir gecesini sabaha kadar ihya etmiş gibi sevap verir.

15. gece: Allah (cc) hacetini ve duasını kabul eder. Ahirette yüksek dereceler ihsan eder.

16. gece: Kıyamet gününde kabrinden kalkarken “Lailahe illallah” diyerek kalkar.

17. gece: Dünyadan çıkmadan Cennet-i Ala’daki makamını görür.

18. gece: Şehitlere ve gazilere verilen ecir gibi ecir verilir.

19. gece: Allah (cc) dünya ve ahirette yardımcısı olur.

20. gece: Rasulullah Efendimiz’i (asm) rüyasında görmeden dünyadan çıkmaz.

21. gece: Yerde ve gökte ne kadar melek varsa hepsi onun için istiğfar eder. Ve Allah (cc) o kuldan razı olmadıkça dünyadan ahirete göçmez.

22. gece: Ümmet-i Muhammed’in yetimlerini ve dullarını doyurmuş gibi sevap alır.

23. gece: Ümmet-i Muhammed’in esirlerini azad etmiş gibi sevap alır.

24. gece: Beraatını sağ elinden alır.

25. gece: Ölüm meleği en güzel surette gelir, onu cennet nimetleriyle müjdeler.

26. gece: Allah’ın emriyle melekler şeytanın şerrinden korurlar.

27. gece: Allah’ın emriyle cehennemin kapıları kapanır.

28. gece: Allah’ın emriyle cennetin kapıları açılır, hangi kapıdan isterse o kapıdan girer.

29. gece: Eyyüb’ün (as) sabır sevabı ihsan edilir ve bütün günahları bağışlanır.

30. gece: Allah’ın emriyle arşın altından bir münadi şöyle seslenir:

“Gece teravih namazını kılan kullar cehennemden azad olmuş kullardır. Korktukları cehennemden kurtulup umdukları ve Allah’ın Cemâl’ine nail olanlardır” Allah (cc) buyurdu ki: “ İzzetim ve Celalim hakkı için bu kullarıma af ile muamele eyledim. Cehennem ateşini vücutlarına haram eyledim”

ENDERUN USULÜ TERAVİH KILDIRAN CAMİLER HANGİLERİ?

Osmanlı döneminde sarayın içinde kılınan teravih namazlarında 4 rekatta bir farklı makamlarda ilahiler okuyan, salat-u selam getiren müezzin topluluğunun omakamıyla kılınan namazdır.

Bu teravihi kıldıran hocalar Osmanlı sarayı içinde yani Enderun’da eğitim gördüğü için “Enderun teravih”denilmiştir. Bir diğer adı da “Osmanlı usulü teravih” olarak geçmektedir.

İstanbul’da Enderun Usulu teravih kılınabilecek camilerin listesi:

Bahçelievler’de Yenidoğan Merkez Camiî,
Başakşehir’de İmamı Azam Camiî, Tunahan Camiî, Hz. Hüseyin Camiî, Bahçeşehir Camiî, Hoca Ahmet Yesevi Camiî,
Eyüp’ta Eyüpsultan Camiî,
Fatih’te Sultanahmet Camiî, Süleymaniye Camiî,
Kağıthane’de Ortabayır Merkez Camiî, Çeliktepe Merkez, Cumhuriyet Camiî,
Küçükçekmece’de Cennet Mh. Yavuz Selim Camiî, Çamlıkaltı Mehmet Akif Camiî,
Sancaktepe’de Fatma Fitnat Hanım Camiî, Yenidoğan Merkez Camiî, Samandıra Ebubekir Sıddık Camiî, Abdurrahmangazi Camiî, Katipoğlu Camiî,
Şişli’de Mecidiyeköy Merkez Camiî, Fulya Balçık Camiî, Osman Sağnak Camiî, Şişli Camiî,
Zeytinburnu’da Seyit Nizam Camiîlerinde Enderun usulu teravih namazı kıldırılacağı bilinmektedir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Teravih Namazının Fazileti (Gün Gün)

tb

Teravih Namazının Fazileti (Gün Gün)

HZ. Ali bin Ebu Talip diyor ki: Efendimizden, teravih namazının faziletinden ve verilecek sevaptan sual olunduğunda Efendimiz buyurdular;

