Büyük Türkçe Sözlük
* Bir makinenin, herhangi bir taşıtın hızını kesmeye veya onu durdurmaya yarayan mekanizma.
* Hareket hâlindeki aracın frene basıldığı durumda aldığı yol uzunluğu.
* bu mekanizmayı kullanarak taşıtın hızını kesmek veya taşıtı durdurmak.
* Tren yolu dönemecinde yol boyundaki frenlere kumanda eden görevli.
* Genellikle cinsel birleşmelerle bulaşan, tedavi edilmezse inme, körlük, delilik gibi sonuçlara kadar varan, döle de geçerek vücutça ve akılca...
* Frengi hastalığına tutulmuş olan.
* Anglosakson, Cermen veya Lâtin ırklarının birinden olan kimse.
* Osmanlıların Avrupalılara, özellikle Fransızlara verdikleri ad.
* Asmagillerden, sonbaharda yaprakları güzel bir renk alan süs sarmaşığı (Ampelopsis).
* Kokusuz, kırmızı iri meyve veren çilek türü.
* Yakası kravat takmaya uygun, çoğu uzun kollu, ceket veya yelek altına giyilen erkek gömleği.
* Kaktüsgillerden, yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki, firavun inciri, Hint inciri (Opuntia ficus-indica).
* Bu bitkinin kalın, dikenli...
* Brüksel lâhanası.
* Maydanozgillerden, salata ve salçalarda kullanılan bodur ve ıtırlı bir bitki.
* Turpgillerden, çiçekleri güzel kokulu bir süs bitkisi türü (Hesperis).
* Taşkırangillerden bir çalı (Fibes nigrum).
* Bu bitkinin daha çok şurubu yapılan, uzun salkım biçiminde, taneleri ufak, kırmızı ve mayhoş yemişi.
* Frenk ve özellikle Fransız dili.
* Frenklerin biçiminde ve Frenklere özgü olan.
* Avrupalı gibi.
* Frenkleşmek işi.
* Frenge benzemek, Frenk gibi davranışlarda bulunmak.
* Frenklere özgü yaşayış tarzı kazandırmak.
* Frenk gibi davranma.