İnsanı Düzeltirsen Dünya Düzelir

İnsanı Düzeltirsen Dünya Düzelir

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.

Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu onu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi sonra düşündü:

-Ohh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz” dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hala hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu cevabı verdi:

– Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
İnsanı düzelttiğim zaman Dünya kendiliğinden düzelmişti….
,,

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Yeni Yılda Hayata Geçirilecek Yeni Düzenlemeler – 2019

KOBİ alacaklarına devlet destekli alacak sigortası, plastik alışveriş poşetlerinin ücretli satılması ve internet reklamlarının vergiye tabi olması gibi bazı düzenlemeler yeni yılda hayata geçirilecek.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, küçük ve orta ölçekli işletmelerin alacaklarını tazmin edememeleri durumunda zararlarını karşılamak için oluşturulan "Devlet Destekli Alacak Sigortası" yılbaşından itibaren hayata geçirilecek.

Hazine ve Maliye Bakanlığının oluşturacağı yeni sigorta modelinde KOBİ’lerin alacakları garanti altına alınacak, Bakanlıkça milli bir sistem olan Devlet Destekli Alacak Sigortası Havuzu kurulacak. Bu sigortayla KOBİ’lerin alacaklarını tahsil edememeleri durumunda, alacaklarının önemli bir kısmı havuz tarafından karşılanacak.

Sigorta modelinin işletilmesine yönelik operasyonel süreçler Halk Sigorta AŞ tarafından yürütülecek. Primlerin taksitli ödenmesi de mümkün olacak. Peşin ödeme halinde ise yüzde 10 indirim uygulanacak.

Ayrıca 2018’in son üç ayında bekleyen KDV iadelerinin ödenme sürecinin hızlandırılması da yeni yılda şirketleri rahatlatacak, 2019 yılı başlarından itibaren, iade başvuru tarihini takiben 10 iş günü içinde iade talebinin yüzde 50’si, incelemenin bitmesini beklemeden mükellefe ödenecek.

Kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandırmak ve vergi güvenliğinin sağlanması amacıyla da yeni yılda birtakım düzenlemeler hayata geçirilecek. Mükellef olup olmadığına bakılmaksızın internet ortamında reklam hizmeti veren veya aracılık eden tam veya dar mükellef gerçek kişiler ile dar mükellef kurumlara yapılacak ödemelerden yüzde 15 gelir/kurumlar vergisi stopajı uygulanacak.

Öte yandan üç yıl içinde ölümlü veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmeyen, 10’dan fazla çalışanı olan ve "çok tehlikeli" sınıfta yer alan işyerlerinde, çalışan başına ödenmekte olan işsizlik sigorta prim oranının (yüzde 2’den yüzde 1’e) yüzde 50 azaltılmasıyla ilgili destek 1 Ocak 2019 itibarıyla uygulamaya konulacak.

Yeni yılda KDV, elektronik kitap, gazete ve dergiler için yüzde 18 olarak uygulanmaya başlayacak.

İnternette sınırsız, poşette sınırlı dönem

İnternet kullanıcıları için de sınırsız dönem başlayacak, kullanıcıların belirli bir kotayı aşması durumunda internet hızının yavaşlamasına neden olan Adil Kullanım Noktası (AKN) uygulaması yarından itibaren tamamen kalkacak.

Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun’da yer alan düzenleme uyarınca, yeni yıldan itibaren plastik alışveriş poşetleri en az 25 kuruştan satılacak. Plastik poşetleri ücretsiz veren satış noktalarına, kapalı satış alanının her metrekaresi için 10 lira idari para cezası kesilecek.

Yeni imar planlarında 1 Haziran 2019’dan itibaren bisiklet yollarıyla bisiklet park istasyonları zorunlu hale gelecek. Topografya ve arazi eğimi nedeniyle bisiklet yolu yapılamayan yerlerde ise yaya yolları düzenlenecek.

Evlenmeye hazırlanan gençlere destek olmak amacıyla başlatılan ve azami devlet katkısı oranı 7 bin 500 liraya çıkarılan "Çeyiz Hesabı" uygulamasında ilk ödemesi 2019’da yapılacak.

Sigara paketleri tek tip olacak

Tütün ürünleri paketleri ile nargile şişelerinin üzerine, zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı uyarı veya mesajların konulacağı alan yüzde 65’den yüzde 85’e çıkarılacak. Bütün tütün ürünlerinin üzerindeki yazı ve şekiller aynı olacak.

Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri, markanın yazım şekli, yazı karakteri, punto boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, diğer yazı, ibare ve şekiller dahil olmak üzere, aynı şekilde tasarlanan düz ve standart paket biçiminde piyasaya arz edilecek. Paketlerin üzerine markanın logosu, simgesi veya sair işaretleri konulamayacak.

Kaynak: Yeni yıla yeni düzenlemelerle girilecek

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Kangal Koyunu

Kangal koyunu, kangal köpeği kadar tanınmasa da yetiştiricileri ve besleyicileri tarafından bilinen ve tercih edilen bir Akkaraman ırkı koyun türüdür.

Kangal Koyunu, Akkaraman ırkının lokal bir tipidir. “Akkaraman Koyun Irkı”nın cüsse, ağırlık ve yükseklik olarak en büyük olan tipidir. Kangal Koyunu’nda post, kirli beyazdır. Burun, göz ve ayaklarda siyah lekeler görülebilir. Koyunlar boynuzsuz, koçlar ise %5 boynuzludur. Yapağısı Akkaraman ırkına göre daha iyi nitelikte olup, yapısı daha ince ve kıvrıktır. Burun yapısı Akkaraman Koyun’undan daha farklıdır. Burun, dışarıya doğru bir çıkıntı yaparak, koç burnunu andırır. Kaburga sayısı, diğer ırklardan farklı olarak 14 tanedir. Kangal Koyunu yağlı bir koyun olup, kuyruk ağırlığı ortalama 5-7 kg civarındadır. İnce olan kuyruk ucu, yağlı olan esas kısmın üzerinde “S” şeklinde bir kıvrım oluşturur.

Festivallerde koyun yarışmaları da düzenlenmektedir.

Özellikle Sivas bölgesinde yetişir. İlgili bakanlık tarafından ırkın çıkış noktası Kangal ilçesine bağlı Mühürkulak köyü olarak tescil edilmiştir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

1961 Dodge D100 Pikap 1/6 Ölçekli Modeli Yapımı

3B yazıcı ile yapılan parçalar, boyama, eskitme, küflendirme ve daha bir sürü ince detayları ile mükemmel bir çalışma…

Kullanılan malzemeler
Stiren – 0,5–2 mm
Komacel – 2–4 mm
K&S Alüminyum folyo 0,13 mm
Alüminyum folyo bant
Epoksi macun
Akrilik boya
Demir boya ve Pas aktivatör
Stiren çubuklar
Suni deri
Kontrplak

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Usturlap Nedir?

Usturlap

Usturlap (Astrolabe), astronomi ölçümlerinde kullanılmış tarihi bir ölçüm cihazıdır. Kullanım alanları arasında Güneş, Ay, gezegen ve yıldızın konumlarını belirlemek yer alır. Ayrıca, yerel saat ve namaz vakitleri usturlap sayesinde hesaplanıyordu. Bazı matematik problemlerinin çözümlenmesinde de usturlap kulanılırdı.

İlk olarak Appolinius (MÖ 240) ve Hipparkos (MÖ 150) tarafından keşfedildiği, Batlamyus tarafından kullanıldığı ve Philloponos’un(en) altıncı yüzyılın ilk yarısında bu aletten bahsettiği batılı kaynaklarda bildirilmektedir. Dokuzuncu yüzyılda Harran’daki büyük üniversitede Abbasi halifelerinin ilim ve kültür verdikleri önem neticesinde usturlap hakkında çeşitli eserlerin yazıldığı bilinmektedir. Bu konuda yazılan en eski kitap, 829-830 senesinde Bağdat’da ve 833 senesinde Şam’da çalışan Ali bin İsa’ya aittir. Başka bir rivayete göre de usturlabı ilk keşfeden ve bu konuda ilk kitap yazan kimse Abbasi devri astronomi alimlerinden İbrahim el-Fezari’dir. İslam dünyasında ilk kullanan da kendisidir. Bu konu hakkında kitap yazan diğer alimler Biruni, Nasirüddin Tusi ve Habeşül Hasib’dir.