1.Gecede: Anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından korunur.
2.Gecede:Kendisinin ve eğer mümin iseler ana ve babasının günahları bağışlanır.
3.Gecede:Arş altında bir melek şöyle seslenir:
-Amel temize çıktı ALLAH eski günahlarını bağışlar.
4.Gecede:Onun için verilecek mukafat Tevratı, İncili, Zeburu, Furkanı okuyan kimsenin sevanı kadar sevap yazılır.
5.Gecede:Yüce ALLAH ona Mescid-i haramada namaz kılanın sevabı kadar sevap ihsan eder.
6.Gecede:Yüce ALLAH ona beyti mamuru tavaf edenin sevabı kadar sevap ihsan eder her taş ve kiremit dahi onun bağışlanmasını diler.
7.Gecede:Musa (a.s)a yetişmiş firavuna ve hamana karşı ona yardım etmiş olur.
8.Gecede:Yüce ALLAH İbrahim (a.s)a yaptığı ihsanı onada yapar.
9.Gecede:Hz.Peygamber efendimizin ibadet ettiği gibi yüce ALLAHa ibadet etmiş gibi olur.
10.Gecede:ALLAHu teala ona dünyanın ve ahiretin hayırlısını nasip eder.
11.Gecede:Ölecek olursa dünyadan anasından doğduğu gündeki gibi günahsız çıkar.
12.Gecede:Kıyamet günü öyle bir hale gelirki yüzü ayın on dördüncü gecesindeki gibi parlar.
13.Gecede:Kıyamet gününe her türlü kötülüklerden emin olarak gelir.
14.Gecede: Melekler şu şekilde onun lehine şahitlik ederek:
-Bu kimse teravih namazı kıldı.Bundan sonra ALLAH onu hesaba çekmez.
15.Gecede: Melekler arş ve kürsü taşıyanlar onun bağışlanması anında selat okurlar.
16.Gecede: ALLAH teala o kimse için cehennem ateşinden kurtulduğuna dair beraat fermanı yazar.
17.Gecede: Kendisine Peygamberlerin sevabına denk sevap verilir.
18.Gecede: Bir melek şöyle seslenir:
-Ey ALLAHın kulu ALLAH senden ve ana babandan razı oldu.
19.Gecede: ALLAHu Teala firdevs cennetinde derecesini yükseltir
20.Gecede: Şehitlerin ve Salih zatların sevaplarına denk sevap verilir.
21.Gecede: ALLAHu teala onun için cennette nurdan bir ev kurar.
22.Gecede: Kıyamet günü her türlü gamadan ve kederden emin olur.
23.Gecede: ALLAHu teala onun için cennette şehir kurar.
24.Gecede: Onun için yirmi dört tane makbul dua vardır.
25.Gecede: ALLAHu teala ondan kabir azabını kaldırır.
26.Gecede: ALLAHu teala onun için kırk yıllık amel savabı verir.
27.Gecede: ALLAHu teala onun için sırat köprüsünü çakan şimşek gibi geçme ihsanı yapılır.
28.Gecede: ALLAHu teala onun cennetteki derecesini bir kat daha arttırır.
29.Gecede: ALLAHu teala ona bin makbul hac sevabı ihsan eder.
30.Gecede: ALLAHu teala şöyle buyurur:
– Ey kulum cennetin meyvelerinden ye, sel sebil suyundan yıkan, kevser
şarabından iç, Ben senin Rabbinim sende benim kulumsun der.
Rabbim bizi af olunmuşlardan eylesin

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

29 Mart 2019 Cuma Hutbesi – MİRAÇ GECESİ

29 Mart 2019 Cuma Hutbesi - 
MİRAÇ GECESİ

İL : GENEL
TARİH : 29 Mart 2019

MİRAÇ GECESİ

Muhterem Müslümanlar!

Tarihin her döneminde olduğu gibi Mekkeli müşrikler de İslam davetini engellemek için işkence ve eziyette sınır tanımamış, Müslümanlara karşı sosyal ve ekonomik boykot uygulamıştı. Tam boykot sona ermişti ki, bu sefer de Peygamber Efendimiz (s.a.s), kendisini daima himaye eden amcası Ebu Talib’i ve en sıkıntılı zamanlarında destekçisi olan sevgili eşi Hz. Hatice annemizi kaybetti. Peygamberimizin himayesiz kaldığını düşünen müşrikler, O’na reva gördükleri eza ve cefayı daha da artırdı. Bir çıkış yolu arayan Allah Resûlü (s.a.s) İslam’ı tebliğ etmek için Taif’e gitti. Ancak orada da hakaretlere maruz kaldı. Hatta taşlandı ve mübarek ayakları kan revan içinde kaldı. İşte teselliye en çok muhtaç olduğu böyle bir zamanda Cenâb-ı Hak, Habibi’ni himaye ederek O’na İsrâ ve Miraç mucizesini lütfetti.

