Avustralya Yerel Türleri Yok Eden 2 Milyon Vahşi Kediyi Öldürecek

Avustralya Yerel Türleri Yok Eden 2 Milyon Vahşi Kediyi Öldürecek

Avustralya hükümetinin ülkedeki yerel türleri yok eden vahşi kedileri öldürmek için zehirli sosis kullanacağı açıklandı. Ülke 2020’ye kadar 2 milyon kediyi öldürme sözü verdi.

New York Times gazetesinde yer alan habere göre Avustralya hükümeti, ülkede çok sayıda türün ortadan kalkmasına neden olan vahşi kedi türlerinin sayısını azaltmak için yeni bir proje başlattı.

Projeye göre tavuk yağı, kanguru eti, otlar ve baharatların bir karışımını içeren zehirli sosisler kullanılarak kediler öldürülecek ve popülasyonları azalacak.

Zehirli sosisler Batı Avustralya eyaletindeki bilim insanı Dr. Dave Algar tarafından oluşturuldu. Algar, hangi lezzetlerin kedigiller için en çekici olduğunu belirlemek için kedi maması markaları ile çalıştı.

Kilometrekareye yaklaşık 100 kedi

Zehirli sosis projesi, ülkede 2015 yılında başlatılan yerli vahşi yaşamı koruma girişiminin bir parçası. New York Times’ın yaban hayatı koruma yetkililerine dayandırdığı verilere göre, kediler ülkenin yaklaşık yüzde 99.8’inde yer alıyor. Bazı bölgelerde kilometrekareye yaklaşık 100 adet kedi düşüyor.

Uzmanlar, Avustralya’ya özgü olmayan bu kedilerin nereden geldiğini bilmiyor.

Avustralya 2015 yılında çok sayıda kemirgen ve keseli türü yok ettiği için kedilerin sayısını azaltmak için çalışmalara başlamış, kısırlaştırma, avlama ve zehirleme yoluyla çok sayıda kedinin ölümüne neden olmuştu.

Royal Melbourne Teknoloji Enstitüsü’nün tahminlerine göre, programın yürürlüğe girmesinin ilk yılında yaklaşık 211 bin 560 kedi öldürüldü.

Kaynak: Avustralya 2 milyon kediyi öldürmek istiyor

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Yoldan Geçen Erkeklere ve Köpeklere Saldıran Kedi

İstanbul Bayrampaşa’da bir marketin önünde bekleyen kedi, erkeklere ve köpeklere sataşınca, o görüntüler sosyal medyada büyük ilgi gördü. Sosyal medyada fenomen olan kedi, market çalışanları tarafından sahiplenildi. Marketin önüne kedi evi koyan çalışanlar kediye “bıcırık" adını verdi.

tb

Bayrampaşa Yenidoğan Mahallesinde bir marketin önünde bekleyen kedi yaptığı haylazlıkların güvenlik kamerasına yansımasıyla bir anda fenomen oldu. Yoldan geçenlere, markete girmeye çalışanlara ve köpeklerin üzerine atlayıp korkutan kedinin görüntüleri sosyal medyada çok sayıda kişi tarafından paylaşıldı.

Fenomen kedi market çalışanları tarafından sahiplenildi. Marketin önüne bir kedi evi koyan market çalışanları kediyi Veteriner Hekime götürüp kontrollerini yaptırdı. Kediye kimlik çıkaran market çalışanları adını “bıcırık" koydu. Fenomen kedi çevredeki vatandaşların ilgi odağı oldu.

HIRÇIN DEĞİL, GEBE OLDUĞU İÇİN SAVUNMA İÇ GÜDÜSÜYLE SALDIRIYOR

Kedinin kontrollerini yapan Veteriner Hekim Seçkin Çetin “Sosyal medyada fenomen olan kedi bıcırık elimizde ve bugün oradaki kişilerden biri sahiplendi ve bize getirdi. Biz de genel muayenelerini yaptık. Kendisi videolarda çıktığı kadar pek hırçın değil gördüğünüz gibi, biraz meraklı. Yaptığımız muamelelerde gebe olduğunu gördük, o yüzden de hormonların etkisiyle biraz da savunma iç güdüsüyle gelen gidene saldırıyor. Tabi gördüğümüz kadarıyla hep erkeklere saldırmış bu da işin komik yanı ama orada gözüktüğü kadar hırçın değil, sadece biraz hareketli"

“SALDIRGAN AMA CANA YAKIN BİR KEDİ"

Çevrede oturan bir vatandaş “Ben ‘Çaki’ koydum adını, saldırgan ama sevimli cana yakın bir kedi İnşallah iyi bir ailesi olur. Bir kapının önünde saldırdı bana, havada yakaladık birbirimizi. Baya yüzünü tırmaladı sonra veterinere götürdüm köpeğimi" dedi.

Kaynak: Fenomen kedi market çalışanları tarafından sahiplenildi – İstanbul

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Günümüzde Klavye Üzerinden Geçen Kediler Ortaçağ’da El Yazmaları Üzerinden Geçiyormuş

Hayatının herhangi bir döneminde bir kedi ile yaşamış olanlar, kedilerin, siz yazı yazarken rahatça klavyeniz üzerinden geçme alışkanlığına aşinadır. Kitap Tarihi Profesörü Erik Kwakkel tarafından tweetlenen bir el yazması fotoğrafı, bunun aslında yeni bir şey olmadığını ortaya çıkardı.

