Ansiklopedi Çingeneler - Romanlar

Çingeneler, aslen Kuzey Hindistan kökenli olup günümüzde ağırlıklı olarak Avrupa'da yaşayan göçebe bir halktır. Türkçede Roman sözcüğü de sıklıkla Çingene anlamında kullanılır. Hindistan'ın Pencap-Sind (Pakistan, Karaçi) nehir havzası boyunca Pakistan ve Afganistan'ın da içinde bulunduğu bölgelerden M.S. 420 civarında İran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış bir Hint-Avrupa halkıdır.

1933'te oluşturulan ve 1971 Dünya Roman Kongresi tarafından kabul edilen Roman bayrağı Farsça çingāne, Eski Türkçe çıgañ "fakir, yoksul", Türkiye Türkçesi çığan/çığay "fakir, miskin" şeklinde köken bilgisi mevcuttur. Nihai kökeni Türkçe olmakla birlikte günümüzde Farsça biçim benimsenmiştir. Yunanca tsingános, en erken 1378'de kaydedilmiş olup muhtemelen Türkçeden alıntıdır.İngilizcede "çingene" anlamında kullanılan gypsy kelimesinin kökeni, Çingenelerin Kıptî asıllı oldukları şeklindeki yanlış inancın bir sonucu olarak, Kıptî (Mısırlı) kelimesinin Eski Yunanca kökeni olan Αίγυπτος Aigyptos (Mısır ülkesi) kelimesine dayanmaktadır. İlginç bir benzerlik olarak, Osmanlı ve Anadolu Türkçesi'nde Çingeneleri tanımlamak için kullanılan diğer bir terim olan Kıpti aynı zamanda Mısır halklarından birisinin adıdır.

Roman kelimesi, Çingenecede Rom "koca" anlamna gelmektedir.

Tarihçe​

Çingenelerin vatanlarını neden terk etmek zorunda kaldıkları bugün bile yanıtsız kalmakta olsa da tarihçiler üç görüş üzerinde durmaktadır:

  • Gazneli Mahmut’un Sindh ve Punjab’ı işgali sırasında 500.000 Hint'i esir aldığı bilinmekte olup Hindistan’ı fetheden Müslümanların, Romanları köle olarak alıp ülkelerine götürülmesi en yaygın teoridir.
  • En düşük kast olduğu sanılan Çingenelerin, Müslüman fatihlere karşı paralı asker olarak kullanılmış olabilirler ki, yenilginin ardından göç etmek zorunda kalmış olabilirler.
  • Firdevsî’nin Şehnâmesi’ne göre MS 420 yılında vatanlarını (Hindistan, Karaçi) terk edip dünyaya yayılan 12.000 kişilik Luri halkı, eğer Çingeneler ise dünyaya yayılmalarının Hindistan'ın işgali ile ilişkisi olamaz.

İlk kez 1051'te İstanbul'da, 1068'te de Edirne'de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde, Avrupa'nın birçok ülkesinde gezgin çalgıcı ve falcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına rastlanır. Günümüzde Çingeneler dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü Avrupa'nın güney kesiminde toplanmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Amerika'ya da göç etmişlerdir. Çingeneler yaşadıkları her ülkede değişik adlarla anılırlar.

Çingeneler, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Türkiye'de yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında özellikle Adana (Cono aşireti) olmak üzere, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Düzce, İstanbul ve İzmir gelir.

Çingenelerin büyük bölümü gelenek, göreneklerini ve topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. İlk olarak 19. yüzyılda Avrupa'da, sayıları 10-100 aile arasında değişen Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı.

Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Çingenelerin çok azı günümüzde göçebedir. Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam biçimini benimsemişlerdir. Edirne-Kırklareli yöresinde göçebe olarak yaşayan çingenelere "Çerge" denir. Çergeler genellikle satıcılık (bohçacılık) ve kalaycılık işiyle uğraşırlar. Roman olmayanlarla evlenen Romanlar da vardır. Bazı ülkelerde de yerleşik yaşama zorlanmışlardır. Soykırıma uğramışlardır.

Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Çingenelerin kesin nüfusu bilinmemektedir.

Nisan 1971'de, Çingenelerin sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman Kongresi toplanmış olup bu kongreye atfen, 1990'dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır.

Osmanlı'da Çingeneler​

Kalaycılıkla uğraşan bir Çingene ailesi Osmanlı İmparatorluğu'nda da Rumeli topraklarında yaşayan Çingeneler ayrı yönetim sayılmışlardı. Kırklareli merkez var sayılarak, (Vize sancak beyinden bağımsız ve ancak gene Vize'de oturmakta olan) Yörük ve Tatarlarından sorumlu bir paşaya bağlanıp "Çingene Sancağı" olarak adlandırılan bu yönetim biriminde, Romanların yönetsel, mali ve askeri işleri düzenlenirdi. Osmanlı Çingeneleri Müslüman olmalarına rağmen, cinayet, vatana ihanet gibi davalarda mahkûm oldukları takdirde, Müslümanlar gibi asılarak değil, gayrimüslimler gibi kafaları kesilerek cezalandırılırdı.

Soykırım​

II. Dünya Savaşı'nda Yahudiler gibi Romanlar da Nazi Almanyası yönetimi tarafından büyük bir soykırıma uğradılar. 200.000-800.000 arasında Roman, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'daki Nazi kamplarında yok edilmiş ve bu katliam Roman halkı tarafından "Porajmos" (parçalanmak) olarak adlandırılmıştır.

Yaşam tarzları​

Eski göçebe yaşamlarına uygun işler yaparlardı. Kadınlar falcılık yapar, bohçacılık yapar, dilenir ya da dans ederdi. Erkekler ise çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, kalaycılık, hayvan ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşırlardı. Geçmişte atlarla çekilen arabalarla yapılan göçlerde artık kamyon ya da karavanlar kullanılmaktadır. Eski uğraşlarının yerini ise, meyve toplama, asfalt dökme, kullanılmış araba ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da eğiticiliği, hurda maden ve antika eşya alım satımı gibi işler almış olmakla birlikte özellikle Türkiye’de ve diğer birçok dünya ülkesinde yerleşik hayata geçmiş olanlar diğer meslek dallarıyla ilgilenmiş olup başka türlü meslekler de edinmişlerdir. Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Çingene ya da yarı Çingenedirler. Çingenecenin yazılı bir dil olmayışı yüzünden edebiyat yapıtları yoktur.

Ayrımcılık​

Çingenelerin göçebe yaşam tarzı yerleşik toplumlarınkinden çok farklıdır. Bu yüzden çoğu zaman, yerel halk tarafından hırsızlık, büyücülük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmışlardır.

1554'te İngiltere'de Çingene olduğu söylenen herhangi bir kişinin asılması işten bile değildi. Hemen hemen hiçbir yerde istenmeyen Çingeneler, birçok ülkeden sürülmelerine karşın, bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi başarırlardı.

Günümüzde de Çingeneler yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Bu yüzden de birçok ünlü, Çingene kimliğini gizlemek durumunda kalmıştır.

Çingenece - Romanca​

Çingenece ya da Romanca, Çingenelerin yaşadığı tüm ülkelerde konuşulur, ancak bölgeden bölgeye çok fazla değişkenlik gösterir ve birçok Çingene bu dili unutup yaşadıkları ülkenin dilini konuşmaya başlamıştır. Bu dil Hint-Aryan dillerine mensuptur ve Çingeneler Hindistan kökenli oldukları için Hint dilleriyle yakından akrabadır.

Çingenecenin en büyük özelliği, bulunduğu muhitin yaygın dilleri Türkçe, Sırpça ve Arnavutçadan yoğun bir şekilde etkilenmiş olmasıdır. Özellikle Yugoslavya devrinde Sırp-Hırvatçadan söz varlığı bakımından oldukça büyük etki yaşanmıştır. Bu etki sözdiziminde de kısmen görülür.
 
Geri