Büyük Türkçe Sözlük
* Usanç, bezginlik, tiksinti gibi duygular anlatır.
* Sıkıntı, bezginlik, usanç, acı gibi duyguları bildirir.
* oflamak.
* İşyeri, daire, büro.
* Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap.
* öfkeye kapılınca bağırıp çağırmak insanı rahatlatır.
* öfkesine kapılarak işgören sonunda güç duruma düşer.
* çok öfkelenmek.
* Öfkelendirmek işi.
* Öfkelenmesine yol açmak, kızdırmak.
* Öfkelenmek işi veya biçimi.
* Öfkelenmek işi.
* Öfkeli duruma düşmek, kızmak.
* Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli, gazup.
* çok öfkeli.
* çok kızmak, sakinleşmişken yeniden öfkelenmek, tekrar sinirlenmek.
* (öfkeli kişi) haksız yere birine çatmak.
* iradesini kullanarak öfkesini gidermek.
* Çabuk öfkenmeyen.
* Kızgın olmayan.
* çok sinirlenmek, kızmak, hiddetlenmek.