Marketlerin Yeni Oyunu Gizli Zam: Fiyatı Sabit Tutup Gramajı Düşürmek

Döviz kurlarında yaşanan hareketlilik, market raflarındaki gramaj oyununa neden oldu. Gramajı düşürüp fiyatı sabit tutan markalar, tüketiciye karşı bir kandırma politikasına girdi. Tüketicileri Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Şükran Eroğlu, yasal olarak suç işlendiğini belirterek “Gizli zam yapmaya kimsenin hakkı yok” açıklamasında bulundu.

Birçok markette ve mağazada hafta sonundan bu yana etiketlere maliyetin üzerinde zam yapıldı. Mağaza çalışanları gece yarısı ellerindeki makinelerle etiket değiştirme telaşına düştü. Bazı uyanık şirketler ise fiyatlarını gramaj oyunuyla artırmaya başladı. Marketlerde hem raf fiyatları hem de ürün üzerindeki gramajlar değişti. Türk halkının 100, 200, 250, 300, 500 ve 1000 gram olarak bildiği pek çok ürün 111, 225, 130, 40, 172, 960, 1440, 810 gibi küsuratlı gramajlarla satılmaya başlandı.

Gramaj oyunu, özellikle kuruyemiş, deterjan, çikolata ve şarküteri ürünlerinde göze çarpıyor.

Tüketicileri Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Şükran Eroğlu ise vatandaşın resmen kandırıldığını, bunun yasa önünde suç olduğunu belirterek, “Bir gramaj azaltma ya da zam varsa müşterinin bu konuda bilgilendirilmesi yasal zorunluluk. Gizli zam yapmaya kimsenin hakkı yok” dedi.

Müşteriyi kandırıyorlar

Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek, markaların kur nedeniyle yüzde 10-30 arasında değişen zam geçişini rafa yansıttığını söyledi. “Ürün 80 gramken fiyatı artırmamak adına gramajı düşüren firmalar var. Ama bu şekilde müşteriyi kandırıyorlar. Bunu yapan firmaları uyardık, standardı bozmayın dedik” diyen Altunbilek, eylülde her şeyin dengeye oturacağını kaydetti.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Norovirüs Nedir? Nasıl Bulaşır? Tedavisi Nasıldır?

Şebeke suları, yiyecek ve içecekler aracılığıyla bulaşan Norovirüs enfeksiyonu, insandan insana temasla da bulaşabilmektedir. Virüs bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal belirtileri ile seyretmekte ve hastalar yeterli sıvı alımı ve istirahat ile kendi kendine 3-4 gün içerisinde düzelebilmektedir.

Tüm dünyada erişkin ve çocuklarda görülen ishallerin önemli bir kısmından norovirüs sorumludur. Hastalık bütün yıl boyunca görülebilir ve her yaştan kişiyi etkileyebilmektedir. İshal şikâyeti ile hekime başvuran erişkinlerin yaklaşık %20’sinden norovirusler sorumludur. Norovirusler aynı zamanda virüslerden kaynaklanan ishal salgınlarının %60-95’ini oluşturmaktadır.

Nasıl Bulaşır?
Esas bulaşma ağız-dışkı yoluyla olup kusmukla da olabilir. Bulaşma sıklıkla yuvalarda, göçmen kamplarında, tatil yapılan kamplarda, hastanelerde, okullarda, restoranlarda, gemilerde, askeri birliklerde ve aile içi bireylerde görülmekte ve bu gruplarda salgınlar yapabilmektedir. Norovirus salgınları genellikle, kişiden kişiye temas (%35), kontamine su (içme suyu, havuz suları, göl suları, buz küpleri) ve gıda (midye, istiridye gibi kabuklu deniz hayvanları, salatalar, dondurma, soğuk yiyecekler, sandviç, taze sebze ve meyveler) ile oluşmaktadır. Virüsün ısı ve klorlamaya nispeten dirençli olması su ve gıdayla bulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Virüsün dışkıyla atılımı uzun süre (>3 hafta) devam etmekte olup ilk 24- 48 saatte atılımı en üst düzeydedir.

Belirtiler Nelerdir?
Kuluçka süresi 18-72 saattir. Hastaların çoğunda ilk olarak bulantının eşlik ettiği ani başlaya karın ağrısı görülür. Genel olarak ishal ve kusma beraber bulunur. Hastada günde 4-8 kez, kansız, mukussuz orta miktarda dışkılama görülür. Hastaların yarısında hafif dereceli bir ateş (37.50C) olabilir. Sıklıkla karın ve kas ağrısı, baş ağrısı, keyifsizlik, halsizlik olabilir. Klinik belirtiler 24-72 saat devam eder. Küçük çocuklarda, yaşlılarda, bağışıklık yetmezliğinde daha çok semptomatik enfeksiyon ve kronik ishale neden olabilir.

