Karaciğer Neden Yağlanır? Karaciğer Yağlanması Nasıl Tedavi Edilir?

Karaciğer  neden  yağlanır? Karaciğer  yağlanması  nasıl  tedavi  edilir?

Sivilce, akne ve yağlı göbek gibi durumlar sonrası ortaya çıkan karaciğer yağlanmasının tam olarak neden olduğunu biliyor musunuz? Peki karaciğer yaşanması belirtileri nelerdir? Karaciğer yağlanması nasıl temizlenir? Uzman fikirleri ile beraber karaciğer yağlanmasına dair bilinmeyenleri derledik. İşte karaciğer yağlanmasına dair her şey…

Hepatosteatoz olarak bilinen karaciğer yağlanması sinsice ilerleyen bir rahatsızlıktır. Verdiği belirtiler bir çok hastalığın belirtisi olabileceğinden erken teşhis edilmesi biraz güç olur.

Özellikle obezite, diyabet ve kolesterol gibi rahatsızlıkların tetiklediği karaciğer yağlanması tedavi edilmediğinde iltihaplı karaciğer yağlanması, siroz ve hepatitin bir türü olan steatoheapatit gibi riskli hastalıklar meydana gelir.

KARACİĞER NEDEN YAĞLANIR?

Karaciğer vücuttaki yağları temizleyerek vücuttan atar. Ancak enzim dengesi bozulunca topladığı yağları vücuttan atamaz ve yağlanma oluşur. Beslenme şeklinden kötü yaşam alışkanlıklarına kadar her durumun yanı sıra bazı kronik ilaçların yan etkileri de bu hastalığın meydana gelmesini sağlar.

Hızlı kilo alıp verme ve toksin oranı yüksek besinler tüketilmesi karaciğeri olumsuz etkiler. Karaciğerin normal yağ oranında artış meydana gelir. Ayrıca kandaki yağ asitlerinden oluşan trigliserid bileşenin yağlı ve karbonhidratlı besinler dolayısıyla yükselmesi, hastalık virüs ve bakterileri de yağlanmaya neden olan faktörlerdir.

Orta yaş üstü kişilerde daha yaygın görülen karaciğer yağlanması erişkin insanlarda yüzde 30 oranda görülür. Ortalama 10 kişide birinde karaciğer enzimleri dengesi bozulduğundan ortaya çıkar.

KARACİĞER YAĞLANMASININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

– En ağır organlardan biri olun karaciğer yağlandıkça ağırlığı artan bu da alt karında şiddetli ağrılara neden olur.

– Karaciğer yağlanması artıkça ani kilo kaybı, güçsüzlük ve unutkanlık ortaya çıkar.

– Cilt yüzeyinde ani deformasyonlar yaşanır. Örneğin aşırı akne ve sivilcilenme gibi durumlar yaşanır.

– Beyindeki bellek bölümünde zayıflama ortaya çıkar.

– Terleme esnasında ağrı koku yaşanır. Aynı zamanda vücuttaki toksin oranı arttığında nefes de kötü kokar.

– Mide bulantısı ve göz kızarıklıkları da nadiren olan durumlardır.

KARACİĞER YAĞLANMASI TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Belirtiler kendini gösterir göstermez bir uzmana görünmekte fayda var. Kan tahlili ardından uzman karaciğerin enzim değerlerini kontrol eder. Ayrıca CT taraması, MR ve ultrasyon gibi tetkikler de yapılır. Bazı hastalardan ise karaciğerden örnek alınarak yapılır.

Genellikle bu hastalara ilaç tedavisi ve düzenli beslenme önerilir. Uzmanlar özellikle karaciğer yağlanması olan kişilerin gün içerisindeki su tüketimini artırmaları gerektiğini vurguluyor.

KARACİĞER YAĞLANMASINA İYİ GELEN BESİNLER

SU : Vücudun sıvı oranı karaciğeri etkileyen öenmli faktörler arasındadır. Vücuttaki zararlı toksinler sıvı oranı azalınca artar. Bu durumu engellemek için günde en az 2,5 litre su tüketilmelidir. Su karaciğerdeki toksinleri idrar yoluyla atarak yağlanmasını engeller.

AVOKADO : İçerdiği omega-3 yağ asidi karaciğerin yenilenmesini destekler. Vücutta biriken zararlı yağ asitlerini temizleyerek karaciğerin sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Ancak uzmanlar günde bir taneden fazla tüketilmemesi gerektiğini de vurguluyor.

