Dünyanın En dar Sokağı – Cin Aralığı

Dünyanın en dar sokağı olarak anılan ”Cin Aralığı” Cumalıkızık’ta bulunuyor..

Efsaneye göre Kurtuluş savaşı zamanında Cumalıkızık köyünü basan Yunan askerleri tüm köylüleri camiye toplar ve camiyi yakmaya karar verirler. Köylüler bir fırsat yakalayıp camiden kaçar. Girdikleri sokakta, iki evin bittiği noktada bir aralık vardır. Bir insanın geçebileceği büyüklükte olan aralık, sokak girişinden bakıldığında çıkmaz yol olarak görülmektedir.

Köylüler, bu aralıktan geçmeyi başararak Türk askerlerinin olduğu tepeye ulaşırlar. Yunan askerleri sokağın girişine geldiğinde gözlerine inanamaz ve şöyle derler: “Bu insanların buradan kaçması imkansız. Bu olsa olsa cinlerin işidir.” O günden bugüne buranın adı Cin Aralığı olarak kalmıştır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Çin Aslanı – Aslan Köpeği – Çov-Çov

Çov-Çov (Chow Chow), halk arasında "Aslan köpeği" ve "Çin Aslanı" olarak da bilinen Çin kökenli bir köpek ırkıdır. Ağırlıkları 25-35 kg, boyları erkeklerde 48-56 cm, dişilerde 46-51 cm’dir. Sağlıklı bir Çov-Çov 10-14 yıl yaşayabilmektedir.

Mükemmel bir aile köpeği olabilir. Genellikle usludur ama hırçınlaşabilir. İnatçı denebilecek kadar kararlıdır. Özgürlüğüne çok düşkündür ama birlikte yaşadığı insanlara çok bağlanır. Çocuklarla arası çok iyidir. Başka köpeklere üstünlük kurmak ister. Yavruyken tanıdığı diğer hayvanlarla iyi geçinir. Bekçilik ve koruma görevlerini başarıyla yerine getirir. Düzenli olarak gezdirilmezse tembelleşir.

Çov-Çov

Chow Chow’un iskelet yapısı birkaç milyon yıl öncesine dayanan fosilleşmiş köpek kalıntılarına benzemektedir. Bu ırkın binlerce yıldır Çinde avcı, araba çekicisi ve tekne bekçisi görevlerini üstlendiği ayrıca etinin aranan bir yemek türü olduğu ve hala iyi bir yemek olarak yendiği bilinmektedir. Bu ırk kurt, keklik ve vizon avında çok başarılıdır. Bu köpeğin ismi muhtemelen Britanyalıların Çin’den getirdikleri ve Avrupa’da bilinmeyen eşyaya taktığı "Chow Chow" isminden gelmektedir. Zira bu ırk Britanyalılarca 1800’lerde Çin’den İngiltere’ye getirildi.

Çov-Çov, köpekler arasında dominant olmak ister. Onlardan itaat beklenmemelidir yine de sahibi tutarlı ve sakin biri olursa eğitilebilir. Ancak komutların bir amacı olması gerekir. Aile bireylerine sadıktır ama genellikle bir tek kişiye bağlanır. Bazı uzmanlar kısa tüylü olanların uzun tüylülere göre daha hızlı öğrendiklerini idaa ederler. Sıcağı hiç sevmez. Bazıları tasmave kayışı kabullenmek istemez. Genelde sakin, uslu ve kibardır. Çocuklarla arası iyidir. 2-4 aylıktan itibaren sosyalleştirilmezse doğası gereği koruyuculaşır. Kişilikleri genellikle yetiştirilmeleriyle alakalıdır. Uslu, sessiz, sakin ve çocuklara karşı dostluğu göz önünde bulundurulunca, Çov-Çov dikkatle sosyalleştirilirse mükemmel bir aile köpeği olabilir. Günümüzde Çov-Çov aile köpeği olmanın yanı sıra bekçi köpeği olarak ta kullanılır.

Kaynak: vikipedia

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Havai Fişeğin Tarihi

Günümüzde tüm dünyada havai fişekler özel kutlamaların olmazsa olmazı. Havai fişeklerin Antik Çin’den Yeni Dünya’ya kadar uzanan yolculuğunda önemli ölçüde değişim gösterdiği bilinen bir gerçek.

