Administrator
- Görüntüleme: 6K
- Cevaplar: 1
EV1, 1996’da Amerikan otomobil üreticisi General Motors (GM) tarafından Amerika’da üretilen ve sadece Kaliforniya ile Arizona eyaletlerinde finansal kiralama (leasing) yoluyla Saturn bayileri tarafından piyasaya sürülüp satış sonrası hizmetleri verilen ilk bataryalı tümüyle elektrikli araçtır ve GM’in kurumsal tarihinde “General Motors” açık amblemini taşıyan ilk otomobildir.
1990’da Sıfır Emisyonlu Araç (Zero Emission Vehicle - “ZEV”) yasasının yürürlüğe girmesi GM’i EV1 üretme konusunda cesaretlendirdi. Sıfır Emisyonlu Araç yasasına göre 1998’e kadar Kaliforniya eyaletinde ABD’li 7 büyük otomobil üreticisi tarafından satışa sunulan tüm yeni arabaların %2’si, Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu (California Air Resources Board) tarafından belirlenen sıfır emisyon standartlarını karşılamak zorundaydı.
GM gibi diğer Amerikan Otomobil Üreticileri Derneği üyeleri ile Toyota, Nisan ve Honda gibi Japon firmaları da sıfır emisyonlu araç prototipi geliştirmek için kolları sıvadı; ancak diğerleri bu yasaya yönelik planlar geliştirirken GM’in EV1’i bu yasa doğrultusunda üretim aşamasına geçen tek araç oldu.
GM, EV1’ı geliştirmek için 80.000 $ tutarında AR-GE masrafı yapmıştı. Ayrıca yatırım masrafını tekrar kazanca dönüştürmek, dünya genelinde ses getiren reklam çalışmaları ile satış ve hizmet sonrası gücü oluşturmak ve 800 lisans sağlamak hiç de kolay olmamıştı. Buna rağmen, EV1 teknolojisi 1996’da piyasaya sürüldüğünde toplu kitlenin ekonomik gücüne hitap eden ve aylık kirası 299 $ ile 574 $ arasında değişen en uygun fiyattan kiralandı.
EV1’ı çalıştırmak için gerekli olan elektrik gücü buna mukabil petrolün sadece 1/3’ü ya da yarısı kadardı. O dönemde yükselişte olan petrol fiyatları elektrik masrafını makul kılmaktaydı. EV1 teknolojisi için geliştirilen ve bir EV1’ı bütün olarak tamamlayan diğer teknolojiler şunlardı:
- Alüminyum şasi,
- Darbeye dayanıklı yan paneller,
- Kilitlenmeye karşı frenler,
- Çekiş kontrolü ve düşük çekme katsayısı
- Isı pompası,
- Anahtarsız giriş ve anahtarsız ateşleme,
- Daha iyi ısı kontrolü sağlayan özel tek yönlü termal cam,
- Süper hafif magnezyum alaşımlı tekerlekler,
- Otomatik lastik basıncı kaybı alarm sistemi,
- Magnezyum levhalı koltuklar,
- Programlanabilir kabin ısıtma ve soğutma ayarları…
Ancak otomobil imalatçılarının, petrol endüstrisi olmak üzere başlıca endüstri gruplarının ve George W. Bush hükümetinin baskısıyla Sıfır Emisyonlu Araç yasası giderek zayıfladı ve uyum standartları gevşekleştirildi. Sıfır Emisyonlu Araç yasasının yürürlükten kaldırılması 2003’e kadar hız kazandı ve otomobil üreticileri için batarya ile çalışan sıfır emisyonlu araçlar yerine yakıt pili (fuel cell) ile çalışan otomobil üretme alternatifi getirildi ve söz konusu uyum yasası 2018’e kadar ertelendi. Dolayısıyla, piyasadaki tüm EV1’lar toplatılarak araba mezarlıklarında imha edildi.
