Sismik İzolatör nedir? Nasıl çalışır?

Sismik izolasyon uygulaması; yapı mühendislerince kullanılan geleneksel yaklaşımlara kıyasla, depreme dayanıklı yapıtasarlamak üzere köklü ve radikal bir yaklaşımdır. Geleneksel yöntem olan ankastre temelli yapı tasarımında, yapıya üstün nitelikli bir sismik performans kazandırmak üzere yapı sistemini sağlamlaştırmak; yapının daha rijit olmasına yol açmakta, bu durum yapının ve ona bağlı diğer taşıyıcı elemanların daha fazla kuvvet karşılamasına neden olmaktadır. Sismik izolasyon, yapının depreme dayanma kapasitesini arttırmaktan daha ziyade, yapının depreme karşı tepkisini azaltma esasına dayanan bir tür depreme dayanıklı yapı tasarımı yaklaşımıdır. Bu teknolojinin düzgün ve doğru bir şekilde uygulanması, yapıların şiddetli depremler sırasında rijit davranış göstermesine ve zorlanmanın elastik sınırlar içinde kalmasına yol açmaktadır. (Naeim ve diğ., 1999) Sismik izolasyon sistemlerini uygulamak, mühendisin düşük fiyatlı yapı sistemleri kullanarak orta ve büyük şiddetli depremlerde, hem binanın taşıyıcı sisteminde hem de bina içindeki eşyalarda meydana gelebilecek hasarı sınırlandırmasını sağlar.

Bir binaya depreme karşı üstün bir dayanım kazandırmakla sorumlu olan yapı mühendisinin karşılaşacağı temel ikilem, göreli kat ötelemesini ve kat ivmelerini minimize etmektir. Büyük göreli kat ötelemeleri, yapısal olmayan elemanlarda hasara neden olmaktadır. Yapıyı daha rijit hale getirerek, göreli kat ötelemeleri sınırlandırılabilir. Ancak bu yöntem, yer hareketi etkisinin büyümesine ve hassas eşyalara zarar gelmesine neden olabilecek yüksek kat ivmelerinin meydana gelmesine yol açacaktır. Kat ivmeleri ise, yapı sistemini daha esnek hale getirerek azaltılabilir. Fakat bu kez de büyük göreli kat ötelemeleri meydana gelecektir. Göreli kat ötelemesini ve kat ivmelerini eş zamanlı olarak azaltmanın tek uygulanabilir yolu, sismik izolasyon yöntemini kullanmaktır. Sismik izolasyon sistemi gerekli esnekliği, izolasyon seviyesinde toplanan yer değiştirmeler vasıtası ile sağlamaktadır. (Naeim ve diğ., 1999) Sismik izolasyon kavramı oldukça basittir. Sismik izolasyon sistemi yapı ile temeli arasına düşük yatay rijitliği olan izolatörleri monte ederek yapıyı, deprem hareketinin yatay bileşenlerinden ayırmaktadır. Bu yöntem, uygulandığıyapıya; hem ankastre mesnetli sistemin frekansından hem de yer hareketinin hakim frekanslarından çok daha küçük olan bir asal frekans vermektedir. Sismik izolasyonlu yapının birinci dinamik modu sırasında yer değiştirme sadece izolasyon sisteminde olur. Üstyapı nerede ise tamamen rijit davranış gösterir. Sismik izolasyon sistemi, deprem enerjisini absorbe etmemekte ancak ondan ziyade sistemin dinamikleri vasıtası ile yönünü değiştirmektedir. Bu etki sönüme bağlı değildir. Bununla birlikte belirli düzeydeki bir sönüm, izolasyonlu yapının titreşim frekansında meydana gelebilecek olası bir rezonans durumu ile karşılaşmamak için faydalı olacaktır. (Naeim ve diğ., 1999) Bahsedilen tüm bu özelliklerinden ötürü sismik izolasyon sistemlerinin, özellikle içerisinde hassas cihazları barındıran ve bir ülkenin siyasal ya da ekonomik yapısı için kritik öneme sahip binalarda; deprem sonrasında işlevini sürdürmesi gereken ve kullanılabilir durumda kalması gereken binalarda (hastane, iletişim merkezleri gibi) kullanılmasıkaçınılmazdır. Sismik izolasyon sistemlerinin elemanı olarak kullanılan başlıca sismik izolatör tipleri; kurşun çekirdekli izolatör, çapraz doğrusal hareket sistemi, kayıcı tabakalı kauçuk izolatör ve çelik bilyalı izolatördür. Bu izolatör tiplerine ait açıklamalar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Kurşun Çekirdekli İzolatör (Lead Rubber Isolator)

Kurşun çekirdekli izolatör, tabakalar halinde bulunan yuvarlak şekildeki kauçuk ve çelik plakalardan imal edilmişizolatördür. İnce kauçuk tabakalar ile çelik plakaların bir sıcak preslemeden sonra yapıştırılması sureti ile imal edilmektedirler. Bu izolatörlerin ortasına, ayrıca bir enerji sönümleme kapasitesi sağlamak üzere, kurşun çekirdek yerleştirilmektedir (Şekil 1).

Çapraz Doğrusal Hareket Sistemi (Cross Linear Bearing)

Şekil 1. Kurşun Çekirdekli İzolatör Kesiti (LRI)

Şekil 2. Çapraz Doğrusal Hareket Sistemi (CLB)

Çapraz doğrusal hareket sistemi (CLB), birbirine dik olarak konumlandırılmış iki adet doğrusal raya monte edilen yine iki adet düşük sürtünmeli doğrusal hareket eden bloktan oluşmaktadır (Şekil 2). CLB ünitesi üzerinde yer alan tampon bloklar çok düşük bir sürtünme katsayısına sahip olup, çok az bir kesme kuvveti karşılamaktadır. Bir başka deyişle çok düşük büyüklüğe sahip yanal etkilerde dahi sistem aktive olabilmektedir. CLB’lerin bir başka avantajlı özelliği de; basınç kuvvetlerinin yanı sıra çekme kuvvetlerine karşı da çalışabilmesidir. CLB tipi izolatörler, kurşun çekirdekli izolatörler ve diğer sönümleyicilerle birlikte kullanılabilmektedir.

Kayıcı Tabakalı Kauçuk İzolatör (Sliding Laminated Reubber Isolator)Kayıcı tabakalı kauçuk izolatör (Şekil 3), diğer izolatörlerle (LRI, CLB tipi) birlikte kullanılır. Küçük genlikli yatay sarsıntılarda SLR, kauçuk tabakaların şekil değiştirmesi ile uygulandığı sisteme sönüm kapasitesi sağlar. Daha büyük sarsıntılarda ise, plakanın kayması ile üzerindeki yapıda meydana gelen salınım hareketi kontrol altına alınır.

Çelik Bilyalıİzolatör (Steel Ball Bearings)

Şekil 3. Kayıcı Tabakalı Kauçuk İzolatör (SLR)

Şekil 4. Çelik Bilyalıİzolatör (SBB)

Çelik bilyalı izolatör, düşük bir sürtünme katsayısı vermek üzere iki adet çelik levha arasında sıkıştırılmış çok sayıdaki bilyalardan oluşur (Şekil 4). Bilyaların sayısı, binanın düşey yüklerini yeterli düzeyde karşılayacak şekilde, sismik izolasyon sisteminin tasarımı esnasında kolayca ayarlanabilmektedir. Bu izolatörler genellikle kurşun çekirdekli izolatörler (LRI) ve diğer sönümleyicilerle kombine edilecek şekilde bir arada kullanılmaktadır.

Kullanılan Yöntem

Bu çalışmada birbirinden farklı yapısal sistemleri olan eş oturum alanına sahip iki yapı analiz edilecektir. Bunlardan ilki ankastre olarak modellenen perdeli bir yapıdır. Söz konusu perdeli binanın açıklıkları, analizi yapılan diğer binaya kıyasla göreli olarak daha küçüktür. Analizi yapılan ikinci bina ise sadece kolon-kirişten teşkil edilmiş taşıyıcı sisteme sahip çerçeve tipi bir yapı olup, bu yapı aynı zamanda sismik izolasyonlu olarak tasarlanmıştır. Her iki yapı aynıdeprem ivme kayıtlarına maruz bırakılarak, zaman tanım alanında bir dinamik analiz yapılmıştır. Yapılan dinamik analiz neticesinde; perdeli yapı ile sismik izolasyonlu ve perdesiz olarak modellenen yapının kesit tesirlerinde meydana gelen değişim gözler önüne serilecektir. Dinamik analiz sonuçları irdelenirken sismik izolasyonlu yapı için Japonya’da uygulanan yönetmelik şartları göz önüne alınacaktır. Buna göre meydana gelmesi gereken göreli kat ötelemesi oranı1/200 ve altında olacak şekilde tasarım yapılacaktır. Yine Japon Yönetmeliği uyarınca, izolatörler üzerine etkiyen eksenel yükler için 1.0 G (Sabit) + 1.0 Q (Hareketli) yükleme kombinezonuna ait değerler göz önüne alınacak ve sismik izolatörlere ait boyutlar buna göre tasarlanacaktır. Binanın ağırlık merkezi ile sismik izolasyon sisteminin rijitlik merkezi plan düzleminde mümkün olduğunca üst üste düşecek şekilde tasarım yapılmalıdır. Böylelikle sismik izolatörlerin burulması ya da burkulması gibi işlevlerini kesintiye uğratacak muhtemel olumsuz sonuçlara karşı bir emniyet tedbiri alınmaktadır. Bu adımlardan sonra, dizaynıyapılan sismik izolasyonlu yapı için belirlenmiş olan sismik izolatörlerin toplam fiyatı da dikkate alınarak yapının kaba ve toplam inşaat maliyetleri karşılaştırılacaktır. Binaların kaba inşaat maliyetine ait kalemlerin metrajları için STA 4 yazılımının vereceği sonuçlar esas alınacaktır. Ancak ince inşaat maliyeti için sadece basitleştirilmiş ampirik bir orantıkatsayısı ile söz konusu binanın kaba inşaat maliyeti üzerinden basit bir çarpan kabulü yapılarak hareket edilecektir.

Kullanılan Veriler

Bu çalışmada 8 katlı iki bina incelenecektir. Modellenecek olan; eş oturum alanına ve birbirinden farklı yapısal sistemlere sahip iki binanın, zaman tanım alanındaki dinamik analizi için Kocaeli ve Düzce depremlerine ait ivme kayıtları kullanılacaktır. Modellenen yapıların kaba inşaat kalemlerine ait metraj sonuçlarını elde etmek üzere STA 4 yazılımının verdiği sonuçlar dikkate alınacaktır.

Dizayn edilen binaların taşıyıcı sistem elemanlarının boyutları, modellemede kolaylık sağlaması bakımından her bir bina için tek tip olacak şekilde seçilmişlerdir. Aşağıda taşıyıcı sistem elemanlarının boyutları tablolaştırılmıştır (Tablo 1,2).

Sismik izolasyon sistemi 50 cm. yanal deplasman yapma kabiliyetine sahip olacak şekilde tasarlanmıştır. Sismik izolasyon sisteminin tasarımı sonucu belirlenen kurşun çekirdekli izolatör boyutları ve adetleri aşağıdaki tabloda belirtilmektedir (Tablo3):

Sonuç

İki bina için, zaman tanım alanında yapılan dinamik analiz sonucu elde edilen sonuç çıktıları aşağıdaki tablolarla ortaya konulmaktadır (Tablo 5, 6, 7).

Görüldüğü üzere sismik izolasyonlu binada (Şekil 6) aynı deprem etkisi altında meydana gelen göreli kat ötelemesi oranı ve taban kesme kuvveti değerleri nerede ise 1/20 oranında küçülmektedir. Sismik izolasyonlu binada meydana gelen yer değiştirme, sismik izolasyon seviyesinde yoğunlaşmış ve üstyapı adeta rijit bir cisim gibi hareket etmiştir. Perdeli ankastre binanın (Şekil 7), 1. doğal titreşim periyodu T = 0,4376 sn olarak belirlenmiştir. Buna karşın kurşun çekirdekli izolatör kullanılarak yeniden tasarlanan binanın 1. doğal titreşim periyodu T = 3,0443 sn olarak belirlenmiştir. Bu durumun doğal sonucu olarak depremlerin ivme spektrumunlarında çok düşük ordinatlarla yani ivme değerleri ile karşılaşılacağından yapılar depremi çok az hissedeceklerdir.

Şekil 5. Perdeli Ankastre Binanın 3 Boyutlu Görünümü

Şekil 6. Sismik İzolasyonlu Binanın 3 Boyutlu Görünümü

Sismik izolasyonlu yapıda meydana gelen kat deplasmanları tablolardan da anlaşıldığı üzere, perdeli ankastre binaya kıyasla çok daha büyüktür. Örneğin İzmit depreminin Y doğrultusundaki bileşeni etkisi altında perdeli ankastre binanın en üst katında oluşan kat deplasman değeri 10 cm’nin altında kalırken; aynı etki altında, açıklıkları arttırılmış sismik izolasyonlu yapıda, yine en üst katta oluşan kat deplasman değeri 46 cm’nin üzerinde (Şekil 7) ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte göreli kat ötelemesi oranları karşılaştırıldığında; sismik izolasyonlu yapıda meydana gelen değerler, perdeli ankastre yapıda oluşan değerlerin 1/15’i ila 1/20’si gibi çok küçük bir oranda kalmıştır. Buradan çıkan sonuç odur ki, yapıyı sismik izolasyonlu hale getirmek, gereken esnekliği sağlamakla birlikte deplasmanları yapının sismik izolasyon seviyesinde tutmakta ve izolatörler üzerinde imal edilen üstyapı adeta rijit bir cisim gibi hareket etmektedir.

Şekil 7. Sismik İzolasyonlu Binada En Alt ve En Üst Katlarda Meydana Gelen Kat Deplasmanları

İki farklı yapısal sisteme sahip binaların dinamik analizleri sonucunda karşılaştırması yapılan bir başka parametre de aynı deprem itkileri altında binalarda oluşan taban kesme kuvveti değerleridir. Açıkça görülmektedir ki sismik izolasyonlu binada oluşan tepkiler, perdeli ankastre yapıda oluşanlara kıyasla 1/10 ila 1/25 gibi çok küçük oranlarda meydana gelmektedir. Dolayısı ile sismik izolasyonlu yapıda, taşıyıcı elemanlar ile bina içinde yer alan yapısal olmayan elemanlar yani eşyalar bu tür şiddetli depremler etkisi altında pratik olarak depremleri çok az hissedecek ve hiçbir hasar oluşmayacaktır. Ancak şu nokta da dikkatlerden kaçmamalıdır ki sismik izolasyonlu inşa edilecek yapıların, üzerine oturacaklarızeminlerin nispeten sıkı olmalarında mutlak yarar bulunmaktadır. Aksi taktirde sismik izolasyon uygulayarak suni olarak arttırılmış yapı titreşim periyodu ile zayıf zeminin sahip olduğu nispeten büyük zemin hakim periyodu değerleri birbirine yakınsayacağından kuazi-rezonans durumu ile karşılaşmak riski ortaya çıkacaktır. İki binayı mimari açıdan karşılaştıracak olursak, sismik izolasyonlu yapıda, taşıyıcı sistemin perdeden arındırılması için imkan doğmuş, açıklıklar plan düzleminde bir doğrultuda da olsa arttırılabilmiş ve sonuçta binadan hizmet görenler için daha geniş ve ferah bir kullanım alanı ortaya çıkmıştır. Böylelikle ileriki başlıklarda değinileceği üzere, binanın kaba inşaat kalemlerinde maliyet açısından daha ucuz bir çözüm üretmek mümkün olmuştur. Sonuç olarak yapıyı sismik izolasyonlu olarak inşa etmek ona ekstra bir güvenlik temin etmekle birlikte, ülkemizde en küçük şiddetli olanlarında bile can almaya devam eden deprem afetlerinden sonra oluşabilecek muhtemel hasar riskini ortadan kaldırmaktadır. Bu avantaj; deprem sonrası hasara uğrayan yapıların güçlendirme çalışması için ayrılacak finansmanın ülke ekonomisine kazandırılmasını da beraberinde getirecektir.

Maliyet Karşılaştırması

Analizi yapılan iki yapının STA 4 yazılımı ile yapılan modellemesi sonucu, yazılımın hesapla ortaya koyduğu metraj çıktı sonuçları aşağıdaki tablolarda görülmektedir (Tablo 8, 9). Tablo 8. Perdeli Ankastre Yapı Kaba İnşaat Metrajı (K.D.V. dahil)

Buna karşın salt sismik izolasyonlu yapının toplam kaba inşaat maliyetini inceleyecek olursak, kullanılacak olan sismik izolatörlerin maliyeti, toplam kaba inşaat maliyetinin % 40’ını teşkil etmiştir. Sonuç olarak sismik izolasyonlu yapının kaba inşaat maliyeti izolatörlerle birlikte hesaplandığında, perdeli ankastre yapıya göre % 29 oranında artmıştır. Bununla birlikte her iki yapının toplam inşaat maliyetini karşılaştırmak üzere, yapı sistemlerine ait mimari proje ve detaylar elde bulunmadığından, basit bir varsayımla ince inşaat maliyetinin kaba inşaat maliyetinin 1,5 katı olacağışeklinde kabul etmemiz halinde sismik izolasyonlu yapının toplam inşaat maliyetinin, perdeli ankastre yapıya göre % 2 oranında daha ucuza mal olduğu anlaşılmaktadır

Son olarak şunu da açıkça hatırlatmak gerekir ki, bu yapı karşılaştırmalarından da anlaşıldığı üzere yeterli rijitliği binaya kazandırmak şartı ile yapıyı sismik izolasyonlu hale dönüştürürken, yeterli iterasyon adımları sonucunda taşıyıcısistem elemanlarında kesit küçültmesine gitmek ve dolayısı ile binanın ağırlığını ve kesit tesirlerini azaltmak pekala mümkündür. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, en başta da ifade edildiği üzere, içerisinde çok hassas ve değerli eşyaların bulunduğu, siyasal, kültürel veya ekonomik açıdan o ülke için çok kritik öneme sahip yapılarda ve deprem sonrasında işlevini sürdürmesi gereken ve kullanılabilir durumda kalması gereken binalarda sismik izolasyon sistemlerinin kullanılması gerektiği açıktır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Kekik Nedir? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Kekiğin kimyasal olarak içeriklerinde bazı maddeler bulunmaktadır. Bunlar; kekiğin kendine has kokusunu da veren thymol ve karvakrol, ayrıca simol, linalol ve borneol maddelerini içeren % 1 oranında uçucu yağ; acı esanslar, tanen, flavonit ve tripenoit bulunur.

