Bir Tavil – Mısır ve Sudan Arasındaki Kimseye Ait Olmayan Toprak Parçası

Bir Tavil, Mısır ve Sudan arasında bulunan 2.060 km²’lik bir bölgedir. Bölgede yerleşim bulunmamakta olup hiçbir ülkeye ait değildir.

Arapça "derin kuyu" anlamına gelen bir tavil; Mısır ile Sudan arasında, Mısır-Sudan sınırının çoğunluğunu oluşturan 22. paralelin güneyinde, 2.060 km²’lik bir bölge. Bir terra nullius ( hiç bir devletin olmayan bir bölge) ne Sudan ne Mısır hak iddia ediyor. Bölge ufak, çöl, kimse yaşamıyor, bilinen bir kaynağı yok ve deniz kıyısında değil.

tb

Bu iki ülkenin de hak iddia etmemesinin nedeni; hemen yanı başındaki, daha büyük, içinde insan yaşayan, deniz kıyısında bulunan Hala’ib Üçgeni adı verilen yer. İngilizlerin 20. yy başında yaptığı iki sınır anlaşmasının farklı yerlerden geçmesi sonucu, birinde hak iddia edenin diğerinden vazgeçme durumunda kalması sonucu bu durum oluşmuş. Zira her iki ülke de bu üzerinde birşey olmayan yer yerine, daha avantajlı olan Hala’ib’i istemekte. Bu durum da Bir Tavil’i kimsenin istemediği bir toprak olarak dünyadaki sayılı politik anlamda ilginç yerlerden biri yapıyor.

2014 yılında yazar Alastair Bonnett Bir Tavil’i dünyada üzerinde yerleşime elverişli ancak herhangi bir devlet tarafından hak iddia edilmeyen tek yer olarak belirtmiştir.

Hala’ib Üçgeni

Hala’ib Üçgeni (Halayeb), Kızıldeniz’deki Afrika kıyısında yer alan 20.580 kilometrekarelik bir kara alanıdır. Paralel olarak kuzey boyunca uzanır ve 1902 yılında İngilizler tarafından belirlenen "idari sınırdır". 1956 yılında Sudan’ın bağımsızlığı ile Mısır ve Sudan, bu alanda egemenlik iddia etti. 1990’ların ortalarından bu yana, Mısır 1990’larda askeri birliklerin konuşlandırılmasını takiben, Kızıldeniz Valiliğinin bir parçası olarak bölgenin fiili etkin yönetimini icra etti ve aktif olarak yatırım yapmaktadır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Büyük Piramidin İnşasında Kullanıldığı Düşünülen 4.500 Yıllık Rampa Sistemi Bulundu

Antik Mısırlıların 4.500 yıl önce dünyanın en büyük piramidi olan Büyük Piramidi inşa ederken devasa taş blokları taşımak için kullandıkları sistem keşfedilmiş olabilir.

Arkeologlar, Mısır’ın Doğu Çölü’ndeki antik bir taş ocağı olan Hatnub arkeolojik alanında bu sistemin kalıntılarını keşfetti. Sahada çalışan arkeologlara göre bu mekanizma, ağır su mermeri taşlarını dik bir rampadan taşımak için kullanılmış olabilirdi. Ve muhtemelen Mısırlılar, firavun Khufu adına Büyük Piramit’i böyle inşa etmişlerdi.

Kazı başkan yardımcısı Yannis Gourdon, “Bu sistem, çok sayıda direk deliği bulunan ve yanlarında iki merdiven olan merkezi bir rampadan oluşuyor. Bu tahta direklere, taş blok taşıyan ve iplerle tutturulmuş bir kızak kullanılarak, taş ocaklarından yüzde 20 veya daha dik olan yamaçlarda su mermeri bloklarını çekebiliyorlardı.” diyor.

Bir diğer kazı başkan yardımcısı Roland Enmarch, “Kızağa bağlı halatlar, bir ‘kuvvet çarpanı’ olarak işlev görüyor ve kızağı rampadan çekmeyi kolaylaştırıyordu.” diyor.

Gourdon, “Bu tür bir sistem başka hiçbir yerde bulunmadı. Alet izlerinin incelenmesi ve Khufu’nun iki yazıtının varlığı, bizi bu sistemin en azından Khufu’nun saltanatı zamanlarına tarihlendiği sonucuna götürdü. Büyük Gize Piramidi’ni inşa ettiren de Khufu idi.”

“Bu sistem en azından Khufu’nun saltanat dönemine kadar uzanıyor. Bu da, Khufu döneminde, Antik Mısırlıların çok dik yamaçlarla büyük taş bloklarını nasıl hareket ettireceklerini bildiği anlamına geliyor. Bu yüzden bu yöntemi piramidin yapımı için de kullanmış olmalıydılar.”

Büyük Piramit, üç firavunun her biri için inşa edilen üç Gize Piramidi’nin (Khufu, Khafre ve Menkaure) en büyüğüydü. Khufu, ilk inşa edildiği zaman 146 m boyuyla Mısır’da inşa edilen en büyük piramitti. Antik yazarlar tarafından dünyanın harikalarından biri olarak kabul ediliyordu.

Arkeologlar genel olarak bu piramidin işçilerinin, taş blokları hareket ettirmek için bir rampa sistemi kullandığını kabul ediyor ancak bu sistemin tam olarak nasıl çalıştığı uzun zamandır devam eden bir gizem. Yeni yapılan keşif ise bu gizemin çözülmesine yardımcı olabilir.

Kaynak: Bu Rampa Sistemi, Büyük Piramidin İnşasında Kullanılmış Olabilir | Arkeofili

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Mısır’da 1700 Yıllık Çizgili Çocuk Çorabı Bulundu

Deri ve post kullanılarak yapılmış çorapların, Paleolitik dönemden beri var olduğu, ancak Antik Mısırlıların ilk örme çorapları yaptıkları düşünülüyor. Bu çoraplar, ayak baş parmağı için bir bölüm ve diğer dört parmak için ayrı bir bölümden oluşuyordu ve kullandıkları sandaletlerle birlikte giyilebiliyordu. Yeni geliştirilen bir teknik sayesinde bu çoraplardaki örme ve renk detayları açığa çıktı.

British Museum’dan bilim insanları, Mısır’daki antik Antinoupolis kentinin çöplüğünde bulunan ve MS 300’lü yıllardan kalma bir çocuğun çoraplarında boyaların nasıl kullanıldığını keşfetmek için öncü bir görüntüleme tekniği geliştirdi.

Yeni multispektral görüntüleme tekniği, hangi boyaların kullanıldığını belirleyebiliyor. Fakat aynı zamanda geç antik dönemdeki insanların çift ve ardışık boyama ve dokuma işlemlerini nasıl kullandıklarını ve kıt kaynaklarından sayısız renk yaratmak için büküm liflerini nasıl kullandıklarını ortaya koyabiliyor.

En önemlisi ise bu teknik, analiz edilen esere hiçbir zarar vermiyor. Eskiden antik tekstil ürünleri üzerinde çalışılabilmesi için, radyokarbon tarihlendirme yöntemi ve boya analizleri için, fiziksel numunelerin alınması gerekiyordu.

Müzenin bilimsel araştırma bölümünde bir bilim insanı olan ve aynı zamanda bu tekniği geliştiren Dr Joanne Dyer şunları söylüyor: “Çocuğun çorapında bulunan farklı renklerdeki çizgilerin, sadece üç doğal boyadan oluşan bir kombinasyon kullanılarak yaratıldığını görmek heyecan vericiydi.”

Görüntüleme süreci, eski tekstilleri incelemek için çok daha ucuz, daha az zaman alıcı ve daha az zarar veren bir yöntem.

“Önceden, inceleyeceğiniz malzemenin farklı bölgelerinden küçük parçalarını almanız gerekiyordu. Ve bu çorap MS 300 yılından kalma. Bu çok küçük ve kırılgan nesnenin bir kısmını fiziksel olarak yok etmeliydiniz. Multispektral görüntüleme ve diğer tekniklerle birlikte, bunların ne olabileceğine dair çok iyi bir ön göstergeye sahip olunabiliyor.”

Ayrıntıları PLOS ONE dergisinde yayınlayan bu teknik, farklı boyaların lüminesansına bakıyor ve lifleri incelemek için dijital mikroskobi kullanıyor. Daha fazla tekstilin incelenmesine izin veriyor ve bu süreçteki olayların insanları nasıl etkilediğinin anlaşılmasına zengin bir keşif katmanı ekliyor.