Tanı Nasıl Konulur?
Hastalardan alınan dışkı ve kusmuk örneklerinin mikrobiyolojik olarak incelemesi yöntemi ile tanı konulur.

Tedavisi Nasıldır?
Genellikle kendiliğinden iyileşir. Ciddi kusma ve ishal gelişen olgularda parenteral (damar yolu) sıvı verilmesi gerekebilir.

Korunma Yolları Nelerdir?
Gıda, su, kişisel temaslar ve çevresel yüzeyler aracılıyla kolay bulaşma olduğundan norovirüs ile ilişkili salgınların kontrolü güç olur. Su ve gıda kaynaklarının kontamine olmasını önleyici önlemler alınmalı, su kaynağına yüksek klor konsantrasyonları uygulanmalıdır. Hasta eğer hastanede ise çıkartıları ile temas eden sağlık personeli eldiven kullanmalı, temas sonrası hijyenik el yıkama yapılmalıdır. Kontamine çevre %5-10 oranında sulandırılan çamaşır suyu ile temizlenmelidir.

Norovirüslerin değişik antijenik tipleri olması ve bağışıklık uzun sürmemesi nedeni ile henüz geliştirilmiş bir aşısı yoktur.

Kaynak:
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/norovirus-nedir-iste-norovirus-enfeksiyonu-hakkinda-detaylar-40938737

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Haymatlos – Vatansızlık

Vatansızlık, hiçbir devletle uyrukluk (vatandaşlık) bağı olmayan kişileri tanımlamak için kullanılan terimdir. Bu statüye sahip kişilere Vatansız veya uluslararası yaygın terimle Heimatlos (Haymatlos) denmektedir.

En basit tanımıyla haymatlos yani vatansızlık herhangi bir devlete uyrukluk bağıyla bağlı olmayan ve vatansız statüsüne sahip kişileri tanımlarken kullanılan bir sözcüktür. Uluslararası hukukta bu terim bağlı olduğu vatandaşlık bağını kaybedenler, tekrar kazanamayacak olanlar ve bir yenisini alamayacak kişileri niteler.

Siyasal gerekçelere dayanarak devletler, uyruklarını yurtsuz duruma düşürebilmektedir. Naziler, 1933’te, 1914’den sonra vatandaşlığa alınmış Yahudileri yurtsuz saymış; 1941’de ise bütün Yahudileri vatandaşlıktan çıkarmıştı. Devletler arasındaki toprak kavgası sırasında da insanlar yurtsuz kalabilir. Devletlerin dağılması, birleşmesi, ayrılması, iç savaş durumlarında insanların hayatları altüst olur. Kağıt üzerinde vatandaş görünmesine rağmen siyasal baskılar nedeniyle devlet kurumlarıyla ilişki kuramayanlara fiili yurtsuzlar, de facto vatansızlar denilmektedir. Yurtsuzlar sıklıkla sınır dışı edilebilirler. Yurtsuzlar, AİHM’e bireysel başvuruda bulunabilirler.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği; 2014’ün sonunda 77 ülkede toplam 3.5 milyon vatansız statüsünde insan yaşadığını ve tüm dünyadaki insanlarla birlikte bu sayının 10 milyondan fazla olduğunu tahmin ettiklerini açıklamıştır.

Ünlü vatansız kişiler

Adolf Hitler (1925-1932)
Albert Einstein (1896-1901)
Anne Frank (1941-1945)
Friedrich Nietzsche (1869-1900)
Karl Marx (Hayatı boyunca)
Usame Bin Ladin (1994-2011)

Türkiye’de Haymatlos
Türkiye’de yaşayan vatansız bireyler ticari konular hariç Türk vatandaşlarına tanınan haklardan faydalanırken, ticaret ve iş konularında Türkiye’de yaşayan yabancılara tanınan haklar kapsamında mahkemelerde değerlendirilirler.

Haymatlos Kimliği
Uluslararası Hukuk’a göre devletler bünyelerindeki haymatloslara kimlik düzenlemektedir. Ancak Türkiye’de oturmuş bir sistem bulunmadığından avukatlar ve hukuk büroları bu süreçte destek sağlamaktadır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Mağazalardaki Sahte İndirimlere Aldanmayın

Bazı mağazaların müşteri çekmek ve ürün satmak amacıyla uyguladığı sözde indirimler, tüketicilerde kafa karışıklığına neden oluyor.

