Büyük Türkçe Sözlük
* Herhangi bir oyunda oynayan kimse.
* Sahne, perde veya bir gösteride rol alan sanatçı, aktör, aktris.
* Oyunu seven.
* Düzenci, hileci.
* Çok...
* Oyun oynama işi.
* Sahne sanatçılığı.
* Düzencilik, hilecilik.
* Oyunlaştırılmak durumu.
* Oyun biçimine getirilmek.
* Oyunlaştırmak işi.
* Tiyatro türünden olmayan herhangi bir eseri teknik yönden oynanabilir duruma getirmek.
* Tiyatroda oyun oynanan yer, sahne.
* Oyulmuş bölüm.
* Oyuk, çukur.
* oyunu kazanmak.
* Oymak işi veya biçimi.
* Bir kimsenin benliği, kendi manevî varlığı, nefis, derun.
* Bir şeyin temel öğesi, künh, zübde.
* Kendi, zat.
* "Kendi" anlamında birleşik...
* Bireyin, kendi vücudundan olan öğelere karşı antikor yapması.
* Besinini bağımsız olarak sağlayan, inorganik azot, azotlu madde ve CO2'den protein ve karbon hidratların sentezini yapabilen (bitki), kendi...
* Besinini bağımsız olarak sağlama, inorganik azot, azotlu maddeler ve karbon hidratların sentezini yapabilme, ototrofi.
* Daha önemli bir amaca ulaşabilmek için kişinin tepkilerini, davranışlarını veya başka amaca yönelme eğilimini denetleyip kısıtlaması.
* Endüstride, yönetim ve bilimsel işlerde insan aracılığı olmadan işlerin otomatik olarak yapılması, otomasyon.
* Bir alete otomatik bir işleyiş kazandırmak için gerekli olan düzen, otomatizm.
* Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde anlatan, genellikle kim tarafından söylendiği bilinen özlü söz, vecize...
* Dikenli, tırmanıcı ve kışın yapraklarını dökmeyen bir bitki, diken otu (Smilax aspara).
* Her cismin elektrik akımına karşı gösterdiği direnç.