Büyük Türkçe Sözlük
* Karşılığı olmayan.
* Karşılık gerektirmeyen.
* Karşılık verilmeyecek.
* Bir tek kişinin kendince yarattığı aşk, tek yanlı aşk.
* Ödenecek paranın bankadaki hesapta olmadığı çek.
* Cevap vermek.
* Rağmen.
* Birinin düşünce ve tutumuna katılmadığını belli etmek.
* Karşı düşünceye katılmak.
* Karşı partiye, gruba gitmek.
* Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.
* Anlamları birbirinin karşıtı olan (söz): Aşağı yukarı, ileri geri, siyah beyaz, dar geniş, büyük küçük gibi.
* Bazı kişilere, veya varlıklara karşı duyulan ve belirli bir sebebe dayanmayan hoşnutsuzluk durumu, antipati.
* Karşı çıkan, karşı olan, aleyhtar.
* Bir işe, davranışa veya düşünceye karşı olma durumu, aleyhtarlık.
* Bulunduğu noktaya göre kuzeyde kalan yer.
* Bu yöne düşen, bu yönle ilgili olan, şimalî.
* Karşıtlamak işi.
* Bir iddiaya zıt olarak başka bir iddia ileri sürmek.
* Karşılaştırmak işi.
* Birbirine karşıt olmak.
* Karşıtlık, zıtlık gösteren, tezatlı.
* Karşıt olma durumu, zıddiyet, mübayenet, tezat, kontrast.
* Bir teoremin karşıtının da doğru olması durumu.
* İki organ, iki sistem arasındaki...
* Kârı olmayan, kazançsız.