Büyük Türkçe Sözlük
* Bir yere, bir şey üzerine karınca üşüşmek.
* Vücudun bir yerindeki uyuşukluktan sonra, kan dolaşımının başlamasıyla o yerde karıncalar dolaşır...
* Zar kanatlıların, karınca adı altında toplanan ve beş bin kadar türü sayılan bir dalı.
* İçinde, üstünde karınca bulunan.
* (Metal için) Paslı veya dökülme sonucu küçük delikleri olan.
* Karınca yiyerek geçinen ve karınca yuvası çevresinde yaşayan böcek.
* Çok merhametli, ince duygulu olmak.
* Karıncayiyengillerden, Avustralya'da yaşayan, karıncayla beslenen bir memeli türü (Echidna aculeata).
* Örnek hayvanı karıncayiyen olan, vücutları kirpi dikenli, ağızları boru biçiminde uzamış, karıncayla beslenen bir familya.
* Vücudun çeşitli organları içinde bulunan boşluk.
* Kalbin alt bölümünde bulunan ve biri (sağdaki) akciğerlere, öbürü (soldaki) vücuda...
* Karından bacaklılar.
* Yumuşakçalardan, karınlarındaki etli, yassı pul biçimindeki uzantıları bacak gibi kullanarak ve sürünerek yürüyen salyangoz, sümüklü böcek vb...
* Kardeş.
* Karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu.
* Belirti.
* Sözün gelişinden çıkarmak.
* Öldürmek.
* Kadının saçlısı ile tarlanın taşlı olanı makbuldür.
* Karınlamak işi.
* (Gemi için) Yanını dayamak.
* Karnı büyük ve çıkıntılı olan.
* Karınmak işi.
* Sallanarak karışmak.
* Çiftleşmek.