İndirim kampanyaları, mağazaların satışları arttırmak için kullandığı stratejilerin en başında geliyor. Özel gün ve sezon indirimleri vatandaşların ilgisini çekerken, yıl boyu vitrinlerden inmeyen indirim yazıları vatandaşların kafasını karıştırıyor. Pek çok vatandaşın artık görmeye alıştığı indirim yazılarına güveni kalmamış durumda. Tüketiciyi Destekleme Derneği (TÜKDES) Genel Başkanı Süleyman Bakal, mağazaların bu oyunu karşısında vatandaşları uyarırken “Tüketiciler bu oranlara aldanmamalı” dedi.

Mağazalar tarafından fiyatların önce yukarı daha sonra aşağı çekilerek indirim yapıldığının söylendiğine değinen Bakal, vatandaşlara uyarılarda bulundu. Bakal “Biz tüketicilere her zaman bu indirim oranlarına inanmamaları gerektiğini ifade ediyoruz. Bayramdan önce, bayramdan sonra, sezon başında ve sezon sonunda sürekli indirim yapıldığı ifade ediliyor. Ancak herhangi bir indirim söz konusu değil” dedi.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Farklı Kan Türlerini O Rh (-) Kan Grubuna Dönüştüren Teknik Geliştirildi

Kanada’nın British Columbia Üniversitesinde (UBC) görev yapan bir grup bilim insanının, A, B, ve AB grubu kanları, O Rh (-) kan grubuna dönüştüren bir teknik geliştirdi.

Çalışmayı gerçekleştiren bilim heyetinden Biyokimya Uzmanı Stephen Withers, Kanada basınına yaptığı açıklamada, farklı kan türlerini genel verici kabul edilen O Rh (-) kan grubuna dönüştürmenin bir yolunu bulduklarını açıkladı.

Withers, insanlardaki dört kan tipini birbirinden ayıran şeyin, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyindeki minik şeker molekülleri olduğunu, A, B ve AB grubu kanlarda, bağışıklık sistemi tarafından tanınan farklı şeker molekülleri olmasına karşın O Rh (-) kan grubunun bu şeker moleküllerine sahip olmadıklarını ve bu yüzden O Rh (-) kan grubunun tüm alıcılarla uyumlu olduğunu hatırlattı.

Withers, A, B ve AB grubu kanları O Rh (-) kan grubu gibi diğer kanlarla uyumlu hale getirmenin çözümünün, şeker moleküllerini etkin bir şekilde kesebilen moleküler makası bulmak olduğunu belirtti.

Araştırmacıların 1980’lerin başından bu yana bu makas üzerinde çalıştığını, belli bir noktaya kadar başarı sağlandığını ifade eden Withers, aradıkları kaynağı, insan bağırsağındaki bakterilerde bulduklarını söyledi.

Withers, bağırsak duvarlarının, farklı kırmızı kan hücrelerinde bulunan aynı şeker moleküllerine sahip olan müsin adı verilen şeker yapılarıyla kaplı olduğunu belirterek, “Bu yüzden insan bağırsağı mikrobiyomu, aradığımızı bulmak için iyi bir yer gibi görünüyordu.” dedi.

İnsan dışkısından 20 bin DNA örneği

Withers, bu amaçla insan dışkısından aldıkları bağırsak bakterilerinden 20 bin farklı DNA örneği çıkardıklarını ve onlardan şekerleri parçalamakta iyi olan yeni bir enzim sınıfını keşfettiklerini kaydetti.

Bunun, daha önceki araştırmalarda elde edilenden 30 kat daha hızlı ayrılabilen bir enzim olduğunu söyleyen Withers, bu yüksek verimlilik seviyesinin, kan dönüşüm sürecinde daha az enzime ihtiyaç duyması anlamına geleceğini, bunun da daha düşük üretim maliyetleri ve fakat daha da önemlisi transfüzyon sonrası daha az enzimin filtrelenmesi demek olduğuna dikkati çekti.

Withers, yeni kan dönüştürme tekniğinin hayata geçmesinin biraz zaman alabileceğini ve dönüştürülmüş kanların, transfüzyonlarda kullanılmak üzere onaylanmadan önce kapsamlı güvenlik testlerinin uygulanmasının gerekebileceğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

30 Ağustos Zafer Bayramı

30 Ağustos Zafer Bayramı

30 Ağustos Zafer Bayramı nedir? neden kutlanır?

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın Tarihi Nedir? 30 Ağustos Zafer Bayramı Niçin Resmi Tatil Olmuştur? 30 Ağustos Zafer Bayramı Niçin Milli Bayram Olmuştur? 30 Ağustos Zafer Bayramı Tarihçesi Nedir?

