Büyük Türkçe Sözlük
* Lâmacı.
* Lâmacılık.
* Petrol gibi yanıcı bir madde yakarak veya elektrik akımıyla içindeki teller akkor durumuna geçerek ışık veren alet.
* Radyo alıcılarında ve...
* kapı, pencere kenarlarında genellikle dik açılı girinti açmak.
* Işığı yumuşatmak için lâmbalara geçirilen, mat camdan, basık vazo biçiminde nesne.
* Güney Amerika'da yapılan bir dans.
* Bkz. lâmbada.
* Lâmbalamak işi.
* Lâmba ışığıyla incelemek.
* Kapı ve pencere kenarlarına girinti açmak.
* Herhangi bir sayıda lâmbası olan.
* Lâmba ile çalışan.
* Birbirinin içine geçebilecek biçimde yapılmış.
* Eski evlerde lâmba koyacak veya takılacak yer.
* Bir lâmbanın alabileceği kadar.
* Lâmbası olmayan.
* ışığı yakmak.
* lâmbanın fitilini yükseltip ışığını çoğaltmak.
* Bir yapının iç duvar kaplaması.
* Tavan kaplaması.
* Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan (kumaş) veya metal parlaklığı verilmiş (deri).
* Böyle bir kumaş veya deriden yapılmış...
* Mekânı olmayan, mekânsız (Allah'ın sıfatlarından).
* Yersiz yurtsuz, belli bir adresi olmayan.
* Yersiz yurtsuz, adresi belirsiz kişiler topluluğu.
* Mikroskopla yapılan incelemede bazen lâmların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası.
* Çok ince tabaka.
* değişmez, kesin, başka yolu yok.
* Bütün denizlerde yetişen, sarı veya esmer renkte, emici köklerle kayalara tutunan, uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu (Laminaria).