Büyük Türkçe Sözlük
* Herhangi bir şeyin üzerindeki çıkıntıbiçiminde küçük kabarcık, çıkıntı.
* (ses için) Cızırtı.
* Pürtüklenmek işi.
* Herhangi bir şeyin üzerinde pürtükler oluşmak.
* Pürtükleri olan.
* Bir şeyin düzgünlüğünü bozacak çıkıntı, gedik veya kusur.
* Engel, güçlük.
* Bir borunun ağzına biçim vermek, genişletmek veya çapaklarını, pürüzlerini almak için kullanılan, çevresinde kesici yüzü bulunan alet, rayba.
* Pürüzlenmek işi.
* Pürüz oluşmak, pürüzlü duruma gelmek.
* (ses) Boğuk ve bozuk çıkmak.
* Karışık ve güç bir duruma gelmek.
* Pürüzü olan.
* Boğuk ve bozuk (ses).
* Karışık, güç (durum, iş).
* Pürüzü olmayan.
* Düzgün, falsosuz ses.
* Pürüzsüz olma durumu.
* Görüş uzaklığını çok azaltmayan bir tür hafif sis.
* Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk veya sakıza benzeyen madde.
* Yaprakların üzerinde...
* Puslu, puslanmış, sisli.
* Ilgım, yalgın, serap.
* Pusarmak işi.
* Puslu duruma gelmek, sislenmek.
* Araç.
* Silâh, zırh gibi savaşaracı.
* Giysi veya giysilik kumaş.
* Orta oyununda şakşak ve tahta kılıç vb. kullanan oyuncu.
* Pusatlandırmak işi veya durumu.
* Pusatlanmasınısağlamak, teçhiz etmek.
* Pusatlanmak işi veya durumu.