BRÜKSEL LAHANASI : İçerdiği sülfür bileşeni sayesinde hasara uğrayan dokuları yeniler. Aşırı hormon ve zararlı toksinleri idrar yolu ile vücuttan atar.

ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ : Yapılan araştırmalarda üzüm çekirdeğinin karaciğer yağlanmasını engellediği ortaya çıktı. Vücudu toksinlerden arındıran karaciğerin yenilenmesinde yardımcı olduğundan uzmanlar her gün bir avuç tüketilmesinin fayda sağlayacağını belirtiyor.

SARIMSAK : Güçlü bir antioksidan olan sarımsakta karaciğeri yenileyen etkili besinlerden biridir. Sarımsak, karaciğerin enzimlerini doğru çalıştırarak toksinlerin vücutan idrar ya da dışkılama ile atılmasına yardım eder. Uzmanlar haftada bir kez kahvaltıdan önce bir diş çiğ sarımsak çiğnemenin etkili olacağını belirtiyor.

LİMON SUYU : Güçlü bir anti bakteriyel etkisi olan limon suyu aynı zamanda karaciğer yağlanmasını engeller. Karaciğerin yenilenmesinde yardımcı olan limon suyu ile yapılan detoksu uzmanlar haftada bir kez de olsa tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.

KARACİĞERİ YENİLEYEN DETOKS : Yarım su bardağı su, bir tane sıkılmış limon suyu, 1 adet yumurta ve bir çay kaşığı zenfecili iyice karıştırınız. Karışımı bir gün boyunca buzdolabında bekletiniz. Ertesi gün kahvaltıdan önce tüketiniz.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Fobi nedir ? Çeşitleri nelerdir ? Nasıl tedavi edilir?

Fobi nedir?

Gerçekte korku yaratmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi denir. Fobik kişiler belli bir durum, nesne veya aktivite ile karşılaştığında aşırı anksiyete duyar. Kişiler korkularının saçma olduğunun farkındadır, ancak korkularını mantıksal düşünerek engelleyemezler.

Korkular fobik kişilerin günlük işlevlerinde bozulmaya neden olur. Fobiler toplumda sık görülür. Araştırmalarda toplumda %10 oranında fobik olduğu söylenmekle birlikte tahminen bu değer %25 dolayındadır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasının en önemli nedeni bu kişilerin hastalıklarının farkında olmaması ve tedaviye başvuruların az olmasıdır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Sosyal fobi genelde gençlik yıllarında özellikle karşı cinse ilginin arttığı dönemlerde ortaya çıkar.

Fobi kelimesi Yunanca Phobos kelimesinden gelmektedir. Phobos aynı zamanda Yunan mitolojisinde dehşet tanrısının da ismidir.Gerçekte korku yaratmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi denir. Kişi, bu korkuların aşırı veya anlamsız olduğunu bilse de engelleyemez, mantıksal düşünerek korkularının önüne geçemez. Fobi toplumda sık görülen bir psikolojik rahatsızlıktır. Fobisi olan insanlar “fobik” diye adlandırılırlar. Yapılan araştımalar toplumda %10 oranında fobi tespit etse de tahminen bu değer %25 dolaylarındadır. Fobiler halk arasında hastalıktan ziyade huy ya da kişilik özelliği olarak düşünüldüğünden tedaviye başvuranların sayısı azdır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasnın en önemli nedeni budur. Kadınlarda erkeklere oranla iki buçuk kat daha faza görüldüğü saptanmıştır.

Fobi Neden Olur?

Fobilerin gerçek nedenleri bilinememektedir. Öne sürülen fobi nedenleri türlerine göre değişmekle birlikte aynı fobi türünde de hastadan hastaya değişiklik gösterir. Ruhsal rahatsızlıkların çoğunda olduğu gibi fobilerde de neden biyolojik, genetik ve çevreseldir.

Genetik yatkınlık: bazı özgül fobilerde genetik yatkınlık fazladır. Örneğin kan aldırma veya enjeksiyon yaptırma fobisi olan kişilerde ailede benzer hastalık normal topluma göre daha sıktır. Ancak bu yatkınlığın genetik veya çevresel etkenlere bağlı olarak gelişip gelişmediğini aydınlatacak araştırmalar henüz yetersizdir.

Nörokimyasal nedenler: bazı insanlarda adrenalin ve noradrenalin salınımının fazla olmasının veya etkilenen organların bu maddelere normal insanlara göre daha duyarlı olmasının bu hastalığa yol açtığı ileri sürülmektedir.

Psikiyatride fobilerin geçmiş yaşantılara bağlantılı olarak geliştiği yolunda ispatlanmamış çeşitli teorileri mevcuttur. Watsonun öğrenme teorisinde fobilerin şartlandırılmış refleks davranışlar sonucu oluştuğu ileri sürülür. Bu teoriye göre daha önce kaygı uyandırmayan bir uyaran kaygılı bir uyaran ile bir araya geldiğinde öğrenme yolu ile kaygı uyandıran bir uyaran haline gelmektedir. Örneğin asansör korkusu olmayan bir kişi elektrik kesintisi ile asansörde mahsur kalma sonucunda asansör korkusu geliştirebilir. Bu olay öncesinde rahatlıkla asansöre binebilirken asansöre binemez hale gelebilir veya asansöre bindiğinde aşırı kaygı duyma görülebilir

Yapılan araştırmalarda sürekli strese maruz kalan çocuklarda yaşamın ileri dönemlerinde yaygın fobik davranışlar görülebilmektedir. Sürekli stres yaratan nedenler arasında erken yaşta anne veya babanın kaybı, anne veya babadan ayrılma,ev içinde şiddete maruz kalma sayılabilir.

Fobi Belirtileri Nelerdir?

Korku yaratan obje, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında anksiyete belirtileri ortaya çıkar. Panik atakta görülen belirtilerin hemen hepsi fobik durumla karşılaşıldığında ortaya çıkabilir. Bu belirtilerden bazıları şunlardır:

• Çarpıntı
• Yüz kızarması
• Titreme
• Terleme
• Bulanık görme
• Nefes darlığı
• Ağız kuruluğu
• Yutkunma güçlüğü v.b.

Panik bozukluğu olan kişiler ne zaman panik atak geçireceklerini bilirler ve panik atak geçirmemek için fobik durumlardan kaçınırlar. Örneğin asansör korkusu olan kişiler asansöre bindiklerinde panik atak geçirebilirler ve bundan korunmak için üst katlara merdivenlerden çıkıp inmeyi tercih ederler bu şekilde panik atak gelmesini önlerler. Yine uçak korkusu olan kişiler uçağa binmek yerine başka vasıtaları kullanarak yolculuk etmeyi tercih ederler. Fobisi olan kişiler bu kaçınma davranışını kullanarak panik atak gelişmesini önlerler. Panik bozukluğu olan kişilerde fobilerden farklı olarak panik ataklarının ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve atağın gelmesi genelde önlenemez.

Fobi Tedavisi Nasıl Yapılır?

Fobiler tedavi edilmediği taktirde çok uzun zaman devam edebilir, aslında tedavi olmaksızın düzelen hasta sayısı azdır. Fobi tedavisinde amaç kişinin kaçınma davranışını önlemek ve belli durumlarda ortaya çıkan anksiyeteyi azaltmaktır. Çeşitli psikoterapi yöntemleri uygulanabilir. Fobilerde en sık kullanılan terapi yöntemi yüzleştirme (exposure) tedavisidir. Bu yöntemde hastanın korku yaratan durum veya nesnenin üzerine giderek ortaya çıkan anksiyete ile başa çıkması öğretilir. Tedavi süresi hastalığın şiddeti, yaygınlığı ve hastanın özelliklerine göre değişir.

Fobi tedavilerinde NLP ve Hipnoz terapileri ile çok başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Fobi Çeşitleri

Sosyal Fobi

Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Ve kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulamak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal, meslekî ya da aile yaşamı etkilenir.

Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür.

• Genel: Korkular hemen her durum için geçerlidir.
• Özel: Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde imza atmak, yemek yemek vs gibi.)

Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

• Çarpıntı
• Titreme
• Terleme
• Kaslarda gerginlik
• Midede rahatsızlık hissi
• Göğüste sıkıntı hissi
• Sıcak yada soğuk basması
• Başta ağırlık hissi – Başağrısı.

Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlayan belitiler bir gün iş güç yapmayı da engellemeye başlarsa işi için tedavisi şart bir durum haline gelir.Yaşanan bu belirtiler kişide derin bir korku ve heyecan hali lie birlikte görülür.

Korkulan durumlardan kaçıma davranışı genellikle çok belirgindir. Ve bazen tam bir sosyal yanlızlıkla sonuçlanabilir. Korkulan durumlarda kaçınmak için olmadık şeyler yaparlar. Bir seminer vermesi gereken kişinin seminer iptal olsun diye ayağının kırılmasına bile sevineceğini söylemesi hatta bunun için dua ettiğini söylemesi olayın ne kadar sıkıntı verici olduğunu anlatmak için yeterlidir.

Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar.

– Topluluk önünde konuşmak.
– Bir işle uğraşırken seyredilmek.
– Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.
– Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
– Misafir kabul etmek.
– Başkaları ile tartışmak.
– Toplulukta telefonla konuşmak.
– Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.
– İlgi odağı olmak.
– Başkalarının önünde yazı yazmak.

Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisiymiş gibi düşünebilir.

Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yanlızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir. Hastaların %40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların %40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir.

Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine bir çok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün süperegoyu baskılaması daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi edilmelidir.

Agorafobi

Fobiler arasında sık görülen agorafobi eskiden yalnız meydanlardan, açık yerlerden korku olarak bilinirdi. Şimdi ise agorafobi çok daha geniş bir anlam taşımaktadır. Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten, örneğin sinema, tiyatro, tünel, köprü, pasaj, asansör, otobüs, vapur, uçak gibi yerlerde duyulan korkular artık agorafobi sayılmaktadır. Panik bozukluğuna bağlı olmayan fobinin nadir olduğu anlaşılmaktadır. Çoğu agorafobinin temelinde panik nöbetleri bulunmaktadır. Yani hasta panik nöbetleri geçireceği korkusu yüzünden yalnız başına sokağa çıkamamakta, kalabalığa girememektedir. Bu nedenle DSM III-R‘ye göre agorafobi belli bir durumdan ağır kaçınma davranışı gösteren panik bozukluğudur. ICD-10’da ise asıl tanı agorafobidir ve bunda panik bozukluğu olabilir veya olmayabilir. Agorafobi bireyin herhangi bir yerde panik nöbeti geçirme ve ordan çıkamama, tıkanıp kalma, hiç bir seçeneği olmama korkusudur. Ağır agorafobikler yaşamın bir çok etkinliğinden uzaklaşır. Bir süre sonra yaşamları o kadar kısıtlanabilir ki zamanla ciddi çökkünkük durumlarına da girebilirler.

Özgül Fobiler

Belirli nesneler veya durumlardan anormal korkudur. Bunları agorafobi ve sosyal fobilerden ayırdettiren özellik korkunun özgül durumlar ve nesneler karşısında belirmesidir. Bu özgül durumlar ve nesneler olmadığında hastada rahatsızlık belirtisi yoktur. Bunlardan uzak olduğu sürece hastanın yaşamı etkilenmemektedir. Yalnız fobi nesnesi ya da durumuyla yüz yüze gelince panik derecesinde korku ortaya çıkmaktadır. Hasta bu nesne veya durumların nerede bulunabileceğini daha önceden inceler ve ona göre sakınarak sıkıntıdan kendini korumaya çalışır. Fakat çok sık karşılaşılan nesneler karşı korku yaşamı çok kısıtlayıcı olabilir.

Fobiler korkunun ortaya çıktığı uyarana göre üçe ayrılabilirler:

• Nesne fobileri (böcek, kelebek, köpek, sivri uçlu eşya gibi…)
• Durum fobileri (kapalı yer, açık yer, asansör, yüksek yer gibi…)
• İşlev fobileri (altına kaçırma, gaz kaçırma, terleme, yüz kızarması gibi…)

Bazı özgül fobiler:

Kapalı ve basık yerde kalma korkusu (klaustrofobi): Kapalı ve basık yerlerde duyulan korkudur. Asansör, basık tavanlı odalar, koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, alt geçitler ve kilitli odalar onlar için korku verici yerlerdir. Hastanın temel korkusu bu sayılan yerlerde sıkışıp kalmak, nefes alamamak ve boğulmaktır.

Kan-yaralanma korkusu: Halk arasında “kan tutması” olarak bilinen kan-yaralanma fobisinde hasta kan görünce rahatsızlık duyma dışında, tıbbi işlemlerde bayılacak gibi olma, kalp hızında değişme, bulantı ve bayılma gibi tepkiler gösterebilir.

Hayvan korkusu (zoofobi): İnsanların bir kısmında korkulan hayvanlara karşı kötü bir deneyim yaşadıktan sonra fobi başlarken, bir kısmında da böyle bir başlatıcı bulunmaz.

Gök gürültüsü ve fırtına korkusu (astrofobi): Gök gürültüsü ve fırtına fobisi olan kişiler sürekli hava durumunu izler. Havanın fırtınalı,gök gürültülü ve yağışlı olma ihtimali olduğu günlerde büyük korku ve panik duyguları yaşarlar.

Yükseklik korkusu (akrofobi): Yükseklik korkusunda kişi yüksek binalara çıkamaz, yüksekten bakamaz. Birçok kişi için keyifle oturulacak balkonlar bu hastalar için eziyet olur.

Yalnızlık korkusu (manofobi): Yalnızlık fobisi duyanlar tek başlarına kalmazlar. Bu fobi akşamları evde tek başlarına kaldıklarında artar. Nedensiz olarak huzursuz olurlar. Evde duydukları tüm sesleri, gördükleri tüm gölgeleri hırsızın ve yabancı birisinin varlığına yorarlar.

Uçak korkusu: Uçak korkusunda kişi gideceği yere ne kadar eziyetli olursa olsun uçak dışında herhangi bir araçla gitmeye razıdır. Uçağa binmek zorunda kalırsa şiddetli korku duyar. Uçağın her hareketini, her sarsıntıyı büyük bir korkuyla izler, duyduğu her sesi motorun arızasına yorar.

Yutma korkusu: Yutma fobisinde kişi yemek yerken, su içerken boğazına birşey kaçacağı ve boğulacağı düşüncesindedir. Kuruyemiş ve küçük taneli yiyecekler onun için çok korkutucudur. Ciddi sorunlardan biri de ileri derecede kilo kaybıdır.

Bütün özgül fobiler tek tek anlatılamayacak kadar çoktur. Hepsi ayrı ayrı tanımlanmıştır.

• Canlı canlı toprağa gömülme korkusu (tapofobi)
• Ateş korkusu (pirofobi)
• Giyecek korkusu (endofobi)
• Yenilik korkusu (kainatetofobi)
• Sivri cisim korkusu (amofobi)
• Karanlık korkusu (kenofobi)
• Dışkı korkusu ( koprofobi)
• Yamaçtan iniş korkusu (orofobi)
• Toplum içinde yüz kızarması korkusu (ertirofobi)
• Beyaz sayfa korkusu (lökoselofobi)
• Yabancı kokusu (xenofobi)
• Tozi pislik korkusu (mizofobi)
• Herşeyden korkma korkusu (pontofobi)
• Korkudan korkma korkusu (fabofobi)
• Cinsel ilişki korkusu
• Eşcinsel olma korkusu
• Aklını yitirme korkusu
• Hastalık korkusu
• ablütofobi: yıkanmaktan korkma
• agirofobi: caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma
• agorafobi: açık yer ya da kalabalık korkusu
• ailurofobi: kedilerden korkma
• akluofobi: karanlıktan korkma
• akrofobi: yüksek yerlerden korkma
• akustikofobi: belirli seslerden kokrma
• algofobi: acı çekmekten korkma
• amatofobi: toz korkusu
• amnezifobi: hafızasını kaybetmekten korkma
• androfobi: adamlardan korkma
• anemofobi: fırtına korkusu
• antlofobi: sel korkusu
• antropofobi: insanlardan korkma
• apifobi: arılardan korkma
• arakibutirofobi: yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku
• araknofobi: örümceklerden korkma
• aritmofobi: sayılardan korkma
• asimetrifobi: simetrik olmayan şeylerden korkma
• astenofobi: güçsüz olmaktan korkma
• astrafobi: şimşek korkusu
• ataksofobi: düzensizlikten korkma
• atelofobi: mükemmel ol(a)mamaktan korkma
• aviofobi: uçuş korkusu
• ballistofobi: silahtan ya da mermilerden korkma
• batofobi: derinlik korkusu, yüksek binaların yanından geçmekten korkma
• batrakofobi: kurbağa, semender gibi çiftyaşayışlı (amfibyen) hayvanlardan korkma
• belonefobi: iğnelerden korkma
• bibliyofobi: kitaplardan korkma
• bromidrosifobi: vücut kokusundan korkma
• brontofobi: gökgürültüsünden korkma
• dentofobi: dişçiden korkma
• dermatopatofobi: deri hastalıklarından korkma
• eisoptrofobi: aynalardan korkma
• elektrofobi: elektrikten korkma
• emetofobi: kusmaktan korkma
• entomofobi: böceklerden korkma
• epistaksiyofobi: burun kanamasından korkma
• eritrofobi: yüz kızarmasından duyulan korku
• erotofobi: cinsellik korkusu
• farmakofobi: ilaçlardan korkma
• fazmofobi: hayaletlerden korkma
• febrifobi: yüksek ateşten korkma
• filemafobi: öpmekten ya da öpüşmekten korkma
• filofobi: sevmekten, aşık olmaktan korkma
• fobofobi: korkmaktan korkma
• fotofobi: ışıktan korkma
• gametofobi: evlenmekten korkma
• gefirofobi: köprülerden geçmekten korkma
• gerontofobi: yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkma
• glossofobi: topluluk önünde konuşmaktan korkma
• haptofobi: dokunulmaktan korkma
• harpaksofobi: hırsızlardan ya da bir suçun kurbanı olmaktan korkma
• helyofobi: güneş’ten korkma
• hematofobi: kan korkusu
• herpetofobi: sürüngenlerden korkma
• hidrofobi: sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma
• higrofobi: nemden ya da yağmurdan korkma
• hipegiyafobi: sorumluluktan korkma
• hipnofobi: uyumaktan korkma
• hipofobi: atlardan korkma
• homiklofobi: sisten korkma
• homofobi: eşcinsellerden korkma
• ihtiyofobi: balıklardan korkma
• islamofobi: İslamdan ve müslümandan korkma
• jinefobi: kadınlardan korkma
• kakofobi: çirkinlikten, çirkin seylerden korkma
• kakorafiyafobi: başarısız olma korkusu
• kanserofobi: kanser olmaktan korkma
• kardiyofobi: kalp hastalığından korkma
• karnofobi: etten korkma
• katagelofobi: dalga geçilmekten korkma
• kemofobi: kimyasal maddelerden korkma
• keymafobi: kıştan ve soğuktan korkma
• kimofobi: dalgalardan korkma
• kinofobi: köpeklerden korkma
• klimakofobi: merdivenden düşmekten ya da merdivenlerden korkma
• klostrofobi: kapalı yer korkusu
• koprofobi: dışkı korkusu
• koulrofobi: palyaçolardan korkma
• kremnofobi: yüksek yamaçlardan ya da uçurumlardan korkma
• kriyofobi:buzdan ya da donmaktan korkma
• kronomentrofobi: saatlerden korkma
• ksantofobi: sarı renkten korkma
• ksenofobi: yabancılardan korkma
• ksilofobi: tahta şeylerden ya da ormanlardan korkma
• limnofobi: göllerden korkma
• litikafobi: davalardan ve mahkemelerden korkma
• logofobi: belirli kelimelerden korkma
• lökofobi: beyaz renkten korkma
• manyofobi: delirmekten korkma
• mastigofobi: cezalandırılmaktan korkma
• mekanofobi: makinelerden korkma
• melanofobi: siyah renkten korkma
• mikrobiyofobi: mikroplardan korkma
• mizofobi: kirlilikten korkma
• monofobi: yalnızlıktan korkma
• musofobi: farelerden korkma
• nekrofobi: cesetten korkma
• nelofobi: camdan korkma
• niktofobi: geceden korkma
• nozokomefobi: hastanelerden korkma
• nüdofobi: çıplaklıktan korkma
• obesofobi: şişmanlamaktan korkma
• ofidiyofobi: yılanlardan korkma
• okofobi: taşıt araçlarından korkma
• osmofobi: belirli kokulardan korkma
• pantofobi: her şeyden korkma
• papirofobi: kağıttan korkma
• paraskavedekatriafobi: ayın onüçü ve cuma olan günden korkma
• patofobi: hasta olmaktan korkma
• pedofobi: çocuklardan korkma
• peladofobi: kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma
• penyafobi: fakirlikten korkma
• pirofobi: ateşten korkma
• plakofobi: mezar taşlarından korkma
• pogonofobi: sakaldan ya da sakallı kişilerden korkma
• politikofobi: politikacılardan korkma
• porfirofobi: mor renkten korkma
• potamofobi: ırmaklardan ya da su akıntılarından korkma
• potofobi: alkollü içeceklerden korkma
• pteronofobi: kuş tüyünden korkma
• pupafobi: kuklalardan korkma
• radyofobi: radyasyondan, x ışınlarından korkma.
• ranidafobi: kurbağalardan korkma
• selenofobi: ay’dan korkma
• siderofobi: yıldızlardan korkma
• simetrofobi: simetriden korkma
• skiofobi: gölgelerden korkma
• sosyofobi: toplumdan, genel olarak insanlardan korkma
• soteriofobi: başkalarına muhtaç olmaktan korkma
• tafefobi: diri diri gömülmekten korkma
• takofobi: yüksek hızdan korkma
• talassofobi: deniz ya da okyanus korkusu
• tanatofobi: ölümden korkma
• teknofobi: teknolojiden korkma
• teratofobi: gebe kadının, şekilsiz, çirkin bir çocuk doğurmaktan korkması
• termofobi: ısıdan korkma
• testofobi: testlerden ya da sınavlardan korkma
• tokofobi: gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma
• otomofobi: ameliyat olmaktan korkma
• toksifobi: zehir korkusu
• topofobi: belirli yerlerden korkma
• travmatofobi: yaralanmaktan korkma
• trikinofobi: gıda zehirlenmesinden korkma
• triskaidekafobi: 13 sayısından korkma
• tripanofobi: aşı ya da iğne olmaktan korkma
• trikopatofobi: saç hastalıklarından korkma
• ürofobi: sidikten korkma
• xenofobi: yabancılardan korkma
• venereofobi: zührevi hastalıklardan korkma
• venüstrafobi: güzel kadınlardan korkma
• vermifobi: solucanlardan korkma
• zelofobi: kıskançlıktan korkma
• zoofobi: hayvanlardan korkma

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Arpacık (İtdirseği) Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Arpacık gözde oluşan bir tür iltihaptır. Göz kapağının hassas olması nedeni ile büyük şişliğe ve ağrıya neden olur. Gözün beyne yakın olması nedeni ile tehlikeli olduğundan, büyük olan arpacıkların tedavisinin hemen yapılması gerekmektedir. Aslında arpacık, kirpik köklerinde olan iltihaplardır. Dolgunluk hissi, ağrı ve kaşıntıyla birlikte ilk belirtilerini verir. Arpacık bir süre sonra kızarıklık, şişlik, batma ve sulanma ile gözde meydana çıkar.

Arpacık nedir ve nasıl geçer?

Arpacığın hemen gözün üst kısmında ortaya çıktığı düşünülse de, aslında arpacık göz kapağının en derin kısmında bile oluşabilir. Basit önlemler ve tedavilerle, arpacık hemen tedavi edilebilir ya da önlenebilir.

Arpacık neden meydana gelir?

Stafilokok bakterisi arpacığın başlıca nedenidir. Kirpik dipleri yağ ile tıkanabilir. Bu tıkanıklık, bakteriler ile enfekte olur. Genelde zararsız olan arpacık, ufak tefek tedavilerle çözümlenir. Sıcak pansuman ile iltihap toplanıp, dışarıya akıtılabilir. Bazen arpacık kiste dönüşebilir. Bu durumda cerrahi müdahale ile tedavi yapılmaktadır.

Arpacık tedavisi nasıl yapılır?

Arpacık bilinen mikrobik bir hastalıktır. Vücudumuzda binlerce bakteri ile birlikte yaşamaktayız. Bazen bağışıklık sistemimiz çöktüğünde, bu bakteriler hızla çoğalmaya başlarlar. Bundan dolayı, gözlerde arpacık çıkmasına neden olurlar. Hijyenin olmadığı bir ortamda olmak, yetersiz beslenmek, stres ve depresyon bağışıklık sistemini yavaşlatır ve etkisiz hale getirir. Gözler bu durumda çok yorgunsa, az uyku uyumuşsanız arpacık hemen oluşabilir.

Arpacık göz gibi beyne çok yakın bir bölgede oluştuğundan, hemen bir doktora gitmek en güvenilir yöntemdir. İlk başlarda arpacığa iyi müdahale edilirse, hemen tedavi edilebilir. Doktorlar genelde, merhem ve çeşitli solüsyonlar vererek tedaviyi planlarlar. Bu ilaçlarla, göz kapağı kıkırdağında olan bezlerin enfekte olması riski düşer.

Arpacık tedavisinde evde yapılacaklar:

Arpacık çıktığında sarımsak ezilerek göze sürülür, fakat bu uygulamayı doktorlar onaylamamaktadır.

Patates soyularak, bir bezin içinde arpacığın olduğu bölgeye koyulur.

Papatya çayı kompresi, keten tohumu çayı, rezene çayı kompresi etkilidir.

Arpacık çıkınca nelere dikkat etmek gereklidir?

Gözünüzde sık bir şekilde arpacık çıkıyorsa, hemen bir doktora görünmek gerekir. Çünkü, bu durum bağışıklığınızın çok düşük olduğunu gösterir. Arpacık dışında ciddi hastalıklarda sizde başlayabilir. Arpacık çıkan gözle teması kesin ve elinizi gözünüze sürmeyin. Ellerin sık sık yıkanması ve doktora gidilmesi çok önemlidir.

Arpacık kaç gün sürer?

Arpacık ilaç tedavisi ile 1 ve 3 gün arasında iyileşme gösterir.

Ameliyat ile arpacık tedavisinde ise, 10 dakikalık bir ameliyat sürecinden sonra 10 günlük damla kullanımı sağlanır, ancak tedaviyi gerçekleştiren doktor, hastalığınızın seyrine göre tedavi sürecini ve yöntemini değiştirebilir, bu durumda esas olan doktorunuzun söylediğidir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1

Müzik Su Ve Güzel Kokuyla Kişiye Özel Tedavi

Dünya Yaşlanma Konseyi (DÜNYAK) Başkanı Kemal Aydın, günümüzde yaygın olarak kullanılmaya başlanan kişiye özgü tedavi yöntemlerinin ilk örneklerinin Edirne’de bulunan 2. Bayezid Külliyesi Darüşşifası’nda uygulandığını söyledi.

Aydın, tarihi şifahanenin barındırığı özellikleri ve uyguladığı tedavi yöntemleriyle dünya tıp tarihinin öncü kurumlarından olduğunu anlattı. Edirne Darüşşifası’nda, günümüzden 500 yıl önce kişiye özgü ilaç ve gıda yöntemiyle akıl ve ruh sağlığı hastaları başta olmak üzere şifa arayan hastaların kişiye özgü sağlık yöntemleriyle tedavi edildiğini dile getirdi.

“Atalarımız daha önce en iyi şekilde bunu uygulamış”

Osmanlı İmparatorluğu’nun sağlık alanında dönemin modern yöntemlerini 2. Bayezid Külliyesi’nde uyguladığını söyleyen Aydın, şöyle konuştu:

“Kişiye özgü tedavinin ilk örneklerini burada görüyoruz. Kişiye özgü terapi metotları var. Herkese aynı tedavi uygulanmıyor. Gıdalar olduğu gibi ilaçlar da kişiye özgü. Herkes için ayrı bir tedavi yöntemi uygulanıyor. Günümüze bakarsak kişiye özgü ilaçlar, kişiye özgü tedavi yoğun şekilde uygulanmaya başladı. Atalarımız daha önce en iyi şekilde bunu uygulamış. Burada özellikle akıl hastaları için müzik terapi, suyla terapi, aroma terapi gibi uygulamalar yapılmış. Aynı zamanda gıda ile de terapi uygulamaları yapılmış.”

Kişiye özgü mutfak Osmanlı’da uygulandı

Aydın, aynı zamanda kişiye özgü mutfak konusunun da o dönem için dünyada bir ilk olarak gerçekleştiğini belirterek, şunları söyledi:

“Burada normal bir aşevinin yanı sıra bir de her hastanın ağız tadına göre yemek hazırlanan bir bölüm daha var. Çünkü bir hasta et sever diğeri sebze. Kişiye özgü mutfak Osmanlı’da uygulanmış. Günümüzde kişiye özgü sağlık modelleri gelişti. Kişiye özgü ilaç, kişiye özgü tedavi. 2. Bayezid Külliyesi gerçekten bir harikalar diyarı. Ağır akıl ve ruh sağlığı hastalarının birkaç ay içinde sağlığına kavuştuğu rivayet edilir. Tabii ki kişiye özgü tedavi sistemiyle.”

Müzik ve su terapisi de yapıldı

Müzik ve su terapisinin de yapıldığından bahseden Aydın, “Modern tıpla tamamlayıcı tıbbın buluştuğu bir yer. Beden sağlığı ile ruh sağlığının birleştiği bir mekan. Şimdi dünya ‘Tamamlayıcı tıbba geçmemiz lazım’ diyor. Osmanlı döneminde tamamlayıcı tıbbın en iyi uygulamaları gösterilmiş. Suyla terapi, müzik terapi ve en önemlisi manevi terapi. Kur’an ve dua en büyük terapidir. Bu şekilde de burada hastalar tedavi edilmiş” dedi.

3. Dünya Sağlıklı Yaşlanma Kongresi ve EXPO 2018’in 7-10 Aralık tarihlerinde İstanbul’da yapılacağını da hatırlatan Aydın, Edirne Darüşşifası’nın kongrede ayrıntılı bir şekilde anlatılacağını vurguladı.

Edirne Darüşşifası

Osmanlı’nın sosyal devlet anlayışıyla insana verdiği değeri en açık şekilde gösteren, hastaların müzik, su ve güzel kokuyla da tedavi edildiği Edirne Darüşşifası, 1488 yılında 2. Bayezid döneminde yaptırıldı.

Darüşşifa’da şadırvandan fışkıran suyun çıkardığı sesin tedavinin önemli kısmını oluşturduğu, hastaları huzura kavuşturduğu söyleniyor.

Tedavinin ücretsiz olduğu merkezde haftada 2 gün şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılan Darüşşifa, günümüzde müze olarak faaliyet gösteriyor.

Kaynak: AA

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın
1