Zafer Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ulusal bayramıdır. Her yıl 30 Ağustos günü kutlanır. Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terketmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.

30 Ağustos Zafer Bayramı

tb

Ülke : Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Önemi : Türkiye Cumhuriyeti’nde her yıl 30 Ağustos günü Büyük Taarruz’un galibiyetini ve düşman birliklerinin ülke sınırlarını terk ettiğinin sevinci olarak kutlanan Türk milli bayramı.

Tarih : 30 Ağustos 1922

Zafer Bayramı, ilk defa 30 Ağustos 1923 günü Afyonkarahisar, Denizli, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir’de kutlanmıştır. Resmî olarak Zafer Bayramı ilân edilmesi 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. Zafer Bayramı, tüm yurtta törenlerle kutlanır.

Devlet erkânı ve yurttaşlar, Ankara’da Anıtkabir’i, diğer illerde de anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarını sunar. Hemen hemen her yerleşim yerinde, askerî birlikler geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış temsilciliklerde de çeşitli kutlamalar yapılır. 30 Ağustos günü, Türkiye’de resmî tatildir.

Her yıl, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları bu tarihte mezun verir. Tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olur.

Tarihi

23 Ağustos – 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Savaşı’yla Yunan orduları gerilemek zorunda kaldı. Bu uzun zamandır Türk ordularının elde ettiği ilk başarıdır. TBMM tarafından Sakarya Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal’e mareşal ve gazi unvanları verildi. Tarihin bu dönüm noktasından sonra Yunan ordusunun ve diğer işgalci güçlerin topraklardan atılma kararı alınır. Sad planı adı verilen taaruz planı ocak ve nisan aylarında iki kez ertelenir. Tarruzun hazırlıkları tam anlamıyla ağustos ayında tamamlanır.

Batı cephesinin kuzeyindeki ve güney cephesindeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Kocatepe bölgesine kaydırıldı. İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane gizlice Anadolu topraklarına getirtildi. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silahlar satın alındı. Orduya taarruz eğitimi yaptırıldı. Gazi Mustafa Kemal’in başkomutanlığını yaptığı Türk ordusu, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Birkaç saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis de vardı.

Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.

Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden temizlenmiş oldu.

30 Ağustos Zafer Bayramı Şiirleri

30 AĞUSTOS

Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos
İçime bir ordu havası dolar.
Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos,
Bayrak imil imil, geçer ordular…
Geçer tunç adımlar demir göğüsler,
Geçer Mehmetçikler, geçer subaylar,
Hepsinin alnında zaferden süsler.
Geçer hayalimde bir bir alaylar.
Geçer toplar, geçer atlar, yağız, al,
Geçer dağlar, geçer yollar, şehirler…
Yangınlar üstünde ince bir hilal!..
Yaralılar düşe kalka geçerler.
Çılgın bir istekle bu şan akını
Afyon’dan, İzmir’e kaçlar çağıldar.
Unutmuş at gemi, kılıçlar kını,
Can canı unutmuş zafere kadar.
Ne var bu dünyada sana yakışan,
Alnında bir zafer sabahı kadar;
Sen Mehmetçik, söyle büyük kahraman,
Sana zafer kadar yakışan ne var?
Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos,
İçime bir zafer havası dolar.
Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos,
Bayrak imil imil, geçer ordular…

Ahmet Kutsi TECER

ZAFER TÜRKÜSÜ

Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayanın,
Gözyaşı boşana boşana gider.
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri.
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı!
Diriler şerefli, ölüler şanlı.
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

30 AĞUSTOS

Kocatepe’nin büyük düşünceleri,
Doğuyor kalplere aydınlık, zamanlı.
Uyku tutar mı ağustos geceleri,
Bu ay cümle fetihlerle heyecanlı,
Heyecanlı hey.
Mustafa Kemal’in dudağında eli,
Gözlerine vurmuş vaktin en güzeli.
Bu dağlar, askeri deli eder deli.
Vermiş omuz omza destanlı destanlı,
Destanlı hey.
Hazır ol vaktinde şafaklar!
Hazır, yürümeye topraklar,
Tepe tepe kımıldanıyor…
Endişeli, uzakların benzi uçuk,
Düşman, düşman ama çocuk kadar küçük.
Yirmi altı ağustos, saat beş buçuk.
Dram, Dumlupınar’da başlıyor, kanlı,
Alkanlı hey.

Mustafa Necati KARAER

GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.

Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM’yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın merkezi Ankara oluyordu.

TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar’a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.

Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal’e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.

Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.

1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis’te vardı.

Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.

Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.