Kıymetli Müminler!

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”1

İsrâ, Sevgili Peygamberimizin bir gece, Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescidi Aksâ’ya yolculuğudur. Miraç ise Mescid-i Aksâ’dan en yüce makama kabulünün adıdır.

Değerli Müslümanlar!

Allah Resûlü (s.a.s), Miraç’tan ümmetine üç büyük hediyeyle dönmüştür.2 Bu hediyelerin birincisi Peygamberimizin “Gözümün nuru”3 dediği beş vakit namazdır. Namaz, Allah’la kul arasındaki güçlü iman bağının tezahürüdür. Namaz, yönünü kıbleye dönen, alnını secdeye koyan müminin manevi yükselişidir. Namaz sadece şekilden ibaret değildir. Aksine namaz, bedenen olduğu kadar zihnen ve kalben de insanı kuşatan bir ibadettir. Namaz kılan insan aynı zamanda güzel ahlaklı, dürüst, mütevazı, merhametli, adil olması beklenen insandır. İşte bu yüzden âyet-i kerimede “Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar”4 buyurulmuştur. Mirac’ın bir diğer hediyesi “Âmenerresûlü” olarak bildiğimiz ve her gün yatsı namazından sonra okuduğumuz Bakara Sûresi’nin son iki âyetidir. Bu âyet-i kerimeler bize iman esaslarını, kulluk şuurunu ve sorumluluk bilincini hatırlatır. Dünyada yapıp ettiğimiz her şeyin bir hesabı olduğunu bildirir.

Rabbimize içtenlikle nasıl dua ve yakarışta bulunacağımızı öğretir. Mirac’ın son hediyesi ise ümmet-i Muhammed’den Allah’a ortak koşmayanların günahlarının bağışlanacağı ve sonunda cennete girecekleri müjdesidir.

Muhterem Müslümanlar!

Miracın yüreğimizde kanayan emaneti ise Kudüs ve Mescid-i Aksâ’dır. Asırlar boyunca Müslümanların idaresi altında “barış ve selamet yurdu” olarak anılan Kudüs, bugün işgalin, zulmün, şiddetin ve acının toprağı haline getirilmiştir. İbadet özgürlüğünü hiçe sayanlar, mabet dokunulmazlığını ihlal edenler, bir yandan müminlerin Mescid-i Aksâ’da ibadet etmesine engel olmakta, diğer yandan bir cuma vakti Yeni Zelanda’da camide ibadet eden masum Müslümanları hunharca katletmektedir. Unutulmamalıdır ki hiçbir zorbalık, Müslümanların Kudüs’te, Mescid-i Aksâ’da, bütün yeryüzü camilerinde birlik ve huzur içinde ibadet etmelerine engel olamayacaktır. Huzura, barışa ve umuda kasteden zalimler kendi yaktıkları ateşin kurbanı olacaklardır.

Nitekim Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik, âhirette de büyük bir azap vardır.”5

Aziz Müminler!

Miraç gecesi zihinlerimizde berraklığa, kalplerimizde ferahlığa, hayatımızda huzura vesile olsun. Allah’tan gelen namaz davetine yürekten icabet edip omuz omuza kıyama duralım. Miracın bereketiyle secdeye varalım. İmanın onurunu, kul olmanın sorumluluğunu bir kez daha hatırlayalım. Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın özgür olduğu Miraç gecelerine kavuşmak için umudumuzu ve duamızı eksik etmeyelim. Önümüzdeki Salı gününü Çarşamba’ya bağlayan gece idrak edeceğimiz Miraç Gecesi’nin İslam âleminin birlik ve beraberliğine, yükselmesine ve yücelmesine vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.