Dyer, “Teknik, daha fazla ve daha çeşitli nesnelere bakabileceğimiz anlamına geliyor. Daha fazla nesnenin incelenmesi ile farklı zaman dilimleri arasındaki ilişkiyi görebiliriz. Geç antik çağ, MS 200 ila 800 yılları arası çok uzun bir süre. O dönemde Mısır’da çok şey oluyor. Mısır’da Arap fethi var ve Romalılar Mısır’ı terk ediyor. Bu olaylar ekonominin, ticaretin, malzemelere erişimin etkilendiğini, ki bu da insanların ne giydiğini ve bu nesneleri nasıl yapıyor olduklarını teknik olarak yansıtıyor.”

Kaynak: arkeofili.com

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Bir Pasaporta Sahip İlk ve Tek Firavun Olan Büyük Ramses’in Fransa Yolculuğu

1974 yılında, Firavun’un II. Ramses’in (MÖ 1302 – MÖ 1212) mumyası için geçerli bir Mısır pasaportu (ölümünden yaklaşık üç bin yıl sonra) çıkarıldı ve böylece Paris’e uçabildi.

Mısırlılar ruhlarının öteki dünyada dirilip yeniden bedenlerine döneceklerine inanırlardı. Bu sebeple de mumyalanırlardı. Tabii Antik Mısır’ın en büyük imparatorlarından, Filistin’den başlayıp Sudan’a dek hüküm süren 2. Ramses, namıdiğer Büyük Ramses de şanına yakışır bir şekilde mumyalanmıştı.

Üç bin yılın ardından Büyük Ramses’in mumyası bozulmaya başlamıştı. Uzmanlar mumyayı kaplayan bakterilerin kritik seviyede zarar vermesini önlemek için bir çözüm aramaya başladılar.

1974 yılında mumyayı kurtarabilecek bir uzman grubu bulundu fakat bu grup Fransa’daydı. Bu da Ramses’in taşınması anlamına geliyordu. Başlı başına zorlu bir görev olan bu taşıma işlemi başlamadan önce ilginç bir engelle karşılaşıldı, Fransa topraklarına ayak basan herkesin ölü ya da diri fark etmeksizin bir pasaporta sahip olmasını şart koşuyordu ve bu bir şaka değildi.

Fransız yetkililer pasaportu olmadan Ramses’in mumyasını ülkeye almayacaklarını bildirdiler. Bir orta yol bulunamayınca Mısır hükümeti alınan özel kararla Ramses için bir pasaport hazırladı.

Üç bin yaşında biri için hazırlanan ilk pasaportta haliyle mumyanın fotoğrafı kullanıldı, tüm bilgiler bu pasaporta iliştirildikten sonra meslek kutucuğu şöyle dolduruldu: Kral (Merhum)

Ramses, Fransız damgalı pasaporta sahip ilk ve tek mumya olduktan sonra Fransa’ya yolculuğu başladı.

Fakat ilginçlikler pasaportla son bulmayacak, pasaporta iliştirilen ‘kral‘ ibaresi protokol kurallarının uygulanmasına yol açacaktı. Fransız yasalarına göre ülkeyi ziyaret eden krallar için özel bir karşılama yapılmalıydı.

Ramses’in mumyası da Paris’e giriş yaparken bu yasa gereği havaalanında askeri bando ve saygı duruşu eşliğinde karşılandı.

İncelemeler sırasında Mısırbilimciler, mumyanın farkedilir derecede ince boynuyla ilgilendi. Yapılan X-ışını taramaları, başını yerinde tutmak için, boyundan üst göğsün içine doğru yerleştirilmiş bir parça odun olduğunu ortaya çıkardı. Mumyalama sürecinde, mumyalanmayı gerçekleştiren kişiler tarafından başın yanlışlıkla düşürülmüş olduğuna inanılıyor.

Mısır kültüründe, vücudun herhangi bir parçası çıkacak olursa, bedenin ruhu, sonraki yaşamda var olmaya devam etmeyecekti. Bu yüzden mumyalama işlemini gerçekleştirenler, firavun II. Ramses’in başını dikkatlice yerleştirdiler ve başını yerinde tutmak için boynuna tahta bir çubuk yerleştirdiler.

Fransız uzmanlar tarafından bakımı yapılan mumyaya dair bilgiler de ortaya çıkacaktı. Yaşayan en uzun firavun olarak anılan Ramses 1 metre 70 santimetre boylarında, kızıl saçlı olarak kayıtlara geçti. Ayrıca onlarca savaşın fatihi, uçsuz bucaksız bir coğrafyanın hakimi olarak böyle tuhaf prosedürlerle karşılaşan ilk hükümdar olarak da anılacaktı.

Kaynak: onedio.com, arkeofili.com

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

İçinde Hayat İksiri Olduğu İddia Edilen Lahit ve Mumyalar İncelendi

Mısır’da inşaat çalışması esnasında tesadüfen bulunan ve içinde “hayat iksiri” bulunduğu iddiasıyla uluslararası kamuoyunun ilgisini çeken lahitteki mumyalara ilişkin ilk inceleme tamamlandı.

Mısır Tarihi Eserler Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Veziri, yaptığı yazılı açıklamada, İskenderiye kentinde içinde 3 mumya ile kırmızımsı sıvı bulunan lahde ilişkin ilk incelemenin Mısırlı araştırma ekibince tamamlandığını bildirdi.

İncelemenin uluslararası standartlarda yapıldığı belirtilen açıklamada, lahitte altın yaprakları kullanıldığının tespit edildiği bilgisine yer verildi.

Araştırma sonucu, ilk iskeletin 20-25 yaşlarında ve 160-164 santimetre boylarında bir kadına, ikinci iskeletin 30-35 yaşlarında ve 160-165,5 santimetre boylarında bir erkeğe, üçüncü iskeletin de 40-44 yaşlarında ve 179-185,5 santimetre boylarında bir erkeğe ait olduğunun belirlendiği kaydedildi.

Son mumyanın başında 1,7 santimetre çapında yuvarlak delik olduğunun belirlendiği, ölmeden önce uzun süre yaşadığının anlaşıldığı, iskeletin sahibinin beyin ameliyatı geçirdiğinin tahmin edildiği bildirildi.

Lahde iki farklı zamanda defin işlemi gerçekleştirildiğinin düşünüldüğü ifade edildi.

Uluslararası medyanın ilgisini çeken lahitteki suyun renginin ise sarılı olan mumyaların dokusuyla yer altı sularının karışması sonucu oluştuğunun düşünüldüğü belirtildi.

İskenderiye kentinde geçen ay inşaat çalışması sırasında bulunan 30 tonluk lahdin içindeki suyun “hayat iksiri” veya “kırmızı cıva” olduğu konusunda medyada çeşitli iddialar yer almıştı.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Mısırlı Öğrenciler Hava İle Çalışan Otomobil Yaptılar

Kahire’deki Helwan Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren bir grup öğrenci sıkıştırılmış oksijen ile çalışan otomobillerini tanıttı.

Dünya basını Mısırlı öğrenciler tarafından üretilen otomobili konuşuyor. Zira henüz prototip seviyesinde olan araç hava ile çalışıyor.

Yaklaşık 7 bin 500 TL’ye mal olan araç saatte 40 kilometre hıza çıkabiliyor. Öğrenciler, bir dizi yenilik sonrası tek kişilik aracın 100 kilometre maksimum hıza çıkabileceği görüşünde.

Otomobilin tek seferde kat edebildiği maksimum uzaklık ise sadece 30 kilometre.

Go-kart’ı anımsatan aracın geliştirildiği ülkede ciddi bir enerji krizi yaşanıyor. Basına açıklamalarda bulunan aracın mucitlerinden Mahmoud Yasser, geliştirdikleri otomobilin yakıt sorununa çözüm bulacağı iddiasında.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Verici Takılan Kaplumbağa 48 Günde Adana’dan Mısır’a Gitti

Adana’daki Akyatan lagününde takip edilmesi için verici takılan yeşil deniz kaplumbağası, 48 günde Mısır’a ulaştı.

Adana’nın Karataş ilçesindeki Akyatan lagününde konaklayan yeşil deniz kaplumbağasına (Chelonia mydas), göç rotası ve beslenme alanı hakkında bilgi alınması için uydu üzerinden takip edilmesini sağlayacak verici takıldı.

5 Haziran’da zarar verilmeden üzerine uydu vericisi monte edilen dişi deniz kaplumbağasının göç rotası anlık olarak izlendi.

48 gündür takip edilen deniz kaplumbağasının Mısır’da olduğu belirlendi. Deniz kaplumbağasının yaklaşık 2 aylık yolculuğu Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (World Wildlife Fund) Twitter hesabından da paylaşıldı.

Yeşil deniz kaplumbağasının verici sayesinde göç rotası, süresi, beslenme düzeni ve alanı ile koruma çalışmalarına ışık tuttuğu belirtildi.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1