30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun…

30 Ağustos Zafer Bayramı Mesajları

Bizlerin bugün dahi kutlarken büyük onur duyduğumuz bu zaferi bizlere kazandıran başta Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarını rahmet ve şükranla anıyor ve Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyoruz.

Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz. 30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.

30 Ağustos Zaferi milli birlik ve beraberlik ruhu içerisinde bağımsızlık meşalesinin ebediyen yanacağı bir zaferdir. Bu güzel Zafer Bayramınız kutlu olsun.

Büyük Türk milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını ve ülkemizin koruyucusu Ordumuzun Türk Silahlı Kuvvetler Günü’nü yürekten kutlarım.

Dünyada Türk ordusu gibi başka bir ordu yoktur. Cephanesiz, aç, susuz, uykusuz, süngüsüyle de olsa azmi ile bu başarıyı elde etmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin Zafer Bayramı kutlu olsun.

Tarihi şanlı zaferlerle dolu olan büyük Türk milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını en içten duygularımla kutlar, aziz şehitlerimizi minnet duygularımla anarım.

Zafer elbette başaracağım diyenin ve başaracağına inananlarındır. Bu güzel memleketimizde zaferi hak eden Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

Ay yıldızlı bayrağımızı özgürce dalgalandıran, bu bayrağın altında özgürce yaşamamıza sebep olan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizden Allah razı olsun, mekanları cennet, ruhları şâd olsun. Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Milletimizin tarih sayfasına adını altın harflerle yazdırdığı 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Ulusumuzun milli mücadele sürecindeki en büyük adımı; Büyük Taarruz Zaferinin 93. yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk ve ordumuzun elde ettiği zaferi bir kez daha gururla kutluyoruz.

Ülkemizini tarihteki büyük zaferlerinden biri olan 30 Ağustos Zafer bayramı milletimizin dirlik ve birliği için, barış ve refahı için kutlu olsun.

Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz. Şanlı 30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.

Tüm dünyaya birlik ve beraberlik dersinin verildiği milli mücadele ruhunu yaşatan Zafer Bayramımızı aynı his ve duygularla kutlamak temennisiyle 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Türk tarihi zaferlerle doludur. Ama 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk ulusunun yeniden dirilişidir. Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.

Ulusumuzun bayrağını özgürce göklerde dalgalandıran ve bağımsızlığımızı perçinleyen 30 Ağustos Zaferinin yıl dönümünü birlik ve beraberlik içerisinde milletçe coşkuyla kutluyoruz.

Bu büyük zaferin 93. yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile vatanı uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Milli mücadele boyunca başta Atatürk olmak üzere bu vatan uğruna canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi şükranla anar yüce Türk milletinin Zafer Bayramını kutlarım.

Tanrı Dağı’ndan, Nur Dağı’na uzanan bu kutsal yolda mübarek kanlarıyla Bedir’den Çanakkale’ye kadar iman ve hürriyet aşkıyla yaşayan milletimin Zafer Bayramı kutlu olsun.

Ülkemizin huzur ve refahı için kanlarını döken aziz şehitlerimizin bizlere armağan ettiği Zafer Bayramını heyecan ve coşkuyla kutlamanın onurunu duymaktayız.

Bu mutlu günde, zaferi bize yaşatan Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na şükran ve minnetlerimizi sunarken, ulusumuza da Zafer Bayramı kutlu olsun.

30 Ağustos Zafer Bayramını tüm Türkiye de bizleri bölmek isteyen fitnelere karşı coşku ve heyecanla kutluyor bizlere bu zaferi armağan eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını şükranla anıyoruz.

30 Ağustos’un Türkiye’nin geleceği için binlerce şehidin, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde canları pahasına, özgürlük ve bağımsızlık meşalesinin sonsuza dek sönmemek üzere yakıldığı büyük bir zaferdir. Bu zaferin ışığı altında nice güzel 30 Ağustos Zafer Bayramlara.

Türkler tarih sahnesinde her zaman bağımsızlığına ve istiklaline düşkün bir millet olmuştur. Milletimizin Zafer Bayramı kutlu olsun.

Tuna Nehri’nin serin kıyılarında aldığı abdestin namazını, Afika’nın kızgın çöllerinde eda eden bir milletin çocukları olarak 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarım.

19 Mayıs ile başlayan Türk milletinin milli mücadelesi 30 Ağustos Zaferi ile taçlanmıştır. Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 93. yıldönümünde, bir kahramanlık destanı yazarak tarihimizin bu gurur dolu gününü yaratan şanlı Ordumuzun tüm mensuplarını şükran ile anıyor, 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutluyoruz.

Türk askeri savaşmaktan ve yenilmekten hiçbir zaman korkmamıştır işte bu duygu büyük zaferleri getirmiştir. Ulusumuzun Bayramı kutlu olsun.

