Büyük Türkçe Sözlük
* bir şeyin değerini veya ününü azaltacak işler yapmak.
* ışığa engel olmak.
* engel olmak.
* varlığını belli etmeyen, gizlice.
* Bir olaya katılan, fakat ona hiçbir etki yapmayan veya başka bir olay tarafından var edilerek ona bağlı kalan olay.
* Ruh etkinliğinin bilinçli olmadan da var olabileceğini ileri sürerek bilinci, bir gölge olay sayan felsefe öğretisi.
* Geriden ışıkla aydınlatılmış bir perde arkasında hareket ettirilen resimlerin gölgelerinden yararlanılarak oynatılan oyun.
* Saydam bir perde üzerinde, arkadan kuvvetli bir ışıkla aydınlatılan oyuncuların gölgeleriyle yaptıkları gösteri.
* Gölgede yetişen veya gölgeyi seven.
* ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı olmak.
* adı sanı pek duyulmamak, ön plâna çıkamamak, daha az ünlü olmak.
* Gölgelemek işi.
* Gölgeli duruma getirmek.
* Resimde gölge oluşturmak.
* Bir kimsenin veya bir şeyin değerini azaltmak, sönüklük getirmek.
* Gölgelendirmek işi.
* Gölge etmek, gölgeli yapmak.
* Bulandırmak, bozmak.
* Dinlendirmek.
* Gölgelenmek işi.
* Gölgeli duruma girmek.
* Gölge veren, gölgeleme işini yapan.
* Gölgelemek işi veya biçimi.
* Gölge altında olan.
* Nitelik ve ayrıntıları iyice bilinmeyen.
* Gölge ile hacim etkisinin verildiği resim.