1 İsrâ, 17/1.
2 Müslim, Îmân, 279.
3 Nesâî, Işratü’n-nisâ’, 1.
4 Ankebût, 29/45.
5 Bakara, 2/114.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

8 Şubat 2019 Cuma Hutbesi İBADET: KUL OLMA ŞUURU

8 Şubat 2019 Cuma Hutbesi- İBADET: KUL OLMA ŞUURU

İL : GENEL
TARİH : 8 Şubat 2019

İBADET: KUL OLMA ŞUURU

Muhterem Müminler!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”1 Hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:

“Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır.”2

Kıymetli Müslümanlar!

Allah, insanı yalnızca kendisine kulluk etmesi için yaratmıştır. 3 Kulluk, Cenâb-ı Hakkı tanımak, O’na gönülden bağlanmak, inanıp iyi işler yapmak demektir. Kul olmanın özü, Rabbimize severek ve isteyerek itaat etmek, ihlas ve samimiyetle ibadete sarılmaktır.

Değerli Müminler!

İbadet, müminin nişanı, imanın hayata yansımasıdır. Allah’a yakın olma arzusunun ve hayırlı bir kul olma gayretinin göstergesidir. Yüce Rabbimize olan muhabbet ve bağlılığın en güzel tezahürüdür. Cenâb-ı Hakkın sunduğu imkânlara, verdiği nimetlere şükürdür. Kulun, sınırsız af ve mağfiret sahibi olan Rabbine sığınması, halini arz etmesidir.

Aziz Müslümanlar!

İbadet eden insan, ecir ve mükâfata nail olmanın yanı sıra nice güzel huy ve alışkanlık da kazanır. İbadet her şeyden önce kişiye daima Allah’ın huzurunda ve gözetimi altında olduğu bilinci aşılar. İnsanı iyiye, güzele, doğru olana sevk eder. Nitekim namazını kılan ve biraz sonra yine namaz için Rabbinin huzuruna çıkacağını bilen bir insan, kendisini sorumlu hisseder. Huşû içinde kıldığı namazlar onu aşırılıklardan ve çirkin işlerden uzaklaştırmış olur.

Aynı şekilde oruç da bize ibadet sevabı kazandırmanın yanı sıra irademizi güçlendirir, sabrımızı artırır. Nefsimize, hevâ ve hevesimize esir olmaktan, harama el uzatmaktan, kötü konuşmaktan bizi korur. Hac ve umre, tevhid aşkını ve ümmet bilincini aşılarken, mahşer anını ve hesap gününün zorluğunu hatırlatır. Dünyalıklarından sıyrılıp ihrama bürünen her Müslüman, Allah katında değerli olanın mal, makam ve mevki değil, yalnızca iman, ibadet ve güzel ahlak olduğunu idrak eder. Dünyanın dört bir yanından gelen, dilleri, renkleri ve ırkları farklı müminlerle omuz omuza vererek “Müminler ancak kardeştirler”4 ilahi hitabındaki din kardeşliğini yürekten hisseder.

En kıymetli ibadetlerimizden olan zekât, sadaka ve infak ise malı arındırır ve bereketlendirir. İnsanın gönlünü zenginleştirir, dünya malına karşı hırsını azaltır, şükrünü artırır. Bencillikten sıyrılıp cimrilikten kurtulan kişi, elindeki nimetleri paylaşmakla kardeşliğin tadına varır. Kurban, İbrahim aleyhisselamın sadakatini, oğlu İsmail’in teslimiyetini adeta yeniden yaşatarak kulun Allah’a olan kurbiyyetini artırır.

Muhterem Müslümanlar!

Kul olmak üzere yaratılan insan, farz ve nafile ibadetlerle Allah’a yaklaşmaya çalışır. O’nun rızasını kazanmayı, sevgisini elde etmeyi amaçlar. Nihayetinde Yüce Allah’ın merhametine, yardımına ve korumasına mazhar olur. Bir hadis-i kutsi’de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Kulum, farz ibadetlerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder. Sonuçta ben onu severim. Sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden istediğinde ona veririm. Bana sığındığında onu korurum.” 5

Kıymetli Müminler!

Allah’ın farz kıldığı namaz, oruç gibi ibadetlerin yanında O’nun rızasını umarak, iyi niyet ve samimiyetle yapılan her iş aynı zamanda bir ibadettir. Huzur ve güven dolu bir aile yuvası için gayret etmek, yetim ve kimsesizleri sevindirmek, muhtaçların dertlerine çare olmak ibadettir. Rızkımızı helal yollardan temin etmek için çalışmak, insanlara güzel söz söylemek ve geçim ehli olmak ibadettir. Alışverişte dürüst olmak, selamı yaymak, hatta insanlara eziyet veren bir engeli yoldan kaldırmak bile bir ibadettir.