Faydaları saymakla bitmeyen, fakat tat ve aroma keskinliğinden dolayı biraz üvey evlat gibi kalmış olan kekik, sağlık açısından son derece önemli etkilere sahiptir. Ballıbabagiller familyasına mensup, 4-5 cm yüksekliğe sahip ve birçok yararı olan kekik, geçmişten günümüze önemi korumuş ve bu günlere taşınmış bir bitkidir. Çorak topraklarda yetişen ve dolayısıyla güneşli bölgeleri seven kekik, bitkisel tedavilerde de oldukça sık kullanılmaktadır. En verimli kekik toplama dönemi, haziran ayından ekim ayına kadar olan süreçtir. Genellikle güneşte kurutularak kullanılmaktadır.

Kekik

Kekik üretimi konusunda, Türkiye oldukça önemli bir konuma sahiptir. Dünya kekik ticaretinin %70ini elinde tutmaktadır. Dünya ortalamalarında önde gelen ülkelerden olan Türkiye, ihracatta %19 ile 2. Sırada yer almaktadır. ABD, Almanya, Yunanistan, Fransa, İngiltere, Kanada ve İtalya başta olmak üzere 30 kadar ülkeye ihracat yapılmakta ve piyasaya sürülmektedir. Kekik denildiğinde, aslında çok çeşitli türleri olduğu bilinmektedir. Thymus, Origanum, Satureja, Thymbra, Coridothymus cinslerinin genel adı olarak ifade edilmektedir. Türkiyenin ihraç ettiği kekiğin %85 – 90’ını Origanum türleri olan origanum onites (origanum smyrnaeum – İzmir bilya kekiği), origanum vulgare (çorba kekiği) ve origanum syriacum (Tarsus kekiği) almaktadır. Bunlardan da, Türkiye’den ihraç edilen kekik türleri içerisinde en büyük paya sahip olan kekik türü, İzmir kekiği (Origanum onites L.) dir.

Tarihte, Mısırlıların da çokça kullandığı bir bitkidir. Mısır denildiğinde ilk akla gelen mumyalama işlemlerinde kullandıkları bilinmektedir. Hippokrates sağlık açısından oldukça çeşitli konularda kekiği hayatında barındırmıştır. Örneğin astım, nefes darlığı, zehirlenmelerde kullanmış, ayrıca düşük yapan, ölü doğum yapan kadınlar için de tedavilerinde kullanmıştır. Boğaz ağrılarında hardalla karıştırılarak boğazın dış tarafından sürülerek tedavi edilebileceğini, kan pıhtısını önleyici olarak ise balla karıştırılarak yapılmasının üzerinde durmuştur. 5000 yıl öncesinde Sümerler de tedavi amacıyla kekiği kullanmış, Hitit Uygarlığının başkenti olarak bilinen Boğazköy metinlerinde ‘Hasü” olarak tanımlanmıştır.

Bunca özelliği belirtilen kekik, vücuda sağladığı yararlarla, mutfaklarımızın vazgeçilmezi olmayı hak etmektedir. Kekiği, baharat olarak kullanmanın yanı sıra, kekik çayı olarak, özel üretim teknikleriyle birlikte kekik suyu olarak, ayrıca içerisinde bulunan aromatik ve uçucu bileşen yağların damıtılmasıyla elde edilen kekik yağı olarak, çeşitli kullanım alanına sahiptir.

Kekiğin faydaları

Kekik

– Öksürük ve bronşit gibi solunum yoluyla ilgili hastalıklarda yaygın olarak kullanılır.
– Kekik suyu ve kekik yağı, harici olarak cilt yüzeyine uygulandığında mantar gibi hastalıkların tedavisinde yardımcı olur.
– Kekik suyuyla düzenli olarak ağız çalkalamak, ağızda bulunan bakteri sayısını azalttığı için, diş ve diş eti hastalıklarını önlemektedir.
– Antioksidan etkisi bulunan vitaminler açısından zengin olan kekik suyu, toksinlerin vücuttan daha hızlı atılmasını sağlayarak, çeşitli hastalıklara karşı vücudun direncini arttırır.
– Kekikte bulunan “Thymol” adlı bileşiğin, anti-aging (yaşlanmaya karşı etkili) özellikleri olduğu bilinmektedir. Bu bileşen hücre yenilenmesine yardımcı olarak, organların fonksiyonlarını geliştirir.
– Hemoroid hastalarında ağrıları şiddetlendiren kabızlığı önlemek için önerilir. Yüksek lif içeriği ile gaz ve şişkinlik gibi sindirime bağlı sorunların tedavisinde kullanılır.
– Kasılmaları azaltan kekik, regl döneminde yaşanan ağrıları hafifletmek için kullanılabilir.
– Böcek ısırığı, egzama ve diğer nedenlerle oluşan inatçı kaşıntılar için kekik suyu gelmektedir.
– Antiseptik ve mikropları önleyici özelliği bulunan kekik suyu, sivilce ve akne tedavisinde kullanılır.
– Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar.
– İdrar söktürücü özelliği bulunmaktadır.
– Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder.
– Çocuklarda görülen kansızlığı giderir.
– Cinsel isteği arttırıcı özelliği bulunmaktadır.
– Kandaki şeker miktarını azaltmaktadır.
– Ağız kokusunu giderici özelliğinden dolayı çokça kullanılmaktadır.
– Kilo vermede yardımcı olmaktadır.

Bunca faydasının arasında dikkat çeken en önemli durum ise, kullanım şekli normal dozlarda ve abartılmadan yapıldığında hiçbir yan etkisinin görülmemesidir. Yalnızca, fazla kullanımda rahim kaslarının kasılmasını tetiklediğinden ve düşük tehlikesi oluşturabileceğinden hamilelerin, ayrıca guatrı olanların da kekik yağının troid bezlerini fazlasıyla çalıştırmasından dolayı kullanmaması önerilmektedir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Kan Gazı Testi Nedir? Kan Gazı Test Sonuçları Neyi Gösterir?

Kan gazı  testi nedir? Kan  gazı test sonuçları neyi  gösterir?

Kan içerisindeki oksijen ve karbondioksit miktarını ölçen kan gazı testi aynı zamanda kandaki toksin ve asit oranına da bakılır. Peki bu kan gazı testi neden yapılır?

Sağlıklı bir vücutta bulunması gereken oksijen ve karbondioksit tüm sistemlerin çalışması için gerekli olan iki etkendir. Bu ikisinde herhangi bir dengesizlik yaşandığında ciddi hastalıklar ortaya çıkabilir.

Solunum sıkıntısı ya da nefes darlığı gibi durumlarda kandaki asit ve baz dengesizliğine bakılmak için de kan gazı testi yapılır. Aynı zamanda kan şekeri de bu şekilde görüntülenir. Bu testlerin böbreklerin fonksiyonları da değerlendirilir. Vücudun ek oksijene ihtiyacı olup olmadığını almak için kan gazı testi gerekebilir.

HANGİ HASTALIKLARDA KAN GAZINA BAKILIR?

– Solunum sıkıntıları
– Metabolizma bozukluğu
– Böbrek hastasının vücudunun ne kadar sıvıya ihtiyacı olduğunu anlamak için
– Mide de yaşan kusma ve bulantı
– Şeker hastasının kan şekerini için
– Kazalar sonrası yaşanan travmalar sonrası
– Ameliyatlardan önce bu ölçümler yapılarak kandaki oranlar değerlendirilir.

Bunların yanı sıra yeni doğan bebeklere de kan gazı testi yapılır.

KAN GAZI TESTİ GENEL OLARAK NEDEN YAPILIR?

– Ciğerlerin çalışma fonksiyonlarının ne kadar çalıştığına bakılır.
– Yapılan tedavinin işe yarayıp yaramadığını gözlemlemek için yapılır.
– Vücutta ne kadar serbest radikal ve asit olduğunu öğrenmek için test edilir.

NORMAL DEĞERLER NELERDİR?

PaO2: 80 / 100 mm Hg oksijen seviyesi
PaCO2: 35 / 45 mm Hg karbondioksit seviyesi
HCO3: 21 / 30 mEq/L bikarbonat seviyesi
pH: 7.238 / 7.4 asit baz dengesi

KAN GAZI TESTİ NASIL YAPILIR?

Kan gazi testi atardamardan alınan kan ile yapılır. Bunun nedeni ise kalpten alınan kanın akciğerlere tanışana yol olmasından kaynaklanıyor. Bu testi profesyonel kişiler yapar. Çünkü atardamara giden kan akışı diğerlerine oranla daha fazla olduğundan kanın tecrübeli bir şekilde alınıp deliğin kapatılması gerekir.

Değerler yukarıda verilenlerin dışında ise;

– Demir eksikliğine bağlı gelişen anemiden kaynaklı akciğerler sağlıklı oksijen almaması
– Aynı zamanda vücudun yeterli miktarda oksijen ve karbondioksit alışverişini yapamadığını
– Böbreklerin düzgün çalışmadığını
– Kronik kalp yetmezliğinin gelişmiş olabileceği gibi anormal durumlar seyir ediyor olabilir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Bıttım sabunu nedir? Faydaları nelerdir?

Bıttım Sabunu  nedir? Faydaları  nelerdir?

Bıttım Sabunu Nedir?

Bıttım sabunu, “bıttım” adı verilen ufak kahverengi kabuklu yabani fıstık bitkisinin yağı ile “çitlembik” olarak da bilinen menengiç ağacının yağından yapılan faydası bol doğal bir sabun çeşididir.

Egzama, mantar ve kepek gibi cilt sorunlarını geçirmesiyle meşhur olan Bıttım sabunu, Mardin’in Botan bölgesinde doğmuş olmasına karşın Siirt ile özdeşlemiş durumdadır. Üretildiği bölgede “Botan sabunu” adıyla da tanınan Bıttım sabunu, deri dökülmelerini önleyerek birçok saç sorununu da çözer. Saçları besler ve yumuşacık hale getirir. Aynı zamanda, saçların erken beyazlamasını da önler. Cizre, Şırnak’ta da üretilen Bıttım sabunu tamamen doğal ürünlerden meydana getirilir.

Bir rivayete göre, Prens Charles başta olmak üzere İngiliz kraliyet ailesi de Bıttım sabununu yıllardan beri severek kullanır. Bu nedenle, Bıttım sabunu halk arasında “prensin sabunu” adıyla da bilinir.

Bıttım sabunu, Güneydoğu Anadolu’nun hemen hemen her şehrinde bulunur. Türkiye’nin diğer bölgeleri ile şehirlerinde ise, aktarlardan ve organik pazarlardan kolaylıkla temin edilebilir. Alırken, gerçeğini ve katkısız olanını almaya özen göstermek gerekir.

Bıttım sabunu, birçok kimyager ve saç uzmanının önerdiği, oldukça doğal bir temizlik ve bakım ürünüdür.

Bıttım Sabunu Nasıl Yapılır?

Bıttım bitkisi, Antep fıstığının aşısız hali olarak da tanımlanabilir. Zaten Bıttım sabunu da, daha çok Siirt’te bulunan bu bitkinin fıstıklarının ezilmesi sonucu ortaya çıkan yağ ile üretilir.

Siirt’te bu fıstık bitkisi Eylül ayının sonlarına doğru olgunlaşır. Bıttım fıstıkları, bağ ve bahçelerde toplanır, tek tek ayıklanır. Çürükleri ayrılır ve iyi durumdakiler yıkanıp kurutulur. Kuruma işlemi 5 ile 10 gün arası sürer. Kuruyan Bıttım fıstıkları değirmende öğütülür ve ardından orta sıcaklıkta suyla bir kazan içerisinde yoğrulur.

Yoğurma işemi en çok özen isteyen safhadır. Bu işlem iki saate yakın sürer. İki saat süresince yoğrulan Bıttım fıstıklarından belli bir miktarda yağ çıkar. Bu yağ ayrı bir kaba konur. Kalan Bıttım fıstıkları sıcak bir ortamda bırakılır. Böylece yağları tamamen süzülmeye çalışılır. Yağlı çözelti su yüzeyine çıkmaya başlar. Bu işlem sonlanınca, kazanda kalanlar atılır ve kazan temizlenir. Kazanın temizliğinin ardından, Bıttım fıstığı kabuklarından temizlenir ve yağın içinde olduğu kazan kaynarken bir başka kabın içerisinde sabunlaşma reaksiyonunun gerçekleşmesi için çözelti hazırlanır.

Kazandaki yağ kaynadıktan sonra, çözelti düzenli aralıklarla kazana eklenir ve karıştırılır. Bu sayede, sabunlaşma reaksiyonu hızlandırılmış olur. Karışım 12 ile 16 saat arası bir süre boyunca kaynatılır ve bu süre sona erdiğinde sabunlaşma reaksiyonu son bulur. Sabun henüz sıcakken, yarı sıvı durumdayken kazandan alınır ve kaplara doldurulur. Kaplara konan Bıttım sabunu, açık havalı bir ortamda üç gün boyunca bekletilir.

Büyük kalıplar halindeki bu sabunlar, üçüncü günün sonunda arzu edilen boyutlarda dilimler halinde kesilir ve tüketiciye de bu boyutlara ulaştırılır.

Hakiki Bıttım Sabunu Nasıl Anlaşılır?

Bıttım sabunu, son yıllarda faydaları sebebiyle çok fazla rağbet görmeye başlamıştır. Bu yüzden, bazı kimseler, daha fazla kar uğruna Bıttım sabununu taklit etmektedir. Dolayısıyla şu anda piyasada satılan her Bıttım sabununun hakiki olmama riski bulunmaktadır. Peki hakiki Bıttım sabunu nasıl anlaşılır? Daha sağlıklı bir saç ve cilt için satın aldığımız Bıttım sabununun gerçek olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?

Bıttım sabunu genelde koyu yeşil ya da koyu sarı renkte olur. Yapım aşaması tamamlanan ve kullanıma hazır olan sabunun rengi bir süre sonra biraz açılabilir. Bunun sebebi, Bıttım sabununun içindeki suyun kurumasıdır. Su, zamanla buharlaşır ve yok olur. Hakiki sabunu anlamanın bir yolu bu rengi kontrol etmektir.

Ayrıca, Bıttım sabununun yapımında Bıttım bitkisinin yağı kullanılır. Bu yağ binbir emekle elde edilen ve zor bulunan bir yağdır. Bu sebeple, kıymetli, oldukça pahalı bir yağdır. Kimi ürteticiler, bu sabunun üretiminde maliyeti azaltmak amacıyla bu değerli Bıttım bitkisinin yağı yerine zeytinyağı, defne yağı gibi başka yağlar kullanmaktadır. Sabunu ayırt etmenin bir başka yolu da, sabunu koklayarak sabunda bu tip yağların olup olmadığına bakmaktır.

Bıttım Sabunu Nasıl Kullanılır?(Adım Adım)

– Kullanmadan önce saçınızı ılık suyla yıkayıp arındırın. Saçınızın tüm suyu emmesini sağlayın.
– Ardından, Bıttım sabununu su ile birazcık yıkayın.
– Sonrasında, Bıttım sabununu bolca köpürtüp saç diplerinize masaj yapmak suretiyle uygulayın. Bu uygulamayı 3 ile 5 dakika arası bir süre devam ettirin.
– Uygulama sırasında, saç derinizi hafifçe kaşıyın.
– Bıttım sabununu tek başına kullanırsanız faydalarını maksimum noktaya çıkarırsınız. Bu nedenle, Bıttım sabununu yanında başka bir kimyasal ürün olmadan kullanın.
– Bu sabunu düzenli bir şekilde kullanın, ancak bu şekilde faydaları açığa çıkar.
– Eğer 1 gün Bıttım sabunu kullanıyorsanız, sonraki gün şampuan kullanmayın.
– Saçlarınızı Bıttım sabunuyla yıkadıktan sonra 2 gün boyunca saçlarınızı yıkamayın. Çünkü, Bıttım sabunu yağlı yapısı ile saçlarınızı diğer ürünlere göre çok daha fazla besleyecektir.

