Büyük Türkçe Sözlük
* Sakınmadan, çekinmeden (söylemek, konuşmak).
* Üniversitelerde profesörden önceki basamakta bulunan öğretim üyesi.
* Doçent olma durumu.
* Doçentin görevi.
* Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
* Tabiat.
* İnsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış doğal güzelliklerini koruyan, genellikle şehir dışı kesim.
* Tabiat bilgisi.
* Tabiatın çeşitli özellikleri üzerinde çalışan, araştırma yapan, tabiatçı.
* Doğa bilimcisinin işi, uğraşısı.
* Tabiat bilimleri, olayları ve yasaları olan fizik, kimya, gök bilimi gibi bilimler.
* Doğaya aykırı, tabiata aykırı, gayritabiî.
* Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların sebeplerini ve temellerini araştıran felsefe, fizik ötesi, metafizik.
* Akıl ve sezgiyle elde edilen...
* Doğa olaylarının bağlı olduğu yasa.
* Şiir veya sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical.
* Gelecek.
* Doğacılık yanlısı olan, natürist.
* Toplumsal kuruşların ve yaşayış biçiminin doğaya dönük olmasını amaç edinen öğreti, natürizm.
* Doğaçlamak işi.
* O anda, birdenbire.
* İçten geldiği gibi, irticalen gerçekleştirilen oyun.
* İçten gelerek söylemek, irticalen dile getirmek.
* O anda şiir söylemek, irticalen şiir söylemek.
* Birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi (söylemek, konuşmak), irticalen.