30 Ağustos zaferi ile kurulan ve Türk milletinin en büyük eserlerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatanı ve milletiyle birlikte sonsuza kadar hür ve bağımsız yaşaması yönündeki inanç, istek ve idealimizi bir kez daha ifade ederek Zafer Bayramınızı kutluyoruz.

Zaferler ancak azim ve cesaretle kazanılır işte bu iki unsur Türk ordusuna zaferler kazandırmıştır Türk ordusu kadınıyla,yaşlısıyla zafere inanmıştı. 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun.

Bence, bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla kaimdir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Kalp Krizi Esnasında Hastaya Neler Yapılmalı Neler Yapılmamalı?

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Namık Kemal Eryol, kalp krizi esnasında yapılması önerilen ve sosyal medyada sıkça paylaşılan parmağa iğne batırmak, enseye soğuk su dökmek ve gerilme hareketi yapmanın bilimsel dayanağı olmadığı gibi kişiye yarar sağlamak yerine zarar vereceğini söyledi.

Halk arasında ‘kalp krizi’ olarak bilinen myocardial infarction rahatsızlığının, gelişmiş ülkelerde en sık görülen ölüm nedeni olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Namık Kemal Eryol, evde, sokakta, uçakta ve her ortamda gelişebilecek söz konusu rahatsızlıkta alınacak ilk önlemlerin hayati olduğunu ifade etti.

Eryol, kalp krizi esnasında alınacak ilk önlemleri şöyle sıraladı: “Kalp krizi geçiren bir insan veya böyle olduğunu düşündüğünüz bir insanı gördüğünüzde yapacağınız en büyük iyilik onu rahatça bir yere yatırmak, hareket etmesinin önüne geçmek, mümkünse ortamın oksijen ihtiyacını artırmak için kapalı bir ortamdaysa kapıyı açmak, pencereyi açmak ve olabildiğince sakinleştirmek olacaktır.

Ardından hastanın yanında dil altı hapı olup olmadığı kontrol edilmeli, varsa dil altı hapı, yoksa da aspirin çiğnetilmeli, daha sonra da ambulansa haber verilmelidir. Bunun dışında hastayı öksürtmek de kalp krizi esnasında faydalı olacaktır.”

Bunlar dışında yapılacak hiçbir şeyin hastaya fayda sağlamayacağının altını çizen Eryol, özellikle sosyal medyada dolaşan, parmağa iğne batırmak, enseye soğuk su çalmak, gerinme hareketi yaptırmak gibi bilimsel dayanağı olmayan önerilerin, hastayı ölüme bile sürükleyeceğini dile getirdi.

Eryol, “Soğuk su damarda daralma yapacak ve hastaya yararınız değil zararınız dokunacak. İğne batırmak ise hastanın o an ki ızdırapını, acısını arttıracaktır ki; acı ve ızdırap zaten hormon salınımına neden olacaktır ki bu da kişinin sıkıntısını artıracaktır.

Sosyal medyada dolaşan bu gülünç önerilerin hiç birinin bilimsel dayanağı yok, çalışılmış veriler söz konusu değil. Bunlar tamamen sosyal medyada mesnetsiz, dayanıksız tamamıyla yanlış olan manevralardır.

Hiçbir hasta yakınının veya hastaya müdahale görevini kendinde bulan kardeşimizin bu tür şeylerin yapmamasını öneririm. Çünkü kesinlikle hastaya zarar verecektir” ifadelerini kullandı.

Kaynak:
https://www.sabah.com.tr/galeri/saglik/kalp-krizi-esnasinda-sakin-bunlari-yapmayin/11

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Balneoterapi Nedir?

Balneoterapi, toprak, su ve iklim kaynaklı şifalı etkenlerin banyo, içme ve soluma şeklinde, seri halde uygulanmaları ile yapılan, ortam değişimi de sağlayarak, bu yörenin iklim ve biyolojik ortamının da etkisi altında ve kür tarzında gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir.

Balneoterapi, Balneoloji bilim dalının tedavi amaçlı bütün faaliyetlerinin genel adıdır. Doğada mevcut olan termal sular, şifalı çamurlar ve şifalı gazların içilmesi, içine girilmesi, vucuda sürülmesi, solunması balneoterapinin sınırları içine girer.

