Etiket: dünya
İnsanı Düzeltirsen Dünya Düzelir
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu onu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi sonra düşündü:
-Ohh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz” dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hala hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu cevabı verdi:
“ | – Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İnsanı düzelttiğim zaman Dünya kendiliğinden düzelmişti…. |
,, |
Troya (Truva) – UNESCO Dünya Mirası
Troya veya Truva, Kaz Dağı (Antik İda Dağı) eteklerinde, Çanakkale il sınırları içinde yer alan tarihi kenttir. Homeros tarafından yazıldığı sanılan iki manzum destandan biri olan İlyada’da bahsi geçen Truva Savaşı’nın gerçekleştiği antik kenttir. 1870’lerde Alman amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından Tevfikiye köyü civarında keşfedilen antik kentte çıkan eserlerin çoğu günümüzde Türkiye, Almanya ve Rusya’dadır. Antik kent, 1998 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesinde, 1996 yılından beri de Milli Park statüsündedir.
Fransızcanın etkisiyle antik kentin bu dildeki "Troie" kelimesinin okunuşundan Türkçeye Truva olarak geçmiştir. Kentin adı Yunanca belgelerde Τροία (Troia) olarak geçer. Bazı uzmanlar, kentin Türkçe "Troya" olarak anılmasının daha doğru olduğunu savunmaktadır. Bununla birlikte Türkçe belgelerde Truva adı Truva Savaşı, Truva Atı örneklerinde görüldüğü gibi yaygın olarak kullanılmaktadır.
Antik kent, Çanakkale merkez ilçesini bağlı Tevfikiye köyünün batısında, "Hisarlık Tepesi" nde bulunur. Tepe, 200x150m boyutlarında, 31.2m rakımlı ve aynı zamanda geniş bir kalker tabakasının parçasıdır.
Hisarlık Tepesinde bir antik kentin olduğu uzun süre bilinmesede, tepenin isminden de anlaşılacağı gibi bölgede arkeolojik kalıntıların yüzeye yakın olduğu ve bu yüzden yerel sakinlerince tepeye Hisarlık adı verildiği görüşü savunulabilinir. Ayrıca Troya kentinin kurulduğu zamanlarda Hisarlık Tepesi, Karamenderes ve Dümrek Çaylarının döküldüğü ve Çanakkale Boğazına açılan bir koyun kenarında, şimdikinde denize çok daha yakın bir yerde bulunduğu düşünülür.
Kentin bulunduğu ve adını verdiği, bugün yaklaşık olarak Çanakkale İlinin Asya kıtasında temsil eden tarihsel bölge Troas (yada Troad) olarak adlandırılır.
İlk olarak Efes ve Milet antik kentleri gibi denize yakın olan kent, Çanakkale Boğazının güneyinde bir liman kenti olarak kurulmuştur. Zamanla Karamenderes nehrinin kent kıyılarına taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzaklaşmış ve önemini yitirmişitir. Bu yüzden yaşanan doğal felaketler ve saldırılar sonrasında yeniden iskan edilmeyip, terk edilmiştir.
Troyalılar, Sardis kökenli Herakleid hanedanının yerine geçmiş ve Anadolu’yu 505 yıl boyunca Lidya krallığı Candaules (MÖ 735-718) dönemine dek yönetmişlerdir. İyonlar, Kimmerler, Frigyalılar, Miletliler onlardan sonra Anadolu’da yayılmış, ardından MÖ 546 yılında Pers istilası gelmiştir.
Troya antik kenti, Athena tapınağı ile özdeşleşmiştir. Pers egemenliği sırasında imparator I. Serhas çıktığı Yunanistan seferinde, Çanakkale Boğazını geçmeden önce kentte gelerek bu tapınağa kurban sunduğu, aynı şekilde Büyük İskenderinde Perslere karşı giriştiği mücadele sırasında kenti ziyaret ettiği ve zırhını Athena tapınağına bağışladığı tahrihsel kaynaklarda belirtilir.
