Büyük Türkçe Sözlük
* Çevresindeki gerçekleri görmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgın (kimse).
* umulmadık, beklenmedik bir zamanda yakalamak, zor duruma düşürmek.
* beklenmedik bir sırada yakalanmak, habersiz ve hazırlıksız bir anda bir olayla karşılaşmak, zor duruma düşürülmek.
* Dikkatsizlikle, gafletle yapılan, gaflet içinde bulunan kimseye yakışan biçimde.
* Gafil olma durumu, gaflet.
* çevresindeki gerçekleri görmemek, sezmemek.
* Dalgınlık, dikkatsizlik, boş bulunma, aymazlık, dalgı, ihtiyatsızlık.
* dalgın, dikkatsiz bir durumda bulunmak.
* uykusu gelmek.
* Dalgınlıktan ileri gelen uyuşukluk.
* Çok bağışlayıcı ve merhamet eden, sayan anlamında Allah'ın sıfatlarından biri.
* Oyuna komiklik ve neşe katan beklenmedik söz veya hareket, gülüt.
* Genel olarak kuşlarda ağzın bir uzantısı durumunda olan, biçim ve büyüklüğü değişik, boynuz yapısında, katı ve çıkıntılı organ.
* Ağız.
* Burnu uzun ve aşağıya doğru kıvrık olan (kimse).
* Baş bodoslaması gagayı andırır biçimde yapılmış ticaret yelkenlisi.
* Gagalamak işi.
* (kuş) Gagasıyla yemi toplamak.
* (kuş) Gaga ile vurup ısırmak.
* Azarlamak, hırpalamak.
* Gagalanmak işi.
* Gagalamak işi yapılmak.
* Azarlanmak, hırpalanmak.
* Gagalaşmak işi.
* (kuşlar için) Birbirini gagalamak.
* Birbirini gagalayarak oynaşmak.