 

Her ne kadar bu el yazmasının Ortaçağ’daki sahibi, bu muntazam el yazması üzerindeki pati izlerinden muhtemelen oldukça rahatsız olmuş olsa da, 15. yüzyıldan kalma başka bir el yazması, onun aslında ne kadar şanslı olduğunu gösteriyor. Bir Deventer (Hollanda’da bir şehir) kâtibinin 1420’lerde yazmış olduğu bir el yazması, önceki gece bir kedinin idrar lekesiyle harap olunca, sayfanın kalanını boş bırakmak zorunda kaldı, o boşluğa bir kedi resmi çizdi ve o kediyi şu kelimelerle lanetledi:

“Hic non defectus est, sed cattus minxit desuper nocte quadam. Confundatur pessimus cattus qui minxit super librum istum in nocte Daventrie, et consimiliter omnes alii propter illum. Et cavendum valde ne permittantur libri aperti per noctem ubi catti venire possunt.”

[Burada, belirli bir gece boyunca buna idrarını yapan kediden başka eksik bir şey yok. Derventer’de gece boyunca idrarını bu yazma üzerine yapan o uyuz kediye lanet olsun ve onun yüzünden diğer kedilere de. Siz de kedilerin gelebileceği yerlerde geceleri açık kitap bırakmamaya dikkat edin.]

,,

Peki bu değerli kitapları ve yazmaları lekeleme ve bozma eğilimleri göz önüne alındığında, Ortaçağ kütüphanelerinde neden kedilere izin verildi? İrlandalı bir keşiş tarafından kedisi “Pangur Bán” hakkında yazılmış bir 9. yüzyıl şiiri bu sorunun cevabını veriyor:

Ben ve kedim Pangur Bán. Vazifelerimiz benzer: Fare avlamak onun hazzıdır, Sözcükleri avlamak benim, bütün gece. Şiirin tamamı The scholar and his cat, Pangur Bán

Kediler, fareleri uzak tutmak için oradaydı. Boethius’un De consolatione philosophiae’sinin bu 11. yüzyıl kopyasında da görüldüğü gibi Ortaçağ el yazması zararlı böcekler ve hayvanlar için oldukça lezzetli bir ikram. Bu elyazmasının fareler ve sıçanlar tarafından yok edilen sayfa kenarlarında diş izlerini görebilirsiniz.

Kitaplar için tehlike arz eden bu yeme alışkanlıklarının yanı sıra, fareler 12. yüzyıl yazarı Hildebert tarafından da belirtildiği gibi can sıkıcı olabilirler. Resim bir farenin Hildebert’in masasında onun peynirini nasıl yediğini göstermekte. Hildebert fareyi öldürmek için bir taşı kaldırmış olarak resmedilmiş. Yazdığı kitapta bu peynir hırsızı canavara yönelik bir lanet bulunuyor: “Pessime mus, sepius me provocas ad iram; ut te deus perdat” [sefil fare, sık sık beni kızdırıyorsun. Tanrı seni yok etsin!]

 

Görünen o ki, en az iki kedi, izlerini el yazmaları üzerinde bırakmaktan sorumluyken, kedinin fare yakalamadaki üstün yetenekleri çok sayıda el yazmasını farelerin iştahından kurtarmış ve pek çok katibin öğle yemeklerinin el değmeden kalacağını bilerek çalışmalarına odaklanmasına yardımcı olmuş olabilir.

Kaynak: Ortaçağ El Yazmalarında Kediler ve Patiler | Arkeofili

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Kediniz Gece Sizi Uyutmuyorsa Ne Yapmalısınız?

Kedi sahiplerinin en sık şikayet ettikleri konulardan birisi “kedinin gece uyutmaması” ya da sabah çok erken uyandırması. Bu, aslında basit yöntemlerle kontrol altına alınabilen bir huy. Eğer sizin kediniz de vahşi doğadaki akrabaları gibi gececiyse ve geceleri uyumuyor ve uyutmuyorsa, aşağıdaki önerileri uygulayabilirsiniz.

Kedinize yatak odanızın dışında ve uzağında sıcak ve konforlu bir yatak yeri hazırlayın.

Yatak odanızın kapısını geceleri kapalı tutarak kedinizin geceleri yanınıza gelip sizi oyun oynamak maksadıyla uyandırmasını engelleyin.

Gündüzleri çok fazla uyumasına izin vermeyin. Günlük aktivitesini arttırın. Birlikte oyunlar oynayın, tırmanıp enerji harcayabileceği tırmanma düzenekleri hazırlayın, oyuncaklarını dönüşümlü olarak kullanın. Bu amaçla oyuncaklarını birkaç gruba ayrın ve bir grup oyuncak meydandayken diğerlerini kaldırın. Böylece oyuncaklarından sıkılıp oynamaktan vazgeçmez.

Uyumadan önce bir süre kedinizle oynayın. Yorulmasını ve uykuya ihtiyaç duymasını sağlayın.