1871’de amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedilen antik şehrin kalıntılarında, ilerleyen zamanlarda gerçekleştirilen kazılar sonucu, aynı yerde yedi kez -farklı dönemlerde- kent kurulduğu ve farklı dönemlere ait 33 katman olduğu saptanmıştır. Şehrin bu karmaşık tarihsel ve arkeolojik yapısı, daha kolay inceleyebilmek için kent tarihsel dönemlere göre sırayla roma rakamlarıyla ifade edilen 9 ana bölüme ayrılmıştır. Bu ana dönemler ve bazı alt dönemler şu şekildedir;
- Troya I 3000-2600 (Batı Anadolu EB 1)
- Troya II 2600-2250 (Batı Anadolu EB 2)
- Troya III 2250-2100 (Batı Anadolu EB 3)
- Troya IV 2100-1950 (Batı Anadolu EB 3)
- Troya V (Batı Anadolu EB 3)
- Troya VI: MÖ 17. yüzyıl – MÖ 15. yüzyıl
- Troya VIh: Geç Tunç Çağı MÖ 14. yüzyıl
- Troya VIIa: ca. MÖ 1300 – MÖ 1190 Homerik Troya dönemi
- Troya VIIb1: MÖ 12. yüzyıl
- Troya VIIb2: MÖ 11. yüzyıl
- Troya VIIb3: yaklaşık MÖ 950
- Troya VIII: MÖ 700 Helenistik Troya
- Troya IX: Ilium, M.S. 1. yüzyıl Roma Troyası
…………..EB: Erken Tunç Çağı
Kuruluşu
Mitolojide şehrin kurulduğu tepe, Zeus’u kandırdığı için Zeus tarafından Olympus’tan aşağı atılan tanrıça Ate’nin ilk düştüğü yerdir. Kentin kurucusu Tros’un oğlu İlios’tur. Çanakkale yakınlarındaki Dardanos kenti kralı Dardanos (mitoloji)’un soyundandır.
Frigya Kralının düzenlediği bir yarışmayı kazanır ve ödül olarak verilen siyah boğayı takip ederek, boğanın durduğu yere bir kent kurmaya karar verir. Boğa, tanrıça Ate’nin düştüğü yerde yere çöker ve İlius kentini bu tepeye kurar. Kente kurucusundan dolayı İllion, İlius’un babası Tros’dan dolayıda Troya denir. Kentin Akalar tarafından yıkılmasıyla ise bu tanrıçanın getirdiği kötü şansa bağlanır.
Zeus, tarafından kaçırılan Ganymede’nin babası olan kral, kötü kişiliği ile tanınır. Ganymede’ye karşılık kral özel atlar verir. Zeus’ devirmek isteyen Poseidon ve Apollon gibi kimi tanrıların tuağında tanrıça Thetis tarafından kurtulan Zeus, Poseidon ve Apollon’a kentin surlarını yapma cezası verir. Bu görevi tamamlayınca karşılık olarak kral Laomedon, önerdiği altınları vermez. Posidon’da Troya’a bir deniz canavarı saldırtır. Yarı-tanrı Herkül ise kralın atlarına karşılık canavarı öldürür. Kral ise sözünü tutmaya yine yanaşmayınca, Herkül kral Laomedonu öldürür ve kralın oğlu son Troya kralı Priamos tahta geçer.
Kaz Dağındaki tanrıçalar arası güzellik yarışması sonuçu, dünyanın en güzel kadının aşkını kazanan Priamos’un oğlu Paris, bu evli kadın Hellen’i kaçırmasıyla başlayan ve Troya’nın yıkılmasına yol açan İlyada’yada konu olmuş savaştır.
Truva atı, savaş bitmesi amacıyla şehre gizlice girmek için yapılan tahta attır. Odysessus’un fikri olan iş boş tahta at Troyalılara hediye gibi sunulur. Atın içine gizlenen askerlerden habersiz Troyalılar anıtı şehre taşır ve kutlamalara başlarlar. Akşam ise askerler dışarı çıkarak şehrin yağmalanmasına başlarlar. Truva atı tabiri o kadar yaygınlaşırki deyim olarakta kullanılmaya başlar.