Türkiye Termal sular açısından çok zengin değildir. En azından termal sulardan faydalanma oranları diğer ülkelere gore daha düşüktür. Balneoterapinin en fazla faydalanılan alanı termal sulardır. Bu suların tümü içmek için uygun değildir. Termal sular doğada genelde peloidler (şifalı çamurlar) ile birlikte bulunduğu için ikisini beraber değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Sıcak su ile yapılan uygulamalar her ne kadar yaşlı kişilerin ilgi gösterdiği tedaviler olarak bilinse de son zamanlar da tam karşılığı olmamakla birlikte SPA ve Wellness uygulamalarına gençlerin de meraklanması balneoterapinin popularitesini arttırmıştır. Balneoterapinin genç kuşaklar tarafından kabulu bir kaç açıdan önemlidir.

Öncelikle balneoterapi ile genç yaşta tanışan insanlar için balneoterapinin yaşlılıkla ortaya çıkacak hastalıklara karşı bir tedbir olduğunu unutmamak gerekir. Gerek sıcak suyun kendisi, gerekse barındırdığı faydalı mineraller özellikle eklemlerin açık durmasına, kireçlenmenin engellenmesine yardımcı olur. Bir önemli fayda genç yaşta ortaya çıkan bazı hastalıkların farkına varılmadan daha da ilerlemesinin balneoterapi ile engellenmesidir. Balneoterapi yaşlanmayı kaliteli hale getirir. Artık eskisi gibi yaşlanmayı engelleme gibi bir durumun mümkün olmadığını herkes Kabul etmektedir. Ancak balneoterapi ile yaşlığı İYİ BİR ŞEKİLDE YAŞLANMA (well-aging) ya dönüştürmek mümkün hale gelmiştir.

Balneoterapi mevcut faydalarının yanısıra başka tedavilerle gösterdiği uyum açısından da son derece önemlidir. Gerek cerrahi işlemler, gerekse medical diğer tedavilerin hemen tümü ile uyumlu bir seyir izler ve sağaltımın başarısını belirgin bir oranda arttırır.

Son yıllarda tıp doktorlarının başta SPA and Wellness olmak üzere sıcak su ve şifalı çamur tedavileriyle daha fazla ilgileniyor olmaları da balneoterapiye dikkati daha da yoğunlaştırmıştır.

Balneoterapi yöntemleri

• Banyolar: Termomineral su, peloid ve gaz banyoları ile bunların bölgesel uygulamalarıdır.
• Peloidoterapi: Peloidlerin banyo, paket ve tampon şeklinde uygulanmasıdır.
• İçme kürleri: Mineralli sularla kaplıcalarda veya yaşanılan yerde yapılan içme kürleridir.
• İnhalasyonlar: Termomineral su aerosolleriyle yapılan uygulamalardır.
• Hidroterapi uygulamaları: Termomineral sular ile yapılan yıkamalar, duşlar, dökmeler bu tür uygulamalardır.

Kaynak:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Balneoterapi
http://balneoterapi.com/balneoterapi-nedir
http://www.dikilimerada.com/tr/balneoterapi-yontemleri/

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Şuhut Kurtuluş Savaşı Şehitliği – Afyonkarahisar

Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinin merkezindedir. İstiklâl Savaşında şehit olan askerlerimiz için yaptırılmıştır. 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz ve daha önceki muharebelerde yaralanan, hastalanan Türk subay ve erleri Şuhut’a getirilmiş ve bugün kullanılmakta olan Büyük Cami’de ilk tedavileri yapılarak iyi olanlar tekrar cepheye gönderilmiştir.

Şehitler şimdiki Demirciler Çarşısı civarındaki mezarlıklara gömülmüştür. Daha sonra halen şehitlik olarak kullanılan arsaya nakledilmiş ve anılarına 1971 yılında küçük piramidal bir anıt yapılarak üzerine “İstiklâl Harbinin Aziz Şehitleri” kitabesi yazılmıştır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

ROKETSAN’ın Geliştirdiği Dünyanın En Büyük Roket Topçusu Guinness Rekorlar Kitabı’na Girdi

ROKETSAN tarafından Birleşik Arap Emirlikleri için geliştirilen Jobaria Çok Kundaklı Lançer, “namlu sayısı bakımından dünyanın en büyük roket topçusu” olarak Guinness Rekorlar Kitabı’nda yerini aldı.

Türk savunma sanayisi, yurt dışında da talep gören özgün ürünleriyle bir rekora imza attı.

“Roket ve füze sistemlerinde lider kuruluş olma” vizyonuyla hareket eden, son 2 yıldır adını dünyanın en prestijli savunma sanayisi listesi olarak kabul edilen “Defense News Top 100″e yazdıran ROKETSAN, başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere küresel tehditlere karşı mücadele veren tüm müşterilerine etkin çözümler sunuyor.