İran usturlabında öğle ve ikindi vakti

Biruni gibi alimler yıldızların yerini bir çark ile belirleyen mekanik usturlaplar da geliştirmişlerdir. Bunlar Şamin ve Ez-Zerkali tarafından geliştirilmiş ve mekanik saatin temeli ortaya çıkmıştır. On ikinci yüzyılda Şerafeddin el-Tusî usturlaba yeni bir şekil vererek baston şeklinde bir usturlap geliştirmiştir. 1365’te Fransa’da doğan Jean Fusoris da Avrupa kıtasındaki ilk usturlabı yapmıştır. 17. yüzyıla kadar Avrupa’da yoğun olarak kullanılan usturlap, 18. yüzyıldan sonra yavaş yavaş önemini kaybetmiş, doğu ülkelerindeyse kullanımı 20. yüzyıla kadar sürmüştür.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

iPhone Almak İçin Böbreğini Satan Genç Diyalize Bağlandı

iPhone modellerini her zaman yüksek fiyat etiketleriyle satılan Apple için ‘ancak böbreğimi satarak alabilirim‘ esprisi sık sık gündeme geliyordu. Ancak bu durum Çin’de gerçek oldu.

Apple’ın 2010 yılında tanıttığı iPhone 4 modeline sahip olabilmek için tek böbreğini satan Çinli genç, bunun bedelini ağır şekilde ödüyor. Genç, hayatının geri kalanını diyaliz makinesinde geçirmek zorunda.

Apple, 2010 yılında iPhone 4 modelini tanıtmış ve hayranları tarafından da oldukça beğenilen bu modeli satışa sunmuştu. 2011 yılında 17 yaşındaki Çin’li bir genç olan Xiao Wang, bu telefonu alan kullanıcılardan birisi. Ancak onun satın alma yöntemi ve sonrası biraz daha karmaşık. Çin’li genç okulunda bir statü göstergesi olduğu için, iPhone 4 modelini almak için can atıyordu.

iPhone 4’ü satın almak isteyen genç, yeterli para bulamayınca böbreklerinden birisini satma kararı verdi. O zaman için iPhone 4 almasına fazlasıyla yetecek olan 3,200 dolarlık bu anlaşmayı yaptı ve böbreğinin tekini sattı. Asya kaynaklarına göre bu operasyon yasadışı olarak, uygunsuz bir şekilde gerçekleşti.

Wang‘ın ameliyat olduğu yer yeterli bir şekilde sterilize edilmediği için, böbreklerinden birisi enfeksiyon kaptı. Bu enfeksiyon sonrasında Wang, ölümcül bir hastalığa yakalandı. iPhone 4 almak için bile yeterli maddi kaynağa sahip olmayan ailesi, diyaliz masrafları sonrası daha kötü bir duruma geldi.

Wang’ın doktorları, şu an 24 yaşında olan gencin, hayatının kalanını diyalize bağlı bir şekilde geçirmek zorunda olduğunu söyledi.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Çoban Aldatan Kuşu

Çobanaldatan (Caprimulgus europaeus), Çobanaldatanlar (Caprimulgiformes) takımının çobanaldatangiller (Caprimulgidae) familyasına ait Caprimulgus cinsinden bir gece kuşu türüdür. Geceleri dolaşır ve çok nadir görülürler. Gündüzleri bulunduğu ortama çok iyi adaptasyon sağlayan bu türü görmek neredeyse mümkün değildir. Kamuflaj ustası olmuş bu kuşu yanından geçerken bile göremezsiniz.

tb

Avrupa ve ılımlı Asya’nın çoğunda Çobanaldatangiller familyasının tek temsilcisidir. Bir geç göçmendir, nadiren Nisan’ın sonundan önce veya Mayıs’ın başlangıcında görülürler. Kurak ve kumlu bölgelerde, açık orman kenarlarında, seyrek ağaçlı açık arazilerde ve fundalıklarda yaşarlar.