Mitolojide bahsi geçen Troyalı ünlü kişiler;
- Laomedon
- Ganymede
- Tithonus
- Priamos
- Hektor
- Paris
- Kassandra
- Aesacus
- Corythus
- Deiphobus
Truva ve Türkler
15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da büyük bir güç kazanmaya başlamasıyla birlikte Rönesans dönemi hümanist düşünürleri Türklerin soyları hakkında fikir yürütmeye başlamıştı. En büyük görüş ise Türklerin Truvalıların soyundan geldiği iddiasıydı. Birçok rönesans düşünürü eserlerinde Truva şehri Yunanlar tarafından ele geçirildikten sonra Asya’ya kaçan Truvalı bir grubun, yani Türklerin Anadolu’ya geri dönerek Yunanlardan intikam aldığı anlatırlardı. Daha eski tarih olan 12. yüzyılda, Tyreli William, Türklerin göçebe kültüründen geldiklerini belirterek köklerinin Truva’ya dayandığını belirtmişti. İstanbul’un fethinden önce İspanyol Pero Tafur 1437’de Konstantinopolis (İstanbul) şehrine uğradığında insanlar arasında "Türkler Truva’nın intikamını alacaklar" sözünün dolaştığını söyler. 1453’te İstanbul’un muhasarası sırasında kentte bulunan Kardinal İsidore yazdığı bir mektupta Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’ten "Troyalıların Prensi" şeklinde söz etmişti. Fatih Sultan Mehmed’in vakanüvisi Kritovulos, Fatih’in Midilli seferi sırasında Çanakkale’de Truva kalıntılarının bulunduğu bölgeye gelerek burada Truva savaşı kahramanları hakkında hayranlık hislerini belirterek onları methettiğini belirtmiştir. Kritovulos, Fatih’in başını sallayarak Truva medeniyetiyle ilgili şu sözleri sarfettiğini yazmıştır:
“ | Allah beni bu şehrin ve halkının dostu olarak bugüne kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarını yendik ve onların vatanlarını aldık. Burayı Yunanlılar, Makedonyalılar, Teselyalılar ve Moralılar ele geçirmişlerdi. Bunların biz Asyalılara karşı kötülüklerini aradan birçok devir ve yıl geçmesine rağmen onların torunlarından aldık. | ,, |
Aynı şekilde Sabahattin Eyüboğlu ‘Mavi ve Kara’ adlı denemeler kitabında Yunanlılara karşı Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Mustafa Kemal Atatürk’ün yanındaki bir subaya ‘’Dumlupınar’da Truvalıların öcünü aldık’’ dediğini iddia eder.
Kültür Bakanlığı tarafından Troya antik kentinde çıkarılan eserlerin sergilenmesi amacıyla bir müze yapılması planlanmaktadır. Bu doğrultuda düzenlenen "Troya Müzesi Mimari Proje Yarışması", 2011 yılı Mayıs ayı sonunda sonuçlanmıştır. 2011 yılı Troya kazı başkan yardımcısı Doç. Dr. Rüstem Aslan, projenin yaklaşık 15 yıldır, kimi çevreler tarafından dile getirildiğini, müzenin yapılmasıyla dünyada 44 farklı koleksiyon olarak sergilen Troya eserlerinin tek bir yerde sergilenmesine imkan bulunacağını ve müzenin yurtdışındaki Troya kökenli eserlerin, Türkiye’ye iadesinde bir araç olabileceğini belirtmiştir.
Troya antik kentinin Hisarlıkta olabiliceğine ilişkin ilk yorumlar, 1822 İskoç Charles Maclaren tarafından yapılmıştır. İlk arkeolojik araştırma, bölgede bir höyüğün olabileceğini tespit eden İngiliz Frank Calvert tarafında 1863-1865 yıllarında yapılmıştır. Fakat bu kentin Troya olduğu görüşünün kesinlik kazanması ve yaygın şekilde tanınması Alman Heinrich Schliemann tarafından yapılan kazılar sonucunda olmuştur.
Heinrich Schliemann
Aslen tüccar olan Heinrich Schliemann, Hisarlıkta ilk geniş kapsamlı kazıları yapan ve "Troya Hazinesi" ya da "Priamos Hazinesi" adlı koleksiyonu bulan kişidir. Osmanlı Devletinden kazı izni alarak 1870 yılında tamamlanan sondaj çalışmaları neticesinde, 1871-1874 yılları arasında ilk grup kazılarını yapmıştır. Bir dönem sıtma hastalığına yakalanan Schliemann, kazılara ara vermiş ve ilk kazılar kadar yoğun olmamakla beraber 1890’lara kadar kazılara devam etmiştir. Schliemann’ın kazılarda bulduğu hazineleri yurtdışına kaçırdığı da bilinmektedir.
Gerek Schliemann’nin arkeoloji kökenli olmayışı, gerekse arkeoloji biliminin o dönem yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla bu dönem yapılan kazılarda çıkan eserler yeterince iyi değerlendirilememiştir ve birçok başka arkeolojik bulguda tahribata yol açmıştır.
Wilhelm Dörpfeld
Mimar olan ve Schliemann kazılarınada eşlik eden Wilhelm Dörpfeld, Schliemann’nın ölümü sonrası 1893-1894 yıllarında kazıları üstlenir. Kentin katmanlı yapısının tespiti Dörpfeld’e aittir.
Carl W. Blegen
Bir süre ara verilen kazılar Türkiye Cumhuriyeti döneminde Amerikalı arkeolg Carl W. Blegen tarafından tekrar başlatılır. Kazılar Cincinati Üniversitesi desteğiyle 1932-1938 döneminde yapılmıştır. Blegen özellikle Truva Savaşının geçtiği dönem olarak düşünülen Troya VIIa dönemini üzerine çalışmalarıyla özdeşleştirmiştir.
