Büyük Türkçe Sözlük
* Dırdırlanmak işi.
* Dır dır etmek.
* Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek.
* (bazı özel adlarda) Sütun.
* En önemli kimse.
* tedirgin edecek biçimde bağırmak.
* sağlam yapılı, iri yapılı.
* Alamana kayıklarında direğe çıkarak gözcülük yapan kimse.
* Direği olan.
* Direk yapmaya elverişli (ağaç).
* Motorlu araçlarda, araca istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan düzenek, yönelteç.
* aracı istenilen yöne çevirebilmek için direksiyonu o yöne döndürmek.
* motorlu taşıt kullanmak.
* aracı kullanmak üzere sürücü yerine oturmak.
* bir işin yönetimini üzerine almak.
* Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca.
* Doğrudan doğruya, dolaysız, aracısız.
* Yönerge, talimat.
* talimat almak, emredilmek.
* talimat vermek.
* Yönetmen, müdür.
* Yönetmenlik, müdürlük.
* Diremek işi.
* Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak.
* Direnmek, karşı koymak, inat etmek, ısrar etmek.