Böceklerle beslenir ve avlarını uçarken yakalar. Uzunluğu 26 cm, kanat açıklıkları ise 55 cm kadardır. Kanatları sivri, kuyruğu uzun ve yuvarlaktır. Alt parçaları çizgili olup boyunları kısa ve başları büyükçedir. Gaga küçük ve siyah, bacaklar kırmızımsı kahverengidir. Erişkin kuş tüyü, liken grisidir, çizgileri ve şeritleri kahverengimsi sarı, kestane rengi ve siyahtır.

tb

Yerde yuva yaparlar. Türkiye’nin her yerinde yazın kuluçkaya yatar. İki uzamış ve eliptik, benekli yumurta bırakırlar. Erkek ve dişi beraber kuluçkaya yatarlar. Alaca karanlıkta uçan böcekler yiyeceğidir. Ömerli Havzası fundalıklarında üreyen kuş türlerinden biridir. Sayıları yaşam alanlarının tahrip edilmesi ve aşırı tarım ilacı kullanımı nedeniyle Avrupa çapında azalmaktadırlar. Geceleri aktiftirler. Ağaç kabuğu gibi görünerek kendilerini saklarlar.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Tarih boyu Türklerin kullandığı Sazlar

Tarih boyu  Türklerin  kullandığı  Sazlar

Türk sazları, tarihi çok eskilere dayanan enstrümanlardır. Türkistan coğrafyasından günümüze kadar çeşitleri;

Türk halklarının en önemli çalgısı Türk sazının Hititlere dayandığı kanısı hakimse de 2008 yılında yapılan bir keşif ile bu tahminler değişti. Moğolistan’da bir mağarada 1500 yıllık saz bulundu. İlk başta Moğol sazı olduğu ileri sürülse de üzerindeki runik Türk yazısı ile Türk sazı olduğu anlaşıldı. Sazın, Türk kültürü ve musikisi açısından ne kadar önemli olduğunu sapında yazan “Hoş bir ezginin sesleri insanı mest eder” yazısından anlamak mümkündür.

V. Yüzyıla ait bu sazın, tasarımına bakıldığında Kazak, Karakalpak ve Nogay halklarda günümüzde de kullanılan dombıraya çok benzediği görülmektedir. O çağlarda bu kadar gelişmiş bir enstrüman ortaya çıkarmak demek yüzyıllar boyunca saz kullanmak demektir. Bu derin müzik kültürü içinde günümüze kadar kullanılan Türk sazları neler inceliyoruz.

Kopuz

Kopuz bağlama ve türevi sazların atasıdır. “Komus” diye de geçmektedir. Kopuzun telleri at , koyun, gibi hayvanların ince bağırsağından yapılır. Bu yüzden sesi biraz tok çıkar ve çalınırken mızrap kullanılmaz. Perde kısımları da at kuyruğundan yapılır. Kopuz Türklerde kutsaldır. Hastalıkların tedavisinde bile kullanılmıştır. Şaman dininde ibadet kopuz ile yapılır. Kopuz sahibi sazını başkasına vermez, başkasının eli değdiğinde günah kabul edilir.

Sataer

10. Yüzyıldan itibaren Türkistan’da yaygın olarak kullanılmaktadır. Nar ve dut ağacından imal edilir. Günümüzde de kullanılan çalgı 8-12 arasında değişen çelik tel kullanılmaktadır. Uzun saplı, ince gövdeli 140 santimetrelik uzunluğa sahiptir. Elle ve yay ile çalınabilir. Çalınış biçimi olarak yaylı tanbura benzetilir. Yapısına bakıldığında Uygur tanburunun yaylısı denebilir. Üzerindeki motifler kemik ve boynuz parçalarında yapılır.

Kumul Giceği

Türkistan’ ın Kumul iline has olan bu saz, 15. yüzyılda oluşturulmuş tur. Kemençeye benzemektedir. Geleneksel halk müziğinde Kumul makamı vardır ve bu saz ile daha iyi ezgiler üretilir. Dut ağacından yapılır, yuvarlak gövdeli ve oval satıhlı saptan oluşur. Metal tellidir ve yayla icra edilir. Sataer gibi üzerindeki motifler kemik ve boynuz parçalarında yapılır.

Cura

Yörük çalgısı olarak geçen cura, bağlama ailesinin en küçük üyesidir. Genellikle altı, beş, dört ya da üç tellidir. Sapı ve gövdesi kısadır, fazla perde bulunmaz. Bu yüzden tek başına çalınmaya pek uygun yapıda değildir. Bağlamaya göre daha tiz ses verdiği için birlikte çalındığında müziğe hareket katar. Kıvrak ezgiler için üretilmiş sazdır.