Manfred Korfmann
Yaklaşık yarım asırlık ikinci bir duraklama döneminde Tübingen Üniversitesi adına kazı başkanı olan Alman arkeolog Manfred Korfmann tarafınan 1988 yılında yeniden başlar. Ölümüne yani 2005 yılına kadar kazı başkanlığı görevini sürdüren Korfmann, antik kentin kazı tarihinde önemli bir yere sahiptir. 2003 yılında Türkiye vatandaşı olup, Osman adını ikinci isim olrak almıştır.
Antik kent aynı zamanda önemli bir turistik gezi noktası olduğu için Korfman’nın kazılarına ilk olarak ören yeri düzenleme çalışması ile başlamıştır. Daha sonraki yıllarda hem yaptığı arkeolojik çalışmalar hemde kentin millî park olmasına verdiği destek ve antik kentte turistlere yönelik çalışmalarıyla hatırlanır.
Ernst Pernicka
Pernicka, 2006 yılından beri kazıları yürütmektedir.
Almanya: Heinrich Schliemann Troya’da bulduğu hazineyi önce Yunanistan’a daha sonrada Almanya’ya kaçırmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan önce Almanya’da olduğu bilinmekte olan hazine 2. Dünya Savaşı sonrası kayıplara karışmıştı. Günümüzde bu Almanya’nın elinde hala yaklaşık 480 Troya eseri olduğu sanılmaktadır. Bu eserlerin Berlin’de bulunan Neues Müzesinde 103 ve 104 nolu salonlarda sergilenmektedir fakat Troya koleksiyon 2. Dünya Savaşında kaybolduğu için sergilenen bazı eserler, asıllarının kopyalarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer, 2001 yılında Almanya’nın Stuttgart kentinde düzenlenen "Truva, Düşler ve Gerçek" adlı sergi açılışında, dolaylı yoldan eserlerin Türkiye iadesini istemişir. Bunu şu sözlerle dile getirmiştir;
"Burada sergilenen kültür hazinesi, dünya kültür mirasının bir parçasıdır. Bu yapıtlar, ait oldukları uygarlıkların topraklarında daha büyük bir anlam ve zenginlik kazanmaktadırlar"
Rusya: Troya hazinesinin Berlin’de kaybolan kısmının 2. Dünya Savaşı sonunda, müttefik kuvvetlerce işgal edilen Berlinde, saklandıkları Berlin Hayvanat Bahçesinden Ruslar tarafından alınıp götürüldükleri ortaya çıkmıştır. Uzun süre eserlerin ülkesinde olduğu idaalarını red eden Rusya, 1994 eserlerin ülkesinde olduğunu kabul edip, bunların savaş tazminatı olduğunu belirtmiştir. Eserlerin Türkiye tarafından istenmesine konusunda ise eserler Almanya’dan getirdiği için Türkiye’nin bunları isteme hakkı olmadığı yönündedir. Rusyadaki eserler 1996 yılından beri Moskovada bulunan Puşkin Müzesinden sergilenmektedir.
Dünya Tarihinin Akışını Değiştiren Kadınlar
Ukrayna’ya yapılan akınlardan sonra İstanbul’a getirilerek saraya alınan Anastasia’nın adı Hürrem olarak değiştirildi. Devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda “Kadınlar saltanatı” denilen devri başlattığı kabul edilir. Sultan Süleyman’ın nikâhlı karısıdır. Kanuni’ye 5 evlat veren Hürrem Sultan tarihe geçti.
Katolik dünyasının en kutsal insanı olarak kabul edilen Rahibe Teresa, hayatını güçsüz ve bakıma muhtaçlara adayan ve Kalküta´da sadece kendi elleri ile 1000 kişiyi kurtaran biri olarak adını tarihe yazdırmayı başarmıştır.
İngiliz yazar, popüler edebiyatın en önemli isimlerinden biri ve dedektif Hercule Poirot tipinin yaratıcısıdır. Mary Westmacott takma adıyla aşk romanları da yazmıştır. Ancak asıl ününü, yazdığı 80 dedektif romanına ve West End tiyatrolarında başarıyla sahnelenen oyunlarına borçludur.
Mısır’ın son hükümranı, dönemin en güçlü iki ismi Sezar ve Marc Antony ile beraberliği sayesinde ülkesinin varlığını korumasını sağladı, güzelliği bugün bile dillerden düşmüyor.
