Büyük Türkçe Sözlük
* Dokularda gözelerin arasında yer alan, hücreler arası.
* Gözemek işi.
* Kumaştaki deliği örerek kapatmak.
* Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak.
* Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık.
* Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri.
* Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli oksijen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar...
* Gözenekleri olan.
* Gözenekli bir cismin niteliği.
* Gözenekleri olmayan.
* Gözeneksiz olma durumu.
* Buğday, toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.
* Gözetme yapan, koruyucu, bakıcı, kollayıcı.
* Yarışçıları aralarındaki açıklığa göre derecelendiren yarışlık şartlarında, ellişer metre aralıkla...
* Gözetilmek işi.
* Gözetmek işi yapılmak veya gözetmek işine konu olmak.
* Gözetme işi, nezaret.
* Himaye.
* Gözaltı.
* Bkz. gözaltına almak.
* Gözetmek işi veya biçimi.
* Gözetlemek işi.
* Kapının dışındakileri görmeye yarayan ve kapı ortasında açılmış mercekli delik.
* Birine veya bir şeye gizlice bakmak.
* Birinin yaptıklarını belli etmeden izlemek.
* Gözetlenmek işi veya biçimi.