Büyük Türkçe Sözlük
* Karşılanmak işi veya biçimi.
* Karşılanmak işi.
* Karşılamak işi yapılmak.
* Karşılaşmak işi.
* İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, müsabaka.
* Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak.
* (İki sporcu veya iki takım için) Yarışmak.
* Karşılaştırılmak işi.
* Karşılaştırmak işi yapılmak.
* Kişi veya nesnelerin benzer veya aynı yanlarını incelemek için kıyaslama, mukayese.
* Karşılaştırma derecesi: Daha, çok, fazla, ziyade gibi...
* Karşılaştırmalı edebiyat veya dil bilimi uzmanı.
* Karşılaştırmak işini yaptırmak.
* Kişi veya nesnelerin benzer veya ayrı yanlarını incelemek için kıyaslamak, mukayese etmek.
* (Dikişte)...
* Karşılaştırma yolu ile yapılmış olan, mukayeseli.
* Akraba dilleri ve lehçeleri karşılaştırarak inceleyen dil bilgisi.
* Karşılaştırma yöntemiyle çeşitli diller arasındaki ilişkileri, benzerlikleri belirleyip dil ailelerini tespit etmeyi amaçlayan inceleme.
* Karşılaştırma yöntemiyle çeşitli edebiyatlar arasındaki ilişkileri, benzerlikleri tespit etmeyi amaçlayan bilim dalı, mukayeseli edebiyat.
* Gelen birini karşılamaya çıkan kimse.
* Önleyen.
* Yerine getiren, yapan.
* Karşılamak işi veya biçimi.
* Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele.
* Bir dildeki bir sözü başka bir dilde aynı anlamda karşılayan...
* (Küçük büyüğüne) Karşı gelmek.
* Cevap vermek, yanıt vermek.
* İki kişi veya iki topluluğun arasında geçen ve karşılaşılan harekete eşdeğer bir hareketle beliren, mütekabil.
* Birbirine karşı bulunan.
*...
* Sapların her düğümünde karşılıklı olarak ikişer ikişer bulunan yapraklar.