Büyük Türkçe Sözlük
* Fırçalanmak işi.
* Fırça ile ovulmak, düzgünleştirilip parlatmak veya temizlenmek.
* Çok azarlanmak.
* Fırçalatmak işi.
* Fırçalamak işini yaptırmak.
* Fırçalamak işi veya biçimi.
* Fırçası olan.
* İçine resim yapmada kullanılan fırçaların konulduğu süzgeçli kap.
* Çepeçevre.
* Biri döndüğünde ötekinin de dönmesini engellemek için uç uca getirilerek serbest bir eksenle bağlanmış çift halka.
* Topaç gibi çevrilerek...
* Her tür ticarî malda kuruma, dökülme, bozulma gibi sebeplerle eksilme, ağırlık yitimi.
* Bir iş yapılırken çıkan artık parça.
* kuruma dolayısıyla eksilmek.
* Ekin.
* Yeni çıkmaya başlamış ekin.
* Biçilmiş tarlada kalan tahıl kökleri, anız.
* Giysi, perde gibi şeylerin kenarlarına dikilen kırmalı veya büzgülü süs, farba, farbala.
* Parlak kızıl renk.
* Bu renkte olan.
* Fırfırı olan.
* Olgunlaşmak üzere olan tahıl.
* Çerez olarak yenen tahıl kavurgası.
* Bir şey sürekli ve hızla dönerek.
* Rüzgârla dönen, çember biçiminde çocuk oyuncağı.
* Havalandırmak amacıyla oda veya mutfak pencerelerine takılan kanatlı araç.
* Ocak veya soba...
* istediğini yapmak için hileli yollara başvurmak.
* Çarkıfelek.