Karadeniz’de Dünyanın Sağlam Durumda Olan En Eski Gemisi Bulundu

2400 yıllık ve hiç bozulmamış durumda olan Dünyanın en eski gemisi Karadeniz’de bulundu.

Karadeniz’in zemininde dünyanın en eski gemisi bulundu. Araştırmacılar tarafından yapılan açıklamada, bulunan geminin 2.400 yıl öncesine dayanan eski bir Yunan ticaret gemisi olduğu söylendi.

"Geminin ufak bir parçasının karbon ölçümü yapıldı ve bu geminin dünyanın sağlam durumda olan en eski gemi enkazı olduğu doğrulandı"

Proje tarafından yapılan açıklamada, "Geminin ufak bir parçasının karbon ölçümü yapıldı ve bu geminin dünyanın sağlam durumda olan en eski gemi enkazı olduğu doğrulandı" ifadeleri kullanıldı. M.Ö. 400 yılına tarihlenen gemi, Karadeniz’in Yunan gemilerinin hakimiyetinde bulunduğu zamandan kalma.

Gemi, Karadeniz’de 2000 metreden fazla bir derinlik içerisinde bulundu. Bu derinlikte bulunan suyun oksijensiz oluşu, maddelerin binlerce yıl boyunca korunabilmesi anlamına geliyor.

Projenin ana araştırmacısı olan Güney İngiltere’deki Southampton Üniversitesi’nden Jon Adams, "Klasik dünyadan kalma ve iki kilometre derinlikte bir geminin sağlam bir şekilde bulunması, mümkün olacağını asla düşünmeyeceğim bir şeydi" ifadelerini kullandı ve "Bu durum gemi yapımına ve antik dünya denizciliğine ilişkin anlayışımızı değiştirecek" dedi.

Gemi, Roma gemileri ve 17. yüzyıldan kalma bir Kazak askeri filosu da dahil olmak üzere Karadeniz Denizcilik Arkeolojisi Projesi tarafından tespit edilen 60’dan fazla gemi enkazından biri olma özelliğini taşıyor.

Kaynak: Dünyanın En Eski Gemisi Karadeniz’de Bulundu: 2400 Yıllık ve Hiç Bozulmamış Durumda!

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Mustafa Ertuğrul Aker – Uçak Gemisini Karadan Dağ Topu ile Batıran Yüzbaşı

Mustafa Ertuğrul Aker (1892, Hanya (Girit) -1961, Antalya)

Dünya askeri tarihinde ilk defa olarak bir uçak gemisi (Seaplane tender) batıran Türk subayıdır ve bu gemiyi karadan dağ topu ile batırmıştır.

tb

Askeri hayatı
1912 yılında Harp Okulu’nu topçu subayı olarak bitirdi. Çanakkale Savaşı’nda 27. Alay’da savaştı. Buradaki başarılarından dolayı Osmanlı Harp Madalyası ve Alman Demir Haç Madalyası ile taltif edildi. Çanakkale Savaşı’nın bitmesinden sonra Galiçya Cephesi’ne gönderildi. 1916 yılında yurda geri döndü ve emrine 4 dağ topu verilerek, Kaş’a tayin edildi.

Meis Harekâtı
I. Dünya Savaşı’nın en sıcak günleri olan o dönemde resmen İtalya’ya bağlı olan Meis Adası İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin denetimindeydi. Doğu Akdeniz geneli açısından stratejik önemi olan Meis Adası’nın işgal ve tahkimine Çanakkale’de 5. Ordu’ya komuta eden Alman General Liman Von Sanders’in ‘çok gizli’ emriyle karar verildi. Bu emir çerçevesinde 4 adet 7,7’lik Alman yapımı Erhard dağ topu olan küçük bir batarya ile Aydın’dan Kaş’a intikal ettirildi. Başlangıçtaki plan adanın alınması olmakla birlikte, cephede bunun imkânsızlığına kanaat getirilerek, operasyon Meis Limanı’nda demirli yolcu gemisinden deniz uçağı gemisine (Seaplane tender) dönüştürülmüş HMS Ben-My-Chree komutasındaki filo ve adayı transit limanı olarak kullanan erzak ve mühimmat gemilerinin imha ve tacizini hedefler şekle dönüştürüldü. 1930 yılında kaleme alması Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat tavsiye edilen hatıralarını yazdı ve bıraktığı kaynaktaki bilgiler kaynak yakın geçmişte güncelleştirilip desteklenerek yayınlandı.

Batırılan ilk deniz uçağı gemisi: Ben My Chree

tb

Dünya savaş tarihinde bir ilki başararak, 7.7 inçlik dağ bataryasının bir deniz uçağı gemisini 36 dakikada batırdı. Batırdığı deniz uçağı gemisi ise, 120 metre boyunda, saatte 24,5 mil hız yapan ve altı deniz uçağı taşıyan İngiliz bandıralı Ben My Chree ‘dir. Aynı gün Meis Limanı’na demirli büyüklü küçüklü pek çok tekne de batırılır.

Fransız savaş gemisi Paris II
Bir süre sonra Kemer yakınındaki Ağva koyunda Fransız avizosu Paris II’yi de sadece 18 dakikada denize gömdü ve mürettebatı esir aldı.

Alexandra’nın batırılışı
Uçak gemisi Ben My Chree’nin ardından Paris II avizosunun da bir "dağ bataryası" ile batırılması, Müttefiklerin artık açıktan seyretmeye başlamasına neden olmuştur. Mustafa Ertuğrul savaşın bu aşamasını hatıralarında, "Herhangi bir yelkenlinin kaburgasını kaplayan iç tahtaları sökülerek, mümkün mertebe fazla miktarda dinamit kaburga aralarına döşenecek, tam merkezine de bir top fünyesi yerleştirilecek. Fünye halkası bir telle portakal sandıklarından birisinin altına bağlanıp, kaburgalar tekrar çakılarak düzen hazırlanacaktı. Birbirine bağlı sandıklar mutlaka bir vinç yardımıyla kaldırılacaktı ki, fünye dinamiti ateşleyip geminin batırılmasını sağlayacaktık." şeklinde aktarmaktadır.

Alexandra sandık yüklü yelkenlinin bi kaç kilometre kadar yakınına gelip 40 top ateşine tutmuş ama hiçbir isabet tutturamamış daha sonra tekrar dönüp portakal sandıklarını muayene etmiş zehirli olmadığını anlayınca murettabat sandıkları gemiye yüklemiştir.

Kamaları sökülmeyen tek batarya
I. Dünya Savaşı bittiğinde, Mondros Mütarekesi gereğince, işgal edilen Anadolu topraklarında, tüm silah ve cephaneye el konuldu. Topların kamaları söküldü. O tarihlerde Aydın bölgesindeki birlikleri denetlemekle görevlendirilen HMS Ben-my-Chree’nin eski komutanı Charles Rumney Samson ise; "Gösterdiği kahramanlıktan dolayı bu batarya toplarının kamalarını sökmek askeri şerefe aykırıdır" diyerek, Mustafa Ertuğrul’un bataryasına dokunmadı.

Türk Kurtuluş Savaşı
Kurtuluş Savaşı’nda da önemli yararlıklar gösterdi ve savaştan sonra yerleştiği Antalya’da 1961’de vefat etti.

Mezarı Antalya Andızlı mezarlığındadır.

Mustafa Ertuğrul'un anısına yapılan Antalya'daki heykel

Özel hayatı
Komutanı Şefik Bey’in (Aker) kızı ile evlendi. 1934 Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra kayın pederinin soyadını seçti.

2007 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Atatürk Parkı’nda anısına bir heykel dikilmiştir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Ağaç Parçalarından Tarihi Savaş Gemisi Maketlerine

Zonguldak’ta yaşayan Ahmet Ali Yazıcı, birçok farklı ağaçtan aldığı parçaları bir araya getirerek, onları tarihi savaş gemisi maketlerine dönüştürüyor.

Zonguldak’ta atölyeye dönüştürdüğü evinin balkonunda ağaç parçalarını sanat eserine dönüştüren 59 yaşındaki Ahmet Ali Yazıcı, yaptığı 16. yüzyıla ait savaş gemisi maketleriyle ilgi görüyor.

Hobi olarak başladığı ahşap parçalarından figür oluşturma işini zaman içerisinde tutku haline getiren Yazıcı, mesai saatlerinden kalan zamanını atölyeye çevirdiği evinin balkonunda geçirerek, farklı boyutlarda kalyonlar yapıyor.

Karaağaç, akçaağaç, maun, ceviz ve kayın gibi çeşitli ağaç parçalarını bir araya getirerek, bunları bulduğu kalyon modellerine uygun üreten Yazıcı, yaptığı savaş gemilerinin sayısını artırarak, sergiyi açmayı hedefliyor.

“Gemilerimi sabırla ve severek inşa ediyorum”

Yazıcı, ahşap ağaç parçalarından çalışmalar yapmaktan ve ortaya güzel bir eser çıkarmaktan dolayı mutlu olduğunu söyledi.

Model çizen bir arkadaşının yaptığı maketin çok hoşuna gittiğini ve bu işle ilgilenmeye karar verdiğini anlatan Yazıcı, “Arkadaşımdan rica ettim, bana plan verdi. O hevesle 15 gün içerisinde bir maket yaparak arkadaşıma getirdim. Yaptığım maket onun çok hoşuna gitti. Daha sonra bunu devam ettirdim” dedi.

Yazıcı, her maketin bir planı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Tersanede bir gemi nasıl orijinal şekilde yapılıyorsa ben de ustalığı o şekilde uygulayarak gemilerimi sabırla ve severek inşa ediyorum. Ahşap parçalarını bazı marangozlardan bulabiliyorum. Ama genelde parçalarımız ithal geliyor. Eskiden bazı şehirlere gidip temin etmeye çalışırdık. Şimdi bunu belirli ölçülerde, istediğin şekilde ahşabı alabiliyorsun ki bu ahşapların özelliği fırınlanmış, işlenmiş, ilaçlanmış olması.”

En basit kalyon yapımı 3-4 ay sürüyor

En basit kalyonun yapımının 3-4 ay sürdüğünü söyleyen Yazıcı, “Bunları hobi olarak yapıyorum. İşimden kalan zamanımı burada değerlendiriyorum. Bunları biriktiriyorum, gelecekte bir sergi açma hayalim var” dedi.

Maketleri yapmak için evinin balkonun atölyeye çevirdiğinden bahseden Yazıcı, birçok araç gereçle maketleri yaptığını, maddi bir külfeti olsa da severek çalışmalarını devam ettirdiğini söyledi.

“En zor ve en önemli bölüm başlangıcı”

Ahmet Ali Yazıcı, gemilerin yapımında çivi kullanmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Gemi yapımının ilk aşamasında planda olduğu gibi eğrilerimizi çıkartıyoruz. Ana omurgamızı hazırlıyoruz, sonra onları yerleştiriyoruz, gönyesini alıyoruz. Tek tek, bir sağdan bir soldan çıtalama şeklinde kapatıyoruz. Daha sonra güverte, ambar derken orijinal bir şekilde modelimiz meydana çıkıyor.”

Teknenin kesinlikle eğri, yamuk olmaması gerektiğini söyleyen Yazıcı, “En zor ve en önemli bölüm başlangıçtır. Ufak bir yamulma ve çarpıklık bütün ilerleyen aşamalarda önümüzde bir engel ve görünümü de çok kötü oluyor. Maketi sarma işi biraz zor çünkü kasılıyor, çıtalar kırılıyor. Sarma işi bittikten sonra daha sonraki aşamalar sabırla ve zevkle devam ediyorum” dedi.

Saatlerce uğraştığı bir parçanın uymadığı anlarda yeni parça arayışına girdiğini anlatan Yazıcı, her hatadan bir tecrübe elde ettiğini ve maket yapımını daha iyi bir seviyeye çıkardığını vurguladı.

“Bütün parçaları kendi elimle yapıyorum”

Yazıcı, yaptığı maketleri evinin farklı köşelerine yerleştirdiğinden ve gelen misafirlerden olumlu tepkiler aldığından bahsederek, şunları söyledi:

“Bana, ‘Senin evin aynı bir müze’ diyorlar. İnceledikçe hayretlere düşüyorlar. Maketin yapımı ince, hassas ve ölçülü. İpleri bağlamanın bile ayrı özellikleri var. Normal bir düğüm atıp gitmiyoruz. Makaralar var ve her makara çalışır vaziyette. Filikaları gemiden aşağıya indiririm, yukarı çekerim. Bütün makaraların hepsi o özellikte yapılmıştır. Yapılan her şeyin orijinali çalışır vaziyette. Bütün parçaları kendi elimle yapıyorum, dışarıdan hazır alıp taktığım yok. Benim özelliğim bu, çünkü ‘Ben yaptım’ demem gerekiyor.”

Elinde yapılmayı bekleyen 7 modelin daha olduğunu anlatan Ahmet Ali Yazıcı, yapması bir hayli zor olan San Felipe Kalyonu’nu bitirme hayali olduğunu ve onu bitirdiğinde eserlerini herkesin görebilmesi için sergi açmayı planladığını vurguladı.

Kaynak: AA

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1