EV1 teknolojisinin piyasaya sürülmesini takip eden 10 yıl içinde imha edilmesi çevreciler ve EV1 tutkunları tarafından “politik bir cinayet” olarak kabul edilmektedir. İmha edilmeyip daha da geliştirilseydi; global ısınmaya, hava kirliliğine, yükselen petrol fiyatlarına, Amerika’nın Orta Doğu politikası ve Orta Doğu’da giderek artan huzursuzluğa çözüm getirebilecek EV1’ın güçlü yanları şunlardı:
- Benzin veya başka akaryakıta gerek duymadan çalışması,
- Sessiz ve titreşimsiz olması,
- Hızlı ve güvenli kullanım,
- Sıfır emisyon ile egzoz gazı vermemesi,
- Daha temiz ve çevre ile dost olması,
- Çok daha Ucuz olması,
- Kullanım öncesi şarj edilmesinin yeterli olması,
- Hiçbir dahili tahrik motorunun bulunmaması ve benzinle çalışan otomobillerde bulunan kirli ve yılda 4 kere değişmesi gereken yağ filtrelerine gerek olmaması,
- Kullanılan elektrik enerjisinin yerel olarak üretilebilmesi ve yurtdışından akaryakıt ithalatına gerek kalmaması,
- Hiçbir savaşın daha önce elektrik enerjisi için yapılmamış ve yapılmayacak olması,
- Bir rüyanın gerçek olması gibi geleceğin arabası olması…
“Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü?” (Who Killed the Electric Car?) adlı 2006 yapımı kısa belgesel, General Motors’un 1996’da piyasaya sürdüğü batarya ile çalışan EV1 adındaki elektrikli aracın ortaya çıkmasını, sınırlı ticarileştirilmesini ve Amerika’daki güçlü akaryakıt ekonomisi ile enerji politikası güdümündeki politik caydırmaya kurban giderek yok olmasını anlatmaktadır.
Belgesel; otomobil imalatçılarının, petrol endüstrisinin, Amerikan hükümetinin, bataryaların, alternatif hidrojen araçlarının ve tüketicilerin EV1 teknolojisinin benimsenip geliştirilmesindeki sınırlayıcı rolünü açıklamaktadır.
Belgesele göre Bush hükümeti EV1 teknolojisini baltalayan en önemli engeldi; çünkü Bush’un baş danışmanları olan Dick Cheney, Condoleezza Rice ve Andrew Card petrol ve otomotiv şirketlerinin eski yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleriydi.
Belgeselin büyük bir kısmı EV1’ların, müzelere ve üniversitelere verilenler dışında, toplatılıp imha edilmesini anlatmaktadır.
Belgesele göre, akaryakıt endüstrisi EV1 ile gelebilecek güçlü rekabette ulaşımda kullanılan benzin monopolünü kaybetmektedir. Petrol ve otomotiv endüstrisi dünyadaki iki büyük ve kazançlı endüstrilerdir. Bunun nedeni onlara en çok gelir sağlayan “ürün stratejisi”ni benimsemiş olmalarıdır. EV1 piyasada başarılı olsaydı, otomotiv yan sanayi yedek parça tedariğinden milyon dolarlar kaybederdi; çünkü EV1’da akaryakıt ile çalışan diğer otomobillerde bulunan pek çok yedek parça bulunmaz. Aynı şekilde, benzin istasyonları da büyük bir zarara uğrardı.
EV1’ın yok edilmesi hidrojen araçlarının ve hibrid elektrik araçlarının önünü açmıştır (Örnek: Toyota Prius – hibrid ve ABD pazarındaki başarısı). Ancak EV1, gaz emisyonlarını azaltan ve ABD’nin enerji güvenliğini sağlama alan tek çözümdü.
Belgesele göre, EV1 cinayetinin sanıkları şunlardır:
1. Tüketiciler: Yeni teknoloji karşısında kararsızlık, yabancı kaynaklı petrole bağımlılığın azalmasına yönelik ilgisizlik ve hava kirliliğine karşı duyarsızlık…
2. Bataryalar: EV1’ın ilk versiyonunda tek şarjla 60-70 mil yol kat etmeyi sağlayan sınırlı bataryalar… Ancak ilerleyen zaman diliminde, bataryalar 110-160 mil yol kat edebilecek şekilde geliştirildi. Kaliforniya eyaletinde günlük otomobil kullanım limitinin ortalama 30 mil olduğu düşünülürse, söz konusu limit iyi bir rakamdı. Belgeselde söz alan bir mühendise göre, diz üstü bilgisayarlarda kullanılan batarya teknolojisinin bir benzeri EV1’ların 300 mil yol kat etmesine olanak sağlayabilecek şekilde geliştirilebilir.
3. Petrol firmaları: Rekabet eden teknolojiye karşı pazar payı kaybetme ve zarar etme korkusu ile petrol firmaları sıfır emisyon yasasının yürürlükten kaldırılması çabalarına destek verdi. Ayrıca, modern bataryaların patentlerini ele geçirerek Amerika’da üretilen elektrikli arabalarda kullanılmasını engellediler.
4. Otomobil firmaları: GM’in olumsuz pazarlaması, kendi ürün programını kendi sabote etmesi, mevcut talebi karşılayacak arabaları üretmedeki başarısızlığı ve satış yerine kiralama yöntemi gibi alışılmadık ticari uygulamalara başvurması… GM’in savunmasına göre EV1’lar henüz test araçlarıydı ve yedek parçaları olmadan üretilmişti. GM, EV1’ın toplatılmasından sonra SUV segmentinde Hummer’ı piyasaya sürdü. Amerikan hükümeti EV1’a karşı Hummer’ı 100.000 $’lık vergi indirimi ile destekledi. Belgesele göre, elektrikli arabaların bakım, onarım ve tamirleri daha ucuza mal olduğundan satış sonrası hizmetler bakımından otomobil firmalarına benzinli arabalara göre daha az kazanç sağlamaktaydı.
5. Hükümet: ABD hükümeti gelişen petrol ekonomisini ön görerek hava kirliliğini azaltma yönünde duyarsız davrandı ve elektrikle çalışan araba teknolojisine karşı hidrojen ile çalışan araba teknolojisini vergi indirimleri ile birlikte destekledi.
6. Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu: Endüstri baskısına dayanamayan kurul, sıfır emisyonlu araç yasasını yürürlükten kaldırmak zorunda kaldı.
7. Hidrojenli yakıt pili (Hydrogen Fuel Cell): Elektrikli araçların yerine öne sürülen hidrojenli yakıt pili alternatifi; otomobil üreticileri, petrol firmaları ve hükümet tarafından desteklendi.
Belgesel, bir tek bataryaları geliştirilmeye açık oldukları için suçlu bulmaz; ancak hükümetin petrol politikası en büyük suçludur.
1970’lerdeki OPEC petrol ambargosunu takip eden süreçte Amerikan hükümeti akaryakıt ekonomisini canlandırmak üzere adımlar attı. Bu dönemde Churchill’in “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.” sözü tarihe damgasını vurdu. 10 yıldan az bir süre içinde akaryakıt ekonomisinde %50 civarında gelişme oldu. 1985’te, OPEC ülkelerinin petrol fiyatlarını düşürme konusunda uzlaşmaya varması ile petrol fiyatları düştü. Bugün gelinen noktayı, George W. Bush’un: “İşte ciddi bir problem: Amerika petrole bağımlıdır.” ifadesi açıklamaktadır. Akaryakıt ekonomisi kan dökme pahasına son derece güçlü ve yenilenebilir enerji alternatifleri yönünde değişmeye açık değil.
Elektrikli araba EV1, Amerika’nın Orta Doğu petrolüne bağlı kalmaması açısından GM’in en önemli buluşudur. Evlerin çatısına döşenebilecek güneş enerjisi panellerinden elde edilen elektrik gücü ile EV1 şarj edilebilir. İstendiği takdirde, kendi kendini şarj eden elektrikli araçlar ile rüzgar gücü ile çalışan elektrikli araçların geliştirilmesi ve ticari açıdan yaygınlaştırılması mümkün.
ev11.webp
1990’da Sıfır Emisyonlu Araç (Zero Emission Vehicle - “ZEV”) yasasının yürürlüğe girmesi GM’i EV1 üretme konusunda cesaretlendirdi. Sıfır Emisyonlu Araç yasasına göre 1998’e kadar Kaliforniya eyaletinde ABD’li 7 büyük otomobil üreticisi tarafından satışa sunulan tüm yeni arabaların %2’si, Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu (California Air Resources Board) tarafından belirlenen sıfır emisyon standartlarını karşılamak zorundaydı.
GM gibi diğer Amerikan Otomobil Üreticileri Derneği üyeleri ile Toyota, Nisan ve Honda gibi Japon firmaları da sıfır emisyonlu araç prototipi geliştirmek için kolları sıvadı; ancak diğerleri bu yasaya yönelik planlar geliştirirken GM’in EV1’i bu yasa doğrultusunda üretim aşamasına geçen tek araç oldu.
GM, EV1’ı geliştirmek için 80.000 $ tutarında AR-GE masrafı yapmıştı. Ayrıca yatırım masrafını tekrar kazanca dönüştürmek, dünya genelinde ses getiren reklam çalışmaları ile satış ve hizmet sonrası gücü oluşturmak ve 800 lisans sağlamak hiç de kolay olmamıştı. Buna rağmen, EV1 teknolojisi 1996’da piyasaya sürüldüğünde toplu kitlenin ekonomik gücüne hitap eden ve aylık kirası 299 $ ile 574 $ arasında değişen en uygun fiyattan kiralandı.
EV1’ı çalıştırmak için gerekli olan elektrik gücü buna mukabil petrolün sadece 1/3’ü ya da yarısı kadardı. O dönemde yükselişte olan petrol fiyatları elektrik masrafını makul kılmaktaydı. EV1 teknolojisi için geliştirilen ve bir EV1’ı bütün olarak tamamlayan diğer teknolojiler şunlardı:
- Alüminyum şasi,
- Darbeye dayanıklı yan paneller,
- Kilitlenmeye karşı frenler,
- Çekiş kontrolü ve düşük çekme katsayısı
- Isı pompası,
- Anahtarsız giriş ve anahtarsız ateşleme,
- Daha iyi ısı kontrolü sağlayan özel tek yönlü termal cam,
- Süper hafif magnezyum alaşımlı tekerlekler,
- Otomatik lastik basıncı kaybı alarm sistemi,
- Magnezyum levhalı koltuklar,
- Programlanabilir kabin ısıtma ve soğutma ayarları…
Ancak otomobil imalatçılarının, petrol endüstrisi olmak üzere başlıca endüstri gruplarının ve George W. Bush hükümetinin baskısıyla Sıfır Emisyonlu Araç yasası giderek zayıfladı ve uyum standartları gevşekleştirildi. Sıfır Emisyonlu Araç yasasının yürürlükten kaldırılması 2003’e kadar hız kazandı ve otomobil üreticileri için batarya ile çalışan sıfır emisyonlu araçlar yerine yakıt pili (fuel cell) ile çalışan otomobil üretme alternatifi getirildi ve söz konusu uyum yasası 2018’e kadar ertelendi. Dolayısıyla, piyasadaki tüm EV1’lar toplatılarak araba mezarlıklarında imha edildi.
EV1 teknolojisinin piyasaya sürülmesini takip eden 10 yıl içinde imha edilmesi çevreciler ve EV1 tutkunları tarafından “politik bir cinayet” olarak kabul edilmektedir. İmha edilmeyip daha da geliştirilseydi; global ısınmaya, hava kirliliğine, yükselen petrol fiyatlarına, Amerika’nın Orta Doğu politikası ve Orta Doğu’da giderek artan huzursuzluğa çözüm getirebilecek EV1’ın güçlü yanları şunlardı:
- Benzin veya başka akaryakıta gerek duymadan çalışması,
- Sessiz ve titreşimsiz olması,
- Hızlı ve güvenli kullanım,
- Sıfır emisyon ile egzoz gazı vermemesi,
- Daha temiz ve çevre ile dost olması,
- Çok daha Ucuz olması,
- Kullanım öncesi şarj edilmesinin yeterli olması,
- Hiçbir dahili tahrik motorunun bulunmaması ve benzinle çalışan otomobillerde bulunan kirli ve yılda 4 kere değişmesi gereken yağ filtrelerine gerek olmaması,
- Kullanılan elektrik enerjisinin yerel olarak üretilebilmesi ve yurtdışından akaryakıt ithalatına gerek kalmaması,
- Hiçbir savaşın daha önce elektrik enerjisi için yapılmamış ve yapılmayacak olması,
- Bir rüyanın gerçek olması gibi geleceğin arabası olması…
Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü?” (Who Killed the Electric Car?)
“Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü?” (Who Killed the Electric Car?) adlı 2006 yapımı kısa belgesel, General Motors’un 1996’da piyasaya sürdüğü batarya ile çalışan EV1 adındaki elektrikli aracın ortaya çıkmasını, sınırlı ticarileştirilmesini ve Amerika’daki güçlü akaryakıt ekonomisi ile enerji politikası güdümündeki politik caydırmaya kurban giderek yok olmasını anlatmaktadır.
Belgesel; otomobil imalatçılarının, petrol endüstrisinin, Amerikan hükümetinin, bataryaların, alternatif hidrojen araçlarının ve tüketicilerin EV1 teknolojisinin benimsenip geliştirilmesindeki sınırlayıcı rolünü açıklamaktadır.
Belgesele göre Bush hükümeti EV1 teknolojisini baltalayan en önemli engeldi; çünkü Bush’un baş danışmanları olan Dick Cheney, Condoleezza Rice ve Andrew Card petrol ve otomotiv şirketlerinin eski yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleriydi.
Belgeselin büyük bir kısmı EV1’ların, müzelere ve üniversitelere verilenler dışında, toplatılıp imha edilmesini anlatmaktadır.
Belgesele göre, akaryakıt endüstrisi EV1 ile gelebilecek güçlü rekabette ulaşımda kullanılan benzin monopolünü kaybetmektedir. Petrol ve otomotiv endüstrisi dünyadaki iki büyük ve kazançlı endüstrilerdir. Bunun nedeni onlara en çok gelir sağlayan “ürün stratejisi”ni benimsemiş olmalarıdır. EV1 piyasada başarılı olsaydı, otomotiv yan sanayi yedek parça tedariğinden milyon dolarlar kaybederdi; çünkü EV1’da akaryakıt ile çalışan diğer otomobillerde bulunan pek çok yedek parça bulunmaz. Aynı şekilde, benzin istasyonları da büyük bir zarara uğrardı.
EV1’ın yok edilmesi hidrojen araçlarının ve hibrid elektrik araçlarının önünü açmıştır (Örnek: Toyota Prius – hibrid ve ABD pazarındaki başarısı). Ancak EV1, gaz emisyonlarını azaltan ve ABD’nin enerji güvenliğini sağlama alan tek çözümdü.
Belgesele göre, EV1 cinayetinin sanıkları şunlardır:
ev14.webp
1. Tüketiciler: Yeni teknoloji karşısında kararsızlık, yabancı kaynaklı petrole bağımlılığın azalmasına yönelik ilgisizlik ve hava kirliliğine karşı duyarsızlık…
2. Bataryalar: EV1’ın ilk versiyonunda tek şarjla 60-70 mil yol kat etmeyi sağlayan sınırlı bataryalar… Ancak ilerleyen zaman diliminde, bataryalar 110-160 mil yol kat edebilecek şekilde geliştirildi. Kaliforniya eyaletinde günlük otomobil kullanım limitinin ortalama 30 mil olduğu düşünülürse, söz konusu limit iyi bir rakamdı. Belgeselde söz alan bir mühendise göre, diz üstü bilgisayarlarda kullanılan batarya teknolojisinin bir benzeri EV1’ların 300 mil yol kat etmesine olanak sağlayabilecek şekilde geliştirilebilir.
3. Petrol firmaları: Rekabet eden teknolojiye karşı pazar payı kaybetme ve zarar etme korkusu ile petrol firmaları sıfır emisyon yasasının yürürlükten kaldırılması çabalarına destek verdi. Ayrıca, modern bataryaların patentlerini ele geçirerek Amerika’da üretilen elektrikli arabalarda kullanılmasını engellediler.
4. Otomobil firmaları: GM’in olumsuz pazarlaması, kendi ürün programını kendi sabote etmesi, mevcut talebi karşılayacak arabaları üretmedeki başarısızlığı ve satış yerine kiralama yöntemi gibi alışılmadık ticari uygulamalara başvurması… GM’in savunmasına göre EV1’lar henüz test araçlarıydı ve yedek parçaları olmadan üretilmişti. GM, EV1’ın toplatılmasından sonra SUV segmentinde Hummer’ı piyasaya sürdü. Amerikan hükümeti EV1’a karşı Hummer’ı 100.000 $’lık vergi indirimi ile destekledi. Belgesele göre, elektrikli arabaların bakım, onarım ve tamirleri daha ucuza mal olduğundan satış sonrası hizmetler bakımından otomobil firmalarına benzinli arabalara göre daha az kazanç sağlamaktaydı.
5. Hükümet: ABD hükümeti gelişen petrol ekonomisini ön görerek hava kirliliğini azaltma yönünde duyarsız davrandı ve elektrikle çalışan araba teknolojisine karşı hidrojen ile çalışan araba teknolojisini vergi indirimleri ile birlikte destekledi.
6. Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu: Endüstri baskısına dayanamayan kurul, sıfır emisyonlu araç yasasını yürürlükten kaldırmak zorunda kaldı.
7. Hidrojenli yakıt pili (Hydrogen Fuel Cell): Elektrikli araçların yerine öne sürülen hidrojenli yakıt pili alternatifi; otomobil üreticileri, petrol firmaları ve hükümet tarafından desteklendi.
Belgesel, bir tek bataryaları geliştirilmeye açık oldukları için suçlu bulmaz; ancak hükümetin petrol politikası en büyük suçludur.
1970’lerdeki OPEC petrol ambargosunu takip eden süreçte Amerikan hükümeti akaryakıt ekonomisini canlandırmak üzere adımlar attı. Bu dönemde Churchill’in “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.” sözü tarihe damgasını vurdu. 10 yıldan az bir süre içinde akaryakıt ekonomisinde %50 civarında gelişme oldu. 1985’te, OPEC ülkelerinin petrol fiyatlarını düşürme konusunda uzlaşmaya varması ile petrol fiyatları düştü. Bugün gelinen noktayı, George W. Bush’un: “İşte ciddi bir problem: Amerika petrole bağımlıdır.” ifadesi açıklamaktadır. Akaryakıt ekonomisi kan dökme pahasına son derece güçlü ve yenilenebilir enerji alternatifleri yönünde değişmeye açık değil.
Elektrikli araba EV1, Amerika’nın Orta Doğu petrolüne bağlı kalmaması açısından GM’in en önemli buluşudur. Evlerin çatısına döşenebilecek güneş enerjisi panellerinden elde edilen elektrik gücü ile EV1 şarj edilebilir. İstendiği takdirde, kendi kendini şarj eden elektrikli araçlar ile rüzgar gücü ile çalışan elektrikli araçların geliştirilmesi ve ticari açıdan yaygınlaştırılması mümkün.