Büyük Türkçe Sözlük
* Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek.
* Düzeltmek.
* Yöneltmek.
* Yön bulmak.
* (para için) Sağlamak, kazanmak.
* Bir nokta veya bir çizginin hareketine az veya çok yön vererek bu hareketi yöneten şey.
* Çizgi oluşturan noktanın veya yüzey oluşturan çizginin...
* Yön, istikamet.
* Tutulan, izlenen yol.
* Paralel olmayan iki sonsuz doğruyu birbirinden ayırt ettiren durum veya belli bir sonsuz doğrunun...
* Bir doğru boyunca, olan, müstakim.
* Doğru olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük.
* Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması.
* Yönelim, tropizm.
* Bir doğru ile ilgili olan, bir doğruyu izleyen.
* (bir doğrunun denklemi birinci dereceden olduğu için) Birinci derece ifadelerine, genel olarak...
* Gerçeği söylemek gerekirse, gerçek şu ki.
* Güneşin doğduğu ana yön, gün doğusu, şark, maşrık.
* Bulunulan yere göre güneşin doğduğu yönde kalan bölge.
* Avrupa'ya göre Asya ve Kuzeydoğu...
* Doğu bilimi uzmanı, şarkiyatçı, müsteşrik, oryantalist.
* Avrupa'ya göre doğuda yer alan ulusların dillerini, tarihlerini, kültür ve törelerini inceleyen bilim, şarkiyat, oryantalizm.
* Doğu Avrupa ülkelerinin II. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturduğu, 1990'lıyıllarda dağılan siyasî blok.
* Doğu bölgelerinde yetişen bir tür kayın ağacı.
* Güneş çemberi merkezinin 21 Mart ve 23 Eylülde ufkunda doğduğu nokta.
* Hazar Denizi'nin ve Türkmenistan'ın doğusunda kalan Türklerin kullandığı dil.
* Doğu ülkelerinden olan veya doğu uygarlığını benimsemiş (kimse), şarklı.
* Doğululaşmak işi.
* Doğu yaşayışını benimsemek.
* Doğulu olma durumu, şarklılık.
* Doğu ahlâk, görenek ve geleneklerine bağlı olma durumu.
* Doğmak fiili, tevellüt, velâdet.
* Bir kimsenin doğduğu yıl.