Temelde barut maytabından ibaret olan ilk havai fişekler basit bir patlamadan öteye gidemezken, modern versiyonları çeşitli şekil, renk ve seslerle izleyenlere keyifli dakikalar sunuyor.

Havai fişekler nasıl işler?

Antik çağlardan günümüze çeşitli amaçlarda kullanılan bu köklü icadın tarihine dalmadan önce, nasıl işlediğini anlamakta fayda var. Modern havai fişeklerin her birinde içinde barut ve düzinelerce küçük bölme bulunan bir tüp mevcuttur. Tüpteki bölmelerin her birine “yıldız” adı verilir. Bu yıldızlar 3-4 santim çapındadır ve Amerikan Kimya Derneği’ne göre içlerinde:

• Yakıt
• Oksidan ajan (Yükseltgen madde)
• Tutkal
• Renklendirme için metal tuzları veya metal oksitler barındırır.

Havai fişeklerin içinde ayrıca, barutu tutuşturmak için yakılan bir fünye de bulunur. Her bir yıldız havai fişek patlamasındaki bir noktayı oluşturur. Renklendiriciler ısıtıldığında, atomları enerji absorbe eder daha sonra fazla enerjiyi kaybederken ışık üretirler. Farklı kimyasallar farklı miktarda enerji ve farklı renkte ışık üretir.

Örneğin sodyum nitrat ısıtıldığında, sodyum atomlarındaki elektronlar enerjiyi absorbe eder ve uyarılır. Uyarılma azaldıkça elektronlar absorbe ettikleri enerjiyi salar, bu enerji mol (kimyasal maddeler için bir ölçüm birimi) başına yaklaşık 200 kilojuldür.

Amerikan Kimya Derneği’ne göre, bazı hava fişek renkleri aşağıdaki gibi yapılıyor:

• Mavi, bakır klorür bileşikleriyle
• Kırmızı, stronsiyum tuzları, stronsiyum karbonat ve lityum tuzlarıyla
• Mor, mavi renk veren bakır bileşikleri ve kırmızı renk veren stronsiyum bileşiklerinin karışımıyla
• Turuncu, kalsiyum tuzları ve kalsiyum klorürle
• Yeşil, baryum klorür ve diğer baryum bileşikleriyle

Havai fişeklerin başlangıcı

-

Çoğu tarihçi havai fişeğin Çin’de icat edildiğini düşünse de asıl ortaya çıkışının Orta Doğu’da veya Hindistan’da olduğuna dair iddialar da mevcut. Amerikan Piroteknik Güvenliği ve Eğitim Kurumu’na göre, MS 800 dolaylarında Çinli simyacıların güherçile, kükürt ve kömürü karıştırarak ham barut elde ettiklerini biliyoruz. Ancak, yapmaya çalıştıkları şey bu değildi. Aslında ebedi yaşam iksiri yapmaya çalışsalar da elde ettikleri şey tüm dünyayı değiştirdi. Ne yaptıklarını fark ettiklerinde, Çinliler oluşan patlamaların kötü ruhları kovacağına inandılar.

İlk havai fişekleri yapmak için, elde ettikleri barutu bambu filizlerine doldurup ateşe verdiler, böylelikle gürültülü bir patlama oldu. Daha sonra ise hava fişekler evrilmeye başladı. Bambu filizlerinin yerini kâğıt tüpler aldı, insanlar tüpü ateşe vermek yerine ince kâğıttan fünyeler yapıp fişeklere eklemeyi tercih ettiler.

10. yüzyıla gelindiğinde, barutu kullanarak bomba yapabileceklerini fark eden Çinliler düşman saflarına attıkları oklara maytap tutturmaya başladılar. İlerleyen 200 yıl içerisinde, havai fişekler bir okun yardımı gerekmeksizin düşmanlara fırlatılabilecek roketler haline geldi. Bu teknoloji günümüz havai fişeklerinde halen kullanılmakta.

