Büyük Türkçe Sözlük
* çok kısa bir zamanda.
* başka bir iş yapmasına vakit veya imkân vermemek.
* Göz yuvarının dışını saran, katılgan dokudan oluşmuş, dayanıklı beyaz çeper.
* gözün görebileceği en uzak yerlere kadar.
* Güzelliği ile ilgi çeken, alımlı, göze çarpan.
* güzelliği ile dikkati çekmek göz kamaştırmak.
* Gözaltı morluklarını, torbalanmalarını gideren bir krem türü.
* gereken önemi vermemek.
* Uzaktan zaman zaman görmekten ileri gitmemiş tanışıklık.
* Dal üzerindeki gözelere yapılabilen ağaç aşısı.
* kısaca bakıvermek.
* birine kavuştuğu sevindirici bir durum dolayısıyla "gözün aydın" demeye gitmek.
* Göz bağı yapan kimse, illüzyonist.
* Gözü aldatmak amacıyla özel olarak hazırlanmış araçlarla göz bağı yapma sanatı, illüzyonizm.
* El çabukluğu ile göz boyama.
* El çabukluğu ve ustalıkla gerçekte olmayan bir şeyi oluyor gibi gösterme işi.
* Aklı ve duyguları yanıltan sebep.
* Gerektikçe başkalarına aktarılmak için ölümlerinden hemen sonra gönüllülerin gözündeki saydam tabakanın alınıp saklandığı göz kliniği.
* Göz hastalıklarının iyileştirilmesi için yapılan banyo.
* Hoşlanarak kadınlara bakma.
* Işığın azlığına veya çokluğuna göre büyüyüp küçülen, gözde irisin ortasındaki yuvarlak delik.
* Çok sevilen, önem verilen (kimse vb.).
* Gözün yapısının, çalışmasının ve hastalıklarının incelendiği hekimlik dalı, oftalmoloji.
* Nazar değmesin diye takılan göz biçimindeki boncuk nazar boncuğu.