Bıttım Sabununun Faydaları

– Saç dökülmelerini engeller ve neredeyse tamamen durdurur. Ancak bu etkinin aktif olması için, Bıttım sabununu sürekli ve sık bir şekilde kullanmak gerekir.
– Kepeklerin ortadan kalkmasına yardım eder ve yeni kepek oluşumunun da önüne geçer.
– Saçların beyazlamasını yavaşlatmaya yardımcıdır. Eğer hafif kırlaşmaya başlamış saçlarınız varsa, Bıttım sabununu kullanarak 7 ile 8 ay arası bir sürede saçlarınızın eski rengine kavuştuğunu görebilirsiniz. Bu etki için de sık olarak kullanılmalıdır.
– Saçlar için iyi bir temizleyici ve arındırıcıdır. Saç derisindeki bakterileri tamamen ortadan kaldırır.
– Saçları doğal bir şekilde güçlendirir.
– Saçları besler ve yumuşacık yapar.
– Saçların parlaklık derecesini artırır.
– Saçların su ve yağ dengesini düzenler.
– Çok yağlı saçların daha sağlıklı olmasına yardım eder.
– Kuru saçları nemlendirmeye yardım eder.
– Sıradan bir sabunun verdiği kurutma ve keçe yapma etkilerini asla göstermez.
– Saçların elektriklenmesinin önüne geçerek rahat ve kolay şekilde şekil almasına yardım eder.
– Özellikle kıvırcık saçlara kolaylıkla şekil vermeyi sağlar.
– Saça hacim verir, gürleşerek dolgun görünmesine yardım eder.
– Saçların kırılmasını önler.
– Saçların sağlıklı bir şekilde uzamasına yardım eder.
– Antiseptik etki gösterir, derideki ve saçtaki mikropları öldürür.
– Vücut temizliğinde çok etkilidir.
– İnsanları rahatlatan bir kokusu ve etkisi vardır.
– Cilt üzerinde peeling etkisi gösterir.
– Cildi pürüzsüz bir görünüme kavuşturur ve asla kurutmaz.
– Ergenlik sivilcelerini ve genel olarak yağlanmaya bağlı olarak oluşan tüm sivilce ve akneleri geçirmeye yardım eder. Var olan sivilceleri kuruttuğu gibi, uzun süreli kullanımda sivilcelerin yeniden çıkmalarını da engeller.
– Cilt lekelerinin ortadan kaybolmasına yardım eder.
-Vücuttaki kaşıntıları ve kızarıklıkları alır.
– Derideki yara ve tahrişleri ortadan kaldırmaya yardımcıdır.
– Gözenekleri açmaya yardım eder ve vücudun rahatça nefes almasını sağlar.
– Bacaklardaki varislerin gözle görülür biçimde azalmasına yardım eder.
– Egzama ve mantar gibi cilt hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olur.
– Sedef hastalığının atlatılmasına yardım eder.
– Tamamen doğal bir biçimde ve doğal ürünlerle üretildiği için kimyasal madde içermez ve yan etki göstermez.

BITTIM SABUNUNUN FAYDALARIYLA İLGİLİ ÖNEMLİ BİR HATIRLATMA:

Saçlarınızı başta sertleştiriyor gibi gelebilir. Bunun sebebi, uzun yıllardır kullandığınız kimyasal içerikli saç temizlik ve bakım ürünlerinden sonra ilk kez farklı bir ürün kullanmanızdır. Bıttım sabununu ilk kez kullanmaya başladığınız andan itibaren, saçlarınız yeni bir ürüne adapte olma sürecine girer. Birkaç kullanımın sonunda, eğer kullandığınız Bıttım sabunu hakiki ise, saçlarınız sabuna alışacak ve tüm faydalar birer birer etkisini gösterecektir.

ÖNEMLİ:

– Faydalarından yararlanabilmek için hakiki, doğal ve tamamen katkısız olanın Bıttım sabununu almaya özen gösterin.
– Gözünüzden ve göz çevrenizden uzak tutun. Gözlerle temas etmesi durumunda göz yakıcı etki gösterdiği için kullanım sırasında çok dikkatli olun.
– Fıstığa, bıttım bitkisine ya da menengiç bitkisine alerjisi olanların kullanmaması gerekir. Bu sabunu kullandıktan sonra cildinizde bir alerjik reaksiyonun geliştiğini görürseniz, Bıttım sabununu kullanmayı derhal bırakın ve bir cilt doktoruna başvurun.
– Bir hastalık nedeniyle ilaç kullanıyorsanız ya da bir cilt rahatsızlığınız varsa Bıttım sabununu kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışın.
– Çok sık ve aşırı miktarda kullanmayın. Cildinizi tahriş edebilir.
– Oda sıcaklığında ve kuru yerde muhafaza etmeye dikkat edin.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Refleks nedir? İstemdışı refleksler

Refleks nedir? Gerinmek

REFLEKS NEDİR?

Refleksi çok basit bir tanımla tanımlayacak olursak, vücudumuzun karşı uyarılara aniden tepki vermesi olayıdır. Refleksi ikiye ayırmak mümkündür.

Doğuştan (Kalıtsal) Gelen Refleksler

Hayata geldiğimiz ilk andan itibaren bizimle olan reflekslerdir, hayatımızın sonuna kadar devam etmektedir. Bu refleks türleri herkeste bulunduğu gibi, genetik olarak da kuşaktan kuşağa devam etmektedir.

Mesela ; Gözümüze toz veya istenmeyen bir şey geldiğinde gözümüzün kapanması, öksürme, hapşırma, iğne batan veya ateş gelen elimizin çekilmesi gibi.
Buna doktorun dizimize vurduğunda dizimizin oynama refleksini de ekleyebiliriz.

Sonradan Öğrenilen (Şartlı) Refleksler

Adından da anlaşılacağı üzere, sonradan kendi tecrübelerimizle öğrendiğimiz reflekslere verilen addır. Refleksi beynimiz ile öğreniriz fakat öğrendikten sonra bunu omuriliğimiz sürdürür.

Mesela, Bisiklet sürmeyi öğrenirken hepimizin düştüğü olmuştur. Küçüklüğümüzde ip atlarken yanmayan arkadaşımız yoktur elbet. Motosiklet sürmeyi yeni öğrenen kardeşlerimizin de kaza yaptığına tanıklık edenimiz vardır. Bu gibi örnekler, beynimizle öğrenip sonradan omuriliğe aktardığımızın en güzel örneğidir aslında.

Gerek yaşamımızı sürdürebilmemiz için olsun, yeri geldiğinde eğlenmek veya kendimize vakit ayırdığımızda olsun reflekslerimiz bizi biz eden hayatımızın temeli demek mümkün. Eğer yakın bir tanıdığınız bitkisel hayatta ise, ya da hasta ziyaretine gittiğinizde gördüyseniz reflekslerimizin değerini tekrardan gözden geçirmenizde fayda var. İnsan sağlığının takdir edersiniz ki şakası bulunmamakta. Hem zayıflamak adına, hem de sağlıklı yaşamak adına spor yapmak, sizi ve sevdiklerini mutlu edebilir.

İstemdışı reflekslerimizin de bir sebebi var Hapşırma, gerinme, parmaklarımızı çıtlatma, hıçkırık gibi refleksleri istem dışı yapsak da aslında hepsinin bir sebebi var.

Refleksler, bir nevi insan vücudundaki pürüzleri gideren sistem. Elimizde olmadan yaptığımız ve otomatikleşmiş hareketlerin sırlarının hepsini çözemesek de keşfedebildiğimiz kadarıyla büyük hikmetler taşıyorlar. İnsan vücudu, birbirinden ilginç kabiliyetlerle donatılmış. Bu melekelerin bir kısmı Kudreti Sonsuz tarafından insan ihtiyarına bırakılırken, diğer ve büyük kısmı ise bilinç dışı çalışmayla yükümlü. Bilinç dışı ve iradeye bağlı olmadan çalışan organlar bir yana, insanın vücudunun günlük hayatta sık sık yaptığı istem dışı birçok hareket bulunuyor. Vücuda dışarıdan gelen tehlikelere karşı koruyan bu ani hareketlenme mekanizmasının büyük işlevi bulunuyor. İrticalen (kendiliğinden) ortaya çıkan bu tepkilere tıp dilinde refleks deniyor. Peki, bir ömür boyu gayri ihtiyari gerçekleşen bu ani hareketler nasıl oluşur, ne işe yarar?

150 km hızla üflemek kolay değil!

Havada bulunan partiküllerin solunum yollarına girmesiyle vücudun oluşturduğu otomatik bir reaksiyon, hapşırık. Güneş ışığına hassas kimselerde sık sık görülebiliyor. Burun mukozası hassaslaşması ve ağır kokulu, yoğun kirli ortamlarda da sıkça hapşırmak mümkün. Hapşırık sırasında 150 km hızla vücutta bulunan 40 bin partikül dışarı atılır. Bu sayede solunum yollarında bulunan bakteriler dışarı atılır. Ertesinde vücutta bir rahatlama ve hoşnutluk hissi oluşur. Bazı kimseler, bu reflekslerinin çok gürültülü olduğundan dolayı ağız-burun yollarını kapayarak engelliyor. Fakat özelikle kafa bölgesinde büyük bir basınç oluşturması sebebiyle hapşırık kesinlikle engellememeli. Zira kafatasında artan basınç özellikle yüksek tansiyon hastaları için tehlikeli ve beyin damarlarında kanamalara sebep olabiliyor.

Esnemek beyni soğutuyor

Esneme sırasında ağız içindekilerin görülmesi hoş bir görüntü oluşturmaz. Kapama sırasında gelen kaba ses de çabası… Bu yüzden nezaketen bu görüntü ve sesin perde edilmesi beklenir. Uykuyla ezelden beri ilişkilendirilen bu hareketin şimdiye kadar herhangi bir çözümlemesi yapılamasa da öne sürülen tezler bir hayli ilginç. Evrimciler esnemenin ilkel dönemlerden kalan davranış olduğunu öne sürüyor. Çene kaslarının büyükçe açılması rakibe karşı bir güç gösterisi olarak yorumlanıyor. Bu hareket, zamanla evrilmiş ve günümüz insanına esneme olarak miras kalmış. Amerikalı profesör Andrew C. Gallup’a göre esneme hadisesi beynin çok ısındığı zamanlarda vücudun gösterdiği bir refleks. Bu sayede çok ısınan beyin tıpkı bir bilgisayar fanı etkisi gibi soğuyor. Yapılan istatistiklerde esneyen insanları gören kişilerde de esneme görülüyor.

İnatçı hıçkırıklardan korkun

Belirli aralıklarla diyafram kasının kasılmasıyla ciğerlere ani nefes alınıyor. Bu sırada ses telleri arasındaki açıklık istem dışı olarak kapanıyor ve hava arada sıkışarak o istemediğimiz ‘Hıck’ sesi meydana geliyor. Hıçkırmak kendiliğinden sona eren bir refleks ve hastalıksal sebepleri dışında birçok nedeni bulunuyor. Bunların arasında yemek yerken lokmaları çabuk yutmak, heyecan, korku, stres, alkol ve sair sebepler bulunuyor. Kısa süre devam eden bu kısa sıçramaları, nefesini tutmak, su içmek, amuda kalkmak gibi iptidai yöntemlerle gidermek mümkün. Hatta kimi yerlerde şeker emmek, torba içine solumak, dilin çekilmesi, buzlu suyla gargara, tiksindirme ve korkutma yollarına başvuranlar bulunuyormuş. Lakin uzun süreli ve inatçı hıçkırıklar büyük hastalıkların habercisi olabilir ve doktor muayenesi gerekebilir.

Yanlış sinyal beyne giderse…

Bacak bacak üstüne atıldığında, dirsekler dayandığında, bağdaş kurarak uzun süreli oturmalarda sıklıkla yaşanır karıncalanma. Vücudun uyuşan yerlerine binlerce iğnenin batırıldığını hissetmek asap bozucudur. Karıncalanma geçici ve zararsız bir his olmakla beraber sık yaşanması başka hastalığın belirtisi olabiliyor. Bu hissin başlıca nedeni eklemlerin kapanmasıyla çevresel sinirlere yüklenen basınç. Beyin vücudun her yerinden devamlı surette mesaj alır. Uzun süre bacak bacak üstüne oturursak dizin iç yüzeyine yakın sinirler, altta kalan bacak tarafından sıkıştırılır ve beyne giden duyumlar düzensiz hale gelir. Buradan sonra beyin bölgeden gelen verileri farklı algılar. Ardından vücudu uyarır. Bulunduğu konumdan daha rahat bir pozisyona geçmesi için mesajlar gönderir. Uyuşan bölgelere hafif masajları yaparak kaşıntı giderilebilir.

Gerinip duruyorsan rahatladın demektir

Sabahları uyanınca yaptığımız ilk iştir gerinmek. Peki vücudun tüm kaslarını kopma noktasına gelene kadar germenin sebebi nedir? Özellikle masa başında çalışanların sık sık yaptığı bu refleksin arkasında kaslarımızdaki protein lifleri var. Kemikleri saran kaslarda aktin ve miyosinden oluşan lifler iç içe geçmiş halde bulunuyor. Hareket ettiğimizde kaslar bu moleküller arasındaki bağların çalışmasıyla güç üretiyor. Durgun haldeyken kaslarda herhangi bir hareket olmasa da bu bağlar kaslara az miktarda gerilim sağlar. Zaman içinde gerilim artarak azami dereceye geldiğinde vücudun hareketsiz kısımlarında sertlik hissi uyanır. İşte gerinme refleksi bu sırada devreye girer ve kaslar uzun süre hareketsiz kalmaktan kurtulur. Vücuda yapılan masaj ve fizyoterapi uygulamalarının ardından vücutta oluşan rahatlık da bu sayede oluşur.

Kemiklerimiz neden çıtlar?

Kimilerinin bayıla bayıla yaptığı bu hareket kimilerinde tike dönüşebiliyor. İleri yaşlarda kireçlenme gibi önemli rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Fakat çıtlatma işlemi zamanla bilinç dışı bir alışkanlığa dönüşebiliyor. Aslında bu ‘çıt’ sesinin kemiklerden geldiğini zannetmek büyük yanılgı. En kolay çıtlayan yerler vücudumuzun küçük ve sürtünmeli kemiklerinin bulunduğu parmaklar. Burada eklemlerde kemiklerin rahat hareket etmesini sağlayan ve yağlı sıvıyla dolu kapsüller bulunuyor. Parmaklar gerilince eklem yerleri de düzleşerek gerilir ve sıvının içinde erimiş haldeki gazlar kabarcıklaşır. İşte bu çıtlama sesleri o kabarcıkların patlama sesidir. Çıtlamadan sonra eklemin hareket alanı genişler. Bu sayede eklemler daha rahat hareket eder. Çıtlatma hareketi üst üste tekrarlanmaz. Zira gaz kabarcıklarının sıvı içinde tekrar erimesi gerekir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Hatim Duâsı nedir? Hatim Duâları

Kur'ân-ı Kerim

“Ey İnsanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerinizdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” (Yunus Sûresi, 57.Âyet)

Kur’an Okumanın Fazileti

“Ümmetimin ibadetinin en faziletlisi, Kur’ân okumaktır.” (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr,, I, 51)

“Evlerinizi namaz kılmakla ve Kur’an okumakla nurlandırınız.” (Suyûtî, Camiu’s-Sağîr, II, 188)

“Bir kimsenin Allah’ın kitabından bir harf okuması bir hasenedir. Hasene de on misli sevap (mükâfat)la karşılanır. Ben size, ‘Elif-Lam-Mim’ bir harftir demiyorum. Belki “Elif” (başlı başına) bir harf, “Lam” da bir harf, “Mim” de bir harftir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 16)

“Kur’an okuyunuz, zira Kur’an, kendisini okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olarak gelir.” (Müslim, Müsafirun, 252)

Kur’an Hatmi

Hatim, hadis ilmiyle ilgili bir kavramdır. Hatim kelimesi “örtmek, mühürlemek, bir şeyi tamamlayıp sonuna ulaşmak” gibi manalara gelmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona kadar yüzünden veya ezberden okumaya da hatim denilmektedir. Aynı zamanda hadis kitaplarını okuyup bitirmek de hatim olarak isimlendirilmiştir.

Hatim Adabı

– Hatim, Nâs suresinin okunmasıyla sona ererse de ardından Fatiha ve Bakara suresinin ilk beş ayetinin okunması yeni bir hatme başlangıç sayılmıştır.
– Hatim tamamlandıktan sonra dua edilir.
– Ölünün yıkanıp kefenlenmesinden sonra yahut defnedildiği gün veya gece Kur’an okunması veya hatim indirilip dua edilmesi bazı müslüman çevrelerde âdet hâline gelmiştir.

Hatim Duasından önce ne yapılır?

Hatim duasına geçmeden önce Nas ve Fatiha sureleri ile Bakara suresinin başından beş ayet okumak sünnettir. Bu konuda Übey bin Ka’b’ın şöyle dediği nakledilir: “Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Nas suresini okuduğu zaman, Fatiha suresine başlar, sonra Bakara suresinin başından “ve ulaike humu’l-müflihun”a kadar okur, hatim duasını yapar, daha sonra da kalkardı.” (Suyuti, el-İtkan, 1/313)

Resulullah’ın, Kur’an-ı Kerim’i terkedilmiş bir vaziyette bırakmamak için böyle yaptığı rivayet edilmektedir. Kurtubi’de şöyle geçer: “Kur’an’ı hatmettiği her seferinde tekrar Fatiha’dan başlamak. Böylelikle Kur’an terkedilmiş gibi olmaz.

İşte bundan dolayı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur’an’ı hatmettiği vakit, Kur’an’ın baş tarafından -Kur’an terkedilmiş gibi olmasın diye- beş ayet kadar bir miktar okurdu. İbni Abbas’ın rivayetine göre, bir adam gelip: Ey Allah’ın peygamberi, hangi amel daha faziletlidir? diye sormuş. Hz. Peygamber ona şu cevabı vermiş: Sana konup göçen gibi olmanı tavsiye ederim. Adam: Konup göçen ne demektir, diye sorunca Hz. Peygamber şu cevabı verir: Kur’an okuyan kişi, başından başlar, sonuna gelince tekrar başına geçer. Her konduğunda hemen göçer.” (bk. Darimi, Fezailü’l-Kuran, 33; Kurtubi, Tefsir, 1/30)

İbnu’l-Esir, “Kur’an okuyan kişi, başından başlar, sonuna gelince tekrar başına geçer. Her konduğunda hemen göçer.” şeklindeki hadisi zikrettikten sonra, Mekke’lilerin de bu uygulamayı sürdürdüklerini kaydetmektedir. (Garibu’l-Hadis, 1/430)

Hatim Duası

Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar okuduktan sonra, yani hatmettikten sonra yapılan duaya “hatim duası” adı verilir.

Resulullah (A.S.M.) “Kim Kur’ân’ı hatmederse, onun kabul olunmuş bir duası vardır.” (Suyûtî Camiu’s-Sağîr, II,175) buyurmuştur. Kendisinin de hatimden sonra dua ettiği bildirilmekte ve bu dualardan bazıları nakledilmektedir. Gerek ezberden, gerekse yüzünden Kur’ân’ı hatmeden kişinin, duasının Allah katında makbul olduğunu ve bir diğer hadislerinde de Allah’ın bu kimselere “cennette bir ağaç ihsan edeceğini” haber vermişlerdir. (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 96)

Enes b. Mâlik’ten rivayet edilen bir hadise göre Hz. Peygamber (asm), hatim yapacağı zaman ehl-i beytini toplar ve hatim duası yapardı (el-Fûrî, Kenzü’l-Ummâl, I, 392) İbn Mes’ud’un rivayetine göre de, Hz. Peygamber (asm) ehl-i beytini toplar, dua eder, onlar da “âmîn” derlerdi (Sehavi, Cemalü’l Kurrâ, vd. 34).