Türk savunma sanayisine 30 yıldır katkı veren, yüzde 87’lik yerlilik oranına ulaşan ROKETSAN, yenilikçi ve özgün ürünlerle elde ettiği başarılara bir yenisini ekledi.

ROKETSAN tarafından Birleşik Arap Emirlikleri’nin ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilen ve dünyanın en güçlü 122 mm topçu roket sistemi kabul edilen Jobaria Çok Kundaklı Lançer, “ordu araçları” kategorisinde Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi.

“Namlu sayısı bakımından dünyanın en büyük roket topçusu” olarak Guinness Rekorları arasına katılan Jobaria Çok Kundaklı Lançer, 10 tekerlekli yarı römork üzerine yerleştirilen 4 adet 122 milimetre roket kundağına sahip. Sistem, tek seferde 240 adet 122 milimetrelik roketi 2 dakikada atabiliyor. Jobaria Çok Kundaklı Lançer’ın azami menzili 37 kilometre, bütün roketlerle tahrip edilebilen alan büyüklüğü ise 4 kilometrekare olarak ifade ediliyor.

BAE’de 2003’ten beri önemli projelere imza atan ROKETSAN, bu ülkeye bir dizi ürününü ihraç etti.

İlk olarak 122 milimetre topçu roketleri teslim eden ROKETSAN, daha sonra rekora konu olan özel bir silah sistemi geliştirilmesine yönelik talep aldı.

Yürütülen çalışmalar sonunda ortaya çıkan sistem, ilk kez 2013’te Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de düzenlenen Uluslararası Savunma Fuarı’nda sergilendi.

Jobaria Çok Kundaklı Lançer’in geliştirilmesinde daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilen sistemlerdeki tecrübelerden yararlanıldı.

Atış kontrol, yönlendirme ve dengeleme gibi bileşenlerle karmaşık bir yapıya sahip sistem, çok sayıda roketle belirli bir bölgenin çok yoğun ateş altına alınmasını sağlıyor.

ROKETSAN, 1992’de Stinger Avrupa Ortak Üretim Projesi kapsamında teknoloji transferi ile lisans altında üretimle başladığı yolculuğunda kısa sürede roket ve füze alanında dünyanın öncü firmalarından biri haline geldi. Şirket halen bir dizi özgün ürünün seri üretimini gerçekleştiriyor ve uluslararası projede rol alıyor.

Kaynak: AA

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Joachim Murat – Bir Hancının Oğlu İken Krallığa

Joachim-Napoléon Murat

Joachim-Napoléon Murat (Myura diye okunur), (25 Mart 1767 – 13 Ekim 1815) Fransız mareşal, Berg Büyük Dükü ve Napoli Kralı (1808-1815).

Joachim Murat, Napolyon dönemini yansıtan sosyal değişimin büyük bir örneğidir. Bir hancının oğlu iken Napoli Kralı olmuştur.

Bir süre baba işini yaptı. Sonra, sıradan bir asker olarak orduya yazıldı (Şubat 1787). Monarşinin düşüşüyle devrim ordusuna girdi ve hızla yükseldi. 1795’te Paris’te Napolyon’u destekledi. İtalya ve Mısır seferlerinde onu takip etti.

Napolyon‘un kız kardeşi Carolina Bonaparte ile evlendi, iki kız iki erkek çocuğu oldu. 1800 yılında vekil olarak seçildi. Fransa meclisi onu, Birinci Tümen Kumandanı ve Paris Valisi olarak atadı. 1804’te İmparatorluk Mareşali ve iki yıl sonra Grandük oldu. 1808’de Napolyon tarafından Napoli Kralı olarak atandı.

Asker ve süvari kumandanı olarak, bütün savaşlarda Napolyon ile beraber oldu.

Yeni görevi, Joachim Murat’a, kumandanlığa devam etmesine engel olmadı. Rusya seferine ve Leipzig Savaşı’na katıldı. Bu bozgun sonrası, Avusturya ile ayrı bir barış yaparak tahtını korumaya çalıştı. Yüz Gün olarak bilinen süreçte yeniden iktidara geçen Napolyon’un yanında yeraldı. 1815’te Avusturya İmparatorluğu ile yapılan Tolentino savaşında yenildi. 20 Mayıs 1815’te yapılan antlaşma düşüşünün onaylanması oldu. Napolyon’un ikinci düşüşü sonrası, Murat, nüfuzunu yükseltmek için Korsika’dan Napoli’ye kaçtı. Yakalandı, yargılandı ve bizzat istediği kanuna göre ölümle cezalandırıldı. 13 Ekim 1815 tarihinde Castello di Pizzo, Calabria’da kurşuna dizilip idam edildi.

Kurşuna diziişi - 13 Ekim 1815

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın