Büyük Türkçe Sözlük
* İyi toplanmamış halat veya zincirlerde ortaya çıkan dolaşıklık, burulma.
* Birkaç topu olan bir çeşit küçük ve hafif savaş gemisi.
* Erkek veya dişi üreme hücresi.
* Gameti olan, gamet oluşturan.
* Gamlanmak işi.
* Tasalanmak, üzüntü duymak, kaygılanmak.
* Kaygılı, tasalı.
* Sıkınt veya üzüntü veren.
* Gamlı olma durumu.
* Bkz. gama.
* Söz getirip götüren, arkadan çekiştiren, ara bozucu, fitneci, kovcu.
* Gammazlamak işi, kovlama.
* Birinin yaptığı işi, söylediği sözü yermek, kötülemek, birisini yerip çekiştirmek, kovlamak.
* Gammazlanmak işi.
* Gammazlamak işi yapılmak, kovlanmak.
* Gammazın işi, fitnecilik, kovculuk.
* Geçirmez kauçuklu yağmurluk.
* Üzüntüsü olmayan.
* Olayları kendine dert etmeden geçiştiren, aldırışetmeyen, tasasız.
* Gamsız olma durumu, tasasızlık.
* Bazı insanların çenelerinde, yanaklarında doğal olarak bulunan veya güldükleri zaman görülen küçük çukur.
* Yan bakış, göz süzme, sitemli bakma.
* Batı Afrika'daki Gana'da yaşayan veya Gana halkından olan kimse.