Barutun yayılışı

1495’de, Marco Polo havai fişeği Asya’dan Avrupa’ya getirdi. (Smithsonian’a göre Avrupalılar barutlu silahlarla birkaç yıl öncesinde, Haçlı Seferi sırasında tanışmıştı) Daha sonra, 13. yüzyıl dolaylarında, barut ve yapına dair formüller diğer diplomatlar, kâşifler ve Fransisken misyonerler aracılığıyla Avrupa’ya ve Arabistan’a taşındı.

Batı, Doğu’dan gelen bu teknolojiyi bugün top ve tüfek olarak bildiğimiz çok daha güçlü silahlara doğru geliştirdi. Yine de Batıdaki insanlar havai fişeği silaha döndürülmüş şekliyle değil ilk haliyle kullanmayı tercih etti ve kutlamalarda havai fişeklere yer verildi. Ortaçağ İngiltere’sinde soytarılar kalabalıkları havai fişeklerle coşturuyordu.

İngiltere’de, krallar tebaalarını eğlendirmek için havai fişek gösterileri düzenliyordu. İlk kraliyet havai fişek gösterisinin VII. Henry’nin 1486’daki düğününde düzenlendiği düşünülüyor. 1685’de, II. James’in taç giyme törenindeki gösteri öylesine muhteşemdi ki havai fişekleri yapan ustaya şövalyelik verildi. Altta kalmayan Rus Çarı I. Peter, oğlunun doğumunu kutlamak için 5 saatlik bir havai fişek gösteri düzenlemişti.

Patlama sanatını öğrenmek

Rönesans sırasında, tüm Avrupa’da piroteknik okulları bir bir baş göstermeye başladı. Bu okullarda istekli öğrencilere nasıl dikkatle tasarlanmış patlamalar oluşturacakları öğretiliyordu. İtalya’da, havai fişekler özellikle yaygındı, 1830’larda bu ülkedeki insanlar, havai fişeklerin parlaklığını artırmak ve yaratıcı şekiller oluşturmak için eser miktarda metal ve diğer malzemeleri birleştirdiler.

Nihayetinde daha renkli havai fişekler yaratmayı da başardılar. O zamana kadar, tüm havai fişekler turuncuydu. İtalyanlar çeşitli kimyasallardan oluşan karışımlar yaptı ve böylelikle modern versiyonlarına çok daha yakın havai fişek gösterileri düzenlediler. Kırmızı için stronsiyum, yeşil için baryum, mavi için bakır ve sarı için sodyum kullanılıyordu.

Yeni Dünya’ya yolculuk

Avrupalılar Yeni Dünya’ya seyahat ederken havai fişeği de beraberlerinde götürdüler. Amerika’daki ilk havai fişek gösterisinin Kaptan John Smith tarafından 1608’de Jamestown, Virginia’da düzenlendiği söyleniyor. 4 Temmuz 1777’de, Kıta Kongresi’nin Bağımsızlık Bildirgesi’ni kabul edişinin birinci yılında, havai fişek bir Bağımsızlık Günü geleneği haline geldi.

John Adams’ın bir mektupta yazdığı gibi, bu gün “Amerika tarihinin en unutulmaz günü olacak”tı. “Bu günün gelecek nesillerce büyük bir yıl dönümü olarak kutlanacağına inanıyorum. Bu tarih, kıtanın bir ucundan diğer ucuna bugünden sonsuza dek gösteri ve geçit törenleriyle, şenlik ateşleriyle, havai fişeklerle resmi bir şekilde kutlanılmalı” diyen Adams tahmininde haklıydı, 1777’de başlayan gelenek halen devam etmekte.

Ancak, herkes havai fişek sevdalısı değildi. Bazı hilekârlar nedeniyle, 1731’de Rhode Island, havai fişek kullanımını zararlı sonuçlar doğurduğu gerekçesiyle yasakladı. 1890’larda, diğer bazı eyalet ve şehirler havai fişeklerin nasıl ve nerede kullanılacağına dair düzenlemeler yürürlüğe koydu. Günümüzde, birçok şehir ve eyaletin havai fişek kullanımını düzenleyen kendi yasaları var.

Hava fişek sanayisinde Çin diğer tüm ülkelerden daha fazla hava fişek üretimi ve ihracatı yapıyor.

Kaynak: http://arkeofili.com/havai-fisegin-tarihi/

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın