Büyük Türkçe Sözlük
* Dalganın iki yanındaki çukurlar arasındaki yüksek kesimi.
* Dalganın en yüksek noktası.
* Dalga boyu.
* Denizlerde dalga çukuru ile dalga tepesi arasındaki düşey mesafe.
* İşine gereken önem ve dikkati göstermeyen.
* yapılması gerekli bir işi benimsemeyen, kaytarıcı.
* Küçük dalga.
* Dalgacı olma durumu, kaytarıcılık.
* Kıyı kuruluşlarını, tekneleri, dalgaların yıpratıcı etkisinden korumak veya gemilerin yük alıp boşaltmasını sağlamak amacıyla liman ve iskele...
* Bir sıvıyı veya ortamı dalgalanmaya sürükleyici.
* Dalgalandırmak işi veya biçimi.
* Dalgalandırmak işi.
* Dalgalı duruma getirmek.
* Dalgalanma işi veya biçimi.
* Dalgalanmak işi.
* Mal fiyatlarının türlü sebeplerle inişi veya çıkışı.
* Bir toplumda uyumsuzluktan doğan karışıklık.
* Koşu duruşunda...
* Dalga oluşmak.
* Hareket durumunda olmak, kıpırdamak.
* (renk için) Ton değiştirmek.
* paranın gerçek değerini bulması için girişimde bulunmadan beklemek.
* bir konu için girişimde bulunmadan beklemek.
* Dalgası olan.
* Dalga dalga görünen.
* (saç için) Kıvrımlı.
* (renk için) Açıklı koyulu.
* Belli dalga boylarını alabilen.
* Bir çevrimde akış yönü sürekli değişen akım, alternatif akım.
* Dalgalı elektrik akıtıveren üreteç, alternatör.