Büyük Türkçe Sözlük
* Kavmiyetçinin işi.
* Ağır taşları tutup kaldırmaya yarayan, iki tutaklı demir araç.
* Ateş yakmak için kullanılan kuru yaprak vb.
* Bir nesnenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, mefhum, fehva, nosyon.
* Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad...
* Anlaşılmazlık, anlam yetersizliğine düşmek.
* Kavramak işi, anlama, algılama.
* Ağaç kuşak.
* Küçük orak.
* Otomobilde motor ile vites kutusunu birbirine bağlayıp ayıran, motordan gelen...
* Arabanın harekete geçtiği an ve durum.
* Elle sıkıca tutmak.
* Her yönünü anlamak, iyice anlamak, tam anlamak.
* Kavramın, onu bildiren sözden farklı bir varlık olduğunu ve gerçeğin zihinde bulunmadığını ileri süren öğreti, konseptüalizm.
* Kavram durumuna gelme.
* Kavram durumuna gelmek.
* Kavramla ilgili, kavram niteliğinde olan.
* Kavranılmak işi.
* Kavranmak.
* Zihinde oluşturulamayan veya oluşturulabildiği hâlde gerçekten böyle bir şeyin var olması akla sığmayan.
* Kavranmak işi.
* Kavranmak işi yapılmak.
* Kavratmak işi.
* Kavramasını sağlamak.
* Kavrama, anlama, algılama yetisi.
* Bir algının doğrudan doğruya kavranması.