Dutar

Bağlamanın yakın kuşak atalarındandır. İki tellidir ve parmakla çalınır. Büyük gövdeli ve uzun saplı bir çalgıdır. Dut ağacından yapıldığı için bu ismi almıştır. İki çeşittir. Büyük olan 125 santimetre ve 17 perdelidir. Küçük olanın uzunluğu ise 100 santimetredir ve 14 perdelidir. Türklerde bu enstrümanı kadınlar da çalar. Solo icralarda kullanılır ve Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer Türk boylarında halen kullanılmaktadır.

Iklığ

Anlamı “yay” anlamındaki “ık” sözcüğünden gelmektedir. 12. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya ulaşmıştır ve burada yayılmaya başlamıştır. Gövde yapımında kaplumbağa kabuğu ya da su kabağı kullanılır. İki ya da üç tellidir ve bu teller at kılından ya da hayvan bağırsağından yapılır. Günümüzde kullanılan kabak kemane gibi dik tutularak çalınır. Kabak kemane ıklığdan esinlenilerek geliştirilmiş bir çalgıdır.

Çöğür

Evliya Çelebi’nin dediğine göre mucidi Kütahyalı Yakub Germiyanî’ dir. Büyük yapılı bir sazdır. Gövdesi 45-47 santimetre civarındadır. Anadolu’da yaygın olarak kullanılmıştır, abdal sazı da denir. Yeniçeri ocağında yaygın olarak kullanılan çöğür, zaman içinde bazı değişikliklere uğratılmış ve orta boy bağlamadan küçük bir saz halini almıştır. Kestane ağacından yapılanlar daha makbuldür. 12, 9 ya da 6 telli olan çeşitleri mevcuttur. Genellikle semai, nefes gibi tasavvuf müziği eserleri seslendirilir.

Tambur

Tamburun kökeni, hangi tarihte ortaya çıktığı bilinmemektedir. Sözcük, sonraları İran’da ve Orta Asya’da, daha çok bağlamaya benzeyen armudi gövdeli, uzun saplı çalgıların genel adı olarak kullanılmıştır. Perdeleri bağırsak (katkut) veya olta misinasından yapılır. Tamburda dördü sarı ve üçü de çelik olmak üzere yedi tel bulunur. Bazen sekiz telli de olabilir. Tamburun mızrabı kaplumbağa kabuğundan yapılır. Dünyada sadece Türkiye’ deki müzik icralarında kullanılır. Tambur çalan kişiye tamburi denir. Yaylı tambur olarak bilinen ve dik konumda yay ile çalınan versiyonu da vardır.

Bağlama

Bağlama kopuzun Anadolu’ da aldığı biçimdir. Anadolu ezgilerinin vazgeçilmez sazıdır. Halk müziği denildiğinde tek başına bağlama demek bile yeterli olur. Kaynaklarda ilk kez 18. Yüzyılda kullanılmıştır. Alevi ve Bektaşi kültüründe yeri büyüktür. Anadolu’nun çeşitli yörelerinde farklı çeşitleri bulunur. Divan Sazı, Meydan Sazı, Kara Düzen, Bozuk Bağlama gibi çeşitleri vardır. Genellikle dut ağacından yapılan bağlamanın tezenesi kiraz ağacının kabuğundan yapılmaktadır. Farklı yörelere göre farklı isimlerle anılmaktadır. Mızrap, çekü, serpene, büdene, pene bunlardan bazılarıdır. Bağlama tezeneyle çalınabildiği gibi tezenesiz de çalınabilir. Parmak vuruşlarıyla çalınan bu şekle “şelpe” denir. Günümüzde teknolojinin etkisiyle elektro bağlamalar üretilmiştir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Sanat Tarihindeki ilk Türk Halısı: Pazırık Halısı

Tarihteki İlk Türk Halısı; Pazırık

M.Ö. 3. yüzyıla ait Hun halısı, Altay Dağları eteklerinde, Pazırık vadisinde, beşinci kurganda bulunmaktadır. Sanat tarihinde bilinen ilk türk halısı olan bu şaheserin boyutları 1,89×2 metre olup, bir desimetre karede 3600 ilmek bulunmaktadır. Günümüzde hala Manisa’nın Gördes ilçesinde dokunan halılarda aynı ilmek tekniği kullanılmaktadır. Sanat tarihinde bilinen bu ilk Türk halısı halen Leningrad Ermitage Müzesi’nde teşhir edilmektedir.

