Büyük Türkçe Sözlük
* Kolayca anlama, algılama yetisi olan.
* Kavrayıcı olmayan.
* Kavrulmuş olan.
* Yaşının ilerlemesine karşılık iyi gelişmemiş olan.
* Kurumaya yüz tutmuş.
* Kavruk olma durumu.
* Kavrulmak işi.
* Kavurmak işi yapılmak.
* İyi gelişmemek, ufak, zayıf, cılız kalmak.
* Kavrulmak işi veya biçimi.
* Akarsu, yol gibi uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer.
* Kavşak içindeki hareketleri tanzim eden, üçgen, daire, dörtgen, damla vb. şekillerde olabilen ve dış kenarları bordür taşı ile sınırlandırılmış...
* İçi boş şey.
* Sarık sarılan başlık.
* İdrar torbası, mesane.
* Bir kimseye yaranmak için onun söz veya davranışlarını uygun bulmak, onaylamak.
* Kavuk yapan veya satan kimse.
* Birine yaranmak için onun söz veya davranışlarını uygun bulan, onaylayan kimse.
* Kavuk giymiş.
* (ilk harf büyük) Orta oyununda hikâyeyi anlatıp asıl görevi üstlenen, espri ve komiklik yapan kişi.
* Kavuk koymaya yarayan küçük raf.
* Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum).
* Bu bitkinin genellikle güzel kokulu, sulu ve etli meyvesi.
* Kavun satan kimse.
* Pembeye çalan sarı renk.
* Bu renkte olan.
* Kavuna benzeyen, kavunu andıran.
* Buğday, mısır gibi tahılların kuru yemiş gibi yenilmek için ateşte kavrulmuşu.
* Kavurmak işi.
* Tencerede pişirilip kendi yağıyla kızartıldıktan sonra dondurulup saklanan et.
* Kavrulmuş olan.