Büyük Türkçe Sözlük
* güçlük çıkarmak, uyuşmaya yanaşmamak, huysuzluk etmek, inatçılık etmek, ters davranmak.
* Kıllarında ve gözlerinde, bazen de derisinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı ak olan (hayvan veya insan) çapar, albino.
* Tersine.
* Akşın olma durumu.
* Herhangi bir sebeple burun zarının gıcıklanması sonucu solunum kaslarının birdenbire kasılmasıyla ağız ve burundan hızlı, gürültülü soluk...
* Aksırığa tutulmuş, aksırığı olan, sık sık aksıran, hapşırıklı.
* Yaşlı, hastalıklı.
* Aksırma, aksırma biçimi.
* Aksırmak işi.
* Burun zarlarının gıcıklanması ile solunum kaslarının birdenbire kasılması üzerine, ağız ve burundan hızlı, gürültülü soluk boşaltmak, hapşırmak.
* Aksırtmak işi.
* Birinin aksırmasına sebep olmak, hapşırtmak.
* Yankı.
* Kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme, belit, mütearife.
* Bir kuvvetin, maddî bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması.
* İnsan etkinliğinin veya iradesinin açığa çıkması.
* Hareket, iş.
* Bir...
* Ada soğanı.
* Söğütgillerden, kabukları eczacılıkta kullanılan bir söğüt türü (Salix alba).
* Sinir uyarmalarını sinir hücresinden ileriye uzatmaya yarayan, sinir hücrelerinin uzantılarından en belirli ve uzun olanı.
* Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları.
* Gözdeki billûr cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük, ak basma, perde, katarakt.