Büyük Türkçe Sözlük
* Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse).
* Gezerek iş gören, gezici, seyyar.
* Gezginci olma durumu.
* Gezgin olma durumu, turistlik, seyyahlık.
* Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat.
* Gezilip hava alınacak yer.
* Gezinti yeri.
* Pamuk ve ipekle karışık dokunmuş...
* Gezilip görülen yerleri, özelliklerini, oralardaki insanların yaşantılarını, geleneklerini anlatan düz yazı.
* Gezerek iş gören, gezginci, seyyar.
* Halk topluluklarına eğitim ve öğretim amacıyla götürülen (hizmet).
* Belli bir yeri olmayıp özel araçlarla dolaşarak oyunlar sergileyen topluluk.
* Gezici olma durumu.
* Gezilmek işi veya biçimi.
* Gezilmek işi.
* Gezmek işi yapılmak, dolaşılmak.
* Derslerini öğrencileriyle birlikte gezinerek veren Aristoteles'in felsefesi, Aristotelesçilik, peripatetizm.
* Gezinmek işi veya biçimi.
* Gezinmek işi, seyran.
* Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek.
* Belirli bir çevre içinde gezip durmak.
* Özellikle doğaçtan yapılan müzikte...
* Uzak olmayan bir yere yapılan gezi, tenezzüh.
* Kale duvarlarının iç tarafında kuleleri birbirine bağlayan dar yol.
* Evlerde oda kapılarının...
* Yürüyüş yapmak, dolaşmak ve hava almak amacıyla ayrılmış yol veya bölge, promönat.
* eğlenmek amacıyla çokça gezmek.
* Gezmek işi veya biçimi.