Aziz Müminler!

Var oluşumuzun anlamı, dünyaya gelişimizin gayesi olan kulluk, bizim için bir şereftir. Bu şerefe layık olmak için sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirelim. Allah’a kul olmanın şuurunu bir ömür canlı tutalım. Ömrümüzü ibadetlerle, salih amellerle ve güzel ahlakla süsleyelim. Allah’ın her an bizimle beraber olduğunun idrakiyle yaşayalım.

1 Hicr, 15/99.
2 Ebû Davûd, Tatavvu, 27.
3 Zâriyât, 51/56.
4 Hucurât, 49/10.
5 Buhârî, Rikâk, 38.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

25 Ocak 2019 Cuma Hutbesi İSLAM AHLÂKININ ÖZÜ HAYÂDIR

25 Ocak 2019 Cuma Hutbesi
İSLAM AHLÂKININ ÖZÜ HAYÂDIR

İL : GENEL
TARİH : 25 Ocak 2019

İSLAM AHLÂKININ ÖZÜ HAYÂDIR

Muhterem Müslümanlar!

İslâm dini, insanın özünde var olan duyguları, Allah Teâlâ’nın belirlediği ilkeler doğrultusunda iyiye yönlendirmeyi hedefler. İnsanın fena ve çirkin olan söz ve fiillerden sakınması, kötülükleri terk edip iyiliklere sarılması için evrensel ilkeler getirir. İnsanı hem Yüce Yaratan’ın rızasına yönlendiren hem de toplumsal hayatta ilişkilerini düzenleyen bu ilkelerin başında vicdan, rahmet ve utanma duygusunu içinde barındıran hayâ gelir.

Hayâ; kişinin mahremiyet sınırlarını bilmesini sağlayan ve onu hayra yönelten fıtri bir duygudur. Allah’ın sevdiği bu üstün meziyet, imanın süsü olup insanın mayasında var olan temel bir vasıftır. Müminleri günahlardan koruyan en etkili kalkandır. Hayâ duygusu, inanan gönülleri sevgi, saygı ve güvenle doldurur; aşırılıkların önüne geçerek huzurlu bir toplum oluşturur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurur:

“Öteden beri insanların peygamberlerden öğrenegeldiği bir söz vardır: Utanmıyorsan dilediğini yap!” 1

Değerli Müminler!

Kur’an-ı Kerim’de “Onlar ki, namuslarını muhafaza ederler”2 buyuran Yüce Rabbimiz, iffetli bir hayatı, insanı ebedi kurtuluşa ulaştıracak en değerli vasıflar arasında sayar. “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar”3 emrinin hemen ardından “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar”4 buyurur. Cenâb-ı Hak katında erkekkadın bütün müminler haramdan uzak durmak ve iffetli olmakla sorumludur. Toplumların cahiliye karanlığında ahlâki ve manevi değerleri kaybettiği bir ortamda Peygamber Efendimiz, insanları ısrarla iffetli bir hayata teşvik etmiştir. Nübüvvetten sonra da imanın hayâ ile kopmaz bir bağı olduğuna işaret ederek “İslâm ahlâkının özü hayâdır”5 buyurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s)’in ifadesiyle “Hayâ, ancak hayır getirir.” 6

Aziz Müslümanlar!

Yüce Dinimiz İslam, bir yandan iffet ve hayâyı öğütlerken diğer yandan bu erdemleri çiğneyen zinayı haram kılar. Çünkü İslam’a göre evlilik dışı ve nikâhsız birliktelik demek olan zina, dinin büyük günah saydığı, aklın yanlış bulduğu ve ahlâkın çirkin gördüğü bir fiildir. İnsanın fıtratına aykırı davranması, onur ve haysiyetini zedelemesidir. Zina, değersizlik duygusu yaşatarak şefkat ve muhabbet bağlarını koparır. İnsanlar arasına güvensizlik, kin ve nefret tohumları ekerek toplumun manevi ve ahlâki değerlerini kökünden sarsar.

Kıymetli Müminler!

Allah’ın koymuş olduğu bütün emir ve yasakların birçok hikmeti vardır. İffetli olma emrinin ve zina yasağının en önemli hikmeti ise ailenin korunmasıdır. Zira evlilik dışı birliktelikler bir yandan aile kurumunun çöküşüne sebep olurken diğer yandan da temiz nesillerin varlığını tehdit etmektedir.

Muhterem Müslümanlar!

Hayâ ve iffetten mahrum kalmak bir insan için felakettir. Kişiyi Rabbinin rızasından uzaklaştıran, azaba yaklaştıran ve ebedi hüsrana sürükleyen acı bir durumdur. Bu sebeple İslam, sadece zinayı değil ona götüren davranışları da yasaklamıştır. Küçük bile görünse, ahlâka aykırı adımlardan kaçınılmadığı müddetçe harama sürüklenmek mümkündür. Yüce Rabbimiz bizleri şöyle uyarmaktadır:

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” 7

Aziz Müminler!

Dinimizin belirlediği sınırlara uyarak günahlardan titizlikle kaçınalım. Ahlâki yozlaşmaya sebep olacak en küçük bir yanlışa bile fırsat vermeyelim. Takva elbisesine bürünüp hayâ ve iffeti kuşanalım. Bu can, bu mal ve bu bedenin bizlere emanet olarak verildiğini ve bu nimetlerden hesaba çekileceğimizi aklımızdan çıkarmayalım. Dünyanın aldatıcı renklerine, geçici heveslerine kanmayalım. Vahyin yolundan giden, imanın gereğini yerine getiren bir müminin izzet sahibi olacağını, hevâ ve hevesinin peşinden koşanların ise zillete düşeceğini asla unutmayalım.

1 Buhârî, Edeb, 78.
2 Mü’minûn, 23/5.
3 Nûr, 24/30.
4 Nûr, 24/31.
5 İbn Mâce, Zühd, 17.
6 Buhârî, Edeb, 77.
7 İsrâ, 17/32.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

18 Ocak 2019 Cuma Hutbesi MÜSLÜMANLAR İLİM VE MEDENİYETİN ÖNCÜLERİDİR

18 Ocak 2019 Cuma Hutbesi
MÜSLÜMANLAR İLİM VE MEDENİYETİN ÖNCÜLERİDİR

İL : GENEL
TARİH : 18 Ocak 2019

MÜSLÜMANLAR İLİM VE MEDENİYETİN ÖNCÜLERİDİR

Muhterem Müslümanlar!

İnsanlığa rehber, âlemlere rahmet olarak gönderilen Resûl-i Ekrem Efendimize inen ilk vahiyde , Kur’an-ı Kerim’in ilk nazil olan bu ayetlerin de , Peygamberimiz (s.a.s)’in şahsında bütün Müslümanları ilim ve hikmet yoluna şöyle davet ediyordu:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan yaratmıştır. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, böylece insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir.”1

Kıymetli Müminler!

İnsanın varlık âlemindeki en kıymetli özelliği, vahye muhatap olması ve bilgiyle donatılmasıdır. Nitekim bir ayette, “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti”2 buyrularak, Yüce Rabbimizin, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem’e eşyanın isimlerini ve hakikatini bizzat öğrettiği haber verilmektedir. Öğrenme ve öğretme kabiliyetine sahip olmak, “Alîm” olan Cenâb-ı Hakkın insanoğluna sunduğu nadide bir nimettir. İnsan için uğrunda yorulmaya değer en yüce uğraş, helâl rızık peşinde koşarak karnını doyurduğu gibi, doğru bilginin peşine düşerek de ruhunu doyurmaktır. İlim tahsil etmekten daha değerli bir çaba, âlim olmaktan daha şerefli bir makam düşünülebilir mi?

Bilginin aydınlığına sırtını dönen insan, huzur bulabilir mi? Bu yüzden Resûl-i Ekrem (s.a.s) bizleri şöyle uyarır:

“Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helâk olursun!”3

Değerli Müslümanlar!