Mucizevi Şekilde Günümüze Ulaştı

Pazırık Halısı, Altay Dağlarının eteklerinde 1947 ve 1949 yılları arasında , Pazırık Kurganları beşinci mezar odasında yapılan kazılarda arkeolog Sergei Rudenko ve Yardımcıları tarafından bulunmuştur. Pazırık’ta bulundan kurganlar Altayların bu soğuk ikliminde buz tuttuğundan dolayı Bu kurganlardan çıkarılan eserler günümüze kadar korunarak gelmiştir. Bu kurganlarda bulunan zengin sanat eserleri gün ışına çıkarılmıştır. Bu buluntuların büyük bir bölümü Ermitaj müzesinde sergilenmektedir. Pazırık Halısı da çıkarıldıktan sonra özel yöntemlerle yıkanmış, kurutulmuş ve üzerine alkol, jelatin ve gliserin içeren özel bir karışım sıkılmıştır. Pazırık Halısı bu haliyle başka bir bakım görmeden 1950’de beri St.Petersburg Hermitaj müzesinde sergilenmektedir.

Pazırık Halısının Yapısı

Pazırık Kurganlarında keşfedilen ve ve MÖ 5.yy’a tarihlendirilen yün halı, Pazırık Halısı adıyla dünyanın bilinen en eski halısıdır. Halının ebatları 195*205 cm ölçülerinde olup , aşağı yukarı 4 metrekare gelmektedir. Çok ince yünden dokunmuştur ve her bir cm. karesinde 36 Gördes düğümü tespit edilmiştir. Bu düğüm sıklığı halının kendi dönemi içerisinde büyük bir ustalıkla yapıldığını göstermektedir. Renkler yumuşak ve olgundur. Zemin koyu kırmızıyken, gölgelerin bir kısmı açık mavi bir kısmı kırmızı olup, halıda sarı renkler hakimdir. Rudenko hünerli bir halı yapıcısının bir günde 2000 düğüm atabileceğini söylemiştir.

Pazırık halısında santimetrekaresinde 36.000 olmak üzere toplamda 1.250.000 düğüm vardır. Buradan hareketle Pazırık Halısının en az 18 aylık aylık bir çalışmanın sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Bu halı stil, ölçü ve şekil bakımından Türkmen Halılarına benzemektedir. Halının dokunmasında kullanılan ipler yün olup oldukça ince ve çok bükümlüdür. Motifler birbirine mükemmel bir uyum içerisinde bağlanmıştır.

Pazırık Halısının Sembolik Motifleri

Halının orta kısmı, sıralar halinde teşhir edilmiş yaldız şekilleri ve lotus (Nilüfer) süslemeleri ile doldurulmuştur. Eserin bu orta kesiminde 24 kare alan içerisinde bazı araştırmacılara göre dört yapraklı bir çiçek motifi vardır. Geçerliliği kanıtlanmamakla birlikte bu 24 kareyi 24 Oğuz Boyu ile ilişkilendiren görüşler de vardır. K.Erdmann’ın ”eyer örtüsü” olduğunu zannettiği bu halının ortasındaki karelere bölünmüş kısmı dikkate alan Jettmar gibi araştırmacılar halının bir oyun halısı olduğunu da iddia etmişlerdir. Halının bazı noktalarındaki rozet veya üçgen motiflerin oyunun başlangıç ve bitiş noktaları olduğu ileri sürülmüştür. Bu oyunun ilkel bir satranç şeklinde zarla oynanan bir oyun olduğunu ileri sürmüştür.

24 karenin olduğu bölümü, genişlikleri çok az değişen üçü dar olmak üzere beş bant (su kanalı) ile kuşatılmıştır. Bunlardan ilki, kartal başlı arslan vücutlu bir motifi simgeler. Bu Grifon’un başı, arkaya doğru çevrilmiş olup gagasından dili gözükmektedir. Bu hayali yaratığın kafası yukarı kalkık, kanat ve kuyruğu tamamıyla kareye sığdırılmıştır.

İkinci bant ise ise tek sıra halinde sağdan sola doğru yürüyen bir grup eliği (Geyik türü) gözler önüne sermektedir. Bu geyik ise İç Asya’da yaşayan ”Alces Machis” denen bir türdür. Bu cins geyik İran ya da Ön Asya’da bulunmamaktadır. Geyik üzerindeki şekillerde Türk Hayvan Üslubuna ait tasvirler yer almaktadır. Bir sonraki şeritte ise geyiklerin ters istikametinde heybetli bir alay halinde ilerleyen bir sıra Türk süvarisini gösterir. Atın yanında yürüyen ve üzerine binmiş halde yer alan süvariler İç Asya’da giyilen türden bir başlığa, ayrıca çizme ve pantolona sahip olarak İç Asya kıyafetiyle karşımıza çıkar. Atların üzerindeki eyer örtüleri ise bize yine diğer pazırık kurganlarından çıkarılan eyer örtülerini hatırlatmaktadır.

Atların hepsi gemlidir. Bazı gemlerde süs plakaları gözle görülmektedir. Atların sırtlarına keçeden yapılmış örtü konmuştur. Hayvanın terini almak üzere sırtına konan bu nakışlı örtülere Orta Asya’da ”çaprak” ya da ”şaprak”, Anadolu’da ise ”terlik” ya da ”ter keçesi” denmektedir. Atların kuyruğunun düğümlü olduğu göze çarpmaktadır. Bu tasvir bozkır topluluklarının etkisiyle yapılmıştır. At kuyruğu bağlama ya da kesmenin mitolojik, dini ve sembolik anlamları yüzyıllarca Türk Toplumları arasında yaşamıştır. Halı üzerinde bulunan pars damgası da dikkate değerdir. Ayrıca Pars, Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’nın ve Tataristan’ın devlet damgasıdır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Saatin tarihteki çeşitleri

Tarihte insanlar zamanı hesaplamak için farklı araçlar ve yöntemler kullanmışlardır. İlk önce Güneş’in gökteki durumuna göre zamanı hesaplamaya başlayan insanlar, daha sonra toprağa yerleştirdikleri gnomon adının verildiği kazık ile güneşin gölgesinin ne kadar yer değiştirdiğini ölçerek günün zaman dilimlerini bulmaya çalıştılar. Böylece saat kavramı hayatımıza girmeye başlamıştır.

Mısırlılar gnomonun yanı sıra geceleri zamanı ölçmek için su saatlerinden de yararlanmışlardır. Bu aygıtı Amenemhat’ın bulduğu sanılmaktadır.

Kum saati olarak bilinen bu saat tam olarak bilinmese de 14. yüzyılda ortaya çıktı. Günümüzde halan daha kullanıldığı bilinmektedir.

Zemberekli motor 15. Yüzyıl ortalarında icat edildi ve 1509 yılında Alman saat yapımcıları Nürmberg yumurtaları adı verilen saati yaptılar. Bu saat cep saatlerinin atalarıdır. 1839 yılında elektrikli saatler yapıldı.

Geçmişten Günümüze Saat Çeşitleri

İçeriğimizin bu bölümünde sizlere, geçmişten günümüze kadar olan süreçte tarihte yer alan saat şekillerini hazırladık… İşte, tarihe güzel bir yolculuk

Güneş saatleri

Özel olarak hazırlanmış bir milin gölgesinin, Güneşin görünen hareketine uygun olarak yine özel olarak hazırlanmış mermer, taş veya madeni bir zemin (kadran) üzerindeki hareketine göre zamanın ölçülmesine yarayan araçlardır.

Su saatleri

Tek çanaktan oluşan su saatlerinde, içi su dolu ve altında bir delik olan çanağın içinden dışarı su boşaldıkça içindeki işaretler zamanın geçişini gösterirdi. Birkaç çanaktan oluşan türlerde ise, su bir çanaktan diğerine doluyordu.

Güneş saatleri belirli bir zamanı gösterirken, su saatleri ne kadar zaman geçtiğini de gösteriyordu. Bu yüzden su saatinin icadı zaman ölçümünün gerçek başlangıcı sayılabilir.

Kum saatleri

Bir cam kaptan diğer bölüme akan kum,iyice kırılıp pudra haline getirilmiş yumurta kabuğu, cına ya da mermer tozu akması ilkesine dayanan saatlerdir. Daha çok kısa zaman dilimlerinin ölçülmesinde kullanılırlardı.

Ateş saati

Kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre saatler belirleniyordu.

Mekanik saatler

Mekanik saatler için bulunan mekanizma, ağırlığın asılı olduğu ipi ya da zinciri kısa aralıklarla tutan ve bırakan bir düzen içindedir.

