İtalya Cumhuriyeti

İtalya

Başkent Roma
Resmî diller İtalyanca
Yönetim Şekli Parlamenter Cumhuriyet
Yüzölçümü 301.338 km²
Nüfus 60.483.973
Nüfus Yoğunluğu 200,7 kişi/km²
Para birimi Euro (€)
Zaman dilimi OAZD (UTC+1)-OAYZD (UTC+2))
Telefon kodu +39
İnternet TLD .it

İtalya (İtalyanca: Italia, /iˈtaːlja/) ya da resmî olarak İtalyan Cumhuriyeti (İtalyanca: Repubblica Italiana) ya da bazen İtalya Cumhuriyeti, Güney Avrupa’da, büyük ölçüde İtalya Yarımadası üzerinde yer alan bir ülke. Akdeniz’in en büyük iki adası Sicilya ve Sardinya da İtalyan topraklarıdır. Kuzeyde Alpler bölgesinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya’yla kara sınırı vardır. Bağımsız iki Avrupa ülkesi olan Vatikan ve San Marino da İtalya’nın yarımadadaki toprakları içine sıkışmış enklav (bir başka ülkeyle tümüyle kuşatılmış) ülkelerdir. Campione d’Italia bölgesiyse İtalya’nın İsviçre içinde kalan bir eksklavıdır (ana topraklardan ayrı mülkiyet).

Yüzyıllar boyunca çok çeşitli Avrupa uygarlıklarına ev sahipliği yapmıştır. Etrüskler ve Antik Romalıların İtalya topraklarını kendilerine yurt edinmelerinin yanı sıra, Rönesans hareketi de İtalya’nın Toskana bölgesinde doğmuş ve tüm Avrupa’ya buradan yayılmıştır. İtalya’nın başkenti Roma, yüzyıllar boyunca Batı uygarlığının merkezi olmuş, mimaride barok üslûbunun doğuşuna tanıklık etmiş ve eskiden beri Katolik Kilisesi’nin merkezi olmuştur.

Günümüzde İtalya, demokrasi ile yönetilmekte olan bir cumhuriyettir ve ülkelerin kişibaşına nominal gayrisafi yurtiçi hasıla sıralamasında yirminci,[7] insanî gelişme endeksi sıralamasında yirminci, yaşam kalitesi endeksinde sekizinci sırada yer alan gelişmiş bir ülkedir. İtalya, 1957 yılında başkent Roma’da imzalanan Roma Antlaşması’yla kurulan Avrupa Birliği adlı siyasi ve ekonomik örgütlenmenin kurucu üyelerindendir. Yedinci en büyük gayri safi yurtiçi hasılasıyla G8 Zirveleri’nin, NATO’nun, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün, Avrupa Konseyi’nin, Batı Avrupa Birliği’nin ve Schengen Antlaşması’nın da katılımcılarındandır. 1 Ocak 2007 tarihinde sürekli üye sıfatı olmaksızın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde iki yıllık sürecek üyelik dönemine başlamıştır.

Bayrak

İtalya Arması

İtalya Bayrağı (İtalyanca: Il Tricolore üç renk), eşit genişlikteki 3 dikey renkten oluşur; yeşil, beyaz ve kırmızı. İtalya Cumhuriyeti’nin resmi bayrağıdır. Fransız İmparatoru Napolyon tarafından tasarlanmıştır.

Aslında renkler 1700’lerin sonunda bir akım olarak Fransız etkisiyle seçilmiştirler. Her renge bir anlam atfedilmeye çalışıldığında genelde yeşilin doğayı, beyazın Alplerdeki karı, kırmızının da İtalyan Bağımsızlık Savaşı’nda akan kanı temsil ettiği söylenir. Daha dindar bir açıklamaya göre ise; yeşil umudu, beyaz kaderi, kırmızı de hâyırseverliği temsil eder.

1997 yılında tricolore’nin kabulünün 200. yıldönümünde, 7 Ocak "Millî Bayrak Günü" ilan edilmiştir. (kanun no. 671, 31 Aralık, 1996). Kutlamalar yapılır, ancak resmî tatil değildir.

Arma

İtalya Cumhuriyeti Amblemi, 5 Mayıs 1948’den beri İtalya Cumhuriyeti’nin resmi amblemidir.

Amblem, 1946’da açılan bir yarışma sonucunda seçilmiştir. Teknik olarak, bu bir armadan ziyade bir amblemdir, çünkü uluslararası standartlara göre çizilmemiştir.

Etimoloji

İtalya sözcüğünün kökeni (İtalyanca: Italia) Latince Italia sözcüğüne dayanmaktadır.[8] Ancak başlı başına bu sözcüğün ne anlama geldiği belirsizdir. Yaygın biçimde inanılan savlardan biri, İtalya sözcüğünün antik dönemlerde Campania bölgesinin kuzeyinde yaşayan toplumların dili aracılığıyla Antik Yunancadaki Víteliú (anlam olarak genç sığır, Latince: Vitulus – buzağı) sözcüğünden geldiğini öne sürmektedir. Víteliú sözcüğü ise hayvanlar tanrısı Mars adına verilmiştir.[9] Büyük olasılıkla bununla ilgili olarak boğa figürü uzun yıllar güneydeki İtalyan boylarının simgesi olmuş ve çoğunlukla Roma’nın kurt figürünü boynuzlarken betimlenmiştir. Bu betimlemeler bağımsız İtalya’nın simgesi olarak Samnit Savaşları’nda sık sık kullanılmıştır.

İtalya adı ilk önceleri yalnızca, bugünkü İtalya’nın güneyindeki bir bölgeyi anlatmak için kullanılıyordu. Sirakuzalı Antiochus’a göre bu ad Calabria yarımadasının (o dönemki adıyla Bruttium) güney kesimleri için kullanılıyordu. Zamanla İtalya adı çevre bölgeleri de kapsayacak biçimde geniş bir kullanım alanı edindi. Antik Yunanistanlılar da bu bu adı daha geniş bir bölge için kullandılarsa da bu adın tüm yarımadayı anlatacak biçimde kullanılması ancak Romalıların bölgeyi ele geçirmesiyle oldu.

Tarih

Tarihöncesi Çağlar ve Roma İmparatorluğu

Colosseum, Roma döneminden kalma İtalya'daki en meşhur simgelerdendir.

İtalya Yarımadasındaki insan varlığının izleri bu İtalik kavimlerin yarımadaya ulaşmalarından çok öncelerine, 200 binyıl öncesi Yeni Taş Çağı’na kadar dayanır.[11] Lombardiya’daki Val Camonica vadisinde MÖ 8000 yılında kayalara oyulmuş resimler bulunmuştur. MÖ 1500-1100 yılları civarında kuzey İtalya’da izlerine rastlanan Terramare kültürü ise Tunç Çağına ait balta, kılıç ve hançer gibi cisimlerle günümüze kadar ulaşmıştır. Demir Çağının örnekleri ise MÖ 11.-7. yüzyıllar arasında Toskana civarında yerleşmiş Villinova kültürüne aittir.

MÖ 800 yılından sonra ortaya çıkan Etrüskler İtalya yarımadasında Antik Roma kültüründen önce ortaya çıkmış en önemli kültürdür. Etrüsklerin kökeni hakkında birçok değişik hipotez mevcuttur. Konuştukları dilin bir Hint-Avrupa dili olmadığı bilinmektedir. Roma kentinin kendisi Etrüsk topraklarına dâhildi. MÖ 396 yılında Etrüsklerin en büyük kenti olan Veio kentinin Romalılar tarafından istila edilmesiyle sona eren bu uygarlık Roma kültürüne damgasını vurmuş, Roma kültürü, mimarisi ve sanatına çok büyük bir etki yapmıştır.

Daha yakın dönemlerde, 8. ve 7. yüzyıllarda İtalya Yarımadası’nın güney kıyılarında ve Sicilya Adası’nda Yunan sömürge şehirleri kurulmuş ve bu bölgelere yoğun olarak Yunanlar yerleşmiştir. Daha sonraları bu nedenle Romalılar bu bu bölgeye Magna Graecia (Türkçe: Büyük Yunanistan) adını vermişlerdir. Antik Roma, başlangıçta MÖ 8. yüzyılda küçük bir tarım köyü olarak kurulmuş ancak yüzyıllar geçtikçe büyüyerek bütün Akdeniz’i çevreleyen muazzam bir uygarlık hâlini almıştır. Ele geçirdiği bölgelerde hâkim olan Yunan kültürüyle Roma kültürü birleşerek ortak bir uygarlık oluşturmuş; hukuk, devlet yönetimi, sanat ve felsefede bugün çağdaş Avrupa uygarlığının temelini oluşturan bir zemin yaratmıştır. Yaklaşık 12 yüzyıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı bir monarşiden oligarşi ve cumhuriyetin bileşimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştür. Roma İmparatorluğu zaman içinde düşüşe geçmiş ve çökmüştür. Hispania, Galya ve İtalya’yı içine alan batı imparatorluğu 5. yüzyılda bağımsız krallıklara bölündü. Batı imparatorluğunun 476 yılında sona ermesi Roma’nın yıkılışı ve Orta Çağın başlangıç tarihi kabul edilir.

Orta Çağ

İtalya 400'lü yıllar

İtalya 550'li yıllar

İtalya Yarımadası’nın 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından Ostrogotlardan kısa süreli geri alınmasından sonra İtalya içlerine yeni bir Germen boyları dalgası başladı. Bu süreçte Lombardlar İtalya’nın kuzeyine gelerek buraya yerleşti. Yüzyıllar boyunca Bizans orduları, Arapların, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun ve Papalık Devleti’nin birleşik bir İtalyan Krallığı kurmasını engelleyecek güçteydi. Ancak Bizans aynı zamanda Roma İmparatorluğu’nun eski topraklarını yeniden ele geçirecek güçten de yoksundu. Yine de Orta Çağ boyunca İtalya üzerindeki güç dengeleri çeşitli devlet ya da hanedanlar arasında değişkenlik gösterdi.

İtalya’nın bölgeleri 19. yüzyıla kadar ya bağımsız yönetimler olarak kaldı ya da komşu devletlerin yönetimleri altında bulundu. Bu otorite boşluğu sırasında İtalyan şehirlerinde anarşik koşullar hüküm sürüyordu ve şehirler derebeylik düzenine göre birbirlerinden ayrılmış biçimde yönetiliyordu. İtalya bu dönemde ticaret cumhuriyetleriyle ünlenmişti. Bu şehir devletleri oligarşiye göre yönetilen tüccarların ayrıcalık sahibi olduğu yönetimlerdi. Venedik, Cenova, Pisa Amalfi ve Ankona bu dönemin deniz ticaret konusunda öne çıkan şehirleridir.

Orta çağ sonlarında  İtalya

Özellikle Venedik ve Cenova ticarette Avrupa’nın Doğu’ya açılan kapısıydı. Venedik, yöreye özgü bir tür camın üretilmesi ile ünlüydü. Floransa, ipek, yün, bankacılık ve mücevheratın önde gelen merkezlerindendi. Denizcilikte ileri bu şehir devletleri ayrıca Doğu’ya düzenlenen Haçlı Seferlerinde de başı çeken güçlerdi.

Kara ölüm olarak da anılan 1348 tarihli veba salgını, İtalya nüfusun neredeyse üçte birini öldürerek İtalya’nın tarihine damgasını vurmuştur. Bu salgının yaralarının sarılmasının ardından İtalyan şehirleri gerek ticaret gerekse ekonomi alanında büyümüştür. Bu iyileşme durumu daha sonra gerçekleşen hümanizm ve Rönesans hareketine ortam hazırlamıştır.

Orta Çağın sonlarında İtalya daha da küçük şehir devletlerine ve bölgelere bölündü: Napoli Krallığı İtalya’nın güneyinde etkili olan bir güçtü, Floransa Cumhuriyeti ve Papalık Devleti orta İtalya’yı yönetmekteydi, Cenova ve Milano kuzey ile batıda söz sahibi olan güçtü, Venedik ise doğu İtalya’da etkiliydi. 15. yüzyıl İtalyası Avrupa’nın en yoğun nüfuslanmış bölgelerinden biriydi ve sanatta Rönesans hareketinin de doğumyeridir. Dante Alighieri (1265–1321), Francesco Petrarch (1304–1374) ve Giovanni Boccaccio (y. 1313–1375)’nun yazıları ve Giotto di Bondone (1267–1337)’nin resimleriyle özellikle de Floransa bu kültür-sanat hareketinin merkezi olarak görülmektedir. Bu dönemde Niccolò de’ Niccoli ve Poggio Bracciolini gibi düşünürler kütüphanelerde Plato, Aristo, Öklid, Ptolemy, Cicero ve Vitruvius gibi ünlü Antik Yunan filozoflarının yapıtlarını incelemişlerdir.

1494 yılında Fransa Kralı VIII. Charles, İspanya’yı ele geçirebilmek amacıyla 16. yüzyıla dek sürecek olan saldırılar dizisinin ilk ayağını başlattı. Bu saldırılar ve rekabet sonunda İspanya Cateau-Cambrésis Antlaşması’yla galip taraf oldu. Böylece İspanya, Milan Düklüğü ve Napoli Krallığı üzerinde egemen güç durumuna geldi. Daha sonra İtalya üzerindeki etkili güç olma durumu, Utrech Antlaşması’yla Avusturya’ya geçti. Avusturya etkisi altında İtalya’nın kuzeyinde güçlü bir ekonomik dinamizm ve entelektüel canlılık oluştu. Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları (1796-1815) İtalyanlar arasında eşitlik, demokrasi, hukuk ve ulus olma bilinci gibi düşünceler uyandırdı.

Birleşme

19. yüzyılın ilk yıllarında İtalya I. Napolyon tarafından işgal edilerek Fransız etkisi altına girdi. Viyana Kongresi İtalya’nın Fransız işgalinden önce yöneten hanedanlara geri verilmesini öngörüyordu. Böylece Papalık Devleti, Sardinya-Piemonte Krallığı, Toskana Grandüklüğü, Modena Düklüğü ve Lombardiya-Venedik Krallığı tekrar kuruldu. Ancak Carbonari adı verilen gizli dernekler İtalya’nın birleşmesi için çalışmaya başladılar. Giuseppe Mazzini ve Giuseppe Garibaldi birleşme hareketinin öncüleri arasında yer alıyorlardı. Ayrıca Sardinya kralı II. Victor Emmanuel de bu birleşme hareketini destekleyenler arasındaydı.

1848 yılında Lombardiya Avusturya’nın elinde bulunuyordu. İtalya’yı birleştirmek konusunda Fransa’nın desteğini almayı başaran İtalya, 1859’da Fransa ile birlikte Avusturya’yı mağlup etti ve 11 Kasım 1859’da Avusturya ile Piyemonte arasında Zürih’te barış antlaşması yapıldı. Buna göre; Avusturya, Lombardiya’yı Piyemonte’ye verdi. Venedik dâhil olmak üzere diğer İtalyan Devletleri arasında bir konfederasyon oluşturulması ve konfederasyonun fahri başkanının papa, fiilî başkanının Piyemonte olması kabul edildi. Bir süre sonra Kuzey İtalya’daki küçük devletler de Piyemonte’ye katılma kararı aldılar. Böylece bütün Kuzey ve Orta İtalya Piyemonte’ye katılmış oldu. 1870’te Roma ve 1886’da Venedik, İtalya birliğine dâhil oldular. Bunların da katılımı sonucu İtalyan Millî Birliği tamamlanmış oldu. İtalya Krallığı kuruldu.

20. ve 21. yüzyıllar

1922-1943 arasında İtalya'nın başbakanı Benito Mussolini

İtalya, Roma devrinden sonra ilk kez tek bir ülke hâline gelebilmişti. Yeni İtalyan Krallığı’nda 20. yüzyılda kuzey İtalya hızlı sanayileşerek gelişirken, güney İtalya’da nüfus hızla yükseliyor ve milyonlarca insan daha iyi bir yaşam için yurdışına göç etme yolları arıyordu. 1861 yılında ülkede çıkarılan anayasa insanlara pek çok temel hak ve özgürlüğü sağlıyordu. Ancak seçme ve seçilme hakları bunun dışındaydı ve varlıklı olmayan kişilerle eğitimsiz sınıfın oy kullanma hakkı yoktu. Daha sonra, 1913’te ülkedeki tüm erkeklere oy kullanma hakkı tanındı. Böylece sosyalist parti liberalleri ve muhafazakârları alt ederek ana politik parti hâline geldi. 19. yüzyılın son yirmi yılından başlayarak İtalya da diğer Avrupa ülkeleri gibi sömürgeleşme yoluna gitti. Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yaptığı Trablusgarp Savaşı’nı kazandı. Batı Türkiye’de Oniki Ada; Afrika’da Libya, Etyopya ve Somali gibi bazı ülkeleri de işgal ederek sömürgeleştirdi. I. Dünya Savaşı başladığında önce tarafsızlığını ilan eden İtalya, sonuç olarak 1915’te Londra Paktı ile İtilaf Devletleri arasına katıldı. İtalya’ya savaşa girmesi koşuluyla Trento, Trieste, Istria, Dalmaçya ve Osmanlı Devleti’nin bazı bölgeleri vadedildi. Savaş süresince 600.000 İtalyan askeri yaşamını yitirdi ve İtalya ekonomisi çöktü. Savaşın sonucunda İtalya’ya verilen sözlerden çoğu tutulmadı. St. Germain Antlaşması ile İtalya galip tarafta olmasına karşın yalnızca Trento, Trieste ve Bolzano’yu alabildi. Bu sonuç İtalyan toplumu arasında büyük hoşnutsuzluklara yol açtı.

I. Dünya Savaşı’nın neden olduğı yıkımdan sonra oluşan karışılık ortamında, 1917 Ekim Devrimi’nin ateşlediği hareketlilik bir anarşi ve kargaşa ortamı yarattı. Sosyalist bir devrimden kaygı duyan liberal görüşler Benito Mussolini önderliğinde Ulusal Faşist Parti’yi kurdular. Ekim 1922’de faşistler krala karşı bir darbe girişiminde bulundular. Kral, ordularına darbeci güçlere karşı koymamaları yönünde buyruk verdi ve Mussolini ile iş birliği yapma yoluna gitti. Bunu izleyen birkaç yıl içinde Mussolini tüm siyasi partileri kapattı ve birtakım kişisel özgürlükleri kısıtlayarak kendi diktatörlük rejimini ilân etti. 1935’te İtalya Habeşistan’ı görece uzun süren bir direniş sürecinin ardından işgâl edince Milletler Cemiyeti olaya müdâhil oldu. Buna karşılık Faşist İtalya, Nazi Almanyası ile anlaşma ve iş birliği yoluna gitti. Nazi Almanyası ile ilk antlaşma 1936 yılında yapıldı. Ardından 1938’de Çelik Paktı geldi. İspanya İç Savaşı’nda İtalya, Franco’yu sonuna kadar destekledi. Avusturya’nın ve Çekoslovakya’nın Almanya’ya bağlanması girişimlerinde de Hitler’e destek verdi.

İtalya, 1940’ta savaşa katıldı. Kuzey Afrika’da başarılı oldular ancak Yunanistan’ın işgalinde İtalyan birlikleri Yunan direnişçilere karşı yenilgiler aldı. Amerikan ve İngiliz birlikleri 1943’te Sicilya’ya çıktı. Aynı yıl İtalya’nın güneyini ele geçirdiler ve Mussolini, başbakanlık görevinden alınarak hapsedildi. Alman paraşütçüler Mussolini’yi kurtardı ve Mussolini İtalya’nın kuzeyinde İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ni kurdu. 1945’te İtalya’nın kuzeyi de kaybedildi ve bunun üzerine Mussolini İtalya’dan kaçmaya çalıştı ancak komünist partizanlarca yakalanarak kurşuna dizildi.

Coğrafya

İtalya'nın Uzaydan görünümü

İtalya Coğrafyası

İtalya, Güney Avrupa’da anakaradan Akdeniz’e çıkıntı yapan uzun, çizme biçimindeki İtalya Yarımadası ile bu yarımada ve Alpler arasındaki topraklar üstüne kuruludur. Ülke, en büyükleri Sicilya ve Sardinya olmak üzere Akdeniz’de irili ufaklı pek çok adanın da sahibidir. Toplam yüzölçümü 301.230 kilometrekaredir. Bunun 294.020’sini kara, 7.210’unu ise sular oluşturmaktadır. İtalya Yarımadası ile Sicilya Adası’nı Messina Boğazı ayırmaktadır.

Adalar da işin içine katıldığında İtalya Adriyatik, İyon ve Tiren denizleri aracılığıyla toplamda 7.600 kilometre uzunluğunda deniz kıyısına; İsviçre ile 740, Fransa ile 488, Avusturya ile 430, Slovenya ile 232, San Marino ile 39 ve Vatikan ile 3,2 kilometre kara sınırına sahiptir. Mikrodevletler olarak anılan Vatikan ve San Marino tümüyle İtalya içinde yer alır ve tek komşusu İtalya’dır. Benzer olarak İtalya’nın da İsviçre içinde kalan Campione d’Italia adında, yaklaşık 1,5 kilometrekare büyüklüğünde ve 2.500 nüfuslu bir eksklav beldesi vardır.

Apenin Dağları yarımadayı boydan boya aşar ve Alplerin bir koludur. Alpler ise ülkenin kuzey sınırında, İsviçre ile İtalya arasında yer alır. Ülkenin en büyük gölleri, kuzeyde yer alan 143 kilometrekarelik Garda Gölü ve ülkenin orta kesimlerinde bulunan Trasimeno Gölü’dür. Ülkenin en büyük akarsuyu Po Nehri, Alplerden başlayarak Padan Ovası’nı geçer ve batı sınırında Adriyatik Denizi’ne sularını boşaltır. İtalya’da ayrıca pek çok aktif volkan bulunur. Bunlardan Etna Avrupa kıtasındaki en büyük yanardağdır. İtalya’nın diğer önemli yanardağları, Vezüv, Stromboli ve Vulcano’dur.

İklim

İtalya İklimi

İtalya’da iklim özellikleri son derece çeşitlidir ve bölgenin coğrafi özelliğine göre ülkenin büyük bölümünde egemen olan tipik Akdeniz ikliminden büyük farklılıklar gösterebilir. Örneğin Torino, Milano ve Bologna gibi şehirlerin bulunduğu İtalya’nın iç kuzey bölgeleri Köppen iklim sınıflandırmasında Cfa kategorisinde yani karasal iklim bölgesi olarak gösterilir. Ligurya Bölgesi’nin kıyı kesimleri ve Floransa’nun güneyinde kalan bölgeler genel olarak Akdeniz iklimine uysa da, yarımadanın kıyı kesimleriyle yüksek rakımlı iç bölgeler ve vadiler arasındaki büyük iklim farklılıkları göze çarpar. Özellikle kış ayları boyunca yüksek yerler soğuk, yağışlı ve çoğu zaman da karlı olur. Bunun yanında kıyı kesimlerinde ise ılıman kışlar ile ılık ve yağışız yazlar geçirilir.

Yönetim ve politika

İtalya’nın yönetim biçimi çok partili ve parlamenter demokrasi ile işleyen cumhuriyettir. İtalya’nın politikaları bu bağlamda oluşturulur. Yürütme erki, bakanlar kurulunun elindedir ve bu kurula ülkenin cumhurbaşkanı başkanlık eder. Yasama organı, ulusal meclis ve bakanlar kurulu tarafından ortaklaşa yürütülür. Yargı, yasama ve yürütme erklerinden bağımsızdır. İtalya 2 Haziran 1946’dan bu yana demokratik cumhuriyet olarak yönetilmektedir. Bunun öncesinde ülkede bulunan kraliyet sistemi halkoylaması sonucu kaldırılmıştır. İtalyan Anayasası ise 1 Ocak 1948 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

İtalyan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı (İtalyanca: Presidente della Repubblica) her yedi yılda bir ulusal meclis ve az sayıda bölgesel temsilci tarafından seçilir. İtalya’da cumhurbaşkanları tarafsız bir biçimde ülkenin birlik ve bütünlüğü simgelemekle yükümlüdürler. Daha önceleri İtalya krallarına verilen hakların büyük bölümünü elinde bulundurur. Cumhurbaşkanı, yasama, yürütme ve yargı erklerinin ortasında tüm bunların işlerliğini sağlamakla görevlidir. Yöneticileri atamak, yargıya başkanlık etmek ve ülke ordusunun başkomutanı olmak gibi görevleri de yürütmektedir. Seçim ile işbaşına gelmiş partiler içinden çıkacak başbakanı da cumhurbaşkanı atar ve başbakana kabineyi kurma görevi verir. Kabinenin onaylanması ulusal mecliste yürütülen güven oylamasına bağlıdır.

İtalya’da iki meclisli sistem uygulanmaktadır ve bu meclisler halk tarafından oylama yöntimiyle seçilir. Halk meclisinde 630 sandalye varken, sentadodaki sandalye sayısı 315’tir. Senatoda bunun yanı sıra az sayıda ömürboyu katılım hakkına sahip olan temsilci de yer alır. İtalya’da halk meclisine katılacak temsilcileri seçmek için yapılan oylamalara 18 yaşını doldurmuş olan her İtalyan vatandaşı katılabilir. Ancak senato üyelerini seçerken oy kullanma yaşı alt sınırı 25 olarak belirlenmiştir. Her iki meclis de 5 yıllık süreler için seçilir. Ancak cumhurbaşkanının bazı olağanüstü hâllerde meclisi feshetme hakkı vardır. Bu durumun örnekleri 1972, 1976, 1979, 1983, 1994, 1996 ve 2008 yıllarında yaşanmıştır.

İtalyan Parlamentosu’nun kendine özgü (sui generis) özelliklerinden biri de İtalya’nın kalıcı olarak yurtdışında yaşayan İtalyan vatandaşlarına da temsil hakkı vermesidir. Günümüzde çoğunluğu eski sömürge ülkelerinde olan 2,5 milyon yurtdışında yaşayan İtalyan vatandaşı vardır. 630 ulusal meclis temsilcisi içinde 12, 315 senato temsilcisi içindeyse 6 kişi yurtdışındaki İtalyan vatandaşları arasından seçilmiştir. Bu olay ilk kez Nisan 2006’da yaşanmıştır ve bu milletvekillerine İtalya’dan seçilenler ile eşit haklar verilmektedir. İtalyan hukuk sistemi büyük ölçüde Roma hukuku üstüne kuruludur. İtalya Anayasa Mahkemesi yasaların anayasaya uygunluğunu ve anayasanın korunmasını denetler. İtalya’da anayasa mahkemesi İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan yeniliklerdendir.

Dış ilişkiler

İtalya, günümüzdeki anlamıyla Avrupa Birliği’ne dönüşmeden önce oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucu üyelerindendir. Ülke, 1955 yılında Birleşmiş Milletler’e kabul edilmiştir ve NATO’nun da en büyük destekçilerinden ve üyelerindendir. Ayrıca Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması/Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Konseyi gibi örgütler de İtalya’nın üyesi olduğu bazı diğer kuruluşlardır. 1994 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın, 2001 ve 2003 yıllarında Avrupa Birliği’nin, ve G8 topluluğunun dönüşümlü başkanlık görevlerini de yürütmüştür.

İtalya Birleşmiş Milletler ve uluslararası güvenlik konusundaki politikalarını desteklemektedir. İtalyan ordusu çeşitli zamanlarda Somali, Mozambik ve Doğu Timor’da barış gücü askeri olarak görev yapmış; Bosna, Kosova ve Arnavutluk’ta NATO ile Birleşmiş Milletler operasyonlarına katılmıştır. Şubat 2003’te Afganistan’a 2.000 asker yollamıştır. İtalya Irak’ta istikrar ve güvenliğin sağlanabilmesi amacıyla yürütülen uluslararası çalışmalara da destek vermektedir. Irak’a göndermiş olduğu askerlerden 3.200 kadarını Kasım 2006’da geri çekmişse de günümüzde yalnızca insanî yardım ve sivil güvenlik ekipleri ile hizmet vermeyi sürdürmektedir.

İtalya’nın asker gönderdiği bir başka ülke de 2006 yılında Lübnan olmuş ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla 2.450 İtalyan askeri bölgede konuşlandırılmıştır.

Savunma

Uçak gemisi Cavour

İtalyan Eurofighter Typhoon

İtalyan silahlı kuvvetleri, İtalyan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından başkanlık edilen Yüksek Savunma Konseyi’nin komutasındadır. 2008 yılında ordu 186.798 kişilik personelden oluşmaktadır. Bunun yanı sıra 114.778 kişilik bir jandarma ekibi de görev yapmaktadır.

İtalya’da askerlik görevi 2003 yılından bu yana zorunlu olmaktan çıkarılmıştır. 18 yaş ve üstü kişiler istedikleri takdirde orduya katılabilirler. İtalya’nın 2007 yılı askerî harcaması 33,661 milyar dolar olmuştur. (ulusal gelirin %1,8’i)

Ordu

İtalyan ordusu (İtalyanca: Esercito Italiano) İtalyan Cumhuriyeti’nin savunma birimleri içinde en temel olanıdır. Ülkede, 2003 yılından bu yana katılımın isteğe bağlı olduğu profesyonel ordu görev yapmaktadır. 2008 yılında İtalyan ordusunun asker sayısı 10669.703 olarak bildirilmiştir. İtalya’nın elinde bulundurduğu önemli savunma araçları içinde Dardo piyade savaş aracı, Centuaro tank imha edici, Ariete tanklar; hava savunma araçları içindeyse A-129 taktik taarruz saldırı helikopteri bulunmaktadır. İtalyan ordusu pek çok kez Birleşmiş Milletler kararları uyarınca dünyanın çeşitli yerlerinde görev yapmıştır.

Donanma

İtalyan Donanması (İtalyanca: Marina Militare) 2008 yılı itibarıyla 65 gemi ve uçak gemisi, muhrip, fırkateyn, denizaltı ve daha küçük boyutlu araştırma gemisine sahiptir. Marina Militare olarak anılan donanma son dönemlerde daha yüksek kapasiteli uçak gemileri, muhripler, denizaltılar ve çok amaçlı fırkateynler ile donatmaktadır. (Cavour gibi). İtalyan donanması NATO’nun bir üyesi olan İtalya adına dünyanın çeşitli bölgelerinde görevler yürütmüştür.

Hava kuvvetleri

İtalyan Hava Kuvvetleri (İtalyanca: Aeronautica Militare) İtalyan ordusunun en önemli ve gelişmiş birimlerinden biridir. İtalyan havacılık tarihi 1884 yılına kadar uzanmaktadır ve İtalya, 1911 yılında Osmanlı Devleti ile İtalya arasında yapılan Trablusgarp Savaşı’nda uçağı dünya üzerinde ilk kez savaş aleti olarak kullanarak tarihe geçmiştir. Çağdaş İtalyan havacılık kuvvetleri ise 28 Mart 1923 tarihinde kurulmuş ve bugün 466 bin personel ve 7.644 hava aracıyla hizmet vermektedir. İtalya 29 adet havaüssüne ve kendi ürettiği çok sayıda patentli hava savaş aracına sahiptir.

Jandarma

İtalyan jandarma askerlerine Carabinieri adı verilir. Bunlar asker donanımına sahip polis ekipleridir. Ülkede sivil güvenliğin sağlanmasından sorumlulardır. İtalyan jandarmasının geçmişi Savoy dükü I. Victor Emmanuel’e dayanmaktadır. Mussolini iktidarı dönemi faşist İtalya’da jandarma askerleri her türlü karşı eylem ve gösteriyi bastırmak için kullanılmıştır. Jandarma askerlerinin üniformaları lacivert renkli bir takım, yaka ve manşetlerde gümüşî şeritler ile gümüş rengi apoletlerden oluşmaktadır. Bu birimin kullandığı araçlar bölgeye göre değişen gereksinimler doğrultusunda otomobil, motosiklet, zodyak bot ya da unimoglar olabilir.

İdari bölümler

İtalya, 20 adet bölgeye ayrılmıştır (çoğul: regioni, tekil regione). Bunların beş tanesi, yerel sorunları çözmek için yasalar uygulayabilmelerine izin veren özerk statüye sahiptir; bu bölgeler, aşağıdaki tabloda bir yıldız (*) işareti ile etiketlenmiş. Ek olarak ülke toplam 96 il (province) ve 8.047 kömün’e (comuni) bölünmüştür.

tb

Nüfus bilgileri

2008 yılının sonunda, İtalya’nın toplam nüfusu 60 milyonu aştı. Bu sayılar ışığında, İtalya günümüzde Avrupa Birliği içinde Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık’tan sonra dördüncü, dünya genelindeyse yirmi üçüncü en kalabalık ülkedir. İtalya’da kilometrekareye düşen kişi sayısı 199.2’dir ve bu yoğunluk da İtalya’yı Avrupa Birliği içinde en yoğun nüfuslu beşinci ülke yapar. Ülkenin en yoğun nüfuslu bölgesi Kuzey İtalya’dır ve ülkenin yüzölçümünün yaklaşık üçte birini oluşturan bu bölge, ülkenin toplam nüfusunun ise neredeyse yarısını barındırmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında İtalya, uzun süreli bir ekonomik yükseliş sürecine girmiş ve bu dönemde ülkenin kırsal kesimlerinden büyük kentlere göç patlaması yaşanmıştır. Bunun yanı sıra ülke göç ile nüfus yitiren bir ülke olmaktan çıkmış, göçmen kabul eder hâle gelmiştir. Bu ekonomik canlılık ve atılım süreci 1970’lere dek sürmüştür. Buna karşın, son yirmi yılda İtalya’nın aldığı yoğun dış göç sayesinde İtalya 2000’li yıllarda yeni doğum oranlarında gözle görülür bir artış yaşamaktadır. Bu artış özellikle uzun süredir düşük oranlarda seyreden kuzey bölgelerinin nüfuslarında görülmektedir.

Kadın başına düşen çocuk sayısı da gerek göçmen annelerin, gerekse İtalyan kadınlarının dünya getirdikleri çocuklarla geçen yıllara oranla artış göstermiştir. 2005 yılında kadın başına düşen çocuk sayısı 1,32 iken, 2008 yılında bu sayı 1,41’e kadar çıkmıştır.

Göçler

İtalya Başkenti Roma

İtalyan hükûmetinin yaptığı açıklamaya göre İtalya’da ocak 2009 tarihinde toplam 3.891.295 göçmen yaşamaktadır. Bu rakam İtalya’nın toplam nüfusunun %6.5’ine denk gelmektedir. Avrupa Birliği’nin son yıllarda gerçekleştirdiği genişleme girişimleri sonucu İtalya’ya yapılan en yeni göç dalgası komşu Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Doğu Avrupa ülkelerinden gelmiştir. Önceden en yoğun göçün alındığı Kuzey Afrika’nın yerine günümüzde öne çıkan gruplar Asyalı göçmenlerdir. İtalya’da en büyük göçmen grup resmî olarak kayıtlı yaklaşık 800 bin kişiyle Rumenlerdir. Rumenler son yıllarda Arnavutları ve Faslıları sayıca geçerek İtalya’daki en büyük azınlık durumuna gelmişlerdir. Bazı gayrıresmî varsayımlar ve savlar, İtalya’da yaşayan Rumenlerin sayısının belirtilen rakamdan iki katı kadar hatta daha fazla olduğunu öne sürmektedir. 2009 yılı itibarıyla İtalya nüfusu içinde yurtdışında doğmuş olanların sınıflandırılması şöyledir: Avrupa (%53,5), Afrika (%22,3), Asya (%15,8), Amerika (%8,1) ve Okyanusya (%0,06). İtalya’da yaşayan göçmenlerin ülke içindeki dağılımı ise oldukça dengesizdir. Ülkedeki göçmenlerin %87,3’ü ülkenin ekonomik olarak en gelişmiş yerleri olan kuzey ve orta kesimlerinde yaşarken, yalnızca %12,8’i yarımadanın güney kesimlerinde yaşar.

İtalyan diasporası

1800’lerin sonunda İtalya topraklarında ulusal birliğin sağlanmasının ardından İtalya’da yurtdışına verilen kitlesel göçler başladı. 1898 ve 1914 yılları arasında tüm dünya ülkelerinde İtalyan diasporası kayde değer ölçüde büyüdü. Bu süreçte her yıl yaklaşık 750 bin İtalyan yurtdışına göç etti. İtalyan toplulukları, önceleri İtalya’nın eski Afrika sömürgelerinde büyüme gösterdi. Bu dönemde Eritre’de (İkinci dünya savaşı başladığındaki sayıları 100 bin)[29], Somali’de ve Libya’da (150 bin nüfusla toplam ülke nüfusunun %18’ini oluşturuyorlardı) pek çok sayıda İtalyan bulunuyordu. Ancak Libya’da yaşayan İtalyanlar 1970 yılında tümüyle ülkeden uzaklaştırıldılar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında geçen on yıllık dönemde yaklaşık 350 bin İtalyan kökenli kişi Yugoslavya’yı terk etti. Geçmişte İtalyanların göç ettikleri bölgelerde bugün onların soyundan gelen milyonlarca insan bulunmaktadır: Brezilya (25 milyon), Arjantin (20 milyon), Amerika Birleşik Devletleri (17.8 milyon), Uruguay (1.5 milyon), Kanada (1.4 milyon), Venezuela (900,000) ve Avustralya (800,000).

Tanınan etnik azınlıklar

İtalya’da pek çok etnik grup hükûmet tarafından resmî olarak tanınmakta ve bu gruplara azınlık hakları çerçevesinde bazı ayrıcalıklar verilmektedir. Bu haklar uyarınca kimi azınlıkların dilleri, yaşadıkları bölgelerde ikinci bir resmî dil olarak kabul edilebilmektedir.

  • Fransızca, Aosta’da resmî dil statüsündedir. Ancak bu bölgede yaygın olarak konuşulan asıl dil Arpitancadır.
  • Ladince, Trentino-Alto Adige ve Güney Tirol’ün kimi yerlerinde resmî dildir.
  • Slovence: Slovenlerin yoğun olarak yaşadığı, Friuli-Venezia Giulia bölgesinin Gorizia ilinde resmî dildir.
  • Almanca: Bolzano’da resmî dildir.

Söz konusu bu bölgelerde hazırlanan resmî belge ve tabelalar ve trafik levhaları ikidillidir. Latincenin konuşulduğu bölgelerde ise üçdilli olarak da hazırlanabilmektedir. Azınlık okullarının bulunduğu yerlerde azınlık dillerinde eğitim görme olanağı bulunabilmektedir.

İnançlar

Hristiyanlığın Katolik mezhebi İtalya’daki en önemli dinî inançtır. Geçmişte Katolik Kilisesi İtalya’nın resmî dini olarak kabul görmüşse de 18 Şubat 1984’te hazırlanıp 25 Nisan 1985’te yürürlüğe giren bir konkordato (Kilise ile yapılan antlaşma) ile İtalya laik devlet yapılanması geliştirmiştir. 2006’da yayınlanmış bir araştırma raporuna göre İtalyanların %87.8’i kendisini Roma Katoliği olarak tanımlamıştır ancak bunların içinden yalnızca %36.8’si kiliseye düzenli gittiğini bildirmiştir. 2017’de yapılan bir araştırmaya göre ise İtalyanların %74.2’si kendisini Roma Katoliği olarak tanımlamıştır.

İtalya’da önemli ölçüde mensubu bulunan diğer Hristiyanlık mezhepleri Ortodoksluk, Pentakostalizm ve Evangelizm’dir. Ülkedeki en eski dinî azınlık grubu ise Yahudilerdir. Geçmişte İtalya’nın en büyük Hristiyan olmayan azınlığı olarak anılan Yahudilerin bugün İtalya’daki sayısı ortalama 45.000 kadardır. Son yıllarda Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan aldığı yoğun göçler sayesinde ülkede 825 bin kişiden oluşan bir Müslüman azınlık oluşmuştur. Müslümanlar İtalya nüfusunun %1.4’ünü oluşturmaktadır ama bunların içinden yalnızca 45.000’inin İtalyan vatandaşlığı vardır. Ülkede ayrıca 50 bin kadar budist 70 bin kadar Sih ve 70 bin kadar da Hindu yaşamaktadır.

Ekonomi

Ekonomi

Uluslararası Para Fonu’nun verilerine göre İtalya, 2008 yılında dünyanın en büyük yedinci, Avrupa’nın ve Avrupa Birliği’nin ise dördüncü ekonomisidir. Ülkenin kuzeyinde gelişmiş bir sanayi ile köklü ve zengin özel şirketler öne çıkarken, ülkenin güney kesimleri devlet destekli tarım ve ufak çaplı sanayi alanları ile ayakta durmaktadır.

Geride bırakılan son 10 yıl içinde ülke ekonomisinin yıllık ortalama büyümesi %1.23 olmuştur. Bu sayı Avrupa Birliği ortalaması için %2.28’dir. Son yıllarda yaşadığı ekonomik durgunluk, siyasi çalkantılar ve reform programlarını uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle basın tarafından Avrupa’nın hasta adamı biçiminde anılmaktadır. Ancak yapılan son istatistiksel araştırmalar ışığında İtalyanların satın alım gücünün Avrupa Birliği ortalaması değerlerine yakın olduğu gözlenmektedir.

İtalya’da genel olarak ülkenin coğrafi yapısından kaynaklanan nedenlerden ileri gelen yapısal sorunlar vardır. Hammadde eksikliği ve enerji kaynaklarının azlığı da öne çıkan baika sorunlardır. Ülkenin coğrafi yapısı genel olarak dağlıktır. Bu nedenle yoğun tarım yapılabilecek topraklar oldukça kısıtlıdır. Enerji sektöründe büyük ölçüde dışa bağımlılık söz konusudur. 2006 yılı verilerine göre ülkede tüketilen toplam enerji miktarının %86’sı dış kaynaklardan sağlanmıştır.(katı yakıtların %99.7’si, petrolün %92.5’i, doğalgazın %91.2’si ve elektriğin %15’i.)

İtalya ekonomisi ayrıca altyapı yatırımlarının gelişmemesi, pazara yönelik reformların uygulanamaması ya da yapılmaması ve araştırma konusunda yatırımlar yapılmaması nedeniyle güç yitirmektedir. Dünya Ekonomik Özgürlük Endeksi, 2008 yılında yayınladığı çalışmada ülkenin sırasını dünyada 64. Avrupa’da ise 29. olarak belirlemiştir. Böylece İtalya, avro alanı içinde en son sıraye yerleşmiştir. Dünya Bankası’na göre İtalya iş kurma, yatırım yapma ve ticaret konularında oldukça uygun ülkeler arasında gösterilmektedir. Buna karşın, ülkede bürokrasi alanında, mülkiyet haklarının korunması ve yüksek vergilendirmeler konusunda sorunlar göze çarpmaktadır. Bununla birlikte son yapılan araştırmalarda İtalya’nın 2006 yılında araştırma ve geliştirme konularına ayırdığı bütçe gayrisafi millî hasılanın %1.14’üyle sınırlı kalmış ve böylece, %1.84’lük Avrupa Birliği ortalamasının ve %3’lük Lizbon Stratejisi hedeflerinin oldukça altında kalınmıştır.

İtalya ekonomisinin büyüklüğündeki diğer ülkelerde karşılaştırıldığında İtalya’da oldukça az sayıda dünya çapında çokuluslu şirket vardır. Buna karşın İtalya’daki küçük ve orta ölçekteki şirket sayısı oldukça fazladır. Bu durum İtalya’da üretim sektöründe tek bir ürünün öne çıkmasına neden olmuştur. İtalya’nın dışsatımını yaparak ekonomisini canlı tuttuğu lüks tüketim malları son dönemlerde Çin gibi yükselmekte olan ve işgücünün ucuz olduğu ülkelerle rekabet içine girmektedir. İtalya’nın dışarıya sattığı ürünler içinde en önde gelenler motorlu araçlar (Fiat Group, Aprilia, Ducati, Piaggio); kimyasal ve petrokimyasal ürünler (Eni); enerji ve elektrik mühendisliği sistemleri (Enel, Edison, Prysmian); elektrikli ev gereçleri (Candy, Indesit); uzay ve savunma teknolojileri (Alenia, Agusta, Finmeccanica); ateşli silahlar (Baretta); moda ve tekstil ürünleri (Armani, Valentino, Versace, Dolce & Gabbana, Robert Cavalli, Benetton, Prada, Luxottica); gıda ürünleri (Ferrero, Barilla, Martini & Rossi, Campari, Parmalat) ve lüks arabalar ((Ferrari, Maserati, Lamborghini, Pagani, Alfa Romeo, ile yatlardır (Ferretti, Azimut)

İtalya’da turizm ise ülkede en hızlı gelişen ve en çok kâr getiren sektörlerdendir. Her yıl 43.7 milyon turist ülkeyi ziyaret etmekte ve ülkeye 4.7 milyar dolar bırakmaktadır. İtalya dünya sıralamasında en çok ziyaret edilen beşinci ülke, turizmden en çok kazanan dördüncü ülkedir.

Ulaşım

Ulaşım

Ulaşım

2004 yılında İtalya’da ulaşım sektörü, yaklaşık 119.4 milyon avroluk iş hacmine ulaştı ve ulaşım alanında hizmet veren 153.700 şirkette 935.605 kişiye istihdam sağlandı. Ulusal yol ağında bakıldığında, 2002 yılında İtalya’da iş görür durumda toplam 668.721 kilometre uzunluğunda karayolu vardır. Bunun 6.487 kilometresi bir özel şirket tarafından işletilen devlet yollarıdır.

2005 yılında İtalya’da 34.667.000 otomobil (Her bin kişiye 590 otomobil) ve 4.015.000 yük taşıtı olduğu kayda geçmiştir. Devlete ait olan ancak yine bir özel şirket tarafından yönetilmekte olan demiryolları da 2003 yılında toplam 16.287 kilometre olarak ölçülmüştür. Ülkedeki demiryolu ağının %69’u elektrikli olup demiryollarında toplam 4937 lokomotif ve vagon çalışmaktadır. Fréjus Demiryolu Tüneli, Alpleri aşarak ülkeyi Fransa ile bağlayarak demiryolu ulaşımında önemli bir yer tutmaktadır. Yapımı sürmekte olan Brenner Tüneli ise Avusturya ile İtalya’yı demiryolu ile birbirine bağlayacaktır.

Ulusal sınırlar içinde kalan akarsu ağı genelinde toplam uzunluğu 1.477 kilometreyi bulan ırmak ve kanallarda ulaşım ve taşımacılık yapılabilmektedir. Ülkede ayrıca 2004 yılı itibarıyla büyük çapta havalimanlarının sayısı 30, büyük limanların sayısı ise 43 olarak saptanmıştır. Cenova limanı İtalya’nın en büyük, Akdeniz’in ise ikinci büyük limanıdır. 2005 yılında İtalya’da 389 bin birimlik sivil havacılık filosu ve 581 gemilik bir ticaret filosu bulunmaktadır.

Kültür

İtalya, 1861 yılında ulusal birliğini sağlayana dek tek bir ülke değildi. İtalya topraklarındaki küçük devlet ve krallıklar birbirleri arasında farklılık gösterebilen kendi kültürlerini geliştiriyorlardı. Bu nedenle günümüzde İtalyan geleneği ya da İtalyan kökenli olarak adlandırılan şeyler bölge ve kökenlerine göre ayrılabilir. İtalya’nın Avrupa’nın kültürel ve tarihî mirasına katkısı çok büyüktür. Roma İmparatorluğu gibi dünyanın köklü devletlerine ev sahiplliği yapmış olması ve Hristiyanlığın en önemli merkezi Vatikan’ı içinde bulundurması nedeniyle kültürel miras ögeleri bakımından son derece zengindir. İtalya, günümüzde UNESCO’nun 44 Dünya Kültür Mirası alanına ev sahipliği yaparak birinciliği elinde bulundurmaktadır.

Görsel sanatlar

İtalya’da resim sanatı tarihin hemen her döneminde gelişim göstermiştir.Tiziano Vecellio ve Caravaggio İtalyan resminin en seçkin erken örneklerini vermişlerdir. İtalyan ressamların işlerinde çoğunlukla dinî figürler öne çıkmıştır. Bunda ülkenin Vatikan ile olan yoğun ilişkisi etkili olmuştur. İtalya’da resim sanatında verilen yapıtlar çoğu zaman Avrupa’nın en önde gelen sanat eserleri olmuştur. Romanesk ve Gotik sanattan, Rönesans ve Barok üslubuna kadar her sanat akımında İtalyan ressamlar kayda değer ürünler vermişlerdir. Bu dönemlerde yapıtlar veren ressamlar arasında Michelangelo, Leonardo da Vinci, Donatello, Botticelli, Fra Angelico, Tintoretto, Caravaggio, Bernini, Titian ve Raphael sayılabilir. Bu dönemlerden sonra İtalya dış güçler tarafından sürekli baskılarla maruz kalmış ve bu da ülkede ilginin sanattan, daha çok politik sorunlara kaymasına neden olmuştur. Tüm bunlar sonucunda İtalya Avrupa’da sanat alanında elde ettiği otoriteyi yitirmiştir. Daha sonraları İtalyan resminde ilk canlanma 20. yüzyılda Fütürizm akımıyla olmuş ve bunu metafizik resim akımı izlemiştir. Bu akımda en önemli katkıları Giorgio de Chirico vermiş ve kendinden sonra gelecek olan kuşak ve gerçeküstücülük akımı temsilcileri üzerinde büyük etkiye sahip olmuştur.

Yazın

İtalyan dilinin temelleri, 1300’lü yıllarda Floransalı şair Dante Alighieri tarafından atılmıştır. İtalyan yazınının en erken ve önemli temsilcileri arasında sayılan Dante’nin İlahî Komedya adlı yapıtı Orta Çağlarda Avrupa’da üretilen en önemli yazınsal eserlerden biridir. Bunu dışında Giovanni Boccaccio, Giacomo Leopardi, Alessandro Manzoni, Torquato Tasso, Ludovico Ariosto ve Francesco Petrarca gibi ünlü İtalyan edebiyatçıları yüzyıllar boyu Avrupa yazınına katkıda bulunmuşlardır. Felsefe alanında öne çıkan düşünürler arasında Giordano Bruno, Marsilio Ficino, Niccolò Machiavelli ve Giambattista Vico sayılabilir.

Çağdaş İtalyan yazınını temsilcileri arasında ise pek çok Nobel ödüllü yazar bulunur. Nobel ödülü almış İtalyan edebiyatçılar şunlardır: ulusalcı şair Giosuè Carducci (1906)’da, realist yazar Grazia Deledda (1926)’da, çağdaş tiyatro yazarı Luigi Pirandello (1936)’da, şair Salvatore Quasimodo (1959)’da, Eugenio Montale (1975’te), satirist tiyatro yazarı Dario Fo (1997’de).

İtalyan tiyatroları sanatı incelenecek olursa, kökenleri Yunan tiyatrosu etkisinde kalmış Roma tiyatrosuna kadar indirilebilir. Roma dönemi drama yazarları genelde Yunanca oyunları çevirmişlerdir. 16. yüzyılda ve 18. yüzyıla kadar Commedia dell’arte akımı doğaçlama tiyatronun bir dalı olarak kalmıştır ve bugün bile İtalya sahnelerinde görülebilmektedir. İtalya’da yaygın olan bir başka tiyatro geleneği de canovaccio adı verilen gezici tiyatro truplarıdır. Bu truplardaki sanatçılar gittikleri yerlerde açıkhava sahneleri kurarlar ve kabataslak bir senaryo çerçevesinde hokkabazlık ve akrobasi ile karışık eğlence şovları düzenleyerek tiyatro yaparlar.

Bilim

Yüzyıllar boyunca, İtalya’dan pek çok bilim insanı yetişti. Bu bilim insanlarının çeşitli alanlarda insanlığa kazandırdıkları buluşlar ile kendilerinin ve ülkelerinin adını duyurdular. Bunlar içinde en bilinen isimlerden biri de Leonardo da Vinci’dir. Da Vinci, biyolojiden teknolojiye pek çok alanda çağdaş bilime rehberlik eden buluşlara imza attı. Aynı şekilde Galileo Galilei fizik, matematik ve astronomi alanlarında çalışan ve pek çok buluşa imza atan bir başka İtalyan bilim insanıdır. Galilei teleskobun geliştirilmesine önemli katkılarda bulunmuş ve bir bölümünü kendi gerçekleştirdiği sayısız astronmik buluşa olanak sağlamıştır. Nobel ödülü de kazanan fizikçi Enrico Fermi dünyanın ilk nükleer reaktörünü oluşturan gruba önderlik etmiş, kuantum teorisinin oluşturulmasına verdiği destek ve fizik alanındaki diğer önemli çalışmalarıyla adını duyurmuştur.

İtalya’da bilim alanında önemli katkılar veren araştırmacılar arasında Güneş Sistemi ile ilgili pek çok buluşa imza atan gökbilimci Giovanni Domenico Cassini, pili bulan fizikçi Alessandro Volta, matematikçiler Lagrange, Fibonacci ve Gerolamo Cardano, mikroskopik anatominin kurucusu doktor Marcello Malpighi, hücre teorileri, hayvan üremesi ve insan bedeninin işlevleri konusunda yeni bilgiler ortaya çıkarak biyoloji araştırmacısı Lazzaro Spallanzani, kendisiyle aynı adla anılan golgi aygıtını bularak Nobel ödülü kazanan bir diğer İtalyan bilim insanı Camillo Golgi ve radyoyu icat ederek, yine Nobel kazanan bir başka İtalyan olan Guglielmo Marconi sayılabilir.

Müzik

İtalyan folk müziğinden, Avrupa klasik müziğine kadar, müzik her zaman İtalya kültüründe önemli bir rol oynamıştır. Opera’ya hayat veren İtalya, klasik müziğin temellerinin atıldığı yerdir. Aynı zamanda piano ve violin gibi klasik müzikle ilgili çalgılarında ortaya çıkış yeri İtalya’dır. Senfoni, konçertove sonata da köklerini İtalya’da 16. ve 17. yüzyıllarda gelişen akımlardan alan müzik türleridir. İtalya’nın en önde gelen bestecileri arasında, Rönesans dönemi bestecisi Giovanni Pierluigi da Palestrina ve Claudio Monteverdi, Barok besteciler Alessandro Scarlatti, Arcangelo Corelli ve Antonio Vivaldi, klasik dönem besteciler Niccolò Paganini ve Gioachino Rossini ile romantik besteciler Giuseppe Verdi ve Giacomo Puccini sayılabilir.

Çağdaş İtalyan besteciler Luciano Berio ve Luigi Nono elektronik müzik konusunda önemli eserler vermişlerdir. Ülkede çok sayıda işler hâlde operaevinin bulunmasından dolayı ülkede klasik müziğin hâlâ tutunmakta olduğu görülmektedir. Milano’daki La Scala ve Napoli’deki San Carlo operaevleri ve Maurizio Pollini ile Luciano Pavarotti dünyaca ünlü tenörler İtalya’nın klasik müzik alanındaki başarı ve egemenliğinin birer göstergesidir.

Ülkede ilk olarak 1920’lerde ortaya çıkan caz müziği hızla tutuldu ve İtalya’da geniş kitlelere yayıldı. Faşist dönemin Amerikan karşıtı politikalarına karşın caz müziği ülkede hep popüler kaldı. 70’li yıllarda Progressive rock hareketinin başını çeken ülkelerden oldu ve rock müzik alanında dünyaya Premiata Forneria Marconi ve Goblin gibi gruplar kazandırdı. Pop müzik sanatçısı Mina, Andrea Bocelli, Laura Pausini, Eros Ramazzotti ve Mango İtalya’nın son dönemlerde uluslararası düzeyde sükse yapmış sanatçılarıdır.

Sinema

İtalyan sinema tarihi, Lumière Kardeşlerin hareketli resimler ile sinema tekniğini bulmasının kısa süre sonra başladı. İlk İtalyan filmi, dönemin papası XIII. Leo’nun kameraya karşı kutsama yapan görüntüsünden oluşan birkaç saniyelik, oldukça kısa bir kayıttı. Gerçek anlamda İtalyan sinema endüstrisi 1903 ve 1908 yılları arasında kurulan Società Italiana Cines, Ambrosio Film ve Itala Film adlarında üç film şirketiyle doğdu. Daha sonra Milano ve Napoli’de de film şirketler boy göstermeye başladı. Kısa süre içinde bu şirketler büyüyerek nitelikli işler çıkartmaya başladılar ve İtalyan filmleri dışarıya da gönderilmeye başlandı. İtalya’da sinema Benito Mussolini iktidarı döneminde bir tür siyasi propaganda aracı olarak da kullanıldı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalyan filmlerinin yıldızı parladı ve 1980’lerde televizyonun yaygınlaşmaya başlamasıyla İtalyan sineması bir gerileme sürecine girdi. Dünyaca tanınmış İtalyan film yönetmenleri arasında Vittorio De Sica, Federico Fellini, Sergio Leone, Pier Paolo Pasolini, Michelangelo Antonioni ve Dario Argento sayılabilir. Tatlı Hayat, İyi, Kötü ve Çirkin, Bisiklet Hırsızları gibi eski dönem İtalyan filmleri dünya sinemasında yer etmiş yapımlardır. Daha yakın geçmişte çekilen ve uluslararası düzeyde sükse yapan İtalyan filmleri arasında Roberto Benigni tarafından yönetilen Hayat Güzeldir ve Massimo Troisi’nin başrolünde oynadığı Postacı vardır.

Spor

İtalya’da yapılan popüler sporlar futbol, basketbol, voleybol, sutopu, eskrim, ragbi, bisiklet ve motor yarışları ile buz hokeyidir. (Çoğunlukla Milano, Trentino-Alto Adige ve Veneto bölgelerinde yapılır) Coğrafi koşulların elverişli olmasından dolayı kuzey bölgelerde en yaygın sporlar kış sporlarıdır. İtalyanlar kış sporları kategorilerinde yapılan yarışma ve karşılaşmalarda öne çıkmaktadırlar. İtalyan şehirlerinden Torino 2006 Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmıştır. İtalya’da spor türleri, çoğu zaman festivallerle birleştirilir. Bir tür at yarışı olan palio Palio di Siena festivalinde, gondol yarışları da her eylül ayının ilk pazar günü Venedik’te gerçekleşir. İtalya sporu Antik Roma’da gladyatör dövüşlerinin yapıldığı Kolezyum’dan, çağdaş Roma’da futbol kulüplerinin yarıştığı çağdaş Olimpiyat Stadyumu’na varan uzun bir yol katetmiştir.

İtalya’da en çok oynanan spor türü futboldur. İtalyan futbolunun en üst ligi olan Serie A, yalnızca ülke içinde değil tüm dünyada ilgiyle izlenmektedir. İtalya millî takımı, bugüne dek kazanmış olduğu 4 FIFA Dünya Kupası ile dünyanın en başarılı ikinci takımıdır. İtalya millî takımının kazandığı ilk dünya kupası 1934 yılındadır. Kriket de İtalya’da yeniden önem kazanmaya başlamış olan ve hızla popülerlik kazanan bir spor dalıdır. İtalya’da kriket sporu İtalya Kriket Federasyonu (İtalyanca: Federazione Cricket Italiana) tarafından düzenlenmektedir ve İtalyan Millî Kiriket Takımı dünya sıralamasında 27. sırada yer almaktadır.

Mutfak

İtalyan mutfağı dünyanın en zengin mutfaklarından biridir ve karakteristik özellikleriyle öne çıkmaktadır. İtalyan mutfağının geçmişi MÖ 4. yüzyıla kadar uzanmakla birlikte 18. yüzyılda Yeni Dünya keşifleriyle mutfaklara giren birtakım sebze ve meyveler sayesinde büyük bir değişime uğramıştır. İtalyan mutfağı bölgelere göre büyük farklılıklar gösterir. Sebze ve hamur işleri ağırlıktadır. Peynir ve şarap İtalyan mutfağının önemli ögeleri arasındadır. Geniş bir kahve çeşitliğine sahip olan İtalyan mutfağında özellikle espresso önemli bir yer tutar. İtalyan mutfağının dünyaya mâl olmuş yemekleri arasında pizza, spagetti ve bazı makarnalar ile bunların kendilerine özgü sosları, risotto, parmesan peyniri, lazanya ve tiramisu sayılabilir.

Mutfak

İtalyan Mutfağı

Dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan İtalyan mutfağı, bölgelere göre önemli değişiklikler gösterir. Ülkenin kuzeyinde balık, patates, pirinç, mısır, domuz eti ve peynir çeşitleri en çok kullanılan malzemelerken, İtalyan Rivierası olarak adlandırılan Ligurya’da ise balık ve deniz ürünü çeşitleri ile fesleğen, ceviz ve zeytinyağı ön plana çıkar. İtalya’da yemek sadece doymak için yenmez. Yemek aynı zamanda çok önemli bir sosyalleşme aracıdır.

Peynir ve şarap, İtalyan mutfağının önemli ögeleri arasındadır. Kahve (özellikle de espresso) İtalyan mutfağında önemli bir yer tutar.

İtalyan mutfağının en bilinen yiyeceği ise makarnalardır. Şekillerine ve içlerine konulan malzemelere göre değişik adlar alırlar. İtalya’da yüzlerce makarna çeşidi bulunmaktadır. Buna karşın, elbette İtalyan mutfağı bu yiyeceklerden ibaret değildir.

Pizza

Spagetti

Bazı İtalyan yemekleri :

1. Pizza : İtalyan mutfağının en lezzetli ve en bilinen yiyeceğidir. Pizza için “Lamborghini ve Ferrari’den daha güzel” bir icat denmesi boşuna değildir. İçerdiği malzemeler sade, yapılışı kolay, lezzeti ise muhteşemdir.

2. Spagetti : Spagetti İtalyan mutfağının en temel unsurudur. İtalya; yapılış şekli, kullanılan malzeme ve makarnanın çeşidine göre değişmek üzere, yüzlerce spagetti çeşidine sahiptir. Bu yüzden spagetti yemekten asla sıkılmazsınız. İşte bu yüzden İtalyanlar spagettiden asla vazgeçmezler.

3. Lazanya : Lazanya, makarna, et ve beşamel sosunun mükemmel bir kombinasyonudur. Nasıl ki tantuni yediğinizde hemen ikincisini sipariş edersiniz, Lazanya da öyledir. Çok sayıda malzemenin karıştırılmasıyla yapılan ve adeta bir karbonhidrat deposu olan Lazanya yerken, ihtiyacınız kadarını yemeye dikkat etmelisiniz. Aksi takdirde mide ağrısı çekebilirsiniz.

4. Tortellini : İçi peynir veya kıymayla doldurulan Tortellini, hazırlaması ve servisi kolay olup lezzeti en yüksek olan makarnadır. Hazırlanması çok basittir. Kaynatılan Tortellini’nin üzerine, ekşi sos veya domates sosu eklenir. Permesan peyniri ise Tortellini’nin olmazsa olmazıdır. Lezzeti harikadır.

5. Tiramisu : Tiramisu, kahve, bisküvi ve Mascarpone adı verilen özel bir krem peynirle yapılır. Hem hazırlaması, hem de yemesi çok kolaydır. Şekerini abartmadığınız sürece, yumuşak ve lezzetli bir kekiniz olur.

6. Panna Cotta : İtalyanların en lezzetli tatlılarından biridir. Kalın bir krema tabakası, yumurtanın sarısı ve balın karışımıyla yapılır. Fırında düşük ısıda pişirilir. Panna cottaya İtalyanlar “pişirilmiş krema” derler. Gerçekten de öyledir. İyi yapılmış bir Panna Cotta, pişmiş kremayı andırır. Fırının ısısı ve pişme süresinin çok dikkatli ayarlanması gereken bir tatlıdır.

7. Panini : İtalyanlar sandviç konusunda ustadır ve pek çok sandviç çeşidi bulunur. Bunlardan biri de Panini’dir. Izgarada pişirilir ve en temel iki malzemesi domates ve maruldur. Gerisi kişinin zevkine kalmıştır. Jambon, pesto sosu vb eklemeler yapılabilir.

8. Chicken Parmigiana : İtalyanlar, tavuk göğsü ile rendelenmiş permesan peynirinin harika uyumunu keşfetmiştir. Fırında pişirilen bu yemek, et sevenler için güzel bir damak tadı sunar. Dana eti veya pirzola şeklinde çeşitleri de vardır.

9. Bruschetti :
İtalyanların hazırlanması en kolay yiyeceğidir. Tostta yapılır. Domates, fesleğen ve jambonla yapılır. Aslında malzeme konusunda bir kısıtlama bulunmaz. İçine koymak istediğiniz her şeyi koyabilirsiniz.

10. Osso Buco : Dana inciğinden yapılan bir İtalyan yemeğidir. Yağlanıp una bulanmış incik parçalarının kızartılmasının ardından diğer yan malzemeler, soğan, sarımsak, havuç, kereviz, defne yaprağı ile birlikte fırında pişirilmesi ile elde edilir. Üzerine domates sosu dökülerek servis edilir.

11. Minestrone : Kabak, ıspanak, soğan, havuç, pirinç, patates ve kuru fasulye bileşenlerinden oluşan vitamin deposu bir İtalyan çorbasıdır. Çorbaya ayrıca, fesleğen, sarımsak ve zeytinyağı karışımından oluşan bir de sos ilave edilir.

İtalya’daki Türk Büyükelçiliği

Türkiye Cumhuriyeti Roma Büyükelçiliği

Posta adresi
Via Palestro 28, 00185 Roma, İtalya Cumhuriyeti
T:0039-06 445 941
F:00 39 06 494 15 26
E: ambasciata.roma@mfa.gov.tr

: Türkiye Cumhuriyeti Roma Büyükelçiliği
: Türkiye Cumhuriyeti Roma Büyükelçiliği

Görev Bölgesi :

Abruzzo, Basilicata, Calabria, Campania, Lazio, Molise, Puglia, Sardegna, Sicilia, Toscana, Umbria. Büyükelçiliğimiz, İtalya Devletinin yanısıra; FAO, WFP, IFAD ve UNIDROIT kuruluşlarına da akreditedir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

1500 Yıllık ‘Vampir Mezarı’ Bulundu

İtalya’daki bir Antik Roma bölgesinde bulunan 10 yaşındaki bir çocuk iskeleti, muhtemelen sıtma olan çocuğun tekrar dirilmemesi ve hastalığını yaşayanlara bulaştırmaması için önlemler alındığını gösteriyor.

Çocuk iskeletinin ağzına kasıtlı olarak büyük bir taş konulmuş. Araştırmacılar bu taşın, hastalığı ve vücudun kendisini içeren bir çeşit ritüelin bir parçası olarak ağza yerleştirildiğini düşünüyor.

Arkeolog David Soren, “Daha önce hiç böyle bir şey görmedim. Son derece ürkütücü ve garip. Yerel halk bunu “Lugnano’nun Vampiri” olarak adlandırıyor.” diyor.

Söz konusu mezar, ölümcül sıtma salgınının yayıldığı ve birçok bebeği ve küçük çocuğu öldürdüğü 5. yüzyıla tarihlenen La Necropoli dei Bambini ya da Bebek Mezarlığı’nda bulundu. Genç kurbanların cesetleri, aslen MÖ 1. yüzyılın sonunda inşa edilmiş ve daha sonra terk edilmiş bir Roma villası yerine gömülmüştü.

Şimdiye kadar, arkeologlar mezarlığın özellikle bebekler, küçük çocuklar ve doğmamış fetüsler için belirlenmiş olduğuna inanıyorlardı. Zira daha önceki kazılarda, 50’den fazla iskelet ortaya çıkarılmıştı ve bunların en yaşlısı 3 yaşında bir kız çocuğuydu.

Yaşı diş gelişimlerine göre belirlenmiş, ancak cinsiyeti bilinmeyen 10 yaşındaki çocuğun keşfi, mezarlığın daha büyük çocuklar için de kullanılmış olabileceğini düşündürüyor.

10 yaşındaki çocuk iskeleti, şimdiye kadar 5. yüzyıla tarihlenen bu mezarlıkta bulunan en yaşlı insan kalıntısı.

Biyoarkeolog Jordan Wilson, “Mezarlığın henüz kazmadığımız bölümleri var, yani daha büyük çocuklar bulabilir miyiz bilmiyoruz.” diyor.

Bölgedeki kazıları yürüten David Pickel, keşfin, yaklaşık 1.500 yıl önce Umbria’yı sarsan yıkıcı sıtma salgını ve topluluğun buna cevabı hakkında daha fazla bilgi verme potansiyeline sahip olduğunu söylüyor.

“Bu çocuğun yaşı ve gömülme şekli göz önüne alındığında, anormal bir mezarlık içinde bir anomaliyi temsil ettiğini görüyoruz. Bu, Lugnano’daki çocuk mezarlığının ne kadar eşsiz olduğunu da gösteriyor.”

Hastalık kontrolü olarak büyücülük

Buradaki daha önce yapılan kazılarda, bebek kemiklerinin yanında, kuzgun pençeleri, kurbağa kemikleri, külle dolu bronz kazanlar ve kurban edilmiş gibi görünen köpek kalıntıları gibi genellikle cadılık ve büyücülükle ilişkilendirilen objeler bulunmuştu. Buna ek olarak, 3 yaşındaki kızın iskeletinin ellerine ve ayaklarına ağırlık olarak taşlar konmuştu. Bu uygulama, ölenleri mezarlarında tutmak için tarih boyunca farklı kültürlerin kullandığı bir uygulamaydı.

Soren, “Romalıların bununla çok ilgili olduklarını biliyoruz ve kötülüğün ortaya çıkmasını önlemek için cadıları kullanıyorlardı.” diyor.

Soren, bu durumda, Lugnano’da ortaya çıkarılan bebeklerin ve çocukların içine düştüğü kötülüğün sıtma olduğunu söylüyor. Kazı yapılan kemiklerin birkaçının DNA testi de bu teoriyi destekliyor.

Henüz 10 yaşındaki çocuk iskeletine DNA testi yapılmasa da, sıtmanın bir yan etkisi olan apseli bir dişe sahip olması, onun da sıtma hastalığına yakalandığına işaret ediyor.

Bu çocuk, yaz boyunca mezarlıkta ortaya çıkarılan beş yeni mezardan biriydi. İskeleti, Roma İtalya’sına özgü ‘alla cappuccina’ tarzı bir gömme biçimi olan bir duvara yaslanmış iki büyük çatı kiremitinin oluşturduğu bir derme çatma mezarın sol tarafında yer alıyordu.

Vücudu yan yatırılarak gömüldüğü için çocuğun çenesi, vücudun çürümesi sırasında doğal olarak açılamazdı. Bu da ağzındaki taşın ölümden sonra kasıtlı olarak koyulduğunu gösteriyor. Taşın yüzeyindeki diş izleri de kasıtlı olarak yerleştirildiğine dair daha fazla kanıt sağlıyor.

10 yaşındaki çocuk, ağzında bir taş ile bulunan bu bölgedeki ilk mezardı. Ancak buna benzer ölü gömme şekilleri daha önce farklı yerlerde de belgelenmişti. Örneğin 2017 yılında İngiltere’de bulunan bir mezarda, 3-4. yüzyıllarda yaşamış yetişkin bir erkeğin dili yerinden çıkarılmış ve yerine bir taş konmuştu.

Bu tür mezarlara genel olarak vampir mezarları deniyor ve ölülerin tekrar dirilmemesi amacıyla yapıldığı düşünülüyor. Tarih boyunca bulunan diğer vampir mezarlarında ölülerin kalbine kazık çakmak gibi uygulamalar da görülmüştü.

Araştırmacılar, “Bu, özellikle Roma dünyasındaki farklı kültürlerde çeşitli biçimlerde gördüğümüz, sıradan bir insanın ölümden geri dönüp, hastalıkları yaymaya çalışacağına dair bir korku olduğunu gösteren çok sıradışı bir ölü gömme uygulaması.” diyor.

Kaynak: İtalya’da 1500 Yıllık ‘Vampir Mezarı’ Bulundu | Arkeofili

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Motorları Havadayken Duran ve Denize İndirilmek Zorunda Kalınan Uçak

Tuninter’in 1153 sefer sayılı uçuşu, Bari Uluslararası Havalimanı’ndan (İtalya) Djerba–Zarzis Uluslararası Havalimanı’nan (Tunus) yapılması planlanmış, ancak uçağın motorlarının havada durması sonucu pilotların uçağı denize indirdiği ve 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan Tuninter seferidir.

Bari Uluslararası Havalimanı’ndan Cerbe’ye gitmek için 6 Ağustos 2005 günü 35 yolcu, 4 mürettebat toplam 39 kişiyle havalanan Tuninter’in TS-LBB kuyruk numaralı ATR 72 model uçağının motorları havada durdu. Kaptan pilot Şefik Garbi ve yardımcı pilot Ali Kebaier Al-Esved, uçağın en yakındaki havalimanı olan Palermo Havalimanı’na ulaşamayacağını düşünüp uçağı Palermo’nun 29 km açığında denize indirdiler. 1’i mürettebat toplam 16 kişi hayatını kaybederken, 23 kişi kurtuldu.

 

Kazanın nedeni

Kaza sonrası uçağın motorlarının havada neden durduğuyla ilgili yapılan çalışmalar sonucu uçağın bozuk olan yakıt göstergesinin kazadan bir gün önce değiştirildiği ancak ATR 72 model olan uçağa ATR 42 modele ait yakıt göstergesi takıldığı ortaya çıktı. Bu nedenle motorlar durduğunda göstergeler 1800 kg yakıt olduğunu gösterirken aslında uçakta yakıt kalmamıştı.

Kazanın ardından göstergeyi değiştiren teknisyen ve yakıt ikmal belgesini almadan uçuşa başlayan kaptan pilot Şefik Garbi’nin de aralarında bulunduğu 9 kişi hakkında görevi ihmal nedeniyle soruşturma başlatıldı. İtalyan mahkemeleri motorlar durduktan sonra gerekli prosedürleri uygulamadığı ve uçağı Palermo’ya indirme olasılığı varken denize indirdiği gerekçesiyle kaptan pilot Şefik Garbi’ye 10 yıl hapis cezası verdi. Aralarında yardımcı pilotun da lduğu altı kişiyeyse 8 ila 10 yıl arasında hapis cezası verildi.

Tuninter kazada hayatını kaybedenlerin yakınlarına adam başı 20.000 euro ödeme yaptı. 7 Eylül 2005 tarihinde İtalya hükümeti Tuninter’in İtalya havasahasında uçuşunu yasakladı.

 

Kazanın animasyonu

ATR 72 Yolcu Uçağı

ATR 72, Fransız-İtalyan uçak üreticisi olan ATR firması tarafından inşa edilmiş bir çift motorlu turboprop kısa mesafeli bölgesel yolcu uçağıdır. ATR 72, 78 yolcu taşıyabilmektedir ve 2 pilot tarafından kontrol edilebilmektedir.

1986 yılında, 27 Ekim 1988 tarihinde ilk uçuşunu yaptı. Tam bir yıl sonra, 27 Ekim 1989, Finnair, uçağı hizmete koyan ilk havayolu şirketi oldu.

Teknik özellikleri (ATR 72-500)

  • Azami Kalkış Ağırlığı 22.500 kg
  • Kanat Açıklığı 27,050 m
  • Gövde Uzunluğu 27,166 m
  • Yerden Yüksekliği 7,65 m
  • Uçuş Sürati 511 km/h; 318 MPH (276 KNOT)
  • Yolcu Kapasitesi 66
  • Koltuk Aralığı 457,2 mm veya 18 inches
  • Azami Yatay Uçuş Yüksekliği 25.000 ft
  • Azami Menzil 1.648,28 km (azami yükle)
  • Azami Kargo Kapasitesi 1696 kg / Mm³
  • Azami Yakıt Kapasitesi 5000 kg

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Turistlerin Sokaklarda Oturarak Veya Durarak Yemek Yemesi Yasaklandı

İtalya’nın Floransa kentinde turistlerin sokaklarda oturarak yemek yemesi yasaklandı. Yasağa uymayanlara 500 Euro’ya kadar ceza verilecek. Yasak sokakta yürürken yemek yemeyi kapsamıyor.

Ülkenin en fazla turist çeken kentlerinden biri olan Floransa’da işyerlerinin camlarına asılan posterlerle duyurulan yasak kararında “Kaldırımlarda, yollarda, iş yerleri ve evlerinin önünde durarak ya da oturarak, her türlü yemek yemek yasaktır. Kentin sakinlerine, esnafına ve çalışanlarına saygı gösterin” deniyor.

En az dört ay yürürlükte olacak yasak kentin dört işlek caddesini kapsıyor. Yasak öğlen 12.00 ile 15.00 ve akşam 18.00 ile 22.00 saatlerinde geçerli olacak.

Ziyaretçi sayısı her yıl artan kentin Belediye Başkanı Dario Nardella geçen yıl turistlerin yemek yedikleri kilise merdivenlerinin düzenli olarak yıkanması talimatını vermişti.
Nardella, İngiltere’de yayımlanan Times gazetesine “Yasak genel anlamda turizmi değil, sokakları kamp yerine çeviren eğitimsiz turistleri hedef alıyor. Turistler kapı eşiklerinde yemek yedikleri için insanlar evlerine giremiyor” dedi.

Kaynak: BBC Türkçe

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

İtalya’daki Türk Köyü Moena ve Yeniçeri Balaban Hasan

İtalya-Avusturya sınırında yer alan Moena, bir İtalyan köyüdür. Alp dağlarının en ücra köşesinde, Avusturya sınırında yer alan köy, günümüzde bir kayak merkezi olarak tanınmaktadır.

Onlar, Türkçe bilmeden ve Türkleri görmeden 326 yıl boyunca Türkler gibi yaşadı. İtalya’daki Moena Köyü’nün yerlileri Türklerden daha fazla Türk gibi yaşayan bir topluluk.

İtalya’da Manzori Dağları’nın eteğindeki ‘La Turchia’ adıyla da tanınan Moena Köyü’nün sakinleri, Türkçe bilmiyorlar fakat kendilerini Türk olarak tanıtıyorlar.

İtalya’nın Tarento Bölgesi’nde bulunan köyün ekonomisi büyük ölçüde turizme dayalı. 2600 kişinin yaşadığı küçük Türk köyü, Türklere olan aşırı hayranlıkları ve Türklerin yaşayış tarzını benimsemeleri yönünden oldukça dikkat çekici.

Yaz aylarında 2 bin 600, kış aylarında ise 14 bine çıkan nüfusuyla kış turizmine oldukça verişli bir bölge. Köyde her ağustosun 19 ve 21’i arasında yapılan bir Türkiye Festivali var.

Türk kıyafetleri içerisinde ellerinde ay yıldızlı Türk bayrakları ile sokağa çıkıyorlar. Meydanda bulunan yeniçeri büstü hakkında, “O bizim atamız, biz Türk’üz, burası da bizim Türkiye’miz!” diyorlar.

Ağustos aylarında yapılan Türk Festivali’nde her evin penceresine Türk bayrağı asılıyor. Festival boyunca Türk yemekleri yapılıyor ve erkekler takma bıyık takıyor. Çocuklara Türk bayrağından elbiseler dikiliyor. Gençler ise sokaklarda yeniçeri kıyafetleriyle dolaşıyor.

Moena Belediye Başkanı Riccardo Franceschetti “Bu festival bizim için çok önemlidir, Türkler gelip buradaki küçük Türkiye’yi görmeli. Kabul etmeliyiz ki aramızda çok güçlü bir bağ var. Bu festivalle bu bağı güçlendirmek istiyoruz. Böylece birbirimizi daha çok ziyaret edebiliriz, bu festival aramızda yeni bağlar kurabilir. Bu tür birlikteliklerle kültürel etkileşime gidebilir, tecrübe değişimi yapabiliriz. Bu platform üzerinde adet ve örflerimizde senteze ulaşabiliriz.” diye ifade ediyor.

Moena halkı Türk adet ve geleneklerini o kadar benimsemiş ki kız istemeye bile gidiyorlar. Üstüne üstlük başlık parası bile ödüyorlar. Bunun adına da Türk töresi diyorlar.

Halkın en büyük isteklerinden biri de gerçek bir mehter takımı görmek ve onların çaldıklarına bire bir şahit olmak.

Türklere hayranlıkları nasıl başladı?

Yüzyıllar öncesinde 2. Viyana Kuşatması sırasında İtalya’daki bu köye sığınan bir Türk yeniçeri köye yerleşti. Bu yeniçeri bir de oranın kahramanı olarak adlandırılmaya başlayınca şu zamana dek gelen hayranlık başlamış oldu.

Osmanlı askeri, İtalya’daki bu köye sığındığında yaralı ve ölmek üzereydi. Köyün sakinleri yeniçeriyi tedavi ettiler ve kurtardılar. Daha sonra köyden bir kızla evlenen Osmanlı askeri o dönem kralın halktan istediği haksız vergilere karşı köylüyü destekledi. Köyün kahramanı olan bu asker ardında 326 yıllık bir eser bıraktı.

Balaban Hasan – El Turco

Balaban Hasan

Orhan Yeniaras’ın El Turco adlı belgesel romanında anlatıldığına göre; Tüm bu olayların gelişmesini sağlayan yeniçerinin asıl adı Balaban Hasan. Ve köyün meydanında bir anıtı bulunuyor. Merzifonlu Kara Mustafa zamanında yaşamış bir yeniçeri olan Balaban Hasan, önemli başarılara imza atmıştır.

Akranlarına göre iri yarı ve mücadeleci olduğu için ona doğan ve şahingiller familyasından, avcı ve yırtıcı bir kuş olan Balaban lakabı verilmiştir. Balaban, IV. Mehmet ve Merzifonlu Kara Mustafa zamanında yaşamış bir yeniçeridir. Sıradan bir yeniçeri olmayıp önemli başarılara imza atmış bir Osmanlı İstihbarat Subayı’dır.

Köprülü döneminde keşfedilmiş ve II. Viyana Kuşatması sırasında orduya büyük yararı dokunmuştur. Bir nevi ajanlık yapan bu Türk subayı vatanını, milletini çok sevmektedir.

Pek çok yabancı dil bilen bu Türk’ün meziyetleri kitapta şöyle yer alır: “Balaban, Devlet-i Âliye’ye çok yararlı hizmetlerde bulundu. Rusçadan başka Almanca ve İtalyanca da bildiğinden istihbarat toplamak için kılık değiştirerek Venedik, Viyana, Berlin ve Roma’ya defalarca girip çıkmıştı. Bu görevleri sırasında çoğunlukla rahip kılığına girerdi.

Devlet-i Âliye’nin önemli bilgiler edinmesinde rolü olan Balaban’dan dönemin Sadrazamı ve ordunun Serdar-ı Ekremi olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bir hizmet ister.

Balaban, Viyana’da bulunan on iki Türk ajanından haber alınamadığı için oraya giderek neler olup bittiğini bir an önce öğrenip gelmelidir. O büyük bir heyecanla bu görev için çalışırken hazırlıklar da tamamlanmaktadır. Kanuni’nin fethedemediği Viyana, bu sefer kuşatılacaktır.

Balaban bu duygularla görevini yerine Kara Mustafa Paşa, Viyana’yı kuşatma düşüncesini padişaha vakti zamanında açmadığı için bu harekâtın vicdan azabını çekmeye başlamıştır. Bu yüzden taarruzu ağırdan almaktadır.

Balaban bu duruma dayanamaz ve haddini aştığını bile bile şunları söyler: “Paşam, şu anki hâl ve şartlar kaleye hemen taarruzu gerekli kılmaktadır. Ok yaydan çıkmıştır bir kere, izin verin hedefini bulsun. Omzunuza konan zafer kuşunu göremiyorsunuz. Yüz binlerce askerin ve bir o kadar da şehidin beklediği zaferi murdar etme hakkına sahip değilsiniz. Son olarak demem o ki hemen hücuma geçmezseniz Allah sizi affetse bile şehitler affetmeyecektir!”

Bu konuşmanın elbet bir bedeli olmalıdır. Zira sıradan bir yeniçerinin sadrazamla böyle konuşması o güne kadar görülmüş bir şey değildir.

Sadrazam da bu duruma hiddetlenmiş ve Yeniçeri Ağası’na Balaban’ın kellesini vurmalarını söylemiştir. Yeniçeri Ağası ise bu konuda tıpkı Balaban gibi düşünmekte ve onun nasıl yürekli bir yiğit olduğunu bilmektedir.

Bu yüzden olsa gerek Balaban’ı cellâda götürecek neferlere teslim ederken ellerini gevşek bağlar. Bağlar ki kaçsın! Bu kaçışa Sadrazam da göz yummuştur. Paşa’nın neden Balaban’ı takip ettirmediğini, neferleri ve Yeniçeri Ağası’nı neden sorgulamadığını hiç kimse, hiçbir zaman öğrenememiştir. Belki de II. Viyana bozgunu Balaban’ı haklı çıkarmıştır.

Ordudan kovulan bu Türk askeri, elinden geldiğince vatanı için savaşmaya devam etmiş ve başarıları düşmanların da dikkatini çekmiştir. Düşmanlarıyla girdiği amansız bir mücadelede, düşmanları ölürken o yaralanmıştır. En son hatırladığı atının üstünde yaralı bir hâlde nereye gittiğini bilmeden kaçışıdır.

El Turko romanına göre, Balaban’ı Moena’lı Mariana ve kardeşi dağda kuzularını otlatırken fark ederler. Çalılıkların arasında gördükleri yabancının ölmüş olduğunu düşünürler. Daha sonra dedeleri ve köy halkı yabancıyı köye getirir, iyileşmesi için uğraşırlar.

Balaban kendine geldiğinde köy halkından olup biteni dinler. Bu küçük köyün kocaman yürekli insanları ona yardım edip iyileştirmiştir. Balaban artık gidebileceği bir yeri olmadığını bilmenin hüznüyle bu köyü kendi köyü beller.

Zamanla hem köy halkı onu benimser hem de o köyü. Bilgisini, görgüsünü, her şeyini onlarla paylaşır. Bu İtalyan köyünde Türklüğü yaşatır. İtalyanca bildiğinden köylüyle rahatça anlaşabilmektedir.

Gel zaman git zaman El Turco -köylüler ona bu adı koymuştur- köyde huzurlu ve sakin bir hayat yaşarken bir gün bir olumsuzlukla karşılaşır; Alman derebeyleri köye gelir ve haraçlarını alıp, köyü yağmalayıp giderler. Özgürlüğüne düşkün Türk buna anlam veremez ve onlara savaşmayı öğretir.

Ok ve yay yapımını, ateşli silahları velhasıl savaş tekniğiyle ilgili bildiği her şeyi öğretir. Moenalılar ona minnettardır. Çünkü özgürlük ve kahramanlık kavramlarını o benimsetmiştir onlara. El Turco’nun 326 yıl geçmesine rağmen hatırasının yaşatılmasını belki de buna borçludur.

Moena’ya barış, huzur ve bolluk götüren soydaşımız, yani El Turco kendisini kurtaran Mariana ile evlenir ve ömrünün sonuna kadar bu şirin köyde yaşar. O günden bugüne Moena köyü La Turchia ya da Rione Turchia olarak anılmaktadır.

Kaynak:
http://www.haber7.com/foto-galeri/43779-italyadaki-turk-koyu-moena
https://onedio.com/haber/13-maddede-filmlere-tas-cikaran-oykusuyle-italya-da-bir-turk-koyu-moena–445513

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1