Asr-ı Saadet’ten bu yana dünyanın dört bir köşesine adalet, merhamet, barış ve güven taşıyan İslam medeniyeti bir ilim medeniyetidir. Zira İslam, yeryüzünde emaneti yüklenen insanoğluna, düşünmeyi, bilgi üretmeyi, hakikati öğrenerek kendisini ve toplumunu geliştirmeyi emreder. Böyle bir dinin mensupları olarak Müslümanlar, tarih boyunca “Bilenle bilmeyenin bir olmayacağını”4 açıkça belirten Kur’an-ı Kerim’den aldıkları ilhamla yaşadıkları bütün coğrafyalarda ilmin öncüsü olmuşlardır. Tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi ilimlerin yanı sıra başta fizik ve astronomi olmak üzere, tıp, cebir, kimya ve hendese gibi alanlarda çığır açan adımlar atmışlardır. İman ettikleri dinin sarsılmaz ilkeleri ile yaşadıkları kâinatın muhteşem kuralları arasında dâhice bağ kurmuşlardır. Fizikle metafiziği, bilgiyle hikmeti buluşturarak insanı dünyada salâha, ahirette felâha sevk edecek bir yolun takipçileri olmuşlardır. Asırlara mührünü vuran nice şaheser kaleme almışlar, ürettikleri bilgi ve yaptıkları icatlarla hem kendi çağlarını hem de sonraki yüzyılları aydınlatmışlardır.

Muhterem Müslümanlar!

Bugün oldukça zor dönemler yaşayan İslam dünyası, bilgiyi ihmal etmenin ve cehalete razı olmanın bedelini hepimizin yüreğini sızlatan acılar yaşayarak ödemektedir. Bu alandaki geç kalmışlığımızı sonlandırmak, huzurlu ve güvenli bir gelecek inşa etmek ancak bilgiye sahip olmakla mümkündür. Bilgi öyle bir güçtür ki, ona sahip olan iyi niyetliyse insanlığın önünde şifa kapıları açarken, kötü niyetliyse milyonları yok eden öldürücü bir teknolojiye dönüşebilir. O halde, Müslümanlar olarak bize düşen vazife, ilmin değerini bilmek ve bilginin iyilik üretmesi için “ilim ahlakını” çağımıza anlatmaktır. İmanımızın ve tarihimizin bize yüklediği sorumluluğu idrak etmeli, okuyan, tefekkür eden, araştıran, öğrenmek için sahih kaynaklara müracaat eden bir toplum olmalıyız. İsraf edilecek bir saniyemizin bile olmadığını görerek, yarınlarımızı maddi ve manevi her türlü yıkımdan korumak için bilgiye sarılmalıyız. Gözümüzün nuru yavrularımızı medeniyetimizin öncüleri ile tanıştırmalı, modern ilimlerin ve teknolojik buluşların temelini asırlar önce Müslüman ilim insanlarının attığını onlara öğretmeliyiz. Bilgi ve tecrübelerini, akıl ve emeklerini insanlığın hayrına kullanan bu öncü şahsiyetleri gençlerimize model olarak sunmalıyız.

Aziz Müminler!

Peygamberimiz (s.a.s), hutbemin başında okuduğum duasında Rabbimize şöyle yalvarmıştı:

“Allah’ım! Bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Bana fayda verecek ilmi bana öğret ve ilmimi artır.”5

Bir Müslüman için asıl olan, faydalı bilgi ve salih ameldir. Tarih boyunca olduğu gibi, bugün de Müslümanlar dünyanın dört bir yanında ilim tahsil etmeye, öğrenip öğretmeye, yurt içinde ve yurt dışında her türlü hayır ve hasenatın, imar, ihya ve inşa faaliyetinin öncüsü olmaya devam etmektedir. Hayırsever milletimizin destekleriyle 2018 yılı içerisinde Kırgızistan Bişkek İmam Serahsî ve Almanya Köln Camilerini ibadete açtık. 2019 yılı içinde yine elbirliğiyle inşallah Kıbrıs Hala Sultan, Arnavutluk Tiran ve Cibuti Sultan Abdülhamit Han camilerimizde ezanlar yükselecek, mümin gönüller omuz omuza saf tutacak, alınlar secdeyle buluşacaktır. Rabbim ilim ve ibadet mekânlarına destek veren aziz milletimize daima bereket ihsan etsin. Hayır ve hasenatımızı yüce katında en güzel şekilde kabul eylesin.

1 Alak, 96/1-5.
2 Bakara, 2/31.
3 Dârimî, Mukaddime, 26.
4 Zümer, 39/9.
5 Tirmizî, Deavât 128.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü​

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın