Bisiklet Bakımı Nasıl Yapılır?

Bisiklet Bakımı Nasıl Yapılır?
Bisiklet Bakımı Nasıl Yapılır?

İster sadece işe gidip gelin ister spor amaçlı kullanın, bisikletinizin her zaman temiz ve kullanıma hazır olması gerekir. Bir bisikletin bakım programı ise ne sıklıkta ve hangi koşullarda kullanıldığına bağlı olarak değişebilir. Arazide, engebeli yollarda veya yağmurlu günlerde bisiklete binen kişilerin diğerlerine göre daha sık bakım ve temizlik yapmaları gerekir. Peki, doğru bisiklet bakımı nasıl yapılır?

Bisikletin Temizlenmesi

Bisikletinizin ömrünü uzatmak için yapabileceğiniz bir şey varsa o da bisiklet parçaları ve kadronun temiz tutulmasıdır. Bunun için özel bir temizlik kitine gerek yok; bir kova su, sabun, sünger ve eski bir diş fırçası işinizi görür. Ancak iyi bir yağ çözücü, zincirdeki ve dişli zincirlerindeki yağın ve tozun kırılmasına yardımcı olacaktır. Temizliğe başlamadan önce bisikletin her yerini suyla durulayın (Hortumla durulayacaksanız basıncı fazla artırmayın). Bisiklet çamurluğu, kadro, zincir, vites ve dişliler üzerinde temizleyici ve yağ çözücü (tabii ki bisiklete özel) bir ürün kullanın. Durulama sonrası bisikleti iyice kuruladığınızdan emin olmanız gerekir. Çünkü su, pasın en büyük düşmanlarından biridir. Aktarma organları (zincir, zincir halkası, ruble ve vites aksamı), ıslakken yağ ve tozla hızlıca tıkanır. Bu nedenle bu kısım özellikle ıslaksa tüm kiri temizlemeniz önemlidir. Jantlar ve diskli fren rotorları gibi frenleme yüzeylerinden kaçındığınızdan emin olarak bisikletin iskeletini PTFE sprey veya silikon bisiklet cilasıyla parlatabilir ve ardından bir kağıt havluyla silebilirsiniz. Böylece bir sonraki sürüşe çıkarken çamur ve toz yapışmasının önlenmesine de yardımcı olabilirsiniz.

Lastiklerin Uygun Şekilde Şişirilmesi

Kötü şişirilmiş bir bisiklet lastiği patlamaya eğilimlidir. Lastikleri şişirmek için bar ve PSI göstergeli bir ayaklı pompaya ihtiyacınız var. Lastik numaranızın yanında PSI harflerinin yazdığını görebilirsiniz. Bu sayı size ne kadar hava basmanız gerektiğini gösterir. Genellikle, yol bisikleti için 80 – 130 PSI, dağ bisikleti lastikleri için 30 – 50 PSI ve hibrid lastikler için 50 – 70 PSI yeterlidir. Bu yeterince basit bir işlemdir ancak havanın iç lastikten kaçtığını veya pompalanırken şişirmediğini fark ederseniz bu, pompanın doğru şekilde bağlanmadığı anlamına gelebilir. Bu durumda lastikleri şişirmeyi yeniden deneyin. Lastikleriniz kullanım sırasında zamanla doğal olarak basıncını kaybeder. Sürüşün pürüzsüz ve verimli olmasını sağlamak için lastiklerin genel olarak her hafta kontrol edilmesi önerilir.

İster sadece işe gidip gelin ister spor amaçlı kullanın, bisikletinizin her zaman temiz ve kullanıma hazır olması gerekir. Bir bisikletin bakım programı ise ne sıklıkta ve hangi koşullarda kullanıldığına bağlı olarak değişebilir. Arazide, engebeli yollarda veya yağmurlu günlerde bisiklete binen kişilerin diğerlerine göre daha sık bakım ve temizlik yapmaları gerekir. Peki, doğru bisiklet bakımı nasıl yapılır?

Bisikletin Temizlenmesi

Bisikletinizin ömrünü uzatmak için yapabileceğiniz bir şey varsa o da bisiklet parçaları ve kadronun temiz tutulmasıdır. Bunun için özel bir temizlik kitine gerek yok; bir kova su, sabun, sünger ve eski bir diş fırçası işinizi görür. Ancak iyi bir yağ çözücü, zincirdeki ve dişli zincirlerindeki yağın ve tozun kırılmasına yardımcı olacaktır. Temizliğe başlamadan önce bisikletin her yerini suyla durulayın (Hortumla durulayacaksanız basıncı fazla artırmayın). Bisiklet çamurluğu, kadro, zincir, vites ve dişliler üzerinde temizleyici ve yağ çözücü (tabii ki bisiklete özel) bir ürün kullanın. Durulama sonrası bisikleti iyice kuruladığınızdan emin olmanız gerekir. Çünkü su, pasın en büyük düşmanlarından biridir. Aktarma organları (zincir, zincir halkası, ruble ve vites aksamı), ıslakken yağ ve tozla hızlıca tıkanır. Bu nedenle bu kısım özellikle ıslaksa tüm kiri temizlemeniz önemlidir. Jantlar ve diskli fren rotorları gibi frenleme yüzeylerinden kaçındığınızdan emin olarak bisikletin iskeletini PTFE sprey veya silikon bisiklet cilasıyla parlatabilir ve ardından bir kağıt havluyla silebilirsiniz. Böylece bir sonraki sürüşe çıkarken çamur ve toz yapışmasının önlenmesine de yardımcı olabilirsiniz.

Lastiklerin Uygun Şekilde Şişirilmesi

Kötü şişirilmiş bir bisiklet lastiği patlamaya eğilimlidir. Lastikleri şişirmek için bar ve PSI göstergeli bir ayaklı pompaya ihtiyacınız var. Lastik numaranızın yanında PSI harflerinin yazdığını görebilirsiniz. Bu sayı size ne kadar hava basmanız gerektiğini gösterir. Genellikle, yol bisikleti için 80 – 130 PSI, dağ bisikleti lastikleri için 30 – 50 PSI ve hibrid lastikler için 50 – 70 PSI yeterlidir. Bu yeterince basit bir işlemdir ancak havanın iç lastikten kaçtığını veya pompalanırken şişirmediğini fark ederseniz bu, pompanın doğru şekilde bağlanmadığı anlamına gelebilir. Bu durumda lastikleri şişirmeyi yeniden deneyin. Lastikleriniz kullanım sırasında zamanla doğal olarak basıncını kaybeder. Sürüşün pürüzsüz ve verimli olmasını sağlamak için lastiklerin genel olarak her hafta kontrol edilmesi önerilir.

Fren Balatalarının Kontrol Edilmesi

Aşınmış fren balataları bir işe yaramaz. Yivleri göremiyorsanız yıpranmış oldukları anlamına gelir. Yeni fren balatalarının takılması oldukça hesaplı ve kolay bir çözümdür ve evinizde kendiniz de yapabilirsiniz. Sadece alyan anahtarı setine ve biraz da sabıra ihtiyacınız var. Ancak farklı fren sistemleri, farklı işlemler yapılmasını gerektirir. V frenlerde alyan anahtarını kullanarak, kaliperdeki vidaları söküp rayıyla birlikte pabucu çıkarmalısınız. Diskli fren balatalarınız içinse (genellikle dağ bisikletlerinde bulunan) önce tekerleği çıkarmanız ve ara parçayı yerleştirmeniz gerekir. Bu önemli bir ayrıntıdır. Çünkü bazen insanlar tekerlek çıkarıldığında hatalı olarak fren kollarını sıkarlar. Eğer bu iş size biraz karışık geliyorsa hiç bulaşmamanızı öneririz.

Frenlerin Sıkılaştırılması veya Gevşetilmesi

Eğer frenleriniz yavaşlamış ve cansızlaşmışsa, yani fren kolunu sıktığınızda çok çabuk bir şekilde geri geliyorsa ve gevşekse frenleri sıkmanız gerekir. Aynı şekilde fren kolunu sıktığınızda eğer çok sertse ve yoğun bir dirençle karşılaşıyorsanız bu, gevşetmeniz gerektiği anlamına gelir.

Pedalların ve Zincirin Yağlanması

 

Pedal ve zincirlerin yağlanması

Düzenli olarak bisikletinizin yan tarafına bakarak ve arka tekerleği yerden kaldırarak tüm zinciri kontrol edin. Serbest elinizle pedallardan birini yavaşça döndürün, bireysel zincir bağlantılarını kir birikmesi ve pas durumu açısından inceleyin. Gıcırtı seslerini dinleyerek yeterli yağlanma olup olmadığını kontrol edin. Eğer bu sorunlardan biri veya birkaçı varsa zincirinizin temizliğe ihtiyacı var demektir. Yağ bakımı konusunda dikkat etmeniz gerekenler:
• Yağ şişesini sıkın ve uygularken pedalı ters yönde çevirin.
• Zinciri birkaç kez zincir halkalarına dolayın ve bunu yaparken zincirin her bir parçasına yağ sıkmaya devam edin.
• Bağlantıları sağlam bir fırçayla veya eski bir diş fırçasıyla fırçalayın.
• Fazla yağı temiz ve kuru bir bezle silin. Bu adımı atlamayın, aşırı yağlama tam tersi olarak yeni kirleri çekebilir.
• Daha kapsamlı bir temizlik için bir zincir temizleme aracı kullanabilirsiniz.
• Her zaman bisiklet aktarma organları için tasarlanmış bir temizleyici ve yağ kullanın.
• Islak havalarda bisiklet sürecekseniz ıslak bir yağ seçin. Yağmur, kar ve çamurlu yollar bisiklet zincirindeki kuru yağları silebilir. Bu nedenle ıslak yağlama daha dayanıklı olacaktır. Kurak bir iklimde yaşıyorsanız kuru bir yağ tercih edin. Kuru hava koşullarında bisiklete biniyorsanız ıslak yağlama gerekli değildir ve bu, kuru yağlamadan daha fazla kir çeker. Kuru yağlama, zincirinizi daha temiz tutacaktır. Ancak bu işlemi genellikle her 80-160 km’de bir yenilemeniz gerekir.
• Bisiklet zincirinizi WD-40 ile yağlamayın. Sadece bisiklet zincirlerinde kullanılmak üzere özel olarak tasarlanmış yağlayıcıları kullanın. WD-40, hızlıca buharlaşan ve sadece az miktarda yağ içeren bir çözücüdür. Bu ürün zincirde kir ve toz birikmesine neden olabilir.

Bisiklet Koltuğu Ayarı

Piriformis sendromunuz (kalça bölgesinde yer alan piriformis kasının spazm ve kalça ağrısına neden olduğu bir durum) varsa sürüş tarzınıza uyacak şekilde, selenizi hafifçe yükseltmeyi veya indirmeyi deneyin. Bisiklet sürerken ağrı hissediyorsanız selenizi çok alçaltmış olabilirsiniz. Sele boyunun genel olarak bel hizasında olması tavsiye edilir. Sürerken rahatsız edici bir sürtünme yaşıyorsanız bu, daha dar burunlu bir koltuğa ihtiyaç duyduğunuz anlamına gelebilir. Kadınlar daha geniş bir pelvise sahiptirler. Bu da birçok kadının daha geniş bir seleye ihtiyaç duyduğu anlamına gelir (sürüş sırasında basıncı önlemek için selenin ortasında bir boşluk olması tercih edilir)

Bisiklet Jant ve Jant Teli Ayarı

Jant telleri genellikle çok sık bakıma ihtiyaç duymaz (eğer kullandığınız yollar düz ve bakımlıysa). Ancak telleri arada sırada kontrol etmeniz gerekir. Bir jant telinin gevşek olup olmadığını anlamak için her bir teli tıpkı arp çalar gibi işaret parmağınızla hafifçe çekip bırakın. Bir tekerleğin üzerindeki jant tellerinin hepsi, çekip bıraktığınızda aynı tonda ses çıkarmalıdır. Bunu tarif etmesi zor, ancak kendiniz denediğiniz zaman kolayca anlayabilirsiniz. Gevşek bir tel, çok daha düşük tonlu bir ses veya gitar telinin kopması gibi bir ses çıkarır.

Ayrıca jant ve jant tellerinin ayarını kontrol etmek için bisikletinizin tekerleklerinden birini çevirip yukarıdan dönüşünü izleyebilirsiniz. Eğer fren balatalarına ya da pabucuna sürttüğünü fark ediyorsanız veya yana doğru kayıyor gibi görünüyorsa bu, büyük ihtimalle ayarının bozulduğu anlamına gelir ve tekerleğin düzeltilmesi gerekir. Jantın sürttüğü kısmı bulduysanız düzeltmeniz için ihtiyacınız olan şey bir jant anahtarı. Bisikletinizi zemine yatırın ve jantın pabuca/balataya sürttüğü kısımdaki jantın karşı tarafa çekilmesini sağlayan teli sıkın. Aynı şekilde, şart olmamakla birlikte, sürten yöne çeken telleri de gevşetebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken diğer bir nokta ise vidaların çevirme yönüdür. Jant vidaları, saat yönünün tersine doğru sıkılıp saat yönüne doğru gevşetilir. Bu duruma dikkat edilmediğinde ayar daha çok bozulur. Eğer bu işlemi kendi başınıza yapamayacağınızı düşünüyorsanız bisikletinizi, bisiklet bakımı ve onarımı yapan bir yere götürmeniz daha sağlıklı olur.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Aracın aküsü bittiğinde ne yapılır?

Aracın aküsü bittiğinde ne yapılır?

Yolda kalmanın, çoğu sürücünün korkulu rüyası olduğunu söyleyebiliriz. Aracın yolda kalmasına sebep olan aksilikler, genellikle en beklenmedik zamanlarda meydana gelebiliyor ve sürücüleri gafil avlayabiliyor. Yolda kalma vakalarının kayda değer bir kısmı, araç aküsünün bitmesinden kaynaklanıyor. Bu konuda, akünüzün bitmesi sebebiyle yolda kalırsanız yapabilecekleriniz anlatılıyor.

Akü Nedir?

Akü, aracınızın kullandığı elektrik enerjisini üreten parçadır. Elektrik enerjisini, kimyasal enerji halinde depolar ve ihtiyaç halinde, bu enerjiyi yeniden elektrik enerjisine çevirerek gerekli parçalara iletir. Akü; aracın çalışması ve hareket edebilmesi için, motoru çalıştıracak yüksek akımı üretir. Motor çalışırken, voltaj ve amperaj dengelemesini yaparak aracın zarar görmesini engeller. Bu görevlerinin yanı sıra; aracın radyo, kalorifer ve araç içi lambaları gibi elektriğe ihtiyaç duyan kısımlarının çalışmasını sağlar.

Akü Neden Deşarj Olur?

Akü, kendi kendini şarj edebilme özelliğine sahiptir. Araç çalışırken, akü devamlı olarak sarj olur ve böylece, zamansız olarak bitmesi ihtimali azalır. Ancak; bazı durumlarda akü daha kolay deşarj olur, yani boşalmaya başlar. Akünün deşarj olma sürecini hızlandıran önemli etkenlerden biri, olumsuz çevre koşullarıdır. Çok sıcak havalarda, akü daha fazla enerji harcar, marş gücü artar ve buna bağlı olarak daha kolay yıpranır. Düşük hava sıcaklıklarında ise, sürekli olarak çalışan ısıtıcı ve silecekler akünün daha fazla kullanılmasına sebep olur. Üstelik, düşük hava sıcaklıkları akünün donma riskini de arttırırlar. Özellikle trafiği yoğun olan bölgelerde sıklıkla yapılan “dur-kalk” da akünün deşarj olmasını hızlandırır. Araç çalışmıyorken; havalandırma, radyo ve araç içi lambaların açık bırakılması da bu süreci hızlandıran faktörlerdendir. Aracın uzun süre kullanılmaması, aküyü şarj etmekle görevli alternatörün yetersiz olması, akünün olması gerektiğinden küçük yani araç ile uyumsuz olması da akünün daha hızlı boşalmasına sebep olur. Bütün bunlara ek olarak; bir akünün ortalama ömrünün beş sene olduğunu ve beş sene sonunda deşarj olabileceğini hatırlatmamızda fayda var. Akü fiyatları, 300 ile 1000 TL arasında değişiklik gösterir.. Ömrü dolan akünüzü, aracınıza ve bütçenize en uygun modeli seçerek değiştirebilirsiniz.

Yukarıda bahsettiğimiz etkenlerin sonucunda, aküdeki güç azalabilir ve aracınız marş motorunu ateşleyemez, dolayısıyla aracınızı çalıştıramazsınız. Özellikle içinde bulunduğumuz mevsimde; kalorifer, ayna rezistansları gibi aracın elektrikle çalışan kısımları daha çok kullanıldığı için, bu kötü sürprizle karşılaşma ihtimaliniz artabilir. Ancak akünüz biter ve yolda kalırsanız; paniğe kapılmayın! Aşağıdaki önerilerimiz yardımıyla, kolaylıkla bu durumun üstesinden gelebilirsiniz.

Akünüz Bittiğinde Ne Yapmalısınız?

 

Aracın aküsü bittiğinde ne yapılır?

Akü bittiğinde, aracınızı tekrar çalıştırmak için en pratik ve sağlıklı yol, bir başka araçtan akü takviyesi yapmak olacaktır. Akü takviyesi yapmak için, bir akü takviye kablosuna yani bir aktarma kablosuna sahip olmanız gerekiyor. Eğer bu kabloya sahipseniz, aşağıda sıraladığımız adımları takip ederek aracınızı tekrar çalıştırabilirsiniz.

  • Öncelikle, başka bir araç ile yanınıza gelebilecek bir arkadaşınızdan veya yoldan geçen bir araçtan yardım isteyin.
  • İki aracı kafa kafaya gelecek şekilde konumlandırarak, akülerinin yan yana gelmesini sağlayın.
  • İki aracın da kaputunu açın.
  • Takviye kablosunun artı ucu ile akülerin artı kutbunu, kablonun eksi ucu ile akülerin eksi kutbunu bağlayın.
  • Kabloları taktıktan sonra, ilk olarak akım çekilecek olan aracı çalıştırın. Aracı bir süre rölantide bekletin ve daha sonra ara ara gaza basarak, aracın devrini yükseltin.
  • Daha sonra kendi aracınızı çalıştırmayı deneyin, aracınız çalışmaya başlarsa akım gelmeye başlamış demektir. Eğer, aracınız çalışmazsa bir süre daha şarj olmasını bekleyin.
  • Takviye işlemi tamamlandıktan sonra, aracınızı kesinlikle stop ettirmeyin. Akülerin kendi kendini şarj edebildiğini belirtmiştik, en azından yirmi dakika kadar aracınızı sürerek, akünüzün dolmasını sağlayabilirsiniz.

Takviye sırasında kabloların bir dereceye kadar ısınması normaldir. Ancak, bazen plastikler erimeye başlayabilir ve yangın riski ortaya çıkabilir. Bu gibi tehlike arz eden durumların önüne geçmek amacıyla, ucuz kablo almaktan kaçının ve takviye işlemi sırasında mutlaka bir yangın söndürme tüpünü hazır bulundurun. Özellikle otomatik arabada akü biterse, aracı halk arasındaki tabiriyle “vurdurarak”, yani ittirerek çalıştırmak araca oldukça zarar verir. Bu yöntemi uygulamaktan kaçının.

Akü Testi Nedir?

Senede en azından iki defa, akü testi yaparak akünün beklenmedik bir anda bitmesi gibi sürprizlerin önüne geçebilirsiniz. Bir voltaj ölçüm cihazı yardımıyla, akünün voltaj değerinin ölçerek şarj durumu hakkında fikir edinebilirsiniz. Şarjı tam olarak dolu olan bir akünün voltaj değeri 12,6 volt veya üzeri olarak ölçülmelidir. Ölçümleriniz bundan daha düşük bir değeri gösteriyorsa, akünüzü şarj etmeniz daha iyi olabilir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Heimlich Manevrası Nedir? Nasıl Yapılır?

Heimlich Manevrası, yabancı cisim tarafından solunum yolunun tıkanması ile oluşan boğulma durumlarında uygulanan ve hayat kurtaran bir manevradır. 1974 yılında ABD’li doktor Henry Heimlich tarafından tarif edilmiştir.

Hava yolunun tıkanıklığı, solunum gerçekleştirmek için gerekli olan havanın geçmesine engel olacak biçimde tıkanmasıdır. Bu tıkanma kısmi ya da tam tıkanma olarak görülebilir.

Tam tıkanmanın Belirtileri Nelerdir?

  • Acı çeker ve ellerini boynuna götürür.
  • Nefes alması kesilir ve nefes alamaz.
  • Cilt rengi morarır.
  • Konuşamaz.
Kısmi Tıkanma Belirtileri Nelerdir?

  • Nefes alabilir.
  • Konuşabilir.
  • Öksürme tutar.

Tam tıkanma belirtileri gösteren kişiye heimlich manevrası uygulanır. Kısmi tıkanma belirtisi gösteren kişiye ise; hastaya dokunulmaz ve arkasında durularak öksürmeye teşvik edilir. Bulunduğu pozisyonda bırakılır. Öksürük ya da solunum kayboluyor ise aynı zamanda morarmada varsa hemen girişimde bulunulmalıdır. Eğer görülen belirgin bir yabancı cisim görülüyor ise yerinden çıkmış olan ya da gevşemiş takma dişleri var ise bunlar olduğu yerden çıkarılır. Yabancı cisim görülemiyor ise ve durum kötüleşiyor ise tam tıkanmadan heimlich manevrası uygulanır.

Bilinci yerinde olan (bilinci açık) kişilerde Heimlich manevrası

  • Hasta ayakta ya da oturur pozisyonda olabilir,
  • Arkadan sarılarak gövdesi kavranır,
  • Bir elin başparmağı midenin üst kısmına, göğüs kemiği altına gelecek şekilde yumruk yaparak konur.
  • Diğer el ile yumruk yapılan el kavranır,
  • Kuvvetle arkaya ve yukarı doğru bastırılır,
  • Bu hareket 5-7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar tekrarlanır,
  • Şah damarından nabız ve solunum değerlendirilir,
  • Tıbbi yardım istenir (112).
Bilincini kaybetmiş (bilinci kapalı) kişilerde Heimlich Manevrası

  • Hasta yere yatırılır, yan pozisyonda sırtına 5 kez vurulur,
  • Tıkanma açılmadığı taktirde hasta düz bir zeminde başı yana çevrilir,
  • Hastanın bacakları üzerine ata biner şekilde oturulur,
  • Bir elin topuğunu göbek ile göğüs kemiği arasına yerleştirilir, diğer el üzerine konur,
  • Göbeğin üzerinden kürek kemiklerine doğru eğik bir baskı uygulanır,
  • Şah damarından nabız ve solunum değerlendirilir,
  • İşleme yabancı cisim çıkıncaya kadar devam edilir,
  • Tıbbi yardım istenir (112),
  • Bu hareketi 5-7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar ya da yardım gelinceye kadar devam edin,

Bu tür olgularda havayolu tıkanıklığından şüphelenildiğinde, ilkyardımcılar Temel Yaşam Desteği uygulamalarını yapacaklardır. Kurtarıcı nefes verdikten sonra hava gitmiyorsa tıkanıklık olduğu düşünülür, ilkyardımcı ağız içinde yabancı cisim olup olmadığını kontrol etmeli, yabancı cisim görüyorsa çıkarmalıdır. Havayolu tıkanıklığı varsa havayolunu açacak manevraları profesyonel acil yardım ekibi uygular.

Yukarıdaki bilgiler sadece ilkyardım eğitmenleri için verilmiş olup bilinci kapalı olan erişkinlerde havayolunun açılması için gerekli olan girişimler ve hareketler ilkyardımcılara öğretilmeyecektir.

Bebeklerde tam tıkanıklık olan hava yolunun açılması

  • Bebek ilkyardımcının bir kolu üzerine ters olarak yatırılır,
  • Başparmak ve diğer parmakların yardımıyla bebeğin çenesi kavranarak boynundan tutulur ve yüzüstü pozisyonda öne doğru eğilir,
  • Baş gergin ve gövdesinden aşağıda bir pozisyonda tutulur,
  • 5 kez el bileğinin iç kısmı ile bebeğin sırtına kürek kemiklerinin arasına hafifçe vurulur,
  • Diğer kolun üzerine başı elle kavranarak sırtüstü çevrilir,
  • Yabancı cismin çıkıp çıkmadığına bakılır,
  • Çıkmadıysa başı gövdesinden aşağıda olacak sırtüstü şekilde tutulur,
  • 5 kez iki parmakla göğüs kemiğinin alt kısmından karnın üs kısmına baskı uygulanır,
  • Yabancı cisim çıkana kadar devam edilir,
  • Tıbbi yardım istenir (112).

Bebek çok küçük ise ve karından baskı uygulanamıyorsa bebekler için yukarıda anlatılan uygulamalar yapılır. Ancak diğer hallerde bebeklerde yapılan uygulamalar, bilinci kapalı erişkinlerde yapılan Heimlich Manevrası uygulamaları ile aynıdır. Yukarıdaki bilgiler sadece ilkyardım eğitmenleri için verilmiş olup bebeklerde havayolunun açılması için gerekli olan girişimler ve hareketler ilkyardımcılara öğretilmeyecektir.

Kaynak:
https://www.cocukrehberi.net/aile-egitimi/heimlich-manevrasi-nasil-uygulanir.html
http://www.yeniumitilkyardim.com/tam_tikaniklik_olan_kisilerde_heimlich_manevrasi_nasil_yapilir.php

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Hacamat Nedir? Nasıl Yapılır?

Hacamat

İki omuz arasından, sırttan, başın arka tarafından veya vücudun herhangi bir yerinden tedavi maksadıyla, bardak, şişe veya boynuzla kan alınmasıdır. Hacamat argoda hafif yaralama olarak kullanılmaktadır.

Hacamat derinin bir neşter yardımıyla çizilip ağzı geniş bir bardak, kavanoz veya şişe ile oluşturulan emme gücüyle kanın çekilmesi şeklinde yapılır. Geleneksel olarak ağrı, sızı veya hastalık olan organa yakın yerlere yapılır.

Eski Mısırlılara dayandırılan kadim tıp yöntemlerinden birisi olmakla birlikte İslam’da, Hz. Muhammed’in bir sünneti olarak kabul edilir. Hacamat, deneysel çalışmaların yetersiz olması ve tıbbi sakıncaları yüzünden modern tıp tarafından kullanılmamaktadır. Kan vermenin de hacamat ile aynı etkide olduğu söylenebilir. Hacamatta kılcal damarlar üzerinden kan alınmaktadır. Kan verme işleminde ise venöz kan verilmektedir.

Kansızlık, demir eksikliği, tansiyon düşüklüğü olan kişilerde, demir eksikliği ve beslenme problemleri nedeniyle dikkat eksikliği ve zihinsel yetersizlik yaşayanlarda akıtılan kan volümüne bağlı olarak durumu ağırlaştırabilir. Steril şartlarda yapılmayan uygulamalar hepatit B, HCV, HIV gibi tedavisi güç hastalıkların kişiye bulaştırılmasına yol açabilir. Çocuklarda, yaşlılarda, Hamile veya mensturasyon dönemindeki kadınlarda, metastatik kanser hastalarında, kemik ve kas problemleri olan kişilerde kontrendikasyon (Yan Etki) düşünülmelidir. Ayrıca DVT (Deep Vein Thrombosis) rahatsızlığında da hacamatın uygulanmaması gerektiği bildirilmektedir.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi bazı hastalıklarda sekonder olarak meydana gelen hipervolemi yüzünden başağrısı ve solunum-dolaşım sıkıntısı çeken hastalar uzman doktorun önerisi ile önerilen miktarda kan aldırırlar ise bu şikayetleri ile ilgili rahatlama yaşarlar.

Bilimsel araştırma ve birikimlere dayanmayan, hacamatla ilgili ileri derecede abartılı iddialar konunun sosyal istismar boyutu olarak değerlendirilmelidir. Bunlar yaşlı eritrositlerin ve toksinlerin vücuttan temizlenmesi, ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılması ve belirli mevsimlerde hacamat yapılması gibi bilimsel kanıtlara dayanmayan konuları içerir.

Kullanılan malzemenin hijyenik olması gerekir

Hacamatın hiçbir yan etkisi olmadığı gibi tamamen doğaldır. Hiçbir acı vermez ve iz bırakmaz. Aynı gün iyileşme görülür ve vücutta rahatlama olur. En hızlı tedavi usûlüdür. Hacamatla tedavi binlerce yıldır uygulanan en eski tedavi usûlü olup, günümüzde de Asya, Afrika ve Uzak Doğu Ülkelerinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Avrupa da son yıllarda alternatif tıp olarak uygulanmaya başlanmıştır.

Kafadan hacamat olmak

Kafadan hacamat

Delilik, cüzzam, gece körlüğü, alaca, baş ağrısı, diş, göz, kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. Hacamat’ın şifasını bilen büyük âlimler üç ayda bir hacamat olurlardı. Hacamat 70 hastalığa şifadır. Bunlardan bazıları; Kanser, cilt hastalıkları, sedef hastalığı, kısırlık, süreklilik arz eden kronikleşmiş birçok hastalıklar, migren, romatizma, mide, bağırsak rahatsızlıkları, karaciğer yetersizliği, zihinsel ve ruhsal birçok hastalıklarda, böbrek hastalıklarında kan vermenin faydaları belirgindir.

Kanser olup ameliyat olması gereken bir kişide, hacamat’tan sonra kanser kütlesinin yok olduğu görülmüştür. Hacamat ta kanser’den kısırlığa kadar birçok hastalığa şifa vardır. Müzmin birçok hastalığın hacamat’la tedavi olduğu tecrübeyle sabittir. Hacamat nazara ve sihire karşı da iyi gelir. 50 senelik kökleşmiş büyünün, hacamat’la ortadan kalktığı rivayeti vardır.

Londra Milli Hastanesinde ve Kopenhag Kraliyet hastanesinde hacamat’la ilgili Tıbbi araştırmalar yapıldı. Araştırmalar neticesinde kirli kan alınca, koyu kanı bulunan hastaların beyinlerinden geçen kan akışı hızlandığı, kanın incelmesiyle, kandaki alyuvar yoğunluğunun azaldığı, hemoglobin seviyesinin düştüğü, böylece kalbin beyne daha rahat pompalama yaptığı tespit edildi. Ayrıca araştırmalarda, kan akışının artmasıyla insanın ataklığının da fark edilir derecede arttığı görüldü. Hastalıklara karşı kan aldırmanın koruyucu bir rol oynayabileceği bu araştırmalarda ortaya çıktı.

Hacamatla tedavi olunan bazı hastalıklar

Hacamat

Hacamat kan ile alakalı bir işlem olduğu için kan da insan bir bölgeye tesir etme imkanı vardır. Bununla beraber vücuttaki kirli kanı almakla kandaki toksinler, kolestrol ve kullandığımız ilaçlardan dolayı kanda bulunan ve bize zarar veren maddeler tehlikesiz bir şekilde vücuttan uzaklaştırılır.

Hacamat ile insanlar; anında tesir gösteren, emin, tehlikesiz, yan tesirsiz ve ucuz bir şekilde tedavi olma imkanı bulurlar. Bununla beraber hacamatla tedavi olunan hastalıkların bazıları şunlardır:

  • Baş ağrısı, yarım baş ağrısı ve sinuzit,
  • Tembellik, uyku fazlalığı,
  • Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı,
  • Prostat ve cinsel zayıflık,
  • Sırt ağrısı, bel ağrısı (lumbago), işiaz, diz ağrısı, yanlarda uyuşukluk,
  • Hormon bozukluğu,
  • Yumurtalık hastalıkları,
  • Bir çok kadın hastalığı.
Hacamat hangi hallerde yapılmaz?

  • Çok ihtiyar ve zayıf kişilerde,
  • Kalp Yetmezliği olanlarda,
  • Bir yeri kesildiğinde kanı durmayan kişilerde,
  • Hamilelerde,
  • Aşırı kansız kişilerde,
  • AİDS HİV virüsü taşıyanlarda,
  • Tansiyonu çok düşük olan kişilerde,
  • Küçük çocuklarda,
  • Çok hassas ve korkan kişilerde.

Hacamat ile ilgili Hadisler:

Ebu Kesbe el-Enmari anlatıyor: "Resulullah başından ve iki omuzu arasından hacamat oldu ve: "Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için, bir başka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez!" buyururdu." (Ebu Davud, Tibb 4, (3859); Ibnu Mace, Tibb 21, (3484))

Hz. Muhammed’in bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir hacamatcıya hacamat yaptırmış ve başından kan aldırıp ücretini ödemiş ve şöyle buyurmuştur: "Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır. (yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır)" (Buhâri, Tıb 13; Müslim, Musakat 62, 63; Ebû Dâvûd Nikâh 26, Tıb 3)

Hz. Muhammed; "Her kim ayın on yedi on dokuz ve yirmi birinci günlerinde kan aldırırsa kan hücumundan dolayı meydana gelen birçok hastalıklardan şifa bulur." (Ebu Davud Tıp H. 3861; Tirmizi Tıp H. 2051)

Mirac gecesinde yanından geçtiği bir melek grubunun Muhammed’e: “ümmetine hacamatı emret!" diye söylediğini Abdullah b. Abbâs rivayet etmektedir. (Ali Nâsıf, et-Tâc, III, 203)

Kaynak: wikipedia, gidahareketi.org

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın

Baraj nedir ? Özellikleri nelerdir ? Barajlar nasıl yapılır?

Baraj nedir ?

Baraj nedir ? Özellikleri nelerdir ? Barajlar nasıl yapılır?

Baraj bir akarsu vadisini kapatıp arkasında su biriktiren, biriken suyun enerji üretimi, içme suyu, tarım alanlarını sulama gibi birçok alanda kullanılması amacıyla yapılmış bir tesistir.

Çok eski zamanlardan beri kullanılan barajlar günümüzde de gelişen yapılarıyla birlikte önemini korumaktadır. İnsanlığın her alanda su ihtiyacını karşılayan bu yapılar, bir ülkede enerji üretiminin de en ucuz ve doğal yoludur.

Yağan yağmur sularının, eriyen karların oluşturduğu akarsular sadece geçtiği yerlerdeki çevreye fayda sağlayarak sürekli akmaktadır. Ancak değişen iklim ve yağmurun yağmaması insanlar da dahil tüm doğa için tehlike demektir.

İşte bu susuzluk durumu göz önünde bulundurularak suların bir yerde biriktirilmesi ve ihtiyaç halinde kullanılması amacıyla barajlar inşa edilmiştir. Biriktirilen suyun gücünden faydalanarak enerji üretilmesi barajların asıl gayesidir. Ülkelerin elektrik üretiminin en kolay ve maliyetsiz yolu barajlardır.

Yine özellikle tarım alanlarının sulanması ve şehir şebekeleri için gerekli su için barajlar hayati değer taşımaktadır. Yıkılması durumu ise çok büyük alanlara şiddetli su baskını demektir. Buna ek olarak gelişen inşaat teknolojileri günümüzde çok büyük barajların yapılmasına olanak tanımaktadır.

Büyük barajlar ise yapıldıkları alanın ekolojik dengesini bozmaktadır. Barajın çevresindeki bu iklim değişikliklerinin cevrede yaşayan tüm canlılara olumsuz etkileri nedeniyle; tüm dünya genelinde belirli bir hacmin üzerindeki barajların yapımı yasaklanmıştır.

Barajlar Nasıl Yapılır?

Barajlar yapımı oldukça zor, emek isteyen ve masraflı yapılardır. Bir baraj yapılmadan önce jeologlar ve topograflar gelir, arazinin yapısını, çevresini, zeminin dayanıklılığı gibi birçok özelliğini inceler ve eğer baraj yapımına uygun olduğuna emin olurlarsa yapıma başlanabilir. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise toprağın suyu sızdırmadığından emin olmaktır. Barajı, yapılacağı akarsu vadisinde akarsuyun en daralan kısmına inşa etmek maliyeti ve iş gücünü azaltmaktadır. Derinlere temel atabilmek için alüvyal tabaka kaldırılmalı, suyun sızmasını engellemek için geçirimsiz perdeler kullanılmalıdır. Derinlere açılan beton çukurlar da yine suyun sızmasını önlemek amacıyla yapılmaktadır.

Barajların yapımı tamamlandıktan sonra setin arkasında birikmeye başlayan akarsu ve yağmur suları bir göl meydana getirir. Buna baraj gölü veya rezervuar adı verilmektedir. Baraj gölünde yeterince su biriktikten sonra suyun fazlasını akıtmak için baraj içinde özel kapılar yapılır veya suyun baraj duvarının üstünden taşması sağlanır. Eğer suyun duvar üzerinden taşması isteniyorsa bunun için özel yerler bırakılır. Biriken bu sular gerektiğinde kullanılmak için kapıların açılmasıyla salıverilir veya elektrik elde etmek için hidroelektrik santraller kurulur.

Baraj Çeşitleri Nelerdir? Kaç Tip Baraj Vardır?

Barajlar kullanılma amacı ve yapılacağı zeminin yapısına göre farklı şekillerde yapılmaktadır. Başlıca baraj tipleri şunlardır;

  1. Ağırlık Barajları: Daha çok temel toprağı kayalık olan yerlerde yapılan baraj çeşididir. Tek parça betonarme şeklinde inşa edilir ve baraj duvarının kesiti genelde dik yamuk şeklindedir. Bu tür barajlar etki eden suyun basıncına kendi ağırlıklarıyla karşı koyarlar. Ülkemizdeki Kemer (113,5 m) ve Sarıyer (108 m) Barajları bu tür barajlara örnektir.
  2. Beton Barajlar: Sağlam kaya temeline yakın olan vadilere kurulan baraj tipidir. Zeminin sağlam olmadığı ve kaya temeline inilemediği yerlerde ise dolgu tipi baraj tercih edilir. Gelişen teknoloji sayesinde zeminin uygun olmadığı yerlerde bile dolgu tipi barajlar inşa edilebilmektedir. 207 m yüksekliğindeki Keban Barajı kaya dolgu tipi barajına örnektir, aynı zamanda yükseklik bakımından dünyada 18. sırada yer almaktadır. Dünyanın en yüksek barajı ise 310 m yüksekliğe sahip, kaya dolgu tipinde yapılmış Türkistan’daki Nurek Barajı’dır.
  3. Kemer Barajları: Daire veya yay şeklinde yapılmış barajlardır. Yük tabanla birlikte kenar ayaklara iletilir. Bu tür barajlar, baraj tepe uzunluğunun baraj yüksekliğine oranının 5 veya daha küçük olduğu dar vadilerde inşa edilirler. Kemer tipi barajlarda, barajın yapılacağı vadi tabanının ve şevinin sağlam olması gerekmektedir. Ülkemizdeki kemer tipi barajları ise şunlardır; Berke Barajı (201 m), Karakaya Barajı (187 m), Oymapınar Barajı (185 m), Gökçekaya Barajı (158 m).
  4. Payandalı Barajlar: Bu tip barajlar suyun basıncına kendi ağırlıklarından çok, yapılış biçimi ve planlarıyla karşı koyarlar. Payandalı barajlarda kullanılan malzeme ağırlık barajlarında kullanılandan daha azdır çünkü payandalar arası boştur. Fakat işçilik ve kalıp masrafları fazladır. Barajın ortalama yüksekliği 70-80 m, eğim açısı ise 45-60 derece olmalıdır. Ülkemizdeki 49 m yüksekliğindeki Elmalı Barajı payandalı barajlara örnektir.
  5. Kaya Dolgu Barajları: Kesitleri dik yamuk şeklindedir. Kesit ortasında geçirimsizliği sağlayan çekirdek kısımlar vardır. Bu çekirdek yapılar kil veya betondan yapılmaktadır. Ülkemizdeki kaya dolgu tipi barajlar; Keban Barajı (207 m), Altınkaya Barajı (195 m), Atatürk Barajı (184 m), Uzköy Barajı (176 m) veKılıçkaya Barajı’dır (140 m).
  6. Toprak Dolgu Barajları: Çakıl, kum ve kilden oluşan sıkıştırılmış toprak tabakalarının meydana getirdiği toprak dolgu barajları en çok kullanılan baraj tipidir. Bu baraj tipinin tam ortasında suyun sızmasını önleyen bir duvar veya çekirdek kısım bulunur. Ülkemizdeki 195 m yüksekliğindeki Kepez Barajı hem kaya hem toprak dolgunun bir arada kullanıldığı bir baraj örneğidir.

Beğen
Beğen Muhteşem Haha İnanılmaz Üzgün Kızgın