Büyük Türkçe Sözlük
* Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak.
* Fırlamak işi veya biçimi.
* Tüzel kişiliği olsun olmasın bir ekonomik etkinlik birimi.
* Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile.
* en uygun şartı kollamak.
* bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak.
* yararlanılacak en uygun zaman.
* uygun, elverişli zaman bulmak.
* Kötülük yapmak için fırsat kollayan (kimse).
* bir imkâna kavuşmak.
* yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek.
* bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak.
* Eline fırsat geçmediği için zararsız gibi görünen (kişi).
* Fırsatları iyi değerlendiren, fırsat kollayan.
* Fırsatçı olma durumu.
* çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak.
* elverişli durumdan yararlanmak.
* kolayını bulmak.
* ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
* Bir solukta veya bir yudumda içilebilecek miktarda sigara veya içki.