Büyük Türkçe Sözlük
* Gücenmek işi.
* Birinin beklenilmeyen bir davranışı veya sözü karşısında kırgınlık duymak, üzülmek.
* Güç veren, güç katan.
* Güçlendirilmek işi.
* Güçlü duruma getirilmek, güç kazanması sağlanılmak.
* Güçlendirmek işi.
* Güçlü duruma getirmek, güç kazanmasını sağlamak.
* Güçlenmek işi veya biçimi.
* Güçlenmek işi.
* Güçlü duruma gelmek.
* Güçleşmek işi.
* Güç duruma gelmek, zorlaşmak.
* Güçleştirmek işi.
* Güç duruma getirmek.
* Gücü olan.
* Etkisi, önemi büyük olan, forslu.
* Nitelikleri ile etki yaratan, etkili.
* Şiddeti çok olan.
* Sağlığı, gücü, kuvveti yerinde olan.
* Maddî ve manevî bakımlardan gücü, arkası, torpili olan.
* bir güçlüğü, zorluğu ortadan kaldırmak.
* Güç olan bir şeyin niteliği, zorluk.
* Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat.
* Engel.
* bir işi çok zor yapmak, zor bir durumla karşılaşmak.
* bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici sebepler ileri sürmek.