Atom saatleri

Hidrojen veya sezyum atomunun potansiyel birer sarkaç olarak kullanıldığı saatlerdir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Karabağda Talan var türküsü

Ermenilerin Karabağ’da yaptıkları katliamın üzerine yazılmış bir türkü;

1929 yılında İstanbul Konservatuvarı Müdürü Ziya Bey başkanlığında, Ferruh Bey, film operatörü Remzi Bey, Kösemihalzade Mahmut Ragıp Bey ve İstanbul Türkiyat Enstitüsü asistanlarından Abdülkadir Bey tarafından derlenmiştir.

Uzun Hava – Raci Alkır

Ay balam Karabağ’da talan var
Beni derde salan var ay balam
Çek bayraktar bayrağın
Gözü yolda kalan var

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Ayşen Gruda – Domates Güzeli

Domates Güzeli

Ayşen Gruda (Ayşen Erman) (22 Ağustos 1944 İstanbul) Türk tiyatro ve sinema oyuncusudur. Domates güzeli lakabıyla tanınmıştır. Yeşilçam’ın birçok komedi filminde Şener Şen, Kemâl Sunal ve İlyas Salman gibi önemli isimler ile rol almıştır. Ayben Erman ve Ayten Erman’ın kardeşidir.

Hayatı

Ayşen Gruda, 30 Kasım 1944 tarihinde Erman Ailesi’nin ortanca kızı olarak İstanbul, Yeşilköy’de Osmanlı zamanında karargâh olarak kullanılan bir köşkte doğdu. Babası kara tren makinistiydi. Komedi yeteneği, çocuk yaşta Yeşilköy’deki evlerinde Ermeni komşularının taklidini yaparken ailesi tarafından keşfedildi. Lise ikiye giderken babası vefat etti. Geçim sıkıntısı yüzünden okulu bırakıp çalışmaya başladı. Kardeşi Ayben Erman ve ablası Ayten Erman da kendisi gibi oyuncu olacaktı. Televizyon için yaptığı skeçlerden birinde canlandırdığı “Domates Güzeli Nahide Şerbet” karakterinden sonra lakabı “Domates Güzeli” olarak kaldı.

Ayşen Gruda, Tevfik Bilge’nin turne tiyatrosunda profesyonel oyunculuğa başladı. İlk rolü 1962 yılında “Kongre Eğleniyor” adlı vodvilde küçük bir hizmetçi rolü idi. 1977 yılında 16 senelik tiyatro hayatından sonra televizyonda bir eğlence programı içinde yayınlanan skeçte canlandırdığı “Domates Güzeli Nahide Şerbet” karakterinden sonra herkes tarafından tanındı.

Ayşen Gruda, Ankara Meydan Sahnesi’nde tiyatro oyuncusu Yılmaz Gruda ile tanışıp evlendi. Kızları Elvan doğunca Ayşen Gruda bir süre tiyatroya ara verdi. Bu evlilik 11 yıl sürdü. Ayşen Gruda, Yılmaz Gruda’dan boşandıktan sonra da soyadını kullanmayı sürdürdü.

Ayşen Gruda daha sonra yakın dostu Adile Naşit’le birlikte, Ertem Eğilmez filmlerinin çekirdek kadrosunda yer aldı.

Ayşen Gruda, “Mum Söndü”, “Deve Kuşu Kabare”, “Hababam Sınıfı Müzikali”, “Yedi Kocalı Hürmüz” gibi ve müzikallerde yer aldı. Tiyatronun yanı sıra da birçok televizyon programında skeçlerde ve dizilerde oyunculuk yaptı. Sinemada “Tosun Paşa”, “Süt Kardeşler”, “Şabanoğlu Şaban”, “Hababam Sınıfı”, “Neşeli Günler” gibi birçok klasikleşmiş Türk sineması örneklerinde oynadı 2014 yılında senaristliğini ve yönetmenliğini Cem Yılmaz’ın yaptığı “Pek Yakında” adlı sinema filminde Cem Yılmaz, Ozan Güven, Zafer Algöz, Özkan Uğur, Çağlar Çorumlu, Şirincan Çakıroğlu, Tülin Özen ile birlikte rol aldı.

Türk Sineması’nın usta oyuncuları arasında gösterilen 74 yaşındaki Ayşen Gruda, 14 Aralık 2018 Cuma günü aniden fenalaşarak Kağıthane’de yer alan özel bir hastanenin yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Yoğun bakım ünitesinde tedavisi devam ediyor.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın