Büyük Türkçe Sözlük
* Avlu, bahçe gibi yerleri süpürüp temizleyen hizmetli.
* Hapishane koğuşlarında ayak işlerini gören kimse.
* Mevlevî tekkelerinde konukları...
* Küçük meydan.
* Meydancı olma durumu.
* Ortada, belli, açık, aşikâr.
* Ortada bulunan, gözle görülen şey.
* açıkta, evsiz barksız bırakmak.
* ortada, herkesin gözü önünde bırakmak.
* Bir tür çiçek.
* savunduğu şeyden vazgeçmek veya yarışmadan çekilmek.
* kendisini engelleyecek kimse görmeyerek aşırı davranışlarda bulunmak.
* Geniş, meydana benzeyen yer, açıklık.
* İçki satılan ve içilen yer, içki yeri.
* Kabare.
* Kıyma, soğan, biber ve domates kullanılarak bulgurdan yapılan bir pilâv türü.
* Meyhane havasına özgü ve mezelik niteliğinde olan pilâv.
* Meyhane işleten kimse.
* Çobandüdüğü.
* Meyhane işletme işi.
* Eğiklik, eğim, akıntı.
* Sevme, gönül verme.
* eğiklik sağlamak.
* sevmek, gönül vermek.
* Bir yana eğimi olan, eğik.
* Sevmiş, gönül vermiş, âşık.
* Meyli olmayan.
* Meyletmek işi.
* Eğilmek.
* Eğinmek.