İbnü’l-Cezerî, Câbir b. Abdullah’dan rivayet edilen; “Kur’an sahibinin kabul olunmuş bir duası vardır. Allah isterse onu sahibine hemen dünyada verir, dilerse onu âhirete bırakır.” hadisine işaret ederek, “Kur’an’ı hatmedenin bu hadisin zâhirî manasına göre, dua etmesi müstehaptır” demektedir. (İbnü’l-Cezerî, Takrîbu’n-Neşr, 194)

Sahabeden Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Abbas ve Enes b. Mâlik başta olmak üzere bazı sahabilerin de hatim dualarına katıldıkları, aile fertleriyle birlikte hatim duası yaptıkları rivayet edilmiştir. (Dârimî, Fazâilü’l-Kur’an, 33) Mücâhid de, sahabenin hatim duasına iştirak etmeye özel bir önem verdiğini belirtmek üzere “Ashab-ı Kiram, ilâhî rahmet iner diye hatim esnasında hazır bulunurlardı” demektedir. (Suyûtî, ltkân, I, 311)

Hatim duasına geçmeden önce Nâs ve Fâtiha sureleri ile Bakara suresinin başından beş âyet okumak sünnettir. Bu konuda Übey b. Ka’b: “Resûlullah, Nas suresini okuduğu zaman, Fatiha suresine başlar, sonra Bakara suresinin başından “ve ülâike hümü’l-müflihûn”a kadar okur, hatim duasını yapar, daha sonra da kalkardı” (Suyûtî, ltkân, I, 313) demektedir. Resûlullah’ın, Kur’ân-ı Kerîm’i terkedilmiş bir vaziyette bırakmamak için böyle yaptığı rivayet edilmektedir (Kurtubî, Tefsir, I, 30).

Peygamberimiz (asm) ve Hatim

“Hz. Peygamber (asm), Ramazan gecelerinde Kur’an’ı Cibril’e arz ederdi.” (Buharî, Bed’ü’l-Vahy)

“Cibril her sene Peygamberle (asm) karşılıklı olarak Kur’an’ı birbirlerine arz ederler, son senesinde ise bu arz işi iki defa vâki olmuştur.” (Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 99)

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Kur’an’ı Ramazan ayında (Cebrail A.S.) karşılıklı olarak baştan sona okumuşlardır. Bu yüzden Kur’an’ın bu ayda sıkça okunması müstehap kabul edilmiştir.

Müslümanlar da o zamandan beri Ramazan ayında genellikle camilerde ve bazı evlerde Kur’an okutup dinlemek suretiyle hatim indirmeyi âdet hâline getirmişlerdir. İşte camilerde, özellikle Ramazan aylarında, hafızlar tarafından okunup, cemaat tarafından dinlenme ve takip edilme şeklinde güzel bir anane olarak yerleşen mukabele, bu aziz hatıradan kalma güzel ve anlamlı bir gelenektir.

Enes b. Mâlik’ten rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber (asm): “Âmellerin en hayırlısı, Kur’an okumaya başlamak ve hatmetmektir.” buyurmuşlardır (Kurtubî, Tezkâr, 127)

Sahabeler ve Hatim

Abdullah b. Amr şöyle anlatıyor:
Peygamber (sav) bana:
-Kur’an’ı bir ayda hatmet, dedi. Ben,
-Kendimde bundan daha fazlasına güç buluyorum, dedim.
– O hâlde on günde hatmet, dedi.
– Kendimde bundan da daha fazlasına güç buluyorum, karşılığını verdim.
Bunun üzerine şöyle dedi:
– Yedi günde hatmet, daha az bir müddette hatmetme. (Müslim, Savm, 35)

Teravih ve Hatim

Teravih namazını Kur’an-ı Kerîm’i en az bir kere hatmederek kılmak sünnet, birden fazla hatimle kılmak ise bir fazilettir. (Serahsî, Mebsut, 2/146; Kâsanî, Bedaius’s-Sanai fi Tertibi’ş-Şerai’, 2/276)

Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ramazan ayında bir gece mescide çıktı ve mescidin bir kenarında namaz kılan insanlar gördü ve sordu “Bunlar ne yapıyorlar?” orada bulunanlardan biri şöyle cevap verdi “Bunlar Kur’an’ın tamamını ezberleyememiş yani hafız olmayanlar kimseler, Übeyy b. Ka’b onlara hatimle namaz kıldırıyor.” Resülüllah (sallallahu aleyhi ve selem) bu cevaba sevinerek memnuniyet ve takdirlerini şu şekilde ifade ettiler: “Doğru yapmışlar, yaptıkları şey ne kadar güzel.” (Ebu Davut, Ramazan, 1)

Sahabe döneminde teravihin hatimle kılınmasına önem verilmiştir.

Hz. Ömer Kur’an hafızlarından üç kişiyi çağırmış, hepsine Kur’an okutmuş sonra okuma hızlarına göre birisine her rekatta 30, bir diğerine 25 öbürüne de 20 ayet okuyarak hatimle teravih namazı kıldırmalarını istemiştir. (Abdurrezzak, Musannef, 4/261)

Sahabeden sonraki dönemlerde de teravihin hatimle kılınmasına önem verilmiştir.

Ömer b. Abdilaziz karilere (Kur’an hafızları) her rekatta on ayet okuyarak teravih namazını hatimle kıldırmalarını emretmişti. (Said İbn Sahnun, el-Müdevvenetü’l-kübra, 1/194, İbrahim Halebî, Mülteka’l-Ebhur, (Ta’lik: Vehbi Süleyman el-Gavci) 1/120)

İmam-ı A’zam’ın Ramazan’da gündüz bir hatim, teravihte de bir hatim olmak üzere toplam altmış bir defa Kur’an’ı hatmettiği rivayet edilmektedir. (Tahtavi, Haşiye ala meraki’l-felah şerhi nuri’l-izah,s.337)

Muhammed b. İsmail el-Buhari, Ramazan ayının ilk gecesinde ashabı, eşi dostu talebeleri toplanır onlara teravih namazı kıldırırdı. Her rekatta yirmi ayet okuyarak hatmederdi. Ayrıca gecenin yarısından başlayarak son üçte birine kadar olan zaman diliminde Kur’an okur ve bu şekilde de her üç gecede bir hatmederdi. Gündüz de her gün bir hatim indirir, hatmi de iftar vaktinde bitirir ve “her hatim yapıldığında müstecap (kabul olunan) bir dua vardır” derdi. (Beyhaki, Şuabu’l-imân, 2/416)

HATİM DUASINA BAŞLAMADAN ÖNCE

Hatimden önce üç İhlas suresi okunur ve arkasından tekbir getirilir. “Allahu ekber Allahu ekber, lâ ilâhe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd” denir.
Daha sonra Felak suresi okunup aynı tekbir getirilir.

Sonra Nas suresi okunarak tekbir getirilir.

En son Fatiha suresi ve Elif lam mim (Bakara’nın ilk sayfası) okunur ve arkasından hatim duası okunarak en sonunda yine Fatiha okunarak bitirilir.

Hatim Duası Nasıl Yapılır:

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed S.A.V buyurmuşlardır ki;

“Hatim duası okuyanlardan en hayırlısı, Kuranı Kerimi bitirir bitirmez başlayanlardır. Kuranı Kerimi hatmeden kişiyi Rabbimiz ve onun yardımcı melekleri hiç bir vakit yalnız komazlar”

Kuranı Kerimi hatmeden kişinin, sadece bir kere değil belirli aralıklarla hatim duasını okuması da ayrıca sünettir.

Risale Haberim verdiği bilgiye de göre;

“Hatim indirirken Duha (Vedduha) Suresinden başlamak üzere her surenin sonunda ya da başında tekbir getirme adeti vardır.

‘Resul-i Ekrem Efendimiz de, hatmi sırasında Nas Suresini bitirince, duasına Fatiha ile başlar, Bakara Suresinin, ‘lUaike hümü’l müflihûn (İşte onlardır kurtuluşa erenlerdir)’ ayetine kadar okur, sonra hatim duasını yaparak bitirirdi.

Hatim tamamlandıktan sonra ayrıca bir dua edilir. Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), ‘Kur’ân’ı hatmeden kişinin kabul olunacak bir duası vardır’ buyurmuşlar, kendisi de hatimden sonra dua etmişlerdir.

Bu dualardan bazıları hadis kitaplarında nakledilmektedir. Abdullah bin Mes’ud, Abdullah bin Abbas ve Enes bin Mâlik başta olmak üzere bazı Sahabilerin hatim dualarına katıldıkları, aile fertleriyle birlikte hatim duası yaptıkları da rivâyet edilmektedir.

Ayrıca hatim duası yapılacağı gün oruç tutmanın sün-net olduğu da bildirilmektedir.

Bu uygulama çok değişik ve gösterişli merasimler halinde günümüze kadar gelmiş, halk arasında ilk defa hatim indiren çocuklar için de şimdilerde ruhani bir ortam içinde güzel merasimler düzenlenmektedir.

HATİM DUASI

Yâ Rabbi!

Dile getirdiğimiz her türlü eşsiz hamd ve sena ancak Sana mahsusdur. Bütün salat ü selamlar; rahmet ve selametlikler, iki cihan güneşi, baslarımızın tacı Rahmeten lil’âlemin, ResûI-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Seyyidina-Ebe’l-Kaasım Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz ve O’nun bütün âl ve ashabına olsun.

“0l! emriyle; bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen sayısız alemleri yaratan; “Yok 0l!” emriyle de, her şeyi bir anda yok etme gücüne sahib olan, alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ım! “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim” buyurdun. Biz de; huzuruna geldik, boynumuzu büktük, ellerimizi Sana açtık. Seni Rahim, Gafur biliyoruz. Rahmet ve Gufran ism-i şerifinle tecelli eyle, ellerimizi boş döndürme yâ Rabbi! Kur’an-ı Kerim’in bereketi ile ve alemlere rahmet olarak gönderdiğin sevgili Peygamberimizin hürmeti ile bizleri af eyle, ey Kerim; bizleri affet yâ Rahim. Allah’ım! Bizleri Kur’an-ı Kerim’in zineti ile süsle. O’nun kerameti ile mükerrem eyle ve şerefiyle şereflendir.

Yâ Rabbi!

Okuduğumuz hatm-i şerifi dergah-i ulûhiyyetinde kabul eyle. Kur’an-ı Kerim’in her harfi için bizlere sevap yaz. Okurken yaptığımız hataları bağışla, tam ve mükemmel okumuş gibi kabul buyur. Kur’an-ı Kerim’i kalblerimize nur eyle, Cennet yolumuzu aydınlat.

Yâ Rabbi!

Biz, ancak Sana ibadet ve yalnız Sana kulluk ederiz. Ancak, Senin için namaz kılar ve yalnız Sana secde ederiz. Yalnız sana yalvarır, ancak Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. ibadetlerimizi sevinçle ve arzu ile yaparız. Yasak ettiklerini yapmaz ve azabından korkarız. Sen’den, bizlere rahmet ve ihsanının bol olmasını dileriz yâ Rahim.

Allah’ım! Bizlerden eksiksiz ibadet ve tâat bekliyorsun. Bunlara, ancak Senin sonsuz yardımınla sahip olabiliriz. Öyle ise; bize, Senin hoşnutluğunu kazandıracak, kusursuz ibadet ve tâatde bulunma imkanını bahşeyle!

Allah’ım! Vermiş olduğun nimetlerin elimizden çıkmasından, sağlık ve dirliğimizin bozulmasından, beklenmedik felaketlerden ve gazabının her türlüsünden ancak Sana sığınırız. Biz, aciz kullarının dualarını kabul eyle yâ Rabbi!

Yâ Rabbi!

Bizleri, Kur’ân’ın hidayeti ile yola getir. Onun faziletiyle derecelerimizi yükselt. Kur’an-ı Kerim’in tilavetiyle günahlarımızı affet.

Ey bağışlaması ve ihsanı sonsuz olan Allah’ım! Ayıplarımızı ört, kalplerimizi pak eyle; hastalarımıza şifa; dertlilerimize deva, borçlarımızı ödemek imkanı ver. Din ve dünya işlerimizi islah eyle yâ Rabbi!

Ey yerleri ve gökleri yaratan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen ve bütün varlıkların biricik sahibi olan Allah’ım! Gerçek bilir ve bildiririz ki, Sen’den başka Allah yoktur. Bizleri nefsimizin çılgın istek ve arzularından muhafaza eyle. şeytan’ın bozguncu telkinlerinden Sana sığınırız. Allah’ım! Gönlümüzü, bütün azalarımızı sönmez, sonsuz nurunla aydınlat.

Yâ Rabbi!

Bize, küfre açık kapı bırakmayan eksiksiz bir iman nasip eyle. Allah’ım! Bizi, yolunu şaşıran ve saşırıtanlardan değil, hidayete eren ve hidayete eriştiren kullarından eyle.

Yâ Rabbi! Görüşümüz kıt, gücümüz çok az; bu yüzden rahmetine ta’rifsiz derecede muhtacız. Ey her şeye Kadir, gönüllere şifa veren Allah’ım! Sen’den rahmetini dileriz. Duâmızı kabul eyle.

Yâ Rabbi!

Maksadımız Sen’sin. Biz her isimizde Seni, her şeyde Seni kasd ederiz. Yalnız Seni isteriz. Bütün isteğimiz de, Senin bizden razı olmandır. Bizi, sevgili kullarından eyle Allah’ım!

Yâ Rabbi! Bizleri, iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında hemen pişman olup Sen’den afv dileyen seçkin kullarından eyle. Allah’ım! Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bütün günahlarımızı bağışla, çok bol olan rahmetini bizlerden esirgeme.

Yâ Rabbi!

Bütün işlerimizin sonunu hayr eyle; dünyada rezil olmaktan, Ahiret’te de azabından muhafaza eyle.

Allah’ım! Bizi dirlik ve doğruluk üzere yaşat, aramızdaki sevgi bağlarını güçlendir, kalblerimizi ayni görüş ve düşünüş halkası içinde birleştir. Dinden, imandan, doğruluktan, Sana ibadet ve taatdan ayırma Yâ Rabbi!

Yâ Rabbi!

Bizleri, verdiğin ni’metlere karsi sükür borcunu yerine getiren; nimetlerin karşısında nankörlük değil, bol bol hamd eden kullarından eyle, üzerimizden nimetlerini eksiltme, Allah’ım!

Allah’ım Son nefesde, ölümün aklı baştan gideren acılarından bizi koru. “La ilahe illâllah Muhammedün Resûlüllah” Ve “Eşhedü en la ilahe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh” diyerek, ruhumuzu teslim etmemizi nasib eyle Yâ Rabbi!

Hâsıl olan sevabı; Hazret-i Adem’den Hazret-i Fahr-i Alem Muhammed Mustafa sallallahüaleyhi ve sellem’e kadar gelip geçen bütün Peygamberan-i ilzam ve Rusûl-i kiram aleyhim’üssalâtü vesselam hazretlerinin ervah-i pâk-i tayyibelerine hediyye eyledik, ikram eyle Yâ Rabbi!

ÂI-i Ezvac-i Tahirat, ashab-i Güzin, Ensar ve Muhâcirin, Tabi’iyn, Tebe’i-tabi’iyn, Eimme-i Müctehid’in, ridvânullahi tealâ aleyhim ecma’iyn hazretlerinin de ervah-i pâk-i tayyibelerine hediyye eyledik. Sen vâsıl eyle yâ Rabbi!.

Müfessirin, muhaddisin, muhakkikin, ulema-i amilin, kurra-i kâmilin, meşâyih-i vasilin, sulehâ-i salihin, ağniyâ-i şâkirin, fukara-i sâbirin, gurebâ-i müslimin, hattatin, huffaz, tullab ve cemi-i hamele-i Kur’an-ı Kerim nevverallahü merâkidehüm ve ce’alel cennete me’vahüm efendilerimizin de ervah-ı pâk-i tayyibelerine hediyye eyledik, Sen kabul eyle yâ Rabbi!

Bütün ehl-i imam ile Ehlullah’in ve Evliyaullah’in da ervah-i pak-i tayyibelerine hediyye eyledik, Sen vasil eyle Yâ Rabbi!

Velhâsıl; şu âna kadar dâr-i Dünyâ’dan dar-i Ukba’yâ irtihâI ve intikal eden bütün mü’minin-i mü’minat; müslimin-i müslimat, ma’sûmin-i ma’sûmat, mazlumin-i mazlumât, kaffe-i ehl-i imanin da ruhlarına hediyye eyledik, Sen kabul eyle Yâ Rabbi!

Cümlemizin kalbine İslam nurunu, Kur’an hidayetini ver. Cümlemizi Islam’a bağla, bizleri Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizleri Dünyâ ve Âhiret mutluluğuna erdir. Dünya’da mekansız, Âhiret’de imansız bırakma Yâ Rabbi!

Yâ Rabbi!

Habib’in Muhammed Mustafa, Kitab’ların, bütün sevdiklerin yüzü hürmetine, bizleri dergah-i bârigâh-ı ulûhiyyetinden bos çevirme, duâlarımızı kabul eyle, yâ Gafur u yâ Gaffâr.

Amin, Amin, Amin… Bi hürmeti seyyidi’l-mürselin ve’l-hâmdülillahi Rabbi’l-Alemin.

Sübhâne rabbike rabbi’l-izzeti amma yasifûn ve selâm ün ale’l-mürselin ve’l-hamdü lillahi Rabbi’l-Alemin ..

Hayırların fethi, şerlerin def’i, ehl-i imânın selameti, insanlığın kurtuluşu, memleketimizin her türlü kötülüklerden korunması, Ümmet-i Muhammed’in selameti için EL-FATIHA.

HATİM DUASI

Ya Rabbelalemin! Şu anda kapına geldik. Yüce divanına durduk, bütün kötülükleri bir tarafa bıraktık, bizleri yüce huzurundan boş geri çevirme Ya Rabbi !

Okumuş olduğumuz hatm-i şerifi; aşr-ı şerifleri ahsen surette kabul eyle.

Ya Rabbi !

Cemi hata ve kusurlardan salim eyle.

Ya Rabbi !

hasıl olan sevabı evvela Peygamber (s.a.v.) efendimizin mübarek, aziz, latif ruh-ı tayyibelerine hediye eyledik kabul eyle.

Ya Rabbi !

İlk Peygamber Hz. Adem (a.s.) dan bu güne kadar gelip geçmiş her ne kadar peygamber varsa onların da ruhlarına hediye eyledik, lsâl eyle.

Ya Rabbi!

Kur’an-ı Kerim’i elden ele, dilden dile, gönülden gönüle bizlere kadar ulaştıran sahabe-i güzin, tabiin, tebe-i tabiin, Müfessirin ve muhaddisin’in ruhlarına hediye eyledik, isâI eyle.

Ya Rabbi !

Din, vatan, hak ve hakikat Uğuruna canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizin de ruhlarını meclisimizden haberdar eyle

Ya Rabbi !

Bu hatm-ı şerife (mevlid-I şerife) vesile olanların emellerini makbul, günahlarını mağfur, ticaretlerini “Len tebür” eyIe.

Her ne murat Ile okutmuşlarsa muratlarına naiI eyle

Ya Rabbi !

Bu aileden ahrete göçenlerin günahlarını affeyle, makamlarını cennet eyle. Peygamberimizin (s.a.v) şefaatine nail eyle.

Ya Rabbi !

Uzaktan ve yakından gelip, şurada toplanan aziz din kardeşlerimizin de ölmüşlerine rahmet, geride kalanlarına sıhhat ve afiyet ihsan eyle.

Ya Rabbi !

Şu mübarek gecede: “Toprak altında çürümüş, isimleri unutulmuş, bir fatiha okuyacak kimsesi kalmamış müslüman kardeşlerimizin de taksiratlarını affeyle.

Ya Rabbi !

Yüce dinimize ve aziz vatanımıza göz diken dahili ve harici düşmanlarımıza fırsat vermeyip, onları islah eyle.

Ya Rabbi !

Islah olacak halleri yoksa onları KAHHAR ism-i şerifinle kahr u perişan eyle.

Ya Rabbi !

Ümmet-i Muhammed’in hasta kullarına şifalar, dertli kullarına devalar, borçlu kullarına hayırlı edalar ıhsan eyle.

Ya Rabbi !

Öbür alemde estaizu billah “ferikun fil cenneti ve ferikun fis seiyr” Cennet ve cehennem fırkaları ayrılacağı zaman bizleri cennet fırkasına dahil eyle.

Ya Rabbi !

Kuı-‘an-ı Kerim’in nurlu yolundan bizleri ayırma ya Rabbi! Onun ahkamını yaşayıp, tatbik edenlerden eyle.

Ya Rabbi !

Kıyamet gününe kadar baki kalacağını vaat ettiğin Din-i İslamı ülkemizde payidar eyle.

Ya Rabbi !

Namazı niyazı bırakan, içki ve kumarla evinin yolunu unutan, çeşit çeşit fenalıklara koyulan Müslüman kardeşlerimize de hidayetler nasip eyle.

Ya Rabbi !

Çocuklarımızı edepli, ahlaklı, faziletli, anasına, babasına, hocasına saygı gösteren, Allah’ına, peygamberine hürmet ve tazim edenlerden eyle.

Ya Rabbi !

Vatanına, milletine, din ve mukaddesatına gönülden bağlı olanlardan eyle.

Ya Rabbi !

Namazına-niyazına, ibadat u taatına devam edenlerden eyle.

Ya Rabbi !

Her türlü afetlerden, musibetlerden, hastalıklardan, tehlikelerden. zarar ve ziyanlardan bizleri hıfz u himaye eyle.

Ya Rabbi !

Hassaten günah hastalıklarından, haramlardan, ahlaksızlıklardan, yalandan, gıybetten, riyadan, hasetten ve kibirden muhafaza eyle.

Ya Rabbi !

Bütün kıymetli uzuvlarımızı mevlam ne için yaratmış isen, o yerde kullanma şuurunu bizlere ihsan eyle.

Ya Rabbi !

Kabul olunmayacak dua Ile sana el kaldırmaktan, insanlığa ve Islama faydalı olmayan bilgiden, bir müslümana yakışmayan acizlikten, tembellikten, cimrilikten sana sığınıyoruz, bizleri muhafaza eyle.

Dualarımızın kabulü ve son nefesimizde, nasip olması için buyurun bir kelime-i şehadet :

“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü”

Ya Rabbi !

Bu kelime-i mübarekeyi söyleyerek ruh teslim etmek cümlemize nasib eyle.

Ya Rabbel’alemin !

Biz sana yalvarmasını bilmiyor ve beceremiyoruz. Sana yalvarmasını bilenler ve becerenler hürmetine dualarımızı kabul eyle.

Ya Rabbi !

“AMIN” diyen şu kullarını iki cihanda aziz eyle. Cennetinle, cemalinle bizleri şereflendir.

“Subhane Rabbike Rabbil izzeti amma yesifun ve salamun alel murselin vel hamdu lillahi Rabbil” alemin.

El-Fatiha

HATİM DUASI

Ey Rabbimiz!

Kuran’ı Kerim’i bizlere lütfun ve kereminle dünyada arkada, kabirde yolda, kıyamet gününde şefaatçi, sırat üzerinde nur, cennete götüren bir refik, ateşten koruyan bir perde ve bütün iyiliklere ulaştıran bir delil ve imam kıl.

Ey Rabbimiz!

Bizleri Kur’an’ın hidayetiyle hidayet eyle. Bizleri kuranın kerametiyle ateşten koru. Kuranın lütfuyla derecelerimiz; yükselt. Ey büyük lütuf ve ihsan sahibi! Kur’an’ın tilavetiyle günahlarımızı bağışla.

Ey Rabbimiz!

Kalplerimizi temizle. Ayıplarımızı ört. Hastalarımıza şifa ver. Yüzlerimizi ak et. Derecelerimizi yükselt. Borçlarımıza ödeme kolaylığı nasib et. Babalarımıza merhamet eyle. Annelerimizi bağışla. Dinimiz; ve dünyamızı ıslah eyle.

Ey Rabbimiz!

Bütün İslam coğrafyasını her türlü belalardan ve musibetlerden muhafaza eyle. islam dümanlarını kahru perişan eyle. İslam’ın nurunu söndürmek isteyen kafir ve münafıklara fırsat verme. Kafir, münafık ve zalimleri Müslümanların baına musallat etme. Gerek fert ve gerekse toplum olarak senin rızana uygun olarak yaşamayı nasip eyle. Çocuklarımızı hayırlı eyle. Onların birer Kur’an nesli olarak yetişmelerini nasip ve müyesser eyle.

Ey rabbimiz!

Okumuş olduğumuz Kur’an-ı Kerim’in sevabı ve nurunu önce Efendimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) in mübarek ruhuna hediye eyledik sen ulaştır. Diğer peygamberlerin (salat ve selam onların üzerine olsun) ruhlarına, Hz. Peygamber (s.a.v) in aile ve ashabının bütün Müslümanların ruhlarına hediye eyledik sen ulaştır Ya Rabbi! Ayrıca okunan hatmi eriften hasıl olan sevabı bütün geçmişlerimizin, babalarımızın, kardeşlerimizin, çocuklarımızın, akraba ve sevdiklerimizin, dostlarımızın, hocalarımızın, meayışhımızın üzerimizde hakkı olan herkesin: ve özellikle bu hatmi şerifin niyetine okunduğu kimselerin ve burada bulunan. cemaatin geçmişlerinin ruhuna hediye, ediyoruz sen ulaştır Ya Rabbi!

Kur’an’ı Kerim hürmetine” onların günahlarını bağışla. Kabirlerini nurlandır.

Ey duaları kabul eden merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz! Dualarımızı kabul eyle.

Alemlerin Rabbi Yüce Allah’a hamd, peygamberimiz Hz. Muhammed {s.a.v.)’e aline, ashabına ve tüm inananlara salat ve selam olsun.

Ey Rabbimiz!

Okuduğumuz Kur’an-ı Kerim’i bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, bilensin. Günahlarımızı bağışla. Çünkü sen tevbeleri, çok kabul edensin, merhametlisin. Yüce Kuran’ın ve alemlere rahmet olarak, gönderdiğin peygamberin hürmetine bizleri hakikate ve doğru yola ulaştır. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Bizleri affeyle, lütfün ve kereminle günahlarımızı mağfiret eyle.

Ey Rabbimiz!

Bizi Kur’an’ın ziynetiyle ziynetlendir. Kur’an’ın keremiyle bize ikram et. Kur’an’ın şerefiyle şereflendir. Kur’an’ın şefaatiyle cennete ulatır. Kur’an’ın hürmetine bizi bütün dünya belalarından ve ahiretin azabından koru. Ey Rahman ve Rahim bütün ümmet-i Muhammed’e merhamet eyle.

Türkçe meali pek manidar olan hatimin, Kuranı Kerimi bitirdikten sonra okunması pek hayırlıdır.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Sarılık nedir? Türleri nelerdir , Tedavisi nasıldır?

Sarılık  nedir? Türleri nelerdir ve  tedavisi nasıldır?

Hepatit B virüsü ile ortaya çıkan ciddi hastalıklar arasına giren sarılık hakkından bilinmeyenler. Peki sarılık kimlerde görülür? Sarılık bulaşıcı mıdır ve belirtileri nelerdir? Sarılığın tedavisine kadar her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Halk arasında sarılık olarak bilinen ancak bilim dilinde Hepatit B olarak adlandırılır. Karaciğerin vücuttan atması gereken bilirubin adlı bakterinin vücuttan atılmayıp tam tersi birikmeye başlaması ile göz rengi ve tende sararma meydana gelir.

Tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmediğinden bulaşıcı olup olmadığı hakkında da kesin bir bilgi olmamasına rağmen uzmanlar bu virüsü taşıyan kişilerle aynı ortamda olunmaması gerektiğini vurguluyor.

KAÇ ÇEŞİT VARDIR SARILIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

A, B, C, D, E ve G harfleri ile anılan bu hastalığın her harfte farklı bir gelişme süreci vardır. Karaciğerin iltihaplanmasının şiddeti artıkça bu hastalığın riski de artmaktadır.

Pek çok kişide belirtiler kendini tam olarak göstermediğinden ve hastalık ileri boyutta gibi görünmediğinde de bu kişiler sarılık olduğunu anlamaz.

Kan testi ile teşhis edile bilen hastalık kuluçka kısmında; karın üst bölgesinde şiddetli ağrı ve onu takip eden kusma mide bulantısı seyreder. Bunların yanı sıra yorgunluk, iştahsızlık deri ve göz rengi sarılaşırken idrar renginde koyu sarı olması gibi durumlar sarılık belirtisi olabilir. B, C ve D virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebilir ancak A ve E virüsü olanlar ise tedavi edilebilir ve kronikleşmez.

EN TEHLİKELİSİ HEPATİT B!

Hepatit B virüsü diğer virüslere göre daha yaygındır. Bunun nedeni ise sinsi ve kronikleşerek ilerlemesindendir. Hepatit B geçirenlerin çoğunda karaciğerde çok ciddi kalıcı hasarlar ortaya çıkar. Bu hastalık erken tedavi edilmediğinde siroz ve karaciğer kanserine bile neden olabilir.

SARILIK NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Erken tedavi oldukça önemli olmasının yanı sıra hızlı tedavi de önemlidir. Sarılığa neyin enden olduğu teşhis edildikten sonra tedavi ona göre geliştirilir. Uzman öncelikle kanın ve karaciğerin fazla bakteri ve toksinlerden arındırılması için ilaç tedavisine başlar. Buna destek olarak da beslenme listesi yapılır. Özellikle antioksidan içeren besinlerden oluşan bir beslenme ile vücudun direnci artırılmaya çalışılır. Steroid bazlı ilaçlar bu hastalığın tedavisinde sıklıkla kullanılır. Ağır ilaçlar olduğundan uzman diğer organların hasar görmemesi için ilaçların vücutta daha hızlı emilmesini sağlaması açısından su tüketimini artırmayı önerir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Fobi nedir ? Çeşitleri nelerdir ? Nasıl tedavi edilir?

Fobi nedir?

Gerçekte korku yaratmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi denir. Fobik kişiler belli bir durum, nesne veya aktivite ile karşılaştığında aşırı anksiyete duyar. Kişiler korkularının saçma olduğunun farkındadır, ancak korkularını mantıksal düşünerek engelleyemezler.

Korkular fobik kişilerin günlük işlevlerinde bozulmaya neden olur. Fobiler toplumda sık görülür. Araştırmalarda toplumda %10 oranında fobik olduğu söylenmekle birlikte tahminen bu değer %25 dolayındadır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasının en önemli nedeni bu kişilerin hastalıklarının farkında olmaması ve tedaviye başvuruların az olmasıdır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Sosyal fobi genelde gençlik yıllarında özellikle karşı cinse ilginin arttığı dönemlerde ortaya çıkar.

Fobi kelimesi Yunanca Phobos kelimesinden gelmektedir. Phobos aynı zamanda Yunan mitolojisinde dehşet tanrısının da ismidir.Gerçekte korku yaratmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi denir. Kişi, bu korkuların aşırı veya anlamsız olduğunu bilse de engelleyemez, mantıksal düşünerek korkularının önüne geçemez. Fobi toplumda sık görülen bir psikolojik rahatsızlıktır. Fobisi olan insanlar “fobik” diye adlandırılırlar. Yapılan araştımalar toplumda %10 oranında fobi tespit etse de tahminen bu değer %25 dolaylarındadır. Fobiler halk arasında hastalıktan ziyade huy ya da kişilik özelliği olarak düşünüldüğünden tedaviye başvuranların sayısı azdır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasnın en önemli nedeni budur. Kadınlarda erkeklere oranla iki buçuk kat daha faza görüldüğü saptanmıştır.

Fobi Neden Olur?

Fobilerin gerçek nedenleri bilinememektedir. Öne sürülen fobi nedenleri türlerine göre değişmekle birlikte aynı fobi türünde de hastadan hastaya değişiklik gösterir. Ruhsal rahatsızlıkların çoğunda olduğu gibi fobilerde de neden biyolojik, genetik ve çevreseldir.

Genetik yatkınlık: bazı özgül fobilerde genetik yatkınlık fazladır. Örneğin kan aldırma veya enjeksiyon yaptırma fobisi olan kişilerde ailede benzer hastalık normal topluma göre daha sıktır. Ancak bu yatkınlığın genetik veya çevresel etkenlere bağlı olarak gelişip gelişmediğini aydınlatacak araştırmalar henüz yetersizdir.

Nörokimyasal nedenler: bazı insanlarda adrenalin ve noradrenalin salınımının fazla olmasının veya etkilenen organların bu maddelere normal insanlara göre daha duyarlı olmasının bu hastalığa yol açtığı ileri sürülmektedir.

Psikiyatride fobilerin geçmiş yaşantılara bağlantılı olarak geliştiği yolunda ispatlanmamış çeşitli teorileri mevcuttur. Watsonun öğrenme teorisinde fobilerin şartlandırılmış refleks davranışlar sonucu oluştuğu ileri sürülür. Bu teoriye göre daha önce kaygı uyandırmayan bir uyaran kaygılı bir uyaran ile bir araya geldiğinde öğrenme yolu ile kaygı uyandıran bir uyaran haline gelmektedir. Örneğin asansör korkusu olmayan bir kişi elektrik kesintisi ile asansörde mahsur kalma sonucunda asansör korkusu geliştirebilir. Bu olay öncesinde rahatlıkla asansöre binebilirken asansöre binemez hale gelebilir veya asansöre bindiğinde aşırı kaygı duyma görülebilir

Yapılan araştırmalarda sürekli strese maruz kalan çocuklarda yaşamın ileri dönemlerinde yaygın fobik davranışlar görülebilmektedir. Sürekli stres yaratan nedenler arasında erken yaşta anne veya babanın kaybı, anne veya babadan ayrılma,ev içinde şiddete maruz kalma sayılabilir.

Fobi Belirtileri Nelerdir?

Korku yaratan obje, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında anksiyete belirtileri ortaya çıkar. Panik atakta görülen belirtilerin hemen hepsi fobik durumla karşılaşıldığında ortaya çıkabilir. Bu belirtilerden bazıları şunlardır:

• Çarpıntı
• Yüz kızarması
• Titreme
• Terleme
• Bulanık görme
• Nefes darlığı
• Ağız kuruluğu
• Yutkunma güçlüğü v.b.

Panik bozukluğu olan kişiler ne zaman panik atak geçireceklerini bilirler ve panik atak geçirmemek için fobik durumlardan kaçınırlar. Örneğin asansör korkusu olan kişiler asansöre bindiklerinde panik atak geçirebilirler ve bundan korunmak için üst katlara merdivenlerden çıkıp inmeyi tercih ederler bu şekilde panik atak gelmesini önlerler. Yine uçak korkusu olan kişiler uçağa binmek yerine başka vasıtaları kullanarak yolculuk etmeyi tercih ederler. Fobisi olan kişiler bu kaçınma davranışını kullanarak panik atak gelişmesini önlerler. Panik bozukluğu olan kişilerde fobilerden farklı olarak panik ataklarının ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve atağın gelmesi genelde önlenemez.

Fobi Tedavisi Nasıl Yapılır?

Fobiler tedavi edilmediği taktirde çok uzun zaman devam edebilir, aslında tedavi olmaksızın düzelen hasta sayısı azdır. Fobi tedavisinde amaç kişinin kaçınma davranışını önlemek ve belli durumlarda ortaya çıkan anksiyeteyi azaltmaktır. Çeşitli psikoterapi yöntemleri uygulanabilir. Fobilerde en sık kullanılan terapi yöntemi yüzleştirme (exposure) tedavisidir. Bu yöntemde hastanın korku yaratan durum veya nesnenin üzerine giderek ortaya çıkan anksiyete ile başa çıkması öğretilir. Tedavi süresi hastalığın şiddeti, yaygınlığı ve hastanın özelliklerine göre değişir.

Fobi tedavilerinde NLP ve Hipnoz terapileri ile çok başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Fobi Çeşitleri

Sosyal Fobi

Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Ve kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulamak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal, meslekî ya da aile yaşamı etkilenir.

Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür.

• Genel: Korkular hemen her durum için geçerlidir.
• Özel: Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde imza atmak, yemek yemek vs gibi.)

Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

• Çarpıntı
• Titreme
• Terleme
• Kaslarda gerginlik
• Midede rahatsızlık hissi
• Göğüste sıkıntı hissi
• Sıcak yada soğuk basması
• Başta ağırlık hissi – Başağrısı.

Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlayan belitiler bir gün iş güç yapmayı da engellemeye başlarsa işi için tedavisi şart bir durum haline gelir.Yaşanan bu belirtiler kişide derin bir korku ve heyecan hali lie birlikte görülür.

Korkulan durumlardan kaçıma davranışı genellikle çok belirgindir. Ve bazen tam bir sosyal yanlızlıkla sonuçlanabilir. Korkulan durumlarda kaçınmak için olmadık şeyler yaparlar. Bir seminer vermesi gereken kişinin seminer iptal olsun diye ayağının kırılmasına bile sevineceğini söylemesi hatta bunun için dua ettiğini söylemesi olayın ne kadar sıkıntı verici olduğunu anlatmak için yeterlidir.

Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar.

– Topluluk önünde konuşmak.
– Bir işle uğraşırken seyredilmek.
– Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.
– Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
– Misafir kabul etmek.
– Başkaları ile tartışmak.
– Toplulukta telefonla konuşmak.
– Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.
– İlgi odağı olmak.
– Başkalarının önünde yazı yazmak.

Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisiymiş gibi düşünebilir.

Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yanlızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir. Hastaların %40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların %40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir.

Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine bir çok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün süperegoyu baskılaması daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi edilmelidir.

Agorafobi

Fobiler arasında sık görülen agorafobi eskiden yalnız meydanlardan, açık yerlerden korku olarak bilinirdi. Şimdi ise agorafobi çok daha geniş bir anlam taşımaktadır. Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten, örneğin sinema, tiyatro, tünel, köprü, pasaj, asansör, otobüs, vapur, uçak gibi yerlerde duyulan korkular artık agorafobi sayılmaktadır. Panik bozukluğuna bağlı olmayan fobinin nadir olduğu anlaşılmaktadır. Çoğu agorafobinin temelinde panik nöbetleri bulunmaktadır. Yani hasta panik nöbetleri geçireceği korkusu yüzünden yalnız başına sokağa çıkamamakta, kalabalığa girememektedir. Bu nedenle DSM III-R‘ye göre agorafobi belli bir durumdan ağır kaçınma davranışı gösteren panik bozukluğudur. ICD-10’da ise asıl tanı agorafobidir ve bunda panik bozukluğu olabilir veya olmayabilir. Agorafobi bireyin herhangi bir yerde panik nöbeti geçirme ve ordan çıkamama, tıkanıp kalma, hiç bir seçeneği olmama korkusudur. Ağır agorafobikler yaşamın bir çok etkinliğinden uzaklaşır. Bir süre sonra yaşamları o kadar kısıtlanabilir ki zamanla ciddi çökkünkük durumlarına da girebilirler.

Özgül Fobiler

Belirli nesneler veya durumlardan anormal korkudur. Bunları agorafobi ve sosyal fobilerden ayırdettiren özellik korkunun özgül durumlar ve nesneler karşısında belirmesidir. Bu özgül durumlar ve nesneler olmadığında hastada rahatsızlık belirtisi yoktur. Bunlardan uzak olduğu sürece hastanın yaşamı etkilenmemektedir. Yalnız fobi nesnesi ya da durumuyla yüz yüze gelince panik derecesinde korku ortaya çıkmaktadır. Hasta bu nesne veya durumların nerede bulunabileceğini daha önceden inceler ve ona göre sakınarak sıkıntıdan kendini korumaya çalışır. Fakat çok sık karşılaşılan nesneler karşı korku yaşamı çok kısıtlayıcı olabilir.

Fobiler korkunun ortaya çıktığı uyarana göre üçe ayrılabilirler:

• Nesne fobileri (böcek, kelebek, köpek, sivri uçlu eşya gibi…)
• Durum fobileri (kapalı yer, açık yer, asansör, yüksek yer gibi…)
• İşlev fobileri (altına kaçırma, gaz kaçırma, terleme, yüz kızarması gibi…)

Bazı özgül fobiler:

Kapalı ve basık yerde kalma korkusu (klaustrofobi): Kapalı ve basık yerlerde duyulan korkudur. Asansör, basık tavanlı odalar, koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, alt geçitler ve kilitli odalar onlar için korku verici yerlerdir. Hastanın temel korkusu bu sayılan yerlerde sıkışıp kalmak, nefes alamamak ve boğulmaktır.

Kan-yaralanma korkusu: Halk arasında “kan tutması” olarak bilinen kan-yaralanma fobisinde hasta kan görünce rahatsızlık duyma dışında, tıbbi işlemlerde bayılacak gibi olma, kalp hızında değişme, bulantı ve bayılma gibi tepkiler gösterebilir.

Hayvan korkusu (zoofobi): İnsanların bir kısmında korkulan hayvanlara karşı kötü bir deneyim yaşadıktan sonra fobi başlarken, bir kısmında da böyle bir başlatıcı bulunmaz.

Gök gürültüsü ve fırtına korkusu (astrofobi): Gök gürültüsü ve fırtına fobisi olan kişiler sürekli hava durumunu izler. Havanın fırtınalı,gök gürültülü ve yağışlı olma ihtimali olduğu günlerde büyük korku ve panik duyguları yaşarlar.

Yükseklik korkusu (akrofobi): Yükseklik korkusunda kişi yüksek binalara çıkamaz, yüksekten bakamaz. Birçok kişi için keyifle oturulacak balkonlar bu hastalar için eziyet olur.

Yalnızlık korkusu (manofobi): Yalnızlık fobisi duyanlar tek başlarına kalmazlar. Bu fobi akşamları evde tek başlarına kaldıklarında artar. Nedensiz olarak huzursuz olurlar. Evde duydukları tüm sesleri, gördükleri tüm gölgeleri hırsızın ve yabancı birisinin varlığına yorarlar.

Uçak korkusu: Uçak korkusunda kişi gideceği yere ne kadar eziyetli olursa olsun uçak dışında herhangi bir araçla gitmeye razıdır. Uçağa binmek zorunda kalırsa şiddetli korku duyar. Uçağın her hareketini, her sarsıntıyı büyük bir korkuyla izler, duyduğu her sesi motorun arızasına yorar.

Yutma korkusu: Yutma fobisinde kişi yemek yerken, su içerken boğazına birşey kaçacağı ve boğulacağı düşüncesindedir. Kuruyemiş ve küçük taneli yiyecekler onun için çok korkutucudur. Ciddi sorunlardan biri de ileri derecede kilo kaybıdır.

Bütün özgül fobiler tek tek anlatılamayacak kadar çoktur. Hepsi ayrı ayrı tanımlanmıştır.

• Canlı canlı toprağa gömülme korkusu (tapofobi)
• Ateş korkusu (pirofobi)
• Giyecek korkusu (endofobi)
• Yenilik korkusu (kainatetofobi)
• Sivri cisim korkusu (amofobi)
• Karanlık korkusu (kenofobi)
• Dışkı korkusu ( koprofobi)
• Yamaçtan iniş korkusu (orofobi)
• Toplum içinde yüz kızarması korkusu (ertirofobi)
• Beyaz sayfa korkusu (lökoselofobi)
• Yabancı kokusu (xenofobi)
• Tozi pislik korkusu (mizofobi)
• Herşeyden korkma korkusu (pontofobi)
• Korkudan korkma korkusu (fabofobi)
• Cinsel ilişki korkusu
• Eşcinsel olma korkusu
• Aklını yitirme korkusu
• Hastalık korkusu
• ablütofobi: yıkanmaktan korkma
• agirofobi: caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma
• agorafobi: açık yer ya da kalabalık korkusu
• ailurofobi: kedilerden korkma
• akluofobi: karanlıktan korkma
• akrofobi: yüksek yerlerden korkma
• akustikofobi: belirli seslerden kokrma
• algofobi: acı çekmekten korkma
• amatofobi: toz korkusu
• amnezifobi: hafızasını kaybetmekten korkma
• androfobi: adamlardan korkma
• anemofobi: fırtına korkusu
• antlofobi: sel korkusu
• antropofobi: insanlardan korkma
• apifobi: arılardan korkma
• arakibutirofobi: yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku
• araknofobi: örümceklerden korkma
• aritmofobi: sayılardan korkma
• asimetrifobi: simetrik olmayan şeylerden korkma
• astenofobi: güçsüz olmaktan korkma
• astrafobi: şimşek korkusu
• ataksofobi: düzensizlikten korkma
• atelofobi: mükemmel ol(a)mamaktan korkma
• aviofobi: uçuş korkusu
• ballistofobi: silahtan ya da mermilerden korkma
• batofobi: derinlik korkusu, yüksek binaların yanından geçmekten korkma
• batrakofobi: kurbağa, semender gibi çiftyaşayışlı (amfibyen) hayvanlardan korkma
• belonefobi: iğnelerden korkma
• bibliyofobi: kitaplardan korkma
• bromidrosifobi: vücut kokusundan korkma
• brontofobi: gökgürültüsünden korkma
• dentofobi: dişçiden korkma
• dermatopatofobi: deri hastalıklarından korkma
• eisoptrofobi: aynalardan korkma
• elektrofobi: elektrikten korkma
• emetofobi: kusmaktan korkma
• entomofobi: böceklerden korkma
• epistaksiyofobi: burun kanamasından korkma
• eritrofobi: yüz kızarmasından duyulan korku
• erotofobi: cinsellik korkusu
• farmakofobi: ilaçlardan korkma
• fazmofobi: hayaletlerden korkma
• febrifobi: yüksek ateşten korkma
• filemafobi: öpmekten ya da öpüşmekten korkma
• filofobi: sevmekten, aşık olmaktan korkma
• fobofobi: korkmaktan korkma
• fotofobi: ışıktan korkma
• gametofobi: evlenmekten korkma
• gefirofobi: köprülerden geçmekten korkma
• gerontofobi: yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkma
• glossofobi: topluluk önünde konuşmaktan korkma
• haptofobi: dokunulmaktan korkma
• harpaksofobi: hırsızlardan ya da bir suçun kurbanı olmaktan korkma
• helyofobi: güneş’ten korkma
• hematofobi: kan korkusu
• herpetofobi: sürüngenlerden korkma
• hidrofobi: sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma
• higrofobi: nemden ya da yağmurdan korkma
• hipegiyafobi: sorumluluktan korkma
• hipnofobi: uyumaktan korkma
• hipofobi: atlardan korkma
• homiklofobi: sisten korkma
• homofobi: eşcinsellerden korkma
• ihtiyofobi: balıklardan korkma
• islamofobi: İslamdan ve müslümandan korkma
• jinefobi: kadınlardan korkma
• kakofobi: çirkinlikten, çirkin seylerden korkma
• kakorafiyafobi: başarısız olma korkusu
• kanserofobi: kanser olmaktan korkma
• kardiyofobi: kalp hastalığından korkma
• karnofobi: etten korkma
• katagelofobi: dalga geçilmekten korkma
• kemofobi: kimyasal maddelerden korkma
• keymafobi: kıştan ve soğuktan korkma
• kimofobi: dalgalardan korkma
• kinofobi: köpeklerden korkma
• klimakofobi: merdivenden düşmekten ya da merdivenlerden korkma
• klostrofobi: kapalı yer korkusu
• koprofobi: dışkı korkusu
• koulrofobi: palyaçolardan korkma
• kremnofobi: yüksek yamaçlardan ya da uçurumlardan korkma
• kriyofobi:buzdan ya da donmaktan korkma
• kronomentrofobi: saatlerden korkma
• ksantofobi: sarı renkten korkma
• ksenofobi: yabancılardan korkma
• ksilofobi: tahta şeylerden ya da ormanlardan korkma
• limnofobi: göllerden korkma
• litikafobi: davalardan ve mahkemelerden korkma
• logofobi: belirli kelimelerden korkma
• lökofobi: beyaz renkten korkma
• manyofobi: delirmekten korkma
• mastigofobi: cezalandırılmaktan korkma
• mekanofobi: makinelerden korkma
• melanofobi: siyah renkten korkma
• mikrobiyofobi: mikroplardan korkma
• mizofobi: kirlilikten korkma
• monofobi: yalnızlıktan korkma
• musofobi: farelerden korkma
• nekrofobi: cesetten korkma
• nelofobi: camdan korkma
• niktofobi: geceden korkma
• nozokomefobi: hastanelerden korkma
• nüdofobi: çıplaklıktan korkma
• obesofobi: şişmanlamaktan korkma
• ofidiyofobi: yılanlardan korkma
• okofobi: taşıt araçlarından korkma
• osmofobi: belirli kokulardan korkma
• pantofobi: her şeyden korkma
• papirofobi: kağıttan korkma
• paraskavedekatriafobi: ayın onüçü ve cuma olan günden korkma
• patofobi: hasta olmaktan korkma
• pedofobi: çocuklardan korkma
• peladofobi: kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma
• penyafobi: fakirlikten korkma
• pirofobi: ateşten korkma
• plakofobi: mezar taşlarından korkma
• pogonofobi: sakaldan ya da sakallı kişilerden korkma
• politikofobi: politikacılardan korkma
• porfirofobi: mor renkten korkma
• potamofobi: ırmaklardan ya da su akıntılarından korkma
• potofobi: alkollü içeceklerden korkma
• pteronofobi: kuş tüyünden korkma
• pupafobi: kuklalardan korkma
• radyofobi: radyasyondan, x ışınlarından korkma.
• ranidafobi: kurbağalardan korkma
• selenofobi: ay’dan korkma
• siderofobi: yıldızlardan korkma
• simetrofobi: simetriden korkma
• skiofobi: gölgelerden korkma
• sosyofobi: toplumdan, genel olarak insanlardan korkma
• soteriofobi: başkalarına muhtaç olmaktan korkma
• tafefobi: diri diri gömülmekten korkma
• takofobi: yüksek hızdan korkma
• talassofobi: deniz ya da okyanus korkusu
• tanatofobi: ölümden korkma
• teknofobi: teknolojiden korkma
• teratofobi: gebe kadının, şekilsiz, çirkin bir çocuk doğurmaktan korkması
• termofobi: ısıdan korkma
• testofobi: testlerden ya da sınavlardan korkma
• tokofobi: gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma
• otomofobi: ameliyat olmaktan korkma
• toksifobi: zehir korkusu
• topofobi: belirli yerlerden korkma
• travmatofobi: yaralanmaktan korkma
• trikinofobi: gıda zehirlenmesinden korkma
• triskaidekafobi: 13 sayısından korkma
• tripanofobi: aşı ya da iğne olmaktan korkma
• trikopatofobi: saç hastalıklarından korkma
• ürofobi: sidikten korkma
• xenofobi: yabancılardan korkma
• venereofobi: zührevi hastalıklardan korkma
• venüstrafobi: güzel kadınlardan korkma
• vermifobi: solucanlardan korkma
• zelofobi: kıskançlıktan korkma
• zoofobi: hayvanlardan korkma

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Özgüven nedir? Özgüven Türleri ve Özgüveni geliştirme yolları

Özgüven  nedir?

Özgüven aslında kişinin kendine olan güvenidir. Kendine güvenen insanlarlar, yada yapacakları birşeyı bir şekilde yapacaklarına inanmaları özgüvenden gelmektedir.

Özgüven nedir, Kişi kendine karşı yönelik güzel duygular geliştirmesi sonucu kendisini mutlu vede iyi hissetmesidir. Kısacası kişinin kendine olan güveni diyebiliriz.

Daha güçlü özgüvene nasıl sahip olunur?

Özgüveni etkileyen faktörlerden öncelikle size bahsedelim, bu faktörler nelerdir. Neden özgüveni etkileyen faktörler bulunmaktadır. Gelin birlikte özgüveni etkileyen faktörler nelerdir bakalım.

– Bilinçaltı inançlarınız.
– Olayları doğru değerlendirmelisiniz.
– Felaket senaristi, olmayı bırakmalısınız.
– Mükemmeliyetçilik takıntınızı yenmelisiniz.
– İç sabotajcıları yenmelisiniz.
– Doğru odaklanmalısınız.

Gelin şimdi bu maddeleri birazda açarak neler demek istediğimizi birlikte anlayalım. Aslında bu özgüven geliştirme teknikleri sayesinde özgüven probleminizi artık yenmiş olacaksınız.

Bilinçaltı inançlarınız neleri kapsamaktadır, annemizden, babamızdan, öğretmenimizden getirmiş olduğumuz inançlarımız bizim için yeterlilik sebebi olabiliyor. Eğerki çocuklarınızı başkalarının çocukları ile karşılaştırma yapıldığında onların içinde biriken güvensizlik birikmesine sebep olmaktadır. Yahut sınav sonuçlarından sonra, başka komşunun oğlu senden daha yüksek almış gibi söylemlerde bulunduklarında aile, o etkide kalıp güvensizlik duygusundan çıkamıyor. Bilinçaltı inançları yenmek için elinize bir kağıt alıp, neleri yapabileceklerinizi not alın ve uygulayın.

Özgüven, sağlık ve huzurunuzu korumak için önemli bir faktördür. Ayrıca pozitif ve sağlıklı ilişkiler geliştirebilmemiz için de özgüven gereklidir. Ancak bunu bilmemize rağmen hepimiz aynı derecede özgüvenli değiliz.

“Özgüvenin kaynağı kendi hakkınızdaki düşüncelerinizdir, başkalarının sizin hakkınızdaki düşünceleri değil.”

– Gloria Gaynor

,,

Özgüvenin üç şekli vardır.

Bu, kendimizi tek bir özgüven türü ile özdeşleştirebileceğimiz anlamına gelmez. Bazı zamanlar daha neşeli, bazı zamanlar ise depresif hissederiz kendimizi. Her şey o dönemde yaşadıklarımıza bağlıdır.

Fakat sizde hangi özgüven türünün baskın olduğunu bilebilirsiniz. Hangisi sizde en çok su yüzüne çıkıyor?

1. Abartılı özgüven

Abartılı özgüvene sahip insanlar, başkalarından daha üstün olduklarını düşünerek diğer herkesi hafife almaktan çekinmezler. Bu, çok negatif bir özgüven türüdür çünkü sevgi dolu ve sağlıklı ilişkiler kurmalarına engel olur. Daima rekabet içindedirler ve zirveye çıkmak isterler. Bu tür insanlar için mutluluk, başarıdan ibarettir; ancak gerçek şu ki bu tavırla mutluluğu yakalayamazlar.

Abartılı özgüven sahibi kişilerin temel özelliklerinden biri başkalarını dinlememeleri ve kendilerini eleştirmemeleridir. Kendi hatalarını düzeltmezler ve sürekli başkalarını suçlarlar. Ayrıca başkalarını küçümser ve onlara karşı düşmanca davranırlar.

Bu tür insanların başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurması çok zordur. Çünkü herkesi kendilerine rakip olarak görürler.

2. Yüksek özgüven

Bu tür özgüvene sahip kişiler, kendilerini kabul eder ve kendilerine değer verirler. Bu, pozitif bir özgüven türüdür çünkü kişinin hayatından memnun olmasını sağlar. Peki bu, belli engellerle karşılaşmadıkları anlamına geliyor? Hayır. Ama kendinize güvenmek ve ortaya çıkabilecek sorunlar karşısında cesur olmak, her şeyi kolaylaştırır.

“Özgüveni yüksek kişiler, başkalarından üstün olmaya çalışmaz. Değerlerini, kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak ölçmeye çalışmazlar. Onlara mutluluk veren şey, kendileri olmaktır, başkalarından üstün olmak değil.”

– Nathaniel Branden

,,

Kendine inanıp güvenen kişilerde bu tür özgüven vardır. Fakat bu onları kibirli kılmaz. Başkalarından üstün olarak da görmezler kendilerini. Sadece negatif koşullar ve olayların dengelerini bozmasına izin vermezler.

Fakat özgüveni yüksek kişiler arasında bile dengesini kaybeden kişiler olabilir. Yani özgüvenlerini daima koruyamayabilirler.

Güvensizlik duygusuna kapılan bu kişilerin temel özelliği; başka görüşlere karşı saldırgan, pasif veya negatif bir tavır takınmalarıdır. Özgüven eksikliği yüzleşemedikleri bir şey haline geldiği durumlarda özellikle böyle davranırlar.

3. Düşük özgüven

Özgüven  nedir?

Özgüveni düşük kişiler, özgüveni yüksek olan kişilerin tam tersidir. Kendilerine değer vermezler, yeteneklerine güvenmezler ve özgüven eksiklikleri neredeyse her durumda kendini gösterir. Başarısızlık korkusu, özgüveni düşük kişilere acı çektirir ve ellerini kollarını bağlar.

Düşük özgüvene sahip kişiler, her şey yolunda giderken aşırı mutlu gözükebilir ama işler ters gitmeye başlayınca özgüvenleri birden düşüverir. Bunlar kolayca etki altında kalabilen hassas kişilerdir ve fikirlerini ortaya koyar ama savunmazlar.

Ayrıca özgüveni düşük olan ama dengesini koruyabilmiş kişiler vardır. Bunların sorunu, kararsızlıktır. Kendilerine çok az güvenir ve çok az değer verirler. Hata yapmaktan öyle çok korkarlar ki koşullar için yetersiz olduklarını düşünürler daima.

Sizde hangi özgüven türü baskın?

Şunu unutmayın ki abartılı veya düşük özgüvenden kaçmak zordur. Ancak özgüveni yüksek kişilerdenseniz, belli durumlarda güvensizlik hissetseniz bile tebrik edilmeye layıksınız! Hayatta mutluluk ve huzuru yakalamaya çok daha yakınsınız.

ÖZGÜVEN NEDİR?

Özgüven; kendimize yönelik iyi duygular geliştirmemiz sonucu, kendimizi iyi hissetmemiz demektir. Başka bir deyişle kendimiz olmaktan memnun olmak ve bunun sonucu olarak kendimiz ve çevremizle barışık olmaktır.

Özgüvenimiz olmadığında işleri yapabilme yeteneğimizden emin olamayız. Gerekli beceriye ve deneyime sahip olduğumuzu bildiğimiz halde, daha önce hiç yapmadığımız bir işle karşılaştığımızda endişeleniriz. Birçok durumda, özellikle karar vermemiz, inisiyatif kullanmamız veya yeni insanları işin içine katmamız gereken durumlarda rahatsız ve huzursuz oluruz.

Buna karşın, aşırı bir güven duygusu içinde davrandığımızda; sınırlarımız olduğunu kabul etmek istemeyiz, yeteneklerimiz hakkında gerçekçi olmayan düşüncelere kapılırız. Üzerimize aşırı iş yükü alırız, böylece her zaman iyi iş yapamayız. En iyiyi bizim bildiğimizi düşünürüz, önerileri göz ardı ederiz, bize yardım etmek isteyenleri de genellikle reddederiz.

Olması gereken düzeyde bir özgüvene sahip bulunduğumuzda ise; en iyisi için çaba göstereceğimizi ve kabul edilebilir bir sonuç ortaya koyacağımızı bilerek işleri ele alırız. Bir işi yapamadığımızda mazeret üretmek yerine yeniden denemeye başlarız. İlk seferinde tümüyle doğru olarak anlamadığımız ya da yapamadığımız bir işin dünyanın sonu anlamına gelmediğini biliriz. Hatalarımızı dert etmek yerine onlardan ders almasını becerebiliriz. Bir çok durumla ve sorunla daha iyi baş edebiliriz.

Çocuğun Kendisini Değerli Hissetmesinde Rol Oynayan Etkenler

Bireylerin kendilerine yönelik iyi duygular geliştirmeleri daha ilk yaşlardan, hayatlarındaki önemli insanlar (anne-baba, öğretmen ve diğer büyükleri, ilerleyen yaşlarda arkadaşları) tarafından nasıl değerlendirildiklerine bağlıdır.

Büyükleri tarafından sevgi gören, gereksinim duyduğunda beklediği yakınlık ve ilgiyi bulan, fikirlerine değer verilen ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptıklarında hataya yer verilen ve olduğu gibi kabul edilen çocuğun kendine özgüveni olur.

Buna karşılık sevildiğini, önemsendiğini hissetmeyen, beklediği yakınlık ve ilgiyi göremeyen, sürekli eleştirilen ve olduğu gibi kabul edilmeyen çocuk kendisini değerli hissetmez ve özgüveni olmaz. Kendisini değerli görmeyen (özgüveni olmayan) çocuk yaşadığı aile, çevre, okul ve toplum içinde problemlere sebep olur.

Özgüven sadece okul yaşamında değil, kişisel ve sosyal yaşamda da önemlidir. Araştırmacılar, birbirlerini tamamlayan iki çeşit özgüvenden bahsetmektedirler. Bunlardan birincisi iç, diğeri dış özgüvendir. İç özgüven, kendimizden memnun ve kendimizle barışık olduğumuza dair inancımız ve bu konuda hissettiklerimizdir. Dış özgüven ise dışarıya kendimizden emin olduğumuz şeklinde verdiğimiz görüntü ve davranışlardır.

İÇ ÖZGÜVEN

• Kendilerini severler
• Kendilerini tanırlar
• Kendilerine açık hedefler koyarlar
• Pozitif düşünürler

A- KENDİNİ SEVME : Kendini seven çocuklar hem duygusal hem fiziksel gereksinimlerine değer verirler. İstedikleri şeyleri elde etme konusunda suçluluk duymazlar. İhtiyaçlarının karşılanmasını hakları olarak görürler. Övgü almayı ve ödüllendirilmeyi açık açık talep ederler. Başkalarının kendileri ile ilgilenmesinden ve kendileri için bir şeyler yapmasından çok hoşlanırlar. İyi nitelikleriyle gururlanır ve bu niteliklerinden daima yararlanırlar. Başkalarını, mutluluklarını ve yaşamlarını sabote edecek şeylerden kaçınırlar.

B- KENDİNİ TANIMA : Kendini tanıyan çocuklar güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadırlar. Hiçbir zaman kalabalığın içinde kaybolmazlar. Kendi değerlerini bilirler. Kendilerine uygun arkadaşlar bulurlar. Başkalarının görüşlerine açıktırlar ve eleştirildiklerinde hemen savunmaya geçmezler. Eksik yönlerini geliştirme ve değiştirme özellikleri vardır. Yapıcı olacağına inanırlarsa yardım almaya açıktırlar.

C- KENDİNE AÇIK HEDEFLER KOYMA : Kendilerine başarabilecekleri hedefler belirlerler. Bunları başarmak içinde başkalarına bağımlı olmazlar. Yeterince motive oldukları için başkalarına kıyasla hedefleri gerçekleştirmede daha istekli ve enerjiktirler. Tutarlı davranırlar, çünkü hedef belirlerken en ayrıntılı noktaları önceden tahmin edebilirler. Özeleştiriyi öğrenmişlerdir. Kendi ilerlemelerini kontrol edebilirler. Kolay karar verebilirler.

D- POZİTİF DÜŞÜNME : Pozitif düşünen çocukların iyi deneyimler yaşama ve bunlardan iyi sonuçlar elde etme konusunda umutları vardır. İnsanlar hakkındaki düşünceleri genellikle olumludur. Her sorunun bir çözümü olacağına inanırlar. Geleceğin geçmişten daima iyi olacağına inanırlar. Yaşamlarındaki değişikliklere çabuk uyum sağlarlar. Değişikliklerin insanı ilerletip geliştireceğine inanırlar.

DIŞ ÖZGÜVEN

• İletişim
• Kendini İfade Edebilme
• Duygularını Kontrol Edebilme

A- İLETİŞİM : İletişim konusunda beceriler kazanmış olan bir çocuk başkalarını anlayışla, sakin ve dikkatle dinleyebilir. Yüzeysel konulardan, daha derin sohbetlere ne zaman, nasıl geçeceklerini bilirler. Başkalarının sözsüz ifadelerinden ve beden dilinden anlarlar. Utanıp sıkılmadan toplum önünde konuşurlar.

B- KENDİNİ İYİ İFADE EDEBİLME : Kendini iyi ifade edebilen çocuklar, dolaysız yoldan ve açıkça gereksinimlerini söylerler. Kendilerinin ve başkalarının haklarını korurlar. Teşvik etmeyi bilirler ve karşısındakinin de kendisini teşvik etmesini isterler. Övgü kabul ederler, başkasını övebilirler. Gerektiğinde etkin bir şekilde şikayet ve mücadele edebilirler.

C- DUYGULARINI KONTROL EDEBİLME : Duyguları ile başa çıkabilen çocuklar duygularının esiri olmazlar. Beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. Mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı dönemlerini kısa sürede atlatabilirler. Anlaşmazlık olduğunda kendilerini iyi savunurlar. Kıskançlık, öfke gibi doğal olan duyguları yaşadıklarında suçluluğa kapılmazlar. İlişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar.

ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENLERİNİ SAĞLAMAK İÇİN YAPILACAK ŞEYLER

1- Var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu onlara hissettirin.
Onlara olan sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını, var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu ve ne olursa olsun onları daima seveceğinizi söyleyin.

2- Kendilerine olan özgüvenlerinde sarsıntı gördüğünüz an harekete geçin.
Unutmayın kendine özgüven duymak kendini beğenmişlik ya da kibirlilik demek değildir. Özgüven sadece olduğu gibi kabul edilmiş olmanın verdiği kendini rahat, iyi ve güvenlik içinde hissetmektir. Başarısı ile şımaran, kibirli davranışlar gösteren çocuğun kendisine olan özgüveni yok ya da düşük demektir.

3- Çocuğunuza gerçek özgüveni sağlamasında yardımcı olun.
Çocuğunuzun zayıf yanlarını görmezlikten gelmeyin, dürüst olun, ama onları eleştirmeyin. Çocuklar kendilerindeki eksiklikleri ve kusurları kabullenmelidir. Bunun yanı sıra iyi ve kuvvetli oldukları yanları ile gurur duyabilmelidirler.

4- Çocuğunuza kendisine has yeteneklerini ortaya çıkarmasında yardımcı olun.
Çocuklar birbirlerinden farklıdır. Her çocuğun farklı özellikleri ve yetenekleri vardır. Hepsinin başarılı olduğu alanlar değişiktir. Çocuklarınıza kendi ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda faaliyetlere katılma imkanı sağlayarak onların araştırmaları ve yeni şeyler keşfetmeleri için destekleyin. Böylece kendilerinde var olan yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayarak kendilerine özgüven duymalarını sağlamış olursunuz.

5- Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin sizin için önemli ve değerli olduğunu gösterin.
Katıldıkları faaliyetleri ve ilgilendikleri şeyleri sorun, okulda katıldıkları faaliyetlerin gösterilerine gidin. İlgilendiği şeylerle ilgili okuduğunuz bir yazı ya da resmi onunla paylaşın. Çocuklara eğlenceli veya yararlı olan etkinlikleri önerin. Fakat onu ön yargılı davranmaya zorlarsanız, çocuk kendisinin yeterince iyi olmadığı mesajını alacaktır.

6- Evinizde herkesin birbirine güveneceği bir ortam oluşturun.
Duygularını, düşüncelerini, sevgisini, başarı ya da başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını aile fertleriyle rahatça paylaşabilen çocuklar özgüvenli olurlar. “Söylediğin kadar da kötü değilmiş” ya da “Geçer canım merak etme” şeklinde cevap verme yerine, onların duygu ve düşüncelerini ciddiye alın.

7- Çocuğunuza kendi davranışlarınızla örnek olduğunuzu unutmayın.
Çocuklarınıza, onlarda görmek istemediğiniz davranışlarda bulunmayın. Unutmayın çocuklar size sizin onlara davrandığınız gibi davranacaklardır. Sinirlenip onlara bağırdığınızda bunu şiddet olarak değerlendirecektir. Kendisi de kızdığında bağırmanın fiziksel veya sözel şiddet uygulamanın normal olduğu düşünecek kendi ilişkilerinde de bu yolu tercih edecektir.

8- Beklentileriniz çoğunuzun seviyesinde olsun, onu aşacak beklentilerden kaçının.
Her çocuğun farklı yapabilme kapasitesi ve seviyesi vardır. Çocuğunuzun bir şeyi yapamayacağını bildiğiniz halde bunu ondan bekleyip sonunda hayal kırıklığı yaratmayın. Ulaşabilecekleri hedefler amaçlayıp başarılı olmalarını sağlayın.

9- Çocuklarınıza sorumluluklar verin.
Kendisine güvenilip sorumluluk verilen çocuklar kendilerini yararlı ve önemli hissederler.

10- Sadece çok özel yetenek ya da başarılarına değil her şeyine değer verdiğinizi ve takdir ettiğinizi belirtin.
Küçük bile olsa yaptığı güzel birşey ya da davranışı için onu övün ve bunun ne kadar önemli olduğunu belirtin. Ama anne babanın en önemli etkileme aracının, çocuklarıyla olan ilişkisi olduğunu her zaman hatırlayın. Çocuğunuza değer veren bir ilişki, doğal olarak onun özgüvenini artırır. Koşullu sevgi çocuklarda korkular, bağımlılıklar ve özgüven sorunları doğurur. Kişi ve davranışı birbirinden farklıdır. Bir çocuğun kişiliğini onun davranışıyla karıştırmayın. Çocuklarınızı yaptıkları şeyler yüzünden değil, kendileri oldukları için sevdiğinizi belli edin.

11- Ne yaparlarsa yapsınlar onlara sevgi ile emniyette olduklarını hissettirin.
Çocuklarınızı disipline edin ama bunu hiç bir zaman sinirle ve katı kurallarla yapmayın. Onları disipline etmeniz katı kurallarla katı cezalar verme şeklinde olmasın. Çocuklar adaletsiz davrandığınızda bunu çok iyi bilirler. Onların güvenini sarsmayın.

12- Birlikte vakit geçirin.
Ortak yapacağınız faaliyetler bulup birlikte zaman geçirin.

13- Onların özgüvenlerini sağlayacak sözlerde bulunun.
“Yardımların çok işime yaradı, teşekkür ederim” ya da “Bak bu aklıma gelmemişti bu konudaki fikrini çok beğendim” gibi sözlerle onların katkılarına değer verdiğinizi gösterin.

14- Çocuğunuzla ilgili problemleri onu suçlamadan ya da onun karakterini eleştirmeden tartışın.
Çocuklar kendileri ile ilgili problemlerde kendilerine saldırılıp eleştirilmeden konuşulduğunda bu problemi çözmek için çaba sarf ederler. Onun karakterine değil, yaptığı şeye hitap ederek konuşun. Kontrollerini kaybederek çocuklarını eleştiren anne baba, kontrolü çocuklara vermiş olur. Örneğin, 4 yaşındaki çocuğunuz oyuncağını yatmakta olan kardeşinin yatağına fırlattığı için sinirlisiniz. “Sen kötü bir çocuksun!” ya da “Yapma!” yerine, “Sen oyuncaklarını attığında kendimi sinirli hissediyorum. Ona gerçekten zarar verebilirdin” diyebilirsiniz. Buradaki mesaj, duygularınızın onun çocuk dünyasına değil onun belirli davranışlarına yönelik olduğudur.

BENLİK SAYGISINI AZALTACAK BİR DİL

Aşağıdaki sözcükleri belki çok masumca kullanıyorsunuzdur. Fakat unutmayın ki, bu sözcüklere eşlik eden sözsüz bir dil de varsa, işte o zaman sözcükler artık aşağılayıcı ve zarar verici olur.

• Etiketlemek : Ne kadar inatçısın
Ah şimdiki nesil

• Amatör psikologlar : Bence senin sorunun
Bu sana göre bir iş değil
Sen yapamazsın

• Mesafe koymak : Seni dinlemiyorum

• Karşılaştırmak : Ablan hiç böyle davranmazdı
Benim zamanımda

• Abartma : Sen zaten her zaman
Bütün söylediklerim bir kulağından giriyor bir kulağından çıkıyor

• Yaşla alay etmek : Bebek gibisin
Büyüdüğünü zannediyorsun ama

• Büyüklük taslamak : Senin yaşında birisi için oldukça iyi
İlk deneme için hiç fena değil

• Alaycı Konuşmak : Şimdi buna çalışma mı diyorsun

• Suçluluk Duygusu Aşılamak : Senin yüzünden başım ağrıdı
Ablan elinden geleni yaptı ya sen?

• Kehanette Bulunmak : Böyle gidersen…
Bunu hiçbir zaman başaramayacaksın

BENLİK SAYGISINI KAZANDIRACAK BİR DİL

İşte size çocuklarımıza yüksek sesle söylememiz gereken sözlerden birkaçı. Eğer aynı zamanda sesiniz sevgi doluysa, gülümsüyorsanız, ona sarılıyorsanız, gözleriniz pırıl pırılsa söylediklerinizin etkisi çok daha etkili olacaktır.

• Olumlu duyguları paylaşmak : Seninle kitap okumak çok hoşuma gidiyor,
Seninle beraberken çok mutluyum.

• Takdir ettiğinizi belirtme : …… için kutlarım.
Ne kadar yaratıcısın. Şu çalışmana bir bak!
Ne kadar iyi bir dostsun.

• Çaba ve başarılarının takdir edilmesi : Bütün zorluklara rağmen kaydettiğin ilerlemeye bakar mısın?
Kendinle övünebilirsin çünkü …. konusunda çok çaba gösterdin.

• Onu koşulsuz kabul ettiğinizi gösterme : Bu hatayı yapman normal, şimdi nasıl düzelteceğimize bakalım.
Her zaman kusursuz olamazsın ki!

• Güven duyduğunuzu belirtme : Eminim elinden geleni yapacaksın.
Bu konuda senin fikrin benim için çok önemli.
Bu konuda bana yardım edebilir misin?

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Heimlich Manevrası Nedir? Nasıl Yapılır?

Heimlich Manevrası, yabancı cisim tarafından solunum yolunun tıkanması ile oluşan boğulma durumlarında uygulanan ve hayat kurtaran bir manevradır. 1974 yılında ABD’li doktor Henry Heimlich tarafından tarif edilmiştir.

Hava yolunun tıkanıklığı, solunum gerçekleştirmek için gerekli olan havanın geçmesine engel olacak biçimde tıkanmasıdır. Bu tıkanma kısmi ya da tam tıkanma olarak görülebilir.

Tam tıkanmanın Belirtileri Nelerdir?

  • Acı çeker ve ellerini boynuna götürür.
  • Nefes alması kesilir ve nefes alamaz.
  • Cilt rengi morarır.
  • Konuşamaz.
Kısmi Tıkanma Belirtileri Nelerdir?

  • Nefes alabilir.
  • Konuşabilir.
  • Öksürme tutar.

Tam tıkanma belirtileri gösteren kişiye heimlich manevrası uygulanır. Kısmi tıkanma belirtisi gösteren kişiye ise; hastaya dokunulmaz ve arkasında durularak öksürmeye teşvik edilir. Bulunduğu pozisyonda bırakılır. Öksürük ya da solunum kayboluyor ise aynı zamanda morarmada varsa hemen girişimde bulunulmalıdır. Eğer görülen belirgin bir yabancı cisim görülüyor ise yerinden çıkmış olan ya da gevşemiş takma dişleri var ise bunlar olduğu yerden çıkarılır. Yabancı cisim görülemiyor ise ve durum kötüleşiyor ise tam tıkanmadan heimlich manevrası uygulanır.

Bilinci yerinde olan (bilinci açık) kişilerde Heimlich manevrası

  • Hasta ayakta ya da oturur pozisyonda olabilir,
  • Arkadan sarılarak gövdesi kavranır,
  • Bir elin başparmağı midenin üst kısmına, göğüs kemiği altına gelecek şekilde yumruk yaparak konur.
  • Diğer el ile yumruk yapılan el kavranır,
  • Kuvvetle arkaya ve yukarı doğru bastırılır,
  • Bu hareket 5-7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar tekrarlanır,
  • Şah damarından nabız ve solunum değerlendirilir,
  • Tıbbi yardım istenir (112).
Bilincini kaybetmiş (bilinci kapalı) kişilerde Heimlich Manevrası

  • Hasta yere yatırılır, yan pozisyonda sırtına 5 kez vurulur,
  • Tıkanma açılmadığı taktirde hasta düz bir zeminde başı yana çevrilir,
  • Hastanın bacakları üzerine ata biner şekilde oturulur,
  • Bir elin topuğunu göbek ile göğüs kemiği arasına yerleştirilir, diğer el üzerine konur,
  • Göbeğin üzerinden kürek kemiklerine doğru eğik bir baskı uygulanır,
  • Şah damarından nabız ve solunum değerlendirilir,
  • İşleme yabancı cisim çıkıncaya kadar devam edilir,
  • Tıbbi yardım istenir (112),
  • Bu hareketi 5-7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar ya da yardım gelinceye kadar devam edin,

Bu tür olgularda havayolu tıkanıklığından şüphelenildiğinde, ilkyardımcılar Temel Yaşam Desteği uygulamalarını yapacaklardır. Kurtarıcı nefes verdikten sonra hava gitmiyorsa tıkanıklık olduğu düşünülür, ilkyardımcı ağız içinde yabancı cisim olup olmadığını kontrol etmeli, yabancı cisim görüyorsa çıkarmalıdır. Havayolu tıkanıklığı varsa havayolunu açacak manevraları profesyonel acil yardım ekibi uygular.

Yukarıdaki bilgiler sadece ilkyardım eğitmenleri için verilmiş olup bilinci kapalı olan erişkinlerde havayolunun açılması için gerekli olan girişimler ve hareketler ilkyardımcılara öğretilmeyecektir.

Bebeklerde tam tıkanıklık olan hava yolunun açılması

  • Bebek ilkyardımcının bir kolu üzerine ters olarak yatırılır,
  • Başparmak ve diğer parmakların yardımıyla bebeğin çenesi kavranarak boynundan tutulur ve yüzüstü pozisyonda öne doğru eğilir,
  • Baş gergin ve gövdesinden aşağıda bir pozisyonda tutulur,
  • 5 kez el bileğinin iç kısmı ile bebeğin sırtına kürek kemiklerinin arasına hafifçe vurulur,
  • Diğer kolun üzerine başı elle kavranarak sırtüstü çevrilir,
  • Yabancı cismin çıkıp çıkmadığına bakılır,
  • Çıkmadıysa başı gövdesinden aşağıda olacak sırtüstü şekilde tutulur,
  • 5 kez iki parmakla göğüs kemiğinin alt kısmından karnın üs kısmına baskı uygulanır,
  • Yabancı cisim çıkana kadar devam edilir,
  • Tıbbi yardım istenir (112).

Bebek çok küçük ise ve karından baskı uygulanamıyorsa bebekler için yukarıda anlatılan uygulamalar yapılır. Ancak diğer hallerde bebeklerde yapılan uygulamalar, bilinci kapalı erişkinlerde yapılan Heimlich Manevrası uygulamaları ile aynıdır. Yukarıdaki bilgiler sadece ilkyardım eğitmenleri için verilmiş olup bebeklerde havayolunun açılması için gerekli olan girişimler ve hareketler ilkyardımcılara öğretilmeyecektir.

Kaynak:
https://www.cocukrehberi.net/aile-egitimi/heimlich-manevrasi-nasil-uygulanir.html
http://www.yeniumitilkyardim.com/tam_tikaniklik_olan_kisilerde_heimlich_manevrasi_nasil_yapilir.php

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Soğuk Isırması – Soğuk Yanığı Nedir?

Soğuk ısırması nedeniyle ellerde oluşan ödem

Soğuk ısırması ya da Soğuk yanığı, soğukta kalma nedeniyle el ve ayak derilerinde iltihaba bağlı şişmedir.

Soğuk ısırması, donma noktasının altındaki sıcaklıklarda, damarların daralarak, uç bölgelere giden kan akışının azalması nedeniyle, el ve ayak gibi kalbe uzak uç bölgelerde ortaya çıkar. Soğuğa maruz kalan yerde ilk önce acıma ve yanma vardır, daha sonra deride beyazlama karıncalanma, iğnelenme, hissizlik ve uyuşukluk ortaya çıkar. Deri donmadığından dokular çok fazla örselenmez. Soğuk ve duyarlı olan deride kırmızı, kaşıntılı kabarcıklar ve aşınmış doku alanları belirir. Ağır vakalarda kabarcıkların içi sıvı dolar, ödem görülebilir.

Çok ilerleyen vakalarda kangrene varan durumlar görülebilir. Isınmayla durum daha da ağırlaşacağından soğuk ısırması olan bölgenin hızla ısıtılmaması gerekir. En uygun tedavi yöntemi, travma olan bölgeyi vücudun öbür bölümlerine göre yüksekte tutmak ve oda sıcaklığına gelinceye değin yavaş yavaş ısıtmaktır.

Soğuktan Donan Parmaklar Ne Hale Gelir? (+16)

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Hacamat Nedir? Nasıl Yapılır?

Hacamat

İki omuz arasından, sırttan, başın arka tarafından veya vücudun herhangi bir yerinden tedavi maksadıyla, bardak, şişe veya boynuzla kan alınmasıdır. Hacamat argoda hafif yaralama olarak kullanılmaktadır.

Hacamat derinin bir neşter yardımıyla çizilip ağzı geniş bir bardak, kavanoz veya şişe ile oluşturulan emme gücüyle kanın çekilmesi şeklinde yapılır. Geleneksel olarak ağrı, sızı veya hastalık olan organa yakın yerlere yapılır.

Eski Mısırlılara dayandırılan kadim tıp yöntemlerinden birisi olmakla birlikte İslam’da, Hz. Muhammed’in bir sünneti olarak kabul edilir. Hacamat, deneysel çalışmaların yetersiz olması ve tıbbi sakıncaları yüzünden modern tıp tarafından kullanılmamaktadır. Kan vermenin de hacamat ile aynı etkide olduğu söylenebilir. Hacamatta kılcal damarlar üzerinden kan alınmaktadır. Kan verme işleminde ise venöz kan verilmektedir.

Kansızlık, demir eksikliği, tansiyon düşüklüğü olan kişilerde, demir eksikliği ve beslenme problemleri nedeniyle dikkat eksikliği ve zihinsel yetersizlik yaşayanlarda akıtılan kan volümüne bağlı olarak durumu ağırlaştırabilir. Steril şartlarda yapılmayan uygulamalar hepatit B, HCV, HIV gibi tedavisi güç hastalıkların kişiye bulaştırılmasına yol açabilir. Çocuklarda, yaşlılarda, Hamile veya mensturasyon dönemindeki kadınlarda, metastatik kanser hastalarında, kemik ve kas problemleri olan kişilerde kontrendikasyon (Yan Etki) düşünülmelidir. Ayrıca DVT (Deep Vein Thrombosis) rahatsızlığında da hacamatın uygulanmaması gerektiği bildirilmektedir.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi bazı hastalıklarda sekonder olarak meydana gelen hipervolemi yüzünden başağrısı ve solunum-dolaşım sıkıntısı çeken hastalar uzman doktorun önerisi ile önerilen miktarda kan aldırırlar ise bu şikayetleri ile ilgili rahatlama yaşarlar.

Bilimsel araştırma ve birikimlere dayanmayan, hacamatla ilgili ileri derecede abartılı iddialar konunun sosyal istismar boyutu olarak değerlendirilmelidir. Bunlar yaşlı eritrositlerin ve toksinlerin vücuttan temizlenmesi, ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılması ve belirli mevsimlerde hacamat yapılması gibi bilimsel kanıtlara dayanmayan konuları içerir.

Kullanılan malzemenin hijyenik olması gerekir

Hacamatın hiçbir yan etkisi olmadığı gibi tamamen doğaldır. Hiçbir acı vermez ve iz bırakmaz. Aynı gün iyileşme görülür ve vücutta rahatlama olur. En hızlı tedavi usûlüdür. Hacamatla tedavi binlerce yıldır uygulanan en eski tedavi usûlü olup, günümüzde de Asya, Afrika ve Uzak Doğu Ülkelerinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Avrupa da son yıllarda alternatif tıp olarak uygulanmaya başlanmıştır.

Kafadan hacamat olmak

Kafadan hacamat

Delilik, cüzzam, gece körlüğü, alaca, baş ağrısı, diş, göz, kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. Hacamat’ın şifasını bilen büyük âlimler üç ayda bir hacamat olurlardı. Hacamat 70 hastalığa şifadır. Bunlardan bazıları; Kanser, cilt hastalıkları, sedef hastalığı, kısırlık, süreklilik arz eden kronikleşmiş birçok hastalıklar, migren, romatizma, mide, bağırsak rahatsızlıkları, karaciğer yetersizliği, zihinsel ve ruhsal birçok hastalıklarda, böbrek hastalıklarında kan vermenin faydaları belirgindir.

Kanser olup ameliyat olması gereken bir kişide, hacamat’tan sonra kanser kütlesinin yok olduğu görülmüştür. Hacamat ta kanser’den kısırlığa kadar birçok hastalığa şifa vardır. Müzmin birçok hastalığın hacamat’la tedavi olduğu tecrübeyle sabittir. Hacamat nazara ve sihire karşı da iyi gelir. 50 senelik kökleşmiş büyünün, hacamat’la ortadan kalktığı rivayeti vardır.

Londra Milli Hastanesinde ve Kopenhag Kraliyet hastanesinde hacamat’la ilgili Tıbbi araştırmalar yapıldı. Araştırmalar neticesinde kirli kan alınca, koyu kanı bulunan hastaların beyinlerinden geçen kan akışı hızlandığı, kanın incelmesiyle, kandaki alyuvar yoğunluğunun azaldığı, hemoglobin seviyesinin düştüğü, böylece kalbin beyne daha rahat pompalama yaptığı tespit edildi. Ayrıca araştırmalarda, kan akışının artmasıyla insanın ataklığının da fark edilir derecede arttığı görüldü. Hastalıklara karşı kan aldırmanın koruyucu bir rol oynayabileceği bu araştırmalarda ortaya çıktı.

Hacamatla tedavi olunan bazı hastalıklar

Hacamat

Hacamat kan ile alakalı bir işlem olduğu için kan da insan bir bölgeye tesir etme imkanı vardır. Bununla beraber vücuttaki kirli kanı almakla kandaki toksinler, kolestrol ve kullandığımız ilaçlardan dolayı kanda bulunan ve bize zarar veren maddeler tehlikesiz bir şekilde vücuttan uzaklaştırılır.

Hacamat ile insanlar; anında tesir gösteren, emin, tehlikesiz, yan tesirsiz ve ucuz bir şekilde tedavi olma imkanı bulurlar. Bununla beraber hacamatla tedavi olunan hastalıkların bazıları şunlardır:

  • Baş ağrısı, yarım baş ağrısı ve sinuzit,
  • Tembellik, uyku fazlalığı,
  • Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı,
  • Prostat ve cinsel zayıflık,
  • Sırt ağrısı, bel ağrısı (lumbago), işiaz, diz ağrısı, yanlarda uyuşukluk,
  • Hormon bozukluğu,
  • Yumurtalık hastalıkları,
  • Bir çok kadın hastalığı.
Hacamat hangi hallerde yapılmaz?

  • Çok ihtiyar ve zayıf kişilerde,
  • Kalp Yetmezliği olanlarda,
  • Bir yeri kesildiğinde kanı durmayan kişilerde,
  • Hamilelerde,
  • Aşırı kansız kişilerde,
  • AİDS HİV virüsü taşıyanlarda,
  • Tansiyonu çok düşük olan kişilerde,
  • Küçük çocuklarda,
  • Çok hassas ve korkan kişilerde.

Hacamat ile ilgili Hadisler:

Ebu Kesbe el-Enmari anlatıyor: "Resulullah başından ve iki omuzu arasından hacamat oldu ve: "Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için, bir başka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez!" buyururdu." (Ebu Davud, Tibb 4, (3859); Ibnu Mace, Tibb 21, (3484))

Hz. Muhammed’in bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir hacamatcıya hacamat yaptırmış ve başından kan aldırıp ücretini ödemiş ve şöyle buyurmuştur: "Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır. (yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır)" (Buhâri, Tıb 13; Müslim, Musakat 62, 63; Ebû Dâvûd Nikâh 26, Tıb 3)

Hz. Muhammed; "Her kim ayın on yedi on dokuz ve yirmi birinci günlerinde kan aldırırsa kan hücumundan dolayı meydana gelen birçok hastalıklardan şifa bulur." (Ebu Davud Tıp H. 3861; Tirmizi Tıp H. 2051)

Mirac gecesinde yanından geçtiği bir melek grubunun Muhammed’e: “ümmetine hacamatı emret!" diye söylediğini Abdullah b. Abbâs rivayet etmektedir. (Ali Nâsıf, et-Tâc, III, 203)

Kaynak: wikipedia, gidahareketi.org

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın