Büyük Türkçe Sözlük
* Oluşan dalgaların yüksekliğini ve derinliğini, çukurunu ölçen alet.
* işini bozmak, keyfini kaçırmak.
* (birinin) işini bozmak.
* Dalgası olmayan.
* yanılmak, dalgınlıkla unutmak.
* birinin dalgınlığından yararlanarak onu kandırmak.
* gemi veya sandalın başını dalgaların geldiği yöne çevirmek.
* Gaflet, aymazlık.
* Genellikle özel donanımla su yüzeyi altında çalışmayı meslek edinen kimse, balık adam, kurbağa adam.
* Birinden habersiz bir şey almak huyunda...
* Sivrisinek kurtçuklarına saldırarak yok eden, durgun sularda yaşayan kın kanatlılar familyası.
* Dalgıçların su altında hareketlerini engellemeden vücutlarını çeşitli etkenlerden korumak için özel olarak yapılmış elbise.
* Su altında görmeyi sağlayan ve içine su girmeyecek biçimde yapılmış gözlük.
* Gagaları bir kılıfla örtülü, kanatları ve kuyruğu kısa, ayakları perdeli, iyi yüzen ve dalan bazı kuşları içine alan kuşlar takımı.
* Dalgıç kuşlarından, Amerika ve Avrupa'nın kuzeyinde yaşayan bir hayvan (Colymbus glacialis).
* Kuşlar sınıfının dalgıç kuşları takımına giren bir familya.
* Dalgıçların su altında uzun süre kalmaları için solunum yapmalarını sağlayan tüp.
* Dalgıcın mesleği.
* Çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmış olan veya dikkatini belirli bir konu üstünde toplayamayan, gafil.
* Kendinden...
* Çevresiyle ilgilenmeden, düşünceli olarak.
* Dalgın bir biçimde, dalgın olarak.