İngiltere’nin 17 Kasım 1558 tarihinden ölüm tarihine kadar olan süre içerisindeki kraliçesiydi. Ayrıca İrlanda’nın ve sembolik olarak da Fransa’nın kraliçesi olarak kabul ediliyordu.
Almanya’daki Yahudi Soykırımının simge isimlerindendir. 13 yaşında yazdığı günlüklerle Nazi zulmünü tüm dünyaya duyurmuştur.
Kanada’nın ilk kadın yargıcı. Ülkede kadınların insan olarak sayılmadığı hükmünü içeren kanunun değiştirilmesini sağladı.
1930’larda beyaz ve siyahlar otobüslerde farklı koltuklarda oturuyordu. Alabama’da beyaz bir adam Parks’tan kendisine yer vermesini istedi. Kendine ayrılan bölümde oturan Parks yer vermeye direndi ve bunun sonucu olarak tutuklandı. Bu olay Amerika’da siyahi direnişin milatlarından biri olarak kabul ediliyor.
Prenseslik ünvanıyla yaptığı hayır işleri ve toplumun alt kesimleriyle kurduğu yakın ilişkilerden dolayı 20. yüzyılın en çok tanınan ve sevilen hümanist ikonlarından biri haline gelmiştir. 1997’deki ölümü dünya çapında büyük ses getirmiştir.
Kocası Britanya adasının en önemli klanlarının birinin başındaydı. Kocasının ölmesi üzerine Romalılar ülkesini yıkıma doğru sürükledi. Bu yıkıma karşı duran ve tüm klanları birleştiren Boudica direnişin sembolü oldu.
Fransa’nın ilk Kraliçesi güzelliği ve çekiciliğiyle dikkat çekmesinin yanı sıra politika üzerinde oldukça etkiliydi. Oğulları Aslan Yürekli Richard ve John, İngiltere’nin güçlü krallarıydı. Aile bağları sayesinde tüm Avrupa’yı kontrol etti.
Tarihin ilk kadın edebiyatçısı, Afrodit’in rahibelerinden biriydi. Yazdığı coşkulu ve cesur lirik şiirler nesiller boyunca yaşadı ve günümüze kadar geldi.
Rusya’yı 18’inci yüzyılının en büyük gücü haline getiren büyük çariçe zamanında yüzbinlerce kilometrekarelik alan fethedildi. Rus İmparatorluğunun sağlam temelleri onun zamanında ve onun katkılarıyla atıldı.
Yüzyıl Savaşları boyunca İngiltere’ye karşı ülkesi Fransa’ya memleketi Lorraine’deki cephelerden başlayarak manevi anlamda büyük destek olan ve sonradan ünü Fransa’nın dört bir yanına yayılmış bir Fransız Katolik azizesidir.
Se.silik kavramını sinemaya taşıyan en güzel sarışın.
‘Demir Leydi’ lakaplı İngiltere´nin ilk kadın başbakanıdır. Thatcher, soğuk savaş boyunca ülkesinin gelişmesinde çok önemli rol oynadı.
Arjantinli lider Juan Peron’un eşi. Yoksulların ve kadınların haklarını savunarak halkın sevgilisi oldu.
Hindistan’ın ilk kadın başbakanı, ülkesini en zor zamanlarında dağılmaktan kurtardı. Buna rağmen 1984´te Sih koruması tarafından suikaste kurban gitti.
‘Uluslarası İnsan Hakları Bildirgesi’ni Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sunan ve kabul edilmesini sağlayan dünyanın ilk First Lady’si
Kozmetik kavramını bulan ve bir servet sahibi olan Polonyalı-Yahudi asıllı girişimci.
Kaynak:
Kadın sitesi Pegarose.com | En iyi kadın portalı
Wikipedia
Dünya Haritası Üzerinde Türkiye’nin Yerini Değiştirsek Nasıl Görünürdü?
– Grönland, Afrika kadar görünmesine rağmen Afrika 14 kat daha büyüktür. Grönland, yaklaşık Cezayir kadardır.
– Alaska, Brezilya kadar yer kaplamasına rağmen Brezilya’nın 5’te biri kadardır.
– Finlandiya Hindistan’dan değil, Hindistan Finlandiya’dan büyüktür.
– Güney Amerika’dan büyük çizilen Avrupa, Güney Amerika’nın neredeyse yarısı kadardır.
– İran’dan büyük çizilen Alaska, aslında hemen hemen aynı ölçülerdedir.
– Alaska Türkiye’nin 2 katı büyüklüğünde olmasına rağmen nerdeyse 3-4 katı büyüklüğünde görünmektedir.
Peki, Türkiye başka bir yerde olsa acaba harita üzerinde nasıl görünecekti?