Sabah kediniz sizi uyandırdığında ilk iş olarak ona yemek vermekten kaçının. Bu onun için ödül gibi olacak ve ertesi sabah yine ödül almak için büyük bir zevkle sizi daha da erken uyandıracaktır. Bu nedenle uyandıktan bir süre sonra verin yemeğini. Eğer kedinizin sabah sizi yemek için uyandırma huyu çok şiddetliyse gün içinde azar azar yemek vererek günün en büyük öğününü gece yatmadan önce verin. Eğer gün içinde evde değilseniz ve çalışıyorsanız, zaman ayarlı mama kapları kullanın ya da mama tanelerini değişik yerlere saklayın. İçine mama konarak kedinin oynamasını ve içinden taneleri çıkartmasını zamana yayan delikli toplardan da kullanabilirsiniz.

Kediniz gece şiddetle miyavlayarak sizi uyandırıyorsa, bu durumu onu susturacak tedbirlerle engelleyebilirsiniz. Bunun için, içine birkaç çakıl taşı ya da demir para konmuş teneke kutular ya da gürültü çıkaran saç kurutma makinesi, elektrikli süpürge gibi aletleri kullanabilirsiniz. Gürültü çıkardığınızda kediniz susacak ve gürültüden korktuğu için bir süre sonra geceleri bağırarak sizi uyandırma huyundan vazgeçecektir. Burada dikkat etmeniz gereken, kedinizin ondan daha fazla gürültü çıkaran şeyin kaynağında sizin olduğunuzu anlamaması. Bu nedenle ona bağırmak yerine, mutlaka ona belli etmeden gürültü çıkaran eşyalardan yararlanın.

Eğer sabırlı iseniz, diğer bir düzeltme yöntemi, kedinizin gürültü çıkarmak ve sizi uyandırmak amacıyla yaptığı davranışları kale almamak. Bu oldukça zor olmakla birlikte, çıkardığı gürültülere yanıt alamayan kedinin bir süre sonra sizi uyandırmaya çalışmaktan vazgeçtiğini göreceksiniz.

Kedinizdeki bu uyandırma huyu çok şiddetli ise ve düzeltemiyorsanız, mutlaka veteriner hekiminize danışın. Medikal tedavilerle kedinizin uyku sistemini yeniden düzenleyebilir, siz de rahat edersiniz.

Kaynak: Kediniz geceleri uyutmuyorsa

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Evcil Kedinin Arkeolojisi

Kedi, bir dönem insanlar için haşereyle mücadele aracıyken zamanla dünyanın en popüler evcil hayvanlarından birine dönüştü. Peki bu değişim ne zaman gerçekleşti? Arkeolojik kanıtlar aradaki bu farkı nasıl ortaya koyuyor? Araştırmacılar bu soruların cevabını Roma dönemi Yorkshire’ında araştırdı.

Bugün, sahibinin kucağında mırıldayan bir kedi, evcimenliğin en güzel örneği, ancak durum her zaman böyle değildi. Arkeolojik kayıtlar, köpeklerin 15.000 yıl önce de şimdi olduğu kadar insanların en iyi arkadaşları olduğunu gösteriyorken, kedilerin hanelerimize katılma süreçlerinde çok daha yavaş oldukları görülüyor. Peki bu ilişkinin gelişim sürecini ne kadar geçmişte bulabiliriz? Arkeoloji, bu sorunun cevabı olabilir.

Kediler denize açılıyor

Kazılar, şimdiye kadar dünyanın dört bir yanındaki kedi kalıntılarını ortaya çıkardı ancak yapılan genetik çalışmalar, evcil kedilerin (Felis catus) yaklaşık on bin yıl önce, Yakın Doğu’daki ataları olan Afrika vahşi kedilerinden (Felis silvestris lybica) ayrı bir tür olarak ortaya çıktıklarını gösteriyor. O günden bu yana bu kediler, keşiflerle, ticaretle ve yerleşim gibi nedenlerle insanlar tarafından (bilerek veya başka türlü) taşınarak dünyaya yayıldı. MÖ. 7000’e gelindiğinde Çin’de insanlarla birlikte yaşayan kedilerin kanıtlarını görebiliyoruz. Yaklaşık 5300 yıl öncesinde ise, kediler çoktan Kıbrıs’a ulaşmışlardı bile. Adada yerli kedi popülasyonu olmadığından kedilerin insanlar vasıtasıyla Kıbrıs’a ulaşmış oldukları düşünülüyor.

Bununla birlikte, insanlarla gerçek bütünleşmelerinin ilk ipuçları, yaklaşık 4000 yıl önce Mısır’da görülüyor. Mısır kültürü kedileri kutsal sayan bir kültürdü. Bu dönemde kedigillerin insanlarla daha dünyevi ilişkiler kurmuş oldukları görülüyor. Örneğin, 18. Hanedanlık Dönemi (MÖ. 1350) fresklerinde kediler ve insanlar arasındaki gelişen bu işbirliğinin canlı bir betimi, Thebes’de zengin bir yetkili olan Nebamun’un mezarını süslemekte (Şimdi British Museum’da sergileniyor). Burada, bugün bir av köpeği olarak kullanabileceğimiz küçük çizgili bir kedi, bir avcıya yabani bir kuşu yakalamak ya da avlamak için yardım ediyor. Fakat bu betim, kedilerin duygusal bir statüye ulaşmış olmalarını değil, açıkça bir iş/işgücü hayvanı olarak görüldüklerini gösteriyor.

Avrupa’da ise, kediler ilk olarak MÖ. 5. ve 4. yüzyıl Antik Yunan sanatında beliriyorlar. Roma dünyasında, MS. 1. yüzyıla dayanan bir Pompeii mozaiği olan ve kilerden bir şeyler aşıran haylaz bir kedinin betimlendiği “Faun Evi”nde de görülebileceği gibi bu devirlerde kediler artık daha net bir şekilde ev sahnelerinde gösteriliyor.

Kedi figürleri, Roma sanatında köpeklere kıyasla çok daha az sıklıkla görülüyor, bu da evcil hayvan olarak kabul edilmiş olsalar da bugün keyfini çıkardıkları popülerlik seviyelerine henüz ulaşamamış olduklarını gösteriyor. Bu tasvirlerden çok azı, kedilerin avcı ile aile üyesi sıfatları arasında ayrım yapmamıza olanak sağlıyor.

Kedilerin bu dönemde potansiyel bir evcil hayvan olmalarının en ikna edici imgesi, MS. 2. yüzyılda ölen bir Gallo-Roman çocuğunun mezar taşının bulunduğu Bordoaux, d’Aquitaine müzesinde görülmekte. Stelde, göğsünde tuttuğu bir kediye sarılmış olan küçük bir kızın çekici ve gerçekçi bir görüntüsü yer alıyor. Portresi için poz veriyormuş gibi izleyiciye bakan çocuk, kediyi ön bacaklarının altından tutarken hayvanın alt vücudu aşağıya sarkık bir vaziyette sallanmakta (ve bu vaziyet, başka bir evcil hayvan olan fırsatçı bir yavru horoza gagası ile kedinin kuyruğunun ucunu yakalama fırsatı sunuyor). Tamamlanmamış bir yazıt, çocuğun Laetus adlı bir adamın kızı olarak tarif ediyor. Acaba bu stel, vefat etmiş bir çocuğun hayattayken oynadığı evcil bir hayvanı kucaklama anını gösteren sevimli bir tasvir olabilir mi?

Kediler (ve Romalılar) İngiltere’yi fethediyor

Britanya’daki evcil kedilere ilişkin en erken ipuçlarımız çoğunlukla Roma döneminden gelmekte (kalıntıları Scarborough yakınlarındaki Star Carr’daki Mezolitik avcı-toplayıcı kampı gibi erken bir tarihe uzanan köpeklerden çok daha sonra). Evcil hayvan olarak kabul edilmelerine dair en iyi kanıt ise Bishopstone, Lullingstone ve Rudston’ın yanısıra York’ta bulundu.

Bu buluntuların çoğunda bu hayvanların haşereyle mücadele araçları mı ev hayvanları mı oldukları henüz belli değil. Ancak Mid Tees Vadisi’ndeki bir yerleşim, bu konuyu aydınlatmada daha umut verici görünüyor. Burası, İlk olarak 1997’de Teesside Arkeoloji Derneği tarafından kazılan Kuzey Yorkshire, Dalton-on-Tees’deki bir Roma villası.

Araştırmalar, sadece kuzey sınırı olarak kabul edilenin ötesindeki büyük bir villanın kalıntılarını değil, aynı zamanda da 28 farklı türü temsil eden 3700’den fazla iyi korunmuş hayvan kemiğinin geniş ve çeşitli bir kümesini de açığa çıkardı. Bu kalıntıların neredeyse %70’i MS. 2. ve 4. yüzyıl arasında bir zamanlar doldurulmuş bir kuyudan geliyordu ve aralarında küçük bir ev kedisinin de kalıntıları vardı.

Kedinin kemiklerine yapılan bir ön incelemeyle bile bu hayvanın şanssız bir kedi olduğunun sonucuna ulaşılabilir: kedinin her iki arka bacağında ve sol ön bacağında kötü yaralanmalar bulunmakta, sol uyluğunun tüm başı kayıp olmakla beraber, sol dirsek de kötü bir şekilde kırık vaziyette. Bu yaraların aynı tarafta olmaları ve benzer iyileşme belirtileri göstermeleri yaraların belki de at gibi daha büyük bir hayvanın tekmelemesi ya da bir araba tekeri tarafından ezilmiş olması gibi olası nedenlerden meydana gelmiş olabileceğini düşündürmekte.

Nedeni ne olursa olsun, bu kazanın sakat bırakıcı ya da ölümcül yaralanmalara neden olmuş olduklarından şüphe yok. Fakat yine de bu olay sonucu kedinin hayatını kaybetmediği anlaşılıyor. Etkilenen eklem yüzeylerindeki ‘parlak’ aşınma desenleri, hareket genişliği azaltmış olsa da eklemlerin kullanıma geri döndüğünü gösterirken, her iki bacaktaki yeni kemiklerin yoğun gelişimi, iyileşme belirtileri sergiliyor. Başka bir deyişle, dost canlısı bir insan, yaralı kediye hasta bakıcılık yapmamış olsa bile, kemiklerinin iyileşme sürecinde en azından yiyecek ve su verip beslemiş olabilir.

Kedi kalıntılarının analizi, kırıkları iyileşmiş olsa bile, kısmen kaynamış dirseği ile hayvanın artık etkili bir avcı olmadığını öneriyor (Karşılaştırma için tüm kemikler mevcut olmadığından emin olunamıyor). Her iki yaralanma da, kazadan etkilenen bacakları diğerlerinden daha kısa bırakmış olabilir.

Hayatının geri kalanını kesinlikle bir fare yakalayıcısı olarak devam ettirmemiş olan bu topal kedi, yine de öldürülmemiş ve villada hayatını devam ettirmesine müsade edilmiş. Bu da bizlere kedinin sahibinin bu hayvanla daha derin bir duygusal bağ kurmuş olabileceğini gösteriyor. Eğer öyleyse, bu kanıt bizlere kedilerin evlerde işe yarayan ve kullanılan bir araç değil, sevilen bir evcil hayvan olduğunu gösteriyor.

Kaynak: Evcil Kedinin Arkeolojisi | Arkeofili

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

İslamda Kedi Beslemek

Kedi beslemek sünnettir. Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş. Siyah beyaz bir Habeş kedisiymiş Müezza. Ağzının içinde üst damağında lekeleri varmış. Bu sık rastlanmayan damağında leke olan kedilerin Müezza’nın soyundan geldiği kabul edilir. Müezza, muhtemelen bir sokak kedisiydi ve Mekke’nin sıcak kavurucu çöl sokaklarından Hz. Muhammed’in ilgisi ile kurtulmuştu.

-

Hz. Muhammed, kedisi Müezza’yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed’in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza’yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş. Hz. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Resulullah "Onlar en temiz ağıza sahiptirler" buyurmuş ve abdest almıştır (Hadisi Nakleden Peygamberimizin eşi Hz. Aişe).

Daha sonra da sahabeden Kâb kızı Kebşe isimli bir hanım şöyle anlatıyor:
Eshab-ı kiramdan kayınpederim Ebu Katade’nin abdest alması için bir kaba su koymuştum. Kedi gelip bu kaptan su içiverince Ebu Katâde biraz daha su içmesi için, kabı kedinin önüne uzattı. Benim kendisine hayretle baktığımı görünce, "Niye hayret ettin ey kardeşimin kızı, Resulullah efendimiz, "Kedi pis değildir, etrafınızda (evinizde) serbest dolaşsın buyurdu. Kendisi de abdest almıştı, ben de sünnet eylemekteyim" dedi (Nakleden: İmam Malik, Muvatta, Taharet [2.13]-Diğer Kaynaklar: Ebu Davud, Taharet, 1/38; Tirmizî, Taharet, 1/69; Nesaî, Taharet, 1/54; İbn Mace.Taharet, 1/32, Ayrıca bkz. Şeybanî, 90).

Ebu Bekir Vasiti hazretleri anlatır:
Bir gece Peygamber efendimizi rüyamda gördüm. Bir senedir, o kadar çok sıkıntının tesirinde kaldığımı, çok zayıflayıp ayakta namaz kılamaz hâle geldiğimi arz ettim. Evimizdeki kedi yavrulamıştı. Ben bu sıkıntı içinde düşünürken, bir köpeğin kedi yavrularından birisini yakalamaya çalıştığını gördüm. Bastonumu vurunca, kaçtı. Kedinin annesi gelip yavrusunu alıp gitti. Ondan sonra iyileştim; namazlarımı ayakta kılmaya başladım. O gece rüyamda yine Peygamber efendimizi gördüm. "İyi olmanın sebebi, bir kedinin senin için teşekkür etmesidir" buyurdu.
Abdurrahman bin Sahr adlı bir sahabe (Ebu Hureyre) sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş. Resûl-ü Ekrem Hz. Muhammed’in bundan haberi yokmuş.

Sahabelerden biri bir gün Hz. Muhammed’e söylemiş:
"Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!" demiş. Hz. Muhammed o anda bir şey söylememiş. Hz. Muhammed Ebu Hureyre’yi daha sonra sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş. Hz. Muhammed’e sahabenin söylediğini kendisi de bildiği için Resûl-ü Ekrem Peygamberimiz bir şey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış. Resûllah Hz. Muhammed kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu. Hz. Muhammed yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta: "Ebu Hureyre utanma, öğün. Sen kedi babasısın" demiş.
O günden sonra Abdurrahman bin Sahr’a artık Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hitap ettiği gibi "Ebu Hureyre (Kedi babası)" hitap edilir . (Buhari: 5, 811).

Bir gün bir sohbet esnasında Resûlullah efendimiz yanındakilere:
"Hubbül hırratı minel iman" Türkçesi:"Kediyi sevmek imandandır" buyurmuş. "Niçin?" diye sormuşlar. "Ebu Hureyre bilir" demiş başka bir şey söylememiştir.
Kendisi de bir kedi dostu olan ve Peygamberimizin hadislerini aktaran Ebu Hureyre, Hz. Muhammed’in kedilerin ticari alım satımını yasaklattığını söyler. Hatta Ebu Hureyre’nin aktardığı hadislerde "kedisini kapatıp aç bırakan bir kadının cehennemde çektiği cezadan" bahsedilir. Mesaj oldukça açıktır. Kedilere iyi muamele şarttır. Bu hadislerden dolayı çocukluğumuzda kedilerin canını acıtanlar için hep aynı şey söylenir dururdu. "Bir kediyi öldürürsen yedi cami yaptırman gerekir". İslamiyet’teki bu gizli kedi sevgisi sebebi ile İslam ülkelerinin sokakları kedilerle doludur. Ebu Hureyre kısa sürede İslam aleminin en önemli ve en güvenilir sahabelerinden birisi oldu. Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisini çok seviyordu ve yanından ayırmıyordu. Hazret-i Ebu Hüreyre, Peygamber efendimizin hep huzurunda ve yanında bulunduğu için, pek çok hadis-i şerif işitip rivayet etmiştir. Gece gündüz Peygamber efendimizin yanından ayrılmaz, ondan duyduğu hadisleri öğrenmeye çalışırdı.

Savaşta ve barışta Resulullah efendimizin yanından ayrılmazdı. Hafızası çok kuvvetli olduğundan, çok hadis-i şerif ezberlemişti. Eshab-ı kiramdan ve tabiinden 800’den fazla kimsenin, kendisinden hadis öğrendiği, Buhari’de yazılıdır. "Bilerek bana yalan isnat eden, Cehennemdeki yerine hazırlansın" hadisinin ravisidir. Yani bu hadisin Hz. Muhammed’e ait olduğunu ilk söyleyen kişidir. Hadis rivayet etmek istediğinde, bu hadisi zikrederdi. Sahabiler onun hadis rivayetindeki üstünlüğünü kabul edip, ondan hadis naklettiler. (Nakleden: Hakim Nişaburi, III, 513). Ebu Hüreyre, sahabe ve muhaddislerce son derece güvenilir, yüce bir zattır. (Nakleden: Buhari). O, benden daha hayırlı ve naklettiğini daha iyi bilendir. (Abdullah İbni Ömer). O, bizim işitmediğimiz bir çok hadisi işitmiştir. (Nakleden: Hazret-i Talha) (Nakleden: H. Nişaburi, III, 511). İmam-ı Şafii gibi büyük âlimler, "Ebu Hüreyre, kendi dönemindeki hadis ravileri içinde, hafızası en sağlam olanıdır" buyurdu. (Nakleden: İbni Hacer, el-İsabe fi Temyizis-Sahabe, IV, 205). Buhâri’nin söylediği gibi Ebû Hureyre’den sekizyüz âlim hadis rivâyet etmiştir. O, sahâbe ve muhaddisler nazarında son derece güvenilir yüce bir şahsiyettir. İbn Ömer şöyle demiştir: "Ebu Hureyre benden daha hayırlı ve naklettiğini daha iyi bilendir." Cennet’le müjdelenenlerden biri olan Talha bin Ubeydullah da: "Şüphe yok ki Ebû Hureyre Hz. Peygamber’den bizim işitmediğimiz hadisleri işitmiştir" demiştir (Hâkim El Nişâbûrî, III, 511, 512).

Bir gün namaz kılarken bir yılan Hz. Muhammed’e arkasından yaklaşmış ve Hz. Muhammed’i sokmaya kalkışmış. İşte tam o sıra oralardan geçen bir adam Hz. Muhammed’in zor anına yetişip kedisini yılanın üzerine salmış. Ve bilindiği üzere yılanın amansız düşmanı olan kedi, yılanı boğmuş. Yılanın zehirli ısırığından kedi sayesinde kurtulan Hz. Muhammed kedinin sırtını okşamış. O günden beridir de kediler sırt üstü yere düşmezlermiş. Bediüzzaman Said-i Nursi gibi bazı alimler kedilerin çıkardığı mırmırların "Ya (Er) Rahim, Ya (Er) Rahim" şeklinde bir dua olduğunu, kedilerin bu şekilde şükredip, zikrettiklerini söylemektedirler. Said-i Nursi’nin kendi kedileri de vardı ve hayatının her döneminde kedileri çok sever ve beslerdi. Dünyaya gelen canlı mitolojisinde Hz. Adem ile başlayan insan sürecinden sonra yaratılan ilk canlılar yılan ve kedidir. Ve ilginçtir ki, hemen her dinde, yılan kötülüğü kedi iyiliği temsil etmiştir. Bugün dahi yılanın en korktuğu canlı kedidir. Öyle ki, kedinin kokusunu aldığı yere yılan giremez. Evde kedi beslenebilir. Dini açıdan sakıncası yoktur. Nitekim Hz. Peygamberin, çoğu sahabe-i kiramın ve çoğu evliya zatların evlerinde kedileri vardı. Örneğin Mevlana’nın velilerinden biri olan Pir Esad Sultan ya da yaygın lakabıyla "Pisili Sultan" da kedileri çok severdi. Tıpkı Hazreti Muhammed ile ilgili hadisleri bizlere aktaran Kedi Babası lakaplı Ebu Hureyre gibi. Öyle ki kedisi ölümünden sonra sandukasının hemen sol tarafına ayak ucuna gömülmüştü. Kim bilir Pisili Sultan’ın ayak ucunda yatan bu kedicik, Mevlana’nın Mesnevi’sini süsleyen o muhteşem şiirleri sultanının eteğinde doğrudan Mevlana’dan dinlemişti.

Hadis-i Şerifler:
"Bir kadın, bir kediyi kapalı bir yere hapsetti. Kediye yiyecek, içecek vermedi. Dışarıda bir şey bulup yemesi için serbest de bırakmadı. Kedi öldü ve kadın da bu yüzden Cehenneme müstahak oldu." (Hadisi nakleden: Buhari [3.553]; Müslim).
"Yeryüzündeki mahlûklara acımayana, göktekiler acımaz." (Hadisi nakleden: Taberani)
"Merhameti olmayana merhamet edilmez." (Hadisi nakleden: Buhari)
"Eshab-ı kiram dediler ki: Ya Resulallah, hayvanlara iyilikte de, sevap var mıdır? Peygamber efendimiz, "Her canlı hayvana yapılan iyilikte sevap vardır" buyurdu." (Hadisi nakleden: Buhari)

Sahabeden bir zat anlatır:
Resulullahın, kedi su içtikten sonra kalanıyla abdest aldığı da olmuştur. (Hadisi nakleden: Ebu Nuaym)

Hazret-i Ebu Hureyre anlatır:
"Bir gün elbisemin içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resulullah efendimiz beni görünce, ‘Nedir bu?’ diye buyurdu. Ben de; ‘Kedicik!’ dedim. Bunun üzerine Resulullah, "Ey Ebu Hureyre" buyurdu. Yani kediyi seven, onlara ana babalık eden kimse buyurdu."
Bir gün Ahmed Rıfâi hazretlerinin paltosunun eteğinde, kedisi gelip uyudu. Namaz vakti geldi, kediyi uyandırmaya kıyamadı. Bir süre onu şefkatle seyretti. Uyanmayacağını anlayınca Hz. Muhammed’in yaptığı gibi kedinin yattığı yeri kesip namaza gitti. Geldiğinde kedi uyanıp oradan gitmişti. Kesik parçayı paltosuna dikti.

Ebu Bekir Vasiti hazretleri anlatır:
Bir gün giderken başımın üzerinde bir kuş uçmaya başladı. Dalgınlıkla kuşu yakaladım. O elimde iken, başka bir kuş daha uçuyordu. Elimdeki kuşun annesi sanarak kuşu elimden bıraktığım anda, kuş öldü. Buna çok üzüldüm. O günden sonra bende bir sıkıntı başladı ve bir sene geçmedi. Bir gece Peygamber efendimizi rüyamda gördüm. Bir senedir, o kadar çok sıkıntının tesirinde kaldığımı, çok zayıflayıp ayakta namaz kılamaz hâle geldiğimi arz ettim. O zaman; "Bunun sebebi, o kuşun, senden şikâyetçi olmasıdır" buyurdu. Evimizdeki kedi yavrulamıştı. Ben bu sıkıntı içinde düşünürken, bir köpeğin kedi yavrularından birisini yakalamaya çalıştığını gördüm. Bastonumu yere vurunca, kaçtı. Kedinin annesi gelip yavrusunu alıp gitti. Ondan sonra iyileştim. Namazlarımı ayakta kılmaya başladım. O gece rüyamda yine Peygamber efendimizi gördüm. "İyi olmanın sebebi, bir kedinin senin için teşekkür etmesidir" buyurdu.
Hiçbir hayvana eziyet, işkence etmek, suda boğarak veya ateşte yakarak öldürmek caiz değildir. Hayvana işkence etmek, gayrimüslim vatandaşa işkence etmekten daha büyük günahtır. Gayrimüslim vatandaşa eziyet etmek de Müslüman’a eziyet etmekten daha büyük günahtır (Söyleyen: Dürr-ül Muhtar). Maksatsız olarak bir hayvanı öldürmek caiz değildir. Ahirette "Onu niçin öldürdün?" diye sorguya çekilecektir. Hayvanları birbiriyle dövüştürmek de caiz değildir. Hayvanların hakkına riayet etmeli, onlara acımalıdır. Hadis-i şerifte, ‘Merhamet et ki, merhamet olunasın! buyuruldu.’ (Söyleyen: Şir’a).

Peygamberimizin eşi Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:
"Benle Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, daha önce kedinin ağzını dokundurup su içtiği bir kaptan su alıp guslettik."

Urve bin Zübeyr, Hz. Aişe (r.a.)’dan aldığı rivayete göre şöyle demiştir:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz’in yanından kedi geçerken su kabını ona iyice meylettirir, kedi su içtikten sonra Efendimiz arta kalanı ile abdest alırdı."

Enes bin Malik (r.a.)’den yapılan rivayete göre, şöyle demiştir:
Resûlüllah (a.s.) Efendimiz Medine’de Bathan denilen yere çıktı ve "Ya Enes! Benim için abdest suyu doldur" buyurdu. Ben de suyu doldurup hazırladım. Resûlüllah (a.s.) tabii ihtiyacını giderdikten sonra su kabına doğru gelirken bir kedi o kaptan su içmeye başlamıştı. Bunun üzerine Resûlüllah (a.s.), o su içinceye kadar durup bekledi. Sonra ben bunun (hükmünü) sorduğumda buyurdu ki:
"Ya Enes! Doğrusu kedi de ev eşyasından biridir, bir şeyi kirletmez ve murdar da yapmaz…" (Hadisi Hakim el-Nişaburi, Müstedrek’te rivayet ettikten sonra, iki Şeyh’in (Buharî ve Müslim’in) şartlarına göre, sahihtir, demiştir. Aynı hadîsi az değişik bir ibareyle Darekutnî de rivayet etmiştir).

Peygamberimizin eşi Hz. Aişe (r.a.) tarafından yapılan rivayete göre Hz. Muhammed şöyle demiştir:
Resûlüllah (a.s.) Efendimiz: "Şüphesiz ki kedi necis (pis) değildir, o da ev halkından bazısı gibidir" buyurdu.
İmam Şafii’ye göre, kedi su içtikten sonra arta kalanı temizdir.
İmam Mâlik’e göre, kedinin artığı temizdir.

İmam Ahmed bin Hanbel’e göre, kedinin artığı temizdir, onunla abdest almak mekruh değildir.

Ebu Davud’a göre de kedi necis (pis) değildir.

Hadîslerin ve İslam alimlerinin açık delâletinden şu hükümler anlaşılıyor:
1- Kedi necis (pis) değildir.
2- Artığı da necis (pis) olmaz, o bakımdan arta kalan su ile abdest alınır.
3- Kedinin su ve gıda ihtiyacını karşılamak ve bu hususta kolaylık sağlamak sünnettir.

Kaynak: Haber7

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Sultan Abdülhamid’in Kedisi Ağa Efendi

II. Abdulhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu’nun kaleme aldığı, II. Abdülhamid konusundaki tek referans kitap olarak kabul edilen ‘Babam Sultan Abdülhamid’ adlı kitaptan:

Babamın Tekir Kedisi

Hemşirem Şâdiye Sultan’la ben epeyce büyümüştük. Bizden dört yaş küçük olan hemşiremiz merhum Refîa Sultan da artık bizim aramıza katılmıştı. Cuma sabahları babamın dairesine gider, el öperdik. O zamanlar daha sarayda kalorifer yoktu. Gayet büyük mavi bir çini soba vardı. Babam bizi onun önüne oturturdu. Biz üç kız kardeş domino oynardık. Babam uzaktan Hurim oyunlarımıza bakar, fakat bir yandan da işleriyle meşgul olurdu.

Sultan Abdülhamid'in Kedisi Ağa Efendi'nin 1900'lü yıllarda çekilen bir fotoğrafı

Babamın gayet büyük bir tekir kedisi vardı. Pek munis, sevimli, enli bir hayvandı. Babam bu kediye ‘Ağa Efendi’ adını vermişti. Biz domino oynarken o da bizim aramıza oturur, dominoları karıştırır, birtakım oyunlar yapardı.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Kedileri Tedavi Ettirmek İçin Piyano Çalan Kedisever Piyanist Sarper Duman

Kedileri için piyano çalan müzisyen belgesele konu oldu. Piyano dersi vererek evinde bulunan çoğu özürlü 13 kediye bakan Sarper Duman ve kedilerine sosyal medyada da ilgi büyük.

Necla, Veysel, Meraklı Melahat, Dayı… 29 yaşındaki Piyanist Sarper Duman’ın can yoldaşları, evinin ve gönlünün kapılarını açtığı kedileri.

Müzisyen Sarper Duman’ın evinde bulunan 13 kedinin pek çoğunun bir özrü bulunuyor. Veysel de onlardan biri. Adını Aşık Veysel’den alıyor ve gözleri görmüyor.

Duman, lise yıllarından itibaren yardıma muhtaç sokak kedilerine bakıyor. Konservatuvarı bitirdikten sonra da 13 kediye bakabilmek için piyano dersleri vermeye başlamış.

“Hepsi sokaktan sahiplendiğim kediler hepsinin ayrı ayrı hikayeleri var. Hepsinin kendine has öyküleri var birçoğu travmalı belli sıkıntılar yaşamış hayvanlar.”

O ve kedilerinin sosyal medyada hatırı sayılır takipçisi var.

"Başladıktan bir süre sonra gelmeye başlıyorlar. Ben müzikle hayvanların iletişiminin çok güçlü olduğuna inanıyorum."

National Geographic, Sarper Duman ile ilgili 35 dakikalık belgesel çekti.

"Türkiye’ye geldi oradan bir ekip ve çekim yaptılar. Yurtdışından çekim olayı çok oldu. Birçok kanalla oldu. Haftaya da Rusya’da bir televizyon kanalına konuk olacağım”

Genç piyanistin hedefi hayvanlara daha iyi bakabileceği geniş bahçesi olan bir alan oluşturmak.

"Kalbinde, gönlünde bir gram sevgi barındıran insanın onu bir kere tattıktan sonra asla vazgeçemeyeceğini onun da tıpkı benim ve diğer hayvanseverler gibi mücadele içine gireceğine inanıyorum. Yeter ki bir kere hayvan sahiplensinler çekinmesinler."

Sarper Duman, hayvanseverlerin agresif imajdan kurtulması gerektiğine de dikkat çekiyor.

Sarper Duman Youtube kanalı: sarper duman

Kaynak: Kedisever piyanist piyano dersi vererek kedileri tedavi ettiriyor

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın