Büyük Türkçe Sözlük
* Mevcut olmayan, bulunmayan, yok.
* yok olup unutulmak.
* Namibya halkından olan.
* adına, kendisine.
* yerine, olarak.
* Ünlü, tanınmış.
* Samanından ayrılmamış arpa, buğday yığını.
* Çok ünlü.
* Tüfek, tabanca, top vb. ateşli silâhların ucunda bulunan boru biçimindeki parça.
* Kasatura, kılıç, meç ve bıçak gibi kesici silâhların uzun ve...
* Uygunsuz.
* Bir toplum içinde ahlâk kurallarına karşı beslenen bağlılık.
* Dürüstlük, doğruluk.
* Sililik, iffet.
* Namusunu ve halk arasındaki saygınlığını korumak için katlanılan sıkıntı.
* Namusuna dokunulan kişinin açtığı dava.
* Onur meselesi.
* Namus ve onur üzerine verilen söz, şeref sözü.
* Uygun olmayan, elverişsiz.
* Namuslu, namusuna düşkün.
* Ahlâk kurallarına uygun olarak davranan.
* Uygun, hilesiz, gereği gibi.
* Namuslu olma durumu.
* Ahlâk kurallarına uygun olarak davranmayan, ahlâk kurallarını çiğneyen.
* Namussuz bir biçimde.
* Namussuz olma durumu veya namussuzca davranış